Kürtlerle ilgili ezber bozan çıkış

Kürtlerle ilgili ezber bozan çıkış
AK Parti?nin Doğu ve Güneydoğu milletvekilleri ile yaptığı toplantıya katılan Galip Ensarioğlu BUGÜN?e konuştu.HER ÖLÜM BİZİ BİRAZ DAHA BİRBİRİMİZDEN...


AK Parti?nin Doğu ve Güneydoğu milletvekilleri ile yaptığı toplantıya katılan Galip Ensarioğlu BUGÜN?e konuştu.

HER ÖLÜM BİZİ BİRAZ DAHA BİRBİRİMİZDEN UZAKLAŞTIRIYOR

AK Parti'nin Doğu ve Güneydoğu milletvekillerinin katıldığı istişare toplantısında yer alan Galip Ensarioğlu BUGÜN'e konuştu. Türkiye'de terör değil Kürt sorunu olduğunu söyleyen Ensarioğlu, "Türkiye'nin bir çok meselesi var ama bize enerji kaybettiren, her şeyden öte de insanların öldüğü bir mesele söz konusu" dedi

* Başbakan ile yaptığınız istişare toplantısından yeni bir durum var mı?

Başbakan bölgedeki bütün konulara zaten vakıf, 10 yıldır bu ülkeyi idare ediyor. Neredeyse 5 saat süren bir toplantı oldu. Bu toplantıların gerçekleşiyor olması çok önemli. Bu iletişim, etkileşim ve istişare süreci önemli ama hiç bir toplantı ve hiç bir görüşme tek başına sorun çözmez. "Toplantı oldu bütün sorunlar çözülecek" gibi bir algı kimsede olmasın. Kürt sorunu çok aktörlü, çok yönlü ve sürekli nitelik değiştiren, uluslararası boyutu da olan bir sorun. Örgüt de, çok dinamik bir örgüt ve sürekli taktik değiştiriyor. Değişen taktikler karşısında anlık stratejiler geliştirilmesi ve çok iyi okunması gerekiyor. Sadece örgütün stratejileri değişmiyor, Kürtler'in algısı ve talepleri de değişiyor.

RÖPORTAJ: SEDA ŞİMŞEK / sedasimsek@bugun.com.tr

TÜRKİYE GÜNEYDOĞU'DAN İBARET DEĞİL

* Son okumanız nedir?

Türkiye'nin sadece Güneydoğu'dan ibaret olmadığını biliyoruz, sadece bizim bakışımızla olayların değerlendirilmesi de sorunu yanlış bir yere götürür. Başbakan bizleri dinledi, Batı'nın da bu anlamdaki beklentisi, kaygısı her neyse bunları da değerlendirecek. Bütün bu değerlendirmeler ışığında bir politika belirleyecek. AK Parti dinamik bir parti. AK Parti, statükocu, sabit fikirli, kendi anlayışını, fikrini direten, eskide direnen bir parti de değil.

* Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bölge milletvekillerine yaklaşımı nasıldı?

Gayet makul biçimde bizi dinledi. Parti içi demokrasinin en iyi şekilde işlediği, herkesin kendisini çok özgürce ifade ettiği bir ortamda meseleleri konuştuk. Kendimizi, bölgedeki beklentileri, düşünceleri, algıları ifade ettik. Başbakanamız'a güvenimiz tam. Bu işler çözülene kadar kendi içimizde bu meseleleri konuşmaya devam edeceğiz. Her diyalogun, her görüşmenin, her toplantının faydası var. Önemli olan bu diyalog kapılarını açık tutmak.

* Toplantıdan sonra Galip Ensarioğlu bir hafta öncekinden farklı bir noktada mı?

