'Kurda sadece Merkez Bankasına bakın'
Başbakan Yardımcısı Babacan, "Sadece ve sadece Merkez Bankasının kurla ilgili söylediklerine bakın, başka hiçbir kurumumuzun teknik altyapısı yok" dedi.
ANKARA (AA) - Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, mali disiplini bozmayacak, sürdürülebilir ve yapısal olarak büyümeye destek verecek tedbirler alacaklarını bildirdi.
Babacan, NTV ve CNBC-e ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Dolar kurunun enflasyon üzerine etkilerini dikkate alarak enflasyon tahminlerinde revizyona gerek olup olmadığına ilişkin soru üzerine Babacan, bunun, kurun şu andaki seviyelerinde ne kadar kalacağına bağlı olduğunu ifade etti.
Babacan, kurun enflasyona etkisine ilişkin, "Sepet buralarda kalırsa o zaman Merkez Bankasının enflasyonla ilgili tahminlerini tekrar gözden geçirmesi gerekir. Ama Türk Lirasında tekrar bir değerlenme söz konusu olursa o zaman Merkez Bankasının en son açıkladığı enflasyon raporundaki tahminler geçerli olabilir" diye konuştu.
Dolar kurunun yönünün bilinmesinin çok zor olduğunu dile getiren Babacan, Merkez Bankasına kulak vermekte yarar gördüğünü söyledi.
Babacan, dünyada likiditenin bol olduğu bir dönemin yaşandığını ifade ederek, Avrupa Merkez Bankasının sürekli yeni likidite sağladığına dikkati çekti. Güvenin ve makul getirilerin olduğu ülkelerin böyle dönemlerde sermaye cezbetmekle ilgili sorunu bulunmadığını belirten Babacan, bu dönemde ülkenin risk primini yönetebilmenin önemine işaret etti.
Babacan, risk primlerinin makul boyutlarda götürülmesi halinde Türkiye'nin finansmanla ilgili sorunu olmayacağını ifade ederek, "Ama bir belirsizlik bir yönsüzlük de kuşkusuz sermayeyi de ürkütebilir" dedi. Bunun için de üçlü sac ayağının, kamu maliyesi, yapısal reformlar ve para politikalarında güveni sağlam tutmak gerektiğini anlatan Babacan, "Para politikalarında öngörülebilirlikte Merkez Bankasının iyi iletişim yapması ve mümkün olduğunca sadece Merkez Bankası'nın bu para politikası iletişimini yapması... İletişim, uyum ve uygulama sağlanırsa güven güçlenir, risk pirimi azalır ve Türkiye yine cazip bir ülke olmaya devam eder" diye konuştu.
-Cari açıkta yüzde 4'e doğru iniş
Babacan, bir başka soruyu yanıtlarken petrol fiyatlarının cari açık üzerinde etkisi olduğunu ancak cari açıkta yüzde 8'den yüzde 5,6'ya düşüşün makro ihtiyati tedbirlerle gerçekleştiğini, yüzde 5,6 seviyesinden yüzde 4'e doğru inişte de petrol fiyatının katkısı olduğunu belirtti.
Babacan, petrol fiyatları bu seviyelerde kalırsa yüzde 4 civarında bir cari açığa yıl sonunda ulaşılacağını tahmin ettiklerini ifade ederek, ocakta bunun ilk sinyallerinin geldiğini söyledi. "Sadece düşük petrol fiyatlarına sırtımızı dayayıp rahatlamamız mümkün değil" diyen Babacan, petrol fiyatları düştü diye herhangi bir politikada gevşemeye, rehavete asla izin verilmemesi gerektiğini söyledi.
-"Büyümemizin asıl belirleyicisi Avrupa'daki iç pazar olacak"
Babacan, ihracat ve ithalat istatistiklerinin dolar bazında hesaplandığına işaret ederek, avro ile yapılan ihracatları da dolar cinsinden kamuoyuna açıkladıklarını hatırlattı.
Avronun dolar karşısında değer kaybetmesi ve ihracatın dolar cinsinden hesap edilmesi durumunda ihracatta düşüş göründüğüne dikkati çeken babacan, gerçek anlamda performans ölçebilmek için avro cinsinden yapılan ihracatların avro olarak mukayese edilmesi gerektiğini bildirdi.
Yılbaşında büyümeyi yüzde 4 olarak öngördüklerini anlatan Babacan, "Eğer Avrupa'da toparlanma olursa ihracatımız iyi giderse yüzde 4'e ulaşırız. Avrupa'daki bu zayıf tablo devam ederse ve kötüleşirse yüzde 4'lük bu yılki büyüme hedefimiz de biraz riske girebilir. Bu yılki büyümemizin asıl belirleyicisi Avrupa'daki iç pazar olacak" şeklinde konuştu.
Hiçbir zaman suni büyüme istemediklerini vurgulayan Babacan, sürdürülebilir bir büyüme olması gerektiğini söyledi.
Babacan, üzerinde çalıştıkları bir paketin bulunduğuna dikkati çekerek, "Bununla imalat sanayiyi desteklemek için, istihdamı desteklemek için ve şirketlerin sermaye yapısını güçlendirmek için epeyce çalıştık. Bu tedbirlerin en son rotüşlarını yapıyoruz. İş dünyasından görüşler aldık. İş dünyası ne istiyor onları dinledik. Bunları da dikkate alarak mali disiplini bozmayacak, sürdürülebilir ve yapısal olarak büyümeye destek verecek tedbirleri alacağız" ifadesini kullandı.
Çalışmaların Ekonomi Koordinasyon Kurulu ve Bakanlar Kurulu'nda değerlendirilmesinin ardından Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun paketi açıklayacağını ifade eden Babacan, paketin oldukça geniş bir alanı kapsadığını kaydetti.
Babacan, imar uygulamalarına ilişkin yapılacak yasal düzenlemelerin sorulması üzerine de Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun ilk taslağı kamuoyu ile paylaştığını, daha sonra bu düzenlemelerle ilgili sektörden görüş aldıklarını belirtti.
Taslağı ilgili kişilerle oturarak son şeklini verdikten sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sevk edeceklerini dile getiren Babacan, şöyle devam etti:
"Bu yıl Meclisin takvimi içerisinde yasalaşır mı onu bilmiyorum. Çünkü nisan başında Meclis kapanacak. Adaylar açıklandıktan sonra Meclisin çalışması çok zorlaşıyor. Çünkü milletvekili adayı olan herkes seçim bölgelerine giderek çalışmak istiyor. Ankara'da pek durmak istemiyor milletvekili arkadaşlar haklı olarak. Sadece bizim partimizin milletvekilleri değil, muhalefette de aynı hissiyat oluyor. Dolayısıyla o tarihe kadar çok çok acil bazı yasal düzenlemelerimiz var. Bu iş dünyası ile ilgili aile nüfus güçlendirme ile ilgili acil düzenlemeler var, yetişir mi göreceğiz. Ama Meclise sevk etmek istiyoruz. Biliyorsunuz eskisi gibi kadük kalma kavramı yok. Seçimden sonra yeni kurulacak hükümet meclise bir yazıyla 'Bu yasalara ben devam etmek istiyorum' dediği anda kadük olmuyor, devam ediyor. Bizde zaten süreklilik var. Bu süreklilik içerisinde bunların hepsi gerçekleşir diye tahmin ediyorum."
Başbakan Yardımcısı Babacan, "Ekonomik, finansal açıdan baktığımızda, bir yıl öncesi ile bugün arasında eğer Türkiye'nin bir kredi değerlendirmesi yapılacak olursa, bu yıl bir yıl önceye göre çok daha iyi noktadayız" dedi.
Türkiye'nin kredi notunda değişiklik bekleyip beklemediğinin sorulması üzerine Babacan, Türkiye ile ilgili kredi notu değerlendirmelerinde en önemli risk alanı olarak cari açıktan söz edildiğini söyledi.
Alınan makro ihtiyati tedbirlerle cari açığın geçen yıl düştüğünü, bu yıl da petrol fiyatlarındaki azalış nedeniyle düşeceğini ifade eden Babacan, "Dolayısıyla Türkiye'nin kredi notunu olumsuz etkileyen en önemli gösterge hızla iyileşiyor. Böyle bir ortamda Türkiye'nin kredi notunu olumsuz değerlendirmeyi rasyonel kabul etmemiz mümkün değil" diye konuştu. Buna karşın seçime kadarki süreçte Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafya, jeopolitik konular ve seçim sonrası ile ilgili bazı konuların değerlendirilebileceğini dile getiren Babacan, şunları kaydetti:
"Bu, onların kendi değerlendirmesi ama ekonomik, finansal açıdan baktığımızda, bir yıl öncesi ile bugün arasında eğer Türkiye'nin bir kredi değerlendirmesi yapılacak olursa bu yıl, bir yıl önceye göre çok daha iyi noktadayız. Borcu daha düşmüş, cari açığı daha düşmüş bir ülkeyiz. Enflasyonun da düşüş trendine girdiği bir ülkeyiz. Dolayısıyla olumsuz bir değerlendirme yapmaya çalışırlarsa bu çok suni olur ve kendi kredibilitelerinden kaybederler. Yoksa bizi etkilemez. Bilen biliyor."
- Çözüm süreci
Çözüm sürecinin kredi notuna etkisine ilişkin soruyu da yanıtlayan Babacan, hükümet ve ilgili kurumların güçlü bir cesaret ortaya koymasıyla sürecin iyi noktaya geldiğini vurguladı.
Sürecin halk tarafından da sahiplenildiğinin altını çizen Babacan, "Etnik kökene bakmaksızın hangi toplum kesimine sorarsanız sorun şu anda bu sürecin arkasında çok büyük bir halk desteği var. Zaten o kuvvetli halk desteği bu süreci yolunda tutuyor" dedi.
Sürecin bozulmasından nemalanacak olanların ciddi ölçüde sıkıştıklarını dile getiren Babacan, "Provokasyonlar oluyor, sabotaj girişimleri oluyor ama halkın desteği o kadar kuvvetli ki onlar da bir süre sonra geri adım atmak zorunda kalıyorlar. Bu, güzel bir şey" ifadelerini kullandı.
Kürt kökenli vatandaşların yüzde 80'inin süreci desteklediğini anlatan Babacan, insanların artık huzur ve sükunet istediklerini söyledi.
Babacan, çözüm süreciyle şiddetin ve terörün azalacak olmasının hem Türkiye'nin risk primini düşürdüğünü hem de Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin daha cazip bir yatırım yeri olmalarını sağladığını kaydetti.
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının (EBRD) Gaziantep'te şube açtığını anımsatan Babacan, "Çünkü o bölgenin potansiyelini gördü. Sürecin getireceği olumlu sonuçları gördü. Şimdiden Avrupa'nın en önemli kurumsal bankası geldi. Güneydoğu Anadolu'daki projeleri finanse etmek için yerleşti. Dolayısıyla bunun ekonomik sonuçlarından çok ümitliyiz" değerlendirmesinde bulundu.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde mini bir Çin potansiyelinin bulunduğunu anlatan Babacan, Bursa'nın potansiyeli ile Şanlıurfa'nın potansiyeli arasında fark göremediğini, 10 yıl sonra Şanlıurfa'nın da Bursa gibi olabileceğini ifade etti.
- "Para basmak reform değil"
Avrupa Merkez Bankasının (ECB) attığı adımların Avrupa'da ekonomik toparlanmayı getirip getirmeyeceğinin sorulması üzerine Babacan, söz konusu adımların gerekli, ancak tek başına yeterli olmadığını kaydetti.
ECB'nin tek başına Avrupa'yı kurtaramayacağını dile getiren Babacan, daha çok para basmakla hiçbir ekonominin kurtulamayacağını söyledi.
Avrupa'da yapısal reformların yapılamadığının altını çizen Babacan, "Para basmaktan kolay bir şey yok. Paranın çoğu elektronik ortamda. 'Çözüm buldum. Nedir? Para basacağım.' En kolay iş o. Bu reform da değil, zor birşey de değil" diye konuştu.
Para politikalarında genişlemenin diğer politika alanları ile bir bütün halinde kullanılırsa işe yarayacağına işaret eden Babacan, "Siz hiçbir şey yapmayın. Kamu borcunu düşürecek tedbir almayın, bütçeye çeki düzen vermeyin, iş gücü ve ürün piyasalarında reform yapmayın, sosyal güvenlikte reform yapmayın. Ondan sonra 'ekonomi düzelmiyor' deyin. Tabii ki düzelmez" dedi.
- "Kurumlarımızın itibarının korunması önemli"
Kurumların güçlü olması ve bunlara güvenin sağlanması konusundaki görüşlerini de dile getiren Babacan, güveni oluşturmanın zaman almasına karşın kaybetmenin hızlı olabildiğine dikkati çekti. Bir ülkenin kurumlarına güven duyulmasının o ülkenin demokrasisi ve istikrarı açısından önem taşıdığını anlatan Babacan, itibarsız kurumların olduğu güçlü bir ülke gösterilemeyeceğini dile getirdi.
Kurumların da kurallar, ilkeler ve prensiplerle oluştuğunu belirten Babacan, şunları kaydetti:
"Biz hep kural bazlı ekonomi yönetiminden bahsettik. Kurumlarımızın her birinin kendi iç yapısını iyi kurmaları, stratejik hedeflerini iyi koymaları gerekiyor. Stratejik hedefler doğrultusunda yapacakları çalışmaları, atacakları adımları mümkün olduğunca kamuoyu ile paylaşmaları ve o paylaşılan hedefler doğrultusunda adım atmaları gerekiyor. Güven ancak böyle oluşuyor. Dolayısıyla bizim kurumlarımızın kapasitelerinin artırılması, kurumlara sağlanan itibarın korunması son derece önemli ki Türkiye güçlü olsun."
Babacan, "Sadece ve sadece Merkez Bankasının kurla ilgili söylediklerine bakın, başka hiçbir kurumumuzun teknik altyapısı yok. Bu konuda başka hiç kimsenin, böyle bir analiz kabiliyeti de yok" dedi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a, kendisinin de katıldığı toplantıda Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı tarafından verilen brifingin nasıl geçtiğine ilişkin soru üzerine Babacan, devlet etiklerinde kapalı yapılan görüşmelerin içeriği ile ilgili dışarıya bilgi vermenin ancak o toplantının başkanının inisiyatifinde olduğunu, bu nedenle toplantının içeriğiyle ilgili detay vermeyi doğru bulmadığını söyledi.
Merkez Bankasının yapmış olduğu sunumun internette yayınlandığını daha sonra da Cumhurbaşkanlığı makamından görüşmenin içeriği ve neticesiyle alakalı da yazılı açıklama yapıldığını hatırlatan Babacan, şöyle devam etti:
"Biliyorsunuz biz Cumhurbaşkanımızla beraber AK Partinin kuruluşunda parti kurucusu olarak hep beraber çalıştık, biz dava arkadaşıyız, yol arkadaşıyız kendisiyle. Dolayısıyla tek bir ailenin yakın fertleriyiz, bireyleriyiz, meseleye öncelikle buradan bakmak lazım. Tabii konu bazında farklı konularda, farklı bakışlar her zaman olabilir. Önemli olan Türkiye için, memleketimiz için en doğrusu neyse onu uygulamak ve ülkemizin güven ve istikrar içerisinde, ekonomide, demokraside, her alanda yükselmesini sağlamak. Dolayısıyla burada önemli olan büyük resmi görmek ve Türkiye'nin istikrarını güçlendirebilmek"
"Zirvede, Merkez Bankası kendisini anlatabildi mi? Dün Cumhurbaşkanı'ndan gelen açıklamada da 'tatlıya bağlandı' şeklinde ifade vardı. Bunu nasıl yorumlamalıyız?" sorusuna Babacan, Merkez Bankasının periyodik hükümeti bilgilendirme toplantılarının olduğunu söyledi.
- "Cumhurbaşkanı ile istişare ortamından mutlu olduk"
Merkez Bankası Başkanı Başçı'nın tüm Para Politikası Kurulu üyeleri ile beraber Bakanlar Kuruluna sunumda bulunduğunu, bakanların kendi görüşlerini söylediğini anlatan Babacan, bu resmi formatın dışında da sürekli bir karşılıklı iletişimin söz konusu olduğunu bildirdi.
Babacan, "Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra Merkez Bankası Başkanımızın, Sayın Cumhurbaşkanımızla görüşmesi sadece bazı seremonilerde söz konusu olmuştu. Aslında bir bakıma Sayın Cumhurbaşkanımızın bu yeni görevine seçilmesinden sonra Erdem Bey ile ilk defa böyle oturup bir istişare ortamı sağlanmış oldu. Bu da tabii çok çok faydalı. Oradaki bu görüş alışverişi, o istişare ortamından gerçekten biz de mutlu olduk. Bunun daha sık olması gerektiği konusunda da Sayın Cumhurbaşkanımızın görüşü oldu ki biz de çok memnun olduk bundan" şeklinde konuştu.
Bu görüşmenin periyodik mi olacağının sorulması üzerine Babacan, "periyodik değil ama gerektikçe her zaman yapılabilir" dedi.
Her zaman iletişim, görüş alışverişinin son derece faydalı olduğunu vurgulayan Babacan, "Kaldı ki Türkiye'nin son 12 yıllık olağanüstü başarısının temelinde Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliği, öncülüğü vardır. Bu kadar başarı ortaya çıktıysa, bunun liderliğini, öncülüğünü kendisi yapmıştır. Dolayısıyla bu kadar büyük bir başarının üzerine yine kendisinin görüşleri ve düşünceleri bizim için çok çok kıymetlidir, çok önemlidir. Devlet başkanı olarak, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyetinin seçilmiş Cumhurbaşkanı olarak da kendisine saygımız, hürmetimiz sonsuzdur" ifadelerini kullandı.
Zirvenin ardından ekonomi yönetiminden yeni bir adım beklenip beklenmediğinin sorulması karşılık da Babacan, şu anda dünya piyasalarının çok hareketli olduğunu ve öngörülebilirliğin çok azaldığı bir dönemde bulunulduğunu söyledi.
-"Merkez bankalarının kulaklarının açık olması önemli"
Babacan, "Hangi gün karşınıza nasıl bir şart çıkacak belli değil. Dolayısıyla böyle bir ortamda Merkez Bankası ancak ne yapabilir? Farklı şartlarda ve farklı koşullarda ne tür tedbirler alabileceği, hangi politika aracını ne zaman, nasıl devreye sokabileceğiyle ilgili ancak iletişim yapabilir. Ama ne gün, ne yapacağı ancak o gün gelip de o günkü şartlar oluştuktan sonra ortaya çıkar. Bunu böyle okumakta fayda var" dedi.
İletişimin ağırlıklı olarak Merkez Bankası tarafından yapılmasının önemini vurgulayan Babacan, "Çünkü sorumluluk orada ve para politikasında araç bağımsızlığı var ve yaptığı iletişimin de mümkün olduğunca iyi olması, yaptığı iletişim içerisinde o çerçevede uygulamalar yapmak son derece önemli" ifadesini kullandı.
- "Yellen’a 'Çok fazla sürpriz yapmayın’ dedim"
İletişimin sadece Merkez Bankası için değil, Amerikan Merkez Bankası için de çok önemli olduğuna işaret eden Babacan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Ben en son G-20 toplantısında, toplantının resmi oturumunda, başkan benim, 20 ülkenin merkez bankası başkanları ve bakanlar masa etrafında. Ben, ABD Merkez Bankası Başkanına çok açık söyledim. Sayın Janet Yellen’a ‘sizden daha yol gösterici, yön verici ve daha iyi bir iletişim politikası bekliyorum. Çok fazla sürpriz yapmayın’ dedim. ‘Bakın bu masanın etrafındaki ülkeleri etkiliyor’ dedim. Mayıs 2013’te yaşanan bu tapering sürecinin başlayacağının ilan edildiği tarih gerçekten dünyada çok büyük çalkantılara sebep oldu. Ve ciddi gelgit yaşadılar Sayın Bernanke, o zaman Merkez Bankası Başkanıydı. Son dönemde o biraz daha düzeldi. Artık daha dikkatli gidiyorlar ve yaptıkları açıklamaların ne anlama geldiğini uzun uzun anlatıyorlar. Sayın Yellen, kendi kongrelerinde defalarca brifing verdi bu geçtiğimiz dönemde ve kongrede de herkes her şeyi söylüyor Merkez Bankası ile alakalı. Bu demokrasilerin tabiatında var. Önemli olan merkez bankalarının kulaklarının açık olması, her görüşü iyi dinlemeleri, dikkate almaları ama karar verme anı geldiğinde de bizim için söylüyorum 7 kişilik para politikası kurulunun toplanıp, o noktada ortak bir noktayı bulup, Türkiye için en iyisi neyse bunu yapması."
Son dönemdeki kur hareketlerinin ne kadarının içeriden, ne kadarının dışarıdan kaynaklandığının sorulması üzerine Babacan, doların değer kazanmasının dünyada şu anda yeni bir gerçek olduğunu, fakat bu trendin ne kadar devam edeceğini kestirmenin zor olduğunu, ciddi belirsizlikler bulunduğunu söyledi.
- "Tavsiyemiz, her türlü senaryoya karşı hazır olmak"
Babacan, karar mekanizmalarına da bakıldığında çok seslilik bulunduğunu, böyle ortamlarda tahmin yürütmenin çok zor olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Bizim hep tavsiyemiz, kendi özel sektörümüze tavsiyemiz, her türlü senaryoya karşı hazır olmak. Devlet olarak da biz zaten bunu yapıyoruz. Finansal İstikrar Komitesi bizim çok etkin olarak sürekli risk analizi yapıyor. Bankalar için stres testleri yapıyoruz sürekli. Hazinenin borç stoğu için, bütçe için stres testleri yapıyoruz. Bizim bütçemizin avro-dolar kuru 1.3'kenki görüntüsü farklı, 1'kenki görüntüsü farklı. Petrol fiyatı 100 dolarken bizim bütçe görüntümüz farklı, 50 dolarken farklı. Klasik bir şekilde, yani tek bir beklenti, tek bir tahminle çalışma yerine çoklu tahminlerle çalışmak ve sürekli senaryo analizleriyle gitmek bu dönemler için en uygunu ki o farklı senaryolar karşımıza çıktığında şaşırmayalım, bocalamayalım. Zaten düşündüğümüz hazırlıklı olduğumuz bir senaryodur bu diyelim, hemen gