Mahmut Eraslan: Cemaat, tarikat ve iç muhasebe…

Mahmut Eraslan: Cemaat, tarikat ve iç muhasebe…
"İlim, irfan ve davet işleri ile meşgul olması gerekenler, siyaset ticaret derken kendi aralarında ciddi bir rekabet başladı. Böylece birbirlerini rakip görmeye başladılar, işin içine hırs öfke ve haset girince ortada ne rahmet kaldı ne bereket.."

Cemaat, tarikat ve iç muhasebe…

Bir önceki yazımızda cemaatlere yönelik kışkırtıcı yayınlara ve itibarsızlaştırma çabalarına değinmiş, misyoner ve mason yapılanmalara dikkat çekmiş, din düşmanlarının kamuoyu oluşturma gayretlerine işaret etmiş, suç işleyen kim varsa gerekli hukuki işlemlerin yapılması yönünde görüşlerimiz paylaşmış, bir sonraki yazıda cemaat ve tarikatlar üzerinde bir öz eleştir yapacağımızı not düşmüştük.

Devam edelim bizim mahallede ne olmuştu?

AK Partinin kuruluşu ile birlikte cemaat ve tarikatların (bir kısım) siyasete göz kırpmış, irticacı yaftasıyla önleri kesilen, işlerine son verilen samimi dava adamlarımızdan bir kısmı iyi niyetlerle siyasete soyunmuşlar lakin cemaat, kişisel çıkarlar ümmet ve ülke menfaatlerinin önüne geçince iktidar ve imkân ile olan imtihanda başlamış oldu.

İlim, irfan ve davet işleri ile meşgul olması gerekenler, siyaset ticaret derken kendi aralarında ciddi bir rekabet başladı. Böylece birbirlerini rakip görmeye başladılar, işin içine hırs öfke ve haset girince ortada ne rahmet kaldı ne bereket.

Devlet erkânı ile sıkça bir araya gelen liderlerin istişare ortamları, iş ihale görüşmelerine dönüşünce, bir bürokrat gibi makam sahiplerinden talimat almaya başladılar.

Müslümanlar güç sahibi oldular, büyük şirketleri, dev alışveriş merkezleri, Zemzem Tower’dan Kabe’ye bakan bilmem kaç yıldızlı otelleri, lüks acenteleri, meşhur hocalar eşliğinde Hac-Umre seyahatleri, haremlik-selamlık havuzlu tatil beldeleri, isteyen herkese kredi kar payı veren bankaları, reyting patlatan televizyonları, tirajı yüksek gazeteleri…

Bu büyüme, iktidar ve imkân sahiplerine; kendilerinin birer emanetçi olduklarını, gerçek mülk sahibinin Allah olduğunu, ellerindeki imkânlarından dolayı bir gün hesaba çekileceklerini hatırlatmamız gerekiyor.

28 Şubat özlemi ile cemaat ve tarikatlara öfke kusanların yeniden saldırıya geçtikleri ve Müslümanları itibarsızlaştırmaya çalıştıkları şu günlerde, bizim niyetimiz-hedefimiz onların ekmeğine yağ sürmek ellerine malzeme vermek değil elbette. Nihai hedefimiz tüm kamuoyunun bildiği sorunları dile getirerek ciddi bir şekilde iç muhasebe ile mahallemizde yapılacak temizliğe katkı vermektir.

Cemaat ve tarikatlara karşı mı çıkıyoruz?

Asla!

İslam dini insanları birlikteliğe yani cemaate teşvik ediyor. Peki, biz cemaatten ne anlıyoruz?

Kendi yapılarımızı, kendi cemaatimizi, lider olarak da kendi hocalarımızı öyle değil mi?

TV kanalları, radyolar, sosyal medya, dernekler, vakıflar, cemaatler… Her kanalın, her cemaatin bir hocası, anlattığı farklı bir din, farklı bir peygamber var!

Sosyal medya da her önümüze gelen bir fetva veriyor. Aklıselim sahibi kurum ve yöneticilerinin sayıları bir elin parmaklarını geçmiyor.

