Mahmut Eraslan: ASİM: Bir Olalım, Birlikte Olalım
ASİM: Bir Olalım, Birlikte Olalım
ASİM (Adana Sivil İnisiyatif Meclisi) Genel Kurul Toplantısında alınan "Müslümanlar Arası Diyalog ve İşbirliği Çağrısı" kararı üzerine oluşturulan ASİM Temsilci heyetimiz geçen yıl tespit ettiği sorunlara yönelik çözüm önerilerini sunmak üzere yola çıkmış; Abdurrahman Dilipak ,Tayyip Elçi, Nureddin Yıldız, Muhammed Emin Yıldırım, Ramazan Kayan, Mehmet Güney, Mustafa Karahasanoğlu, Molla Mizgin ,Abdullah Yıldız, Musa Kazım Yılmaz, Mehmet Göktaş, Abdulaziz Tantik, Mustafa Yürekli, Abdulkadir Turan, Abdulhakim Sonkaya, Hasan Sabaz, Mustafa Karakaş , Mehmet Özcan, , Abdulbaki Yeşilmen, Abdulvehhab Ekinci gibi içerisinde gazeteci, alim, kanaat önderi, Platform başkanı yüzlerce isim ile bir araya gelerek bazı konuları istişare etmiş, on iki maddeden oluşan bir dosya sunmuş verimli görüşmeler yapmıştık.
1- Kurumlarımız ve temsil salahiyetinde bulunan kanaat önderlerimiz halkın anlayabileceği sade bir dil kullanmalı ve nezih bir üslup ile topluma yönelmelidir.
2- Âlimlerimiz ve kanaat önderlerimiz kendi aralarında konuşmaları gereken ihtilaflarımızı medya önünde konuşmamalıdır.
3- Ülkemizde yaşanan haksızlıklara karşı ortak bir tavır sergilenmelidir. Bu hususta özellikle âlimlerimize ve kanaat önderlerimize büyük bir sorumluluk düştüğüne inanıyoruz.
4- Mazlumun dili ve ırkı sorulmayacağı gibi zalimin de mezhebi veya meşrebine bakılmamalıdır. Zalimler kim olursa olsun tepki göstermeliyiz ve bunu yaparken de hukuk ve adaletten şaşmamalıyız.
5- Öte yandan temel İslami mirasımızın temsilcileri mesabesinde olan alimlerimize yönelik itibarsızlaştırma girişimlerine karşı da gerekli tepkileri vermek durumunda olduğumuzu düşünüyoruz.
6- FETÖ’nün topluma verdiği zararlardan en önemlisi de “Cemaat”, “Hizmet”, “Hoca” ve “Hocaefendi” gibi kavramlarımızın içinin boşaltılması olmuştur. Bu konuda kendi kavramlarımızla konuşmaktan imtina etmemeliyiz.
7- Siyaset müessesi ile ilişkilerimizde olabildiğince hassas olunmalıdır. Asli amacı emri bil maruf ve nehyi anil münker olan kurumlarımız ve kanaat önderlerimiz siyaset kurumu ile olan ilişkilerinde ve ticari faaliyetlerinde ölçülü olmalı, Sivil ve özgün duruşumuza halel getirecek davranışlardan uzak durmalı ve edilgen değil etken olunmalıdır.
8- Sosyal Medya ve Basın iletişim araçları etkin kullanılmalıdır. Ancak bu hususta kalem ve kelam sahipleri toplumun doğru bilgilendirilmesine matuf söylemler ortaya koymalıdır. Toplumu ayrıştıran bir dil mukaddesatımıza da zarar vermektedir. Yüzlerce yıldır ulemanın üzerinde ittifak ettiği temel dini akidemizin tartışmaya açılmasına izin verilmemelidir. Âlimlerimiz ve kanaat önderlerimiz kendi aralarında tartışmaları gereken konuları televizyon ekranlarında ve kamuoyu önünde gündeme getirmemelidir.
9- 28 Şubat sürecinin akabinde iktidara AK Partinin gelmesi ile rehavete düşen kurumlarımız kendi iç muhasebelerini yapmalı ve asli görevleri olan davet ve irşad faaliyetlerine yeniden hız vermelidir. Bu bağlamda ulemanın bir araya gelerek ortak bir çatı kurup beraber hareket etmeleri kitlesel İslami davetin neşvünema bulması adına elzem hale gelmiştir.
10.Doğu ve Batı illerimizdeki âlimleri arasında iletişim köprüsü kurulmalıdır. Bu bağlamda karşılıklı istişare ziyaretler gerçekleştirilmesinin faydalı olacağı kanaatindeyiz.
11- Gençlerimizin çok ciddi oranlarda yozlaştığı ve farklı inanışlara yöneldiği gözlemlenmektedir. Bu hassas konuda Ailelerimize büyük bir sorumluluk düşmekle birlikte sivil toplum kuruluşlarımıza ve alimlerimize de önemli görevler düşmektedir. Geleceğimizin ihyasının dindar bir neslin yetişmesi ile mümkün olduğu bilinen bir gerçektir.
12- Son olarak hayalimiz olan İslam birliğinin birkaç grup ve veya derneğin bir araya gelmesi ile gerçekleşmeyeceği gerçeğinden hareketle ve Yüce Rabbimizin “Toptan Allah’ın ipine Sarılın Ayrılmayın.” Kavline matuf olarak, ihtilaflarımızı mazur görüp ittifak ettiğimiz hususlarda her daim bir araya gelip birlikte iş yapabilmeliyiz.
Üç günlük bir program dâhilinde Siirt, Bitlis ve Van illerimizde faaliyetlerini sürdüren platform ve STK başkanlarını ziyaret ederek istişarelerimize devam ettik.
Bölgede terör örgütü ile kararlı bir şekilde mücadele eden, PKK’nın siyasi uzantısı olarak gördüğü HDP’yi barış süreci dâhil birçok konuda muhatap alan devlet, dini hassasiyeti olan siyasi partiler ve STK’ları ihmal etmiş görünüyor.
Devlet memurları inancı, ırkı, mezhebi ne olursa olsun vatandaşa eşit davranmalı, ırkçı, kışkırtıcı, ötekileştiren söylem ve uygulamalardan kaçınmalıdır.
Terör örgütü PKK’nın baskı ve zulmü ile bunalan bölgede uygulanan tedbirler devam etmeli ama baskıya dönüşmemeli devlet halkına güvenmelidir, her Kürt PKK’lı değildir.
Terör örgütü ve onun uzantıları olanlarla ülkesini seven Müslüman Kürt halkı aynı kefeye koyulmamalı, kıyas edilmemeli.
Doğudan batıya görevi çıkan bir memur, gönül rahatlığı ile görev yerine gidiyor ama batıdan doğuya bir memur aynı gönül rahatlığı ile gidemiyorsa bu konuda da bölge halkına ve STK’lara görev düşüyor.
Doğu illerimizin her birinde ayrı bir güzellik göze çarpıyor, tarihi yapıları, doğal güzellikleri ile göz dolduruyor.
Devlet, maneviyatı güçlü, vatanını seven siyasi parti, STK ve aşiret liderleri, kanaat önderleriyle iletişime geçmeli, işbirliğine gidilmelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.