Benim pozisyonum bir haftaki öncekinden farklı değil. Bizim bir vazifemiz ilimizdeki algıları, kaygıları, beklentileri parti genel merkezine taşımak diğer vazifemiz de yapılanları, hizmetleri dönüp halka anlatmak. Türkiye'nin bir çok meselesi var ama bize enerji kaybettiren, her şeyden öte de insanların öldüğü bir mesele söz konusu. Her gün gençler, insanlar ölüyor. Her ölüm de bizi biraz daha birbirimizden uzaklaştırıyor. Bölgede hem zihinsel anlamda hem de siyasal anlamda ciddi kırılmalar yaratıyor. Bunun ötelenir tarafı yok. Bu meseleyi hem çok konuşmalıyız hem de bu meselenin çözümü için çok çalışmalıyız. Bunun gayreti içindeyiz.

SORUN KÜRT SORUNUDUR

* Sorunu "Kürt sorunu" olarak mı "terör sorunu" olarak mı görüyorsunuz?


Farklı milletvekillerinin, herkesin kendisine göre bir bakış tarzı ve değerlendirme biçimi var. Sorunun adı bana göre Kürt sorunudur. Sorun nerede yaşınıyor? Güneydoğu'da. Kimler yaşıyor? Kürtler yaşıyor. Sorun Kürt sorunudur ama bir çözüm olacaksa biz buna "Kürt sorunu" demeyelim.

* "Terör sorunu" der misiniz?

Ben birilerinin istediği gibi konuşmak zorunda değilim. "Terör sorunu" diye bir sorun olmaz. Terör sonuçtur, terör sebep olamaz. Terör, bir sorunun sonucudur. Sonuca sebep demek ve öyle tanımlamak bizi doğru yere götürmez, yanlışsa yanlıştır o terim.

Türkiye, Kürtler?le küresel aktör olur

* Siz, somut bir cümle ile nasıl bir vatandaşlık tanımı öneriyorsunuz?

Herkesin kendisini içinde hissedebileceği bir tanım. Bugünkü anayasada yer alan "Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür" demek etnik bir kimliğin tarif edilmesidir, vatandaşı tarif değil. "Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türkiyeli'dir" derseniz hiç bir sorun olmaz.

KİŞİYİ DEVLET TARİF EDEMEZ

* Türkiyelilik çözer mi sorunu?

Çözer tabii ki, Türkiyelilik'ten kimse rahatsız değil.

* O zaman milleti nasıl tarif edeceksiniz?

Hepimize Türkiyelilik yeter. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan hepimiz şeref duyarız, hiç bir rahatsızlığımız yok, hiç bir Kürtün de rahatsızlığı olmaz. Vatandaşa "siz Türksünüz" demek başka bir şey, bir zorlama, asimilasyondur, olmayan bir kalıba onları sokmaktır. Zorla Türk olunmuyor, zorla Kürt de olunmuyor. Kişi kendisini ne hissediyorsa odur, kişiyi devlet tarif edemez.

* Sizce bir bölünme tehlikesi var mı?

Hayır. Türkler'in de Kürtler'in de geleceği, menfaati birlikte yaşamda. Bu birlikte yaşamı eşit vatandaşlık temelinde tesis edebilmemiz gerekir. Anayasal temelde eşit vatandaşlığı sağlayabildiğimiz müddetçe Kürtler'in, Türkler'in geleceği, mutluluğu birlikte yaşamdadır.

* Kuzey Irak'ta, Suriye'nin kuzeyinde olanlar bölge halkında başka duyguları teşvik ediyor mu?

Ben, "Türkler'in ve Kürtler'in geleceği birliktedir" derken, Suriye'deki Kürtler'den de Irak'taki Kürtler'den de bahsediyorum, bugün için İran Kürtleri'nden bahsetmek mümkün değil tabii. Suriye'deki Kürtler'in çoğu, son yüzyılda kimi siyasi kimi özel sebeplere Türkiye'den gitmiştir. Türkiye sınırı boyunca bunlar yerleşiktir ve sınırın bu tarafıyla da aynı aşiretlerdendirler. Hepsi akrabadır. Emperyalistlerin böldüğü bir sınırın öte yanında kaldılar. Irak'taki Kürtler'le de geçmişte tarihsel birlikteliğimiz vardır. Yani, Suriye veya Irak bütünlüğü içinde olma ve yaşamaktansa yüzleri Türkiye'ye dönüktür. Yeter ki Türkiye kendi içindeki Kürt sorununu çözerek dışarıya da bu gözle baksın. Kürtler Türkiye'yi bölmez, Kürtler ile Türkiye büyür. Hem ekonomik hem de siyasal anlamda bir entegrasyon, samimi birliktelik Türkiye'yi her anlamda büyütür ve bölgesel, küresel bir aktör yapar. Büyük düşünmek, bunu görmez lazım. Türkiye, devlet olarak Kürtler'i bir tehlike olarak değil, bir şans olarak görmeli. Bunun için de Türkiye eşit vatandaşlığı tesis edebilmeli.

KÜRT SORUNUNUN MUHATABI HALK

* Size göre hâlâ bir Kürt sorunu var mı ve nedir bu Kürt sorunu?

Ulus devletin etnik bir kimliği inkâr etmesi sorunuydu, büyüdü, buralara kadar geldi ve terör üretti. Başbakanımız, 2005'te Diyarbakır'da bir konuşma yaptı. Bir başbakanın ağzından "bu sorun vardır, devletler yanlış yapabilir, özür dilemek gerekirse dilenir" demesiyle devlette bir paradigma değişikliğine gidildi. Bu, resmi ideoloji anlamında red, inkâr ve asimilasyona son verilmesidir. O andan itibaren Kürt sorunu, etnik bir kimliğin inkârı sorunu olmaktan çıkmış, etnik kimliğin, kimlik haklarının tanınması ile ilgili başka bir mecraya girmiştir. Kimlik hakları, demokratik haklar tartışması ile Kürt sorunu şiddetten nasıl arındırılmalı tartışması iki ayrı şey.

* Demokratik haklar ve sorunun şiddetten arındırılması konusunda öneriniz nedir?

Kürtler'in demokratik hakları, kültürel haklarını tanıma anlamında muhatap Kürt halkının tamamıdır, muhatap ne BDP ne PKK'dır. Hiç kimseyi muhatap almadan da becerebilirseniz demokratik haklar sorunu çözülür. Diğer taraftan, Kürt sorunu çözülemediği için ortaya çıkmış, terör ve şiddet uygulayan bir örgüt var. Bunun muhatabı ise Kürt halkı, herhangi bir grup değil PKK'nın kendisidir. Kürt sorununu çözerken bir taraftan da şiddetten arındırmak istiyorsanız, o zaman bunun bir muhatabı vardır, bu muhataba da bir çözüm planı sunulur. Bu çözüm planı bir sistematik içinde uygulanır.

* Örgüt, böyle bir çözüm planının ortaya konulması ile silahı tamamen bırakır mı?

Toplumsal desteği kesilir, marjinalleşir, bana göre biter. Buna rağmen hâlâ bitmez ve "ben şiddet uygulamaya devam edeceğim" derse en azından toplumsal desteği kesilmiş, marjinalleşmiş olur, yalnızlaşır, yok olur.

DEMOKRATİK ÖZERKLİK PKK'NIN TALEBİ

*Demokratik veya kültürel haklar konusunda yapılmayan ne var?


AK Parti Hükümetleri cesaretle çözüm için irade ortaya koymuş, sorunların üzerine gitmiş, Türkiye'nin sivilleşmesi, demokratikleşmesi, özgürlük alanlarının gelişmesi ve Kürt kimliğinin önündeki engellerin kaldırılması, dile dair bir çok alanda yasal değişiklikler yapmış ve önünü açmıştır. Düne dair talep edilenlerin yüzde 70-80'i gerçekleştirilmiştir. Bugün hâlâ ana dilde eğitim, vatandaşlık tanımı ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi olarak bizim algıladığımız talepler dile getiriliyor.

* Demokratik özerkliği mi kastediyorsunuz?

Kendilerinin öz yönetim ve yönetime katılma bağlamında söyledikleri demokratik özerklik bir partinin veya bir grubun projesidir, bütün Kürtler'in talebi değildir. Bütün Kürtler'in hatta sadece Kürtler'in değil Türkiye'de yaşayanların tamamının Türkiye'nin daha iyi idare edilebilmesi için bazı talepleri var. Geçmişte halkından devleti koruyan bir anlayış vardı ve bütün yetkileri merkezde toplayan merkeziyetçi bir anlayış vardı. Yerel Yönetimler Yasası, il özel idareleri ile ilgili yasa, Büyükşehir Yasası ile bir çok yetki yerele devredildi. Bunlar Kürtler'in de bu anlamdaki taleplerini karşılayan yasalardır. Bu anlamda sorunu çözdük. Ana dilde eğitim ve vatandaşlık tanımı...

SESİMİZİN ÇIKMAMASI SESSİZ KALDIĞIMIZ ANLAMINA GELMEZ

* Bölgede yaşayan Kürtler'in sorunlarını sadece BDP milletvekilleri mi dile getiriyor, siz AK Parti milletvekilleri olarak sorunları dile getirmiyor musunuz?

Biz, iktidar partisinin milletvekilleriyiz, diğerleri muhalefet. Muhalefet partilerinin milletvekilleri akıllarına ne geliyorsa, sorun olarak neyi görüyorlarsa çıkar her sorunu kürsüde, başka platformlarda dile getirir, iktidarı eleştirir. İktidar milletvekilleri bunu yapamaz çünkü icra makamında. Biz kendi içimizde meseleleri tartışıyoruz. Bizim sesimiz çıkmaz, sesimizin çıkmaması meseleleri tartışmadığımız, fikirlerimizi söylemediğimiz, sessiz kaldığımız anlamına gelmez.

* BDP'li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına karşı çıktınız, son durum nedir?

Bu konuda fikirlerimi kamuoyuyla paylaştım. Bir konuyu çok çiğnemenin anlamı yok. Bu meselede bütün farklı düşünceler parti içinde kendisini ifade etmiştir. Bu anlamda müzakere kifayet etmiştir. Bu konu üzerinde çok durmanın artık fayda yerine zarar getireceği kanaatindeyim.

DEDESİ MENEMEN'DEN DOLAYI 1 YIL HAPİS YATMIŞ

Başbakan'ın geçen hafta partisinin Doğu ve Güneydoğu milletvekilleri ile yaptığı toplantının ardından herkes, onun ne söyleyeceğini merak ediyordu. AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, yine çok tartışılacak değerlendirmeler yaptı. Ensarioğlu ailesinin geçmişte yaşadıkları ise yazılsa roman olur. Ensarioğlu ailesinin yaşadıklarını, "Kurtuluş Savaşı'nda ülke kurtarıldıktan sonra itaatçılar Cumhuriyet'i teslim alıp, halka rağmen ideolojik bir ulus devlet kurdular. Ağa, bey, şıh, nüfuz sahibi kim varsa, tarikat, cemaat, mezhep, kimini sürgün ettiler, kimini astılar. Örneğin, bir Menemen hadisesinde dedem Menemen'in haritadaki yerini bilmezdi ama 17 yaşında hiç suçsuz yere bir yıl hapis yattı. Şeyh Sait hadisesinde babamın amcası İstiklal Mahkemeleri'nde haksız yere idama mahkum edildi ve cezaevinde öldü. Demokrat Partiliydi ailemiz, 60 darbesinden sonra da yine babam, dedem ve ailemize mensup bir çok insan bölgedeki diğer güçlü ailelerin mensupları gibi sürgün edildi. Bunlar bizim bölgede hep oldu. Bu itaatçı anlayışa son veren parti AK Parti olduğu için ben AK Parti'deyim" diye anlatıyor.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.