Kuran ve sünnetten daha çok kendi görüşlerini öne çıkaran, yeni söylemlerde bulunan sürekli birileri ile cebelleşen Şeyh hoca efendi, molla, Seyda, ilahiyatçılar… Sözde İslam’a hizmet için kurulan TV kanallarının her biri ayrı bir din anlatıyor, menkıbelerle kitleleri ajite edip ağlatanlar, peygamberi övüp hadisleri inkâr edenler, edepten hayâdan bahsedip açık giyimli kızlarla göbek atanlar, saf insanlarımıza cennet garantili ürün satanlar o kadar çok istismar ettiler ki! Yazılan kitaplar, yayınlanan dergiler, verilen vaazlar bizleri birleştirmek yerine, her geçen gün ayrıştırdı, birbirimizden uzaklaştırdı, böylece İslam’a en büyük zarar Müslümanlarca oldu. Tartışmaların ölçüsü kaçtı, seviye düştü, kavramların içi boşaltıldı, geriye kuru bir söylem ve slogan kaldı! Nerede Salih amel işleyen örnek önderlerimiz?

Kendi aralarında anlaşamayan, insanların toplumu ikna veya ihya etmeleri her geçen gün zorlaşıyor.

Bir kısım hocaların enaniyet, ego ve koltuk hırsları fark etmeseler de hem kendilerini hem bizleri tüketiyor. Ümmetin üzerinde ittifak ettiği veya işaret ettiği bir hoca, şeyh geliyor mu aklınıza?

İlim sahiplerine sesleniyoruz, hesap günü yaklaşıyor

Yükselmek öne çıkmak, koltuğa oturmak adına yola birlikte çıktığı arkadaşları yoldan çıkarmak için her türlü hamleyi mubah gören siyasetçi, tüccar ve hocalara şahit oldum. Ne acı bir durumdur ki; malını, canını verecek kadar iman sahibi, cesur, cömert bir insan ama koltuğunu vermeyecek kadar da cimri ve haset!

Maalesef hocalarımızın büyük bir çoğunluğu ektiğini biçiyorlar. Hocalarımızın hoşgörüsüne sığınarak sormak istiyorum; İslam ahlakına uzak, birbirlerine karşı tahammülsüz, hoşgörüden, konuşma ve tartışma adabından yoksun, kardeşlerine karşı zan ve kin içerisinde, tekfir hastalığına yakalanmış bu kitleleri hatta birbirlerini şahadet getirerek öldüren Müslümanları kim yetiştirdi papazlar mı hahamlar mı?

Sizi sürekli gaza getiren, alkış tutan fanatikleriniz ne size ne de bu topluma iyilik yapmıyorlar/yapmıyorsunuz. Şöyle bir geriye gidin, sizden önceki âlimlere bakın; bir adım ileriye gidin, kendinize bakın. Yaptığınız konferanslar, konuşmalar kimleri diriltiyor, kimleri öldürüyor, bir ölçün, birleştiriyor mu yoksa bölüyor mu?

İlim sahiplerine sesleniyoruz, hesap günü yaklaşıyor biran evvel görev alanınıza dönün ve sorumluluklarınızı yerine getirin! İlim, irfan, ihlâs, Salih amel gibi içi doldurulacak kavramlar, irşat edilecek çok insan var, sahaya inin, insanları davet edin, göreceksiniz ki, kavga edecek zamanınız kalmayacak!

Niyetim sizi kınamak değil, bir kez daha ifade ediyorum bizimkisi kardeşçe ve açık bir dille uyarmaktır.

Hz. Ömer’in konuşması esnasında ayağa kalkıp Ey Ömer yanılıyorsun diyen kadının yaklaşımından öte bir şey değildir.

Cemaat ve tarikatlar siyasi ticari işlerden ellerini çekmeli ilim, irfan, irşat davet işlerine ağırlık vermeli, ümmetin birliği, kardeşliğin yeniden tesisi için çalışmalı, adil güvenilir emin kişiler olmalı, Müslümanlar yeniden fabrikaya ayarlarına dönmelidir.

Devlet mason ve misyoner kuruluşlarını göz ardı etmemeli, dini siyasete ve ticarete alet edenlere fırsat vermemeli, legal zeminde faaliyetlerini yürüten kamuoyunda karşılığı olan, ülkemize göz diken vatan hainlerine ve darbecilere karşı her an temkinli ve teyakkuzda olan vakıf, dernek, cemaat, tarikat platformların önlerini kesmek ve itibarsızlaştırmaktan artık vazgeçilmelidir.

yazının devamı..

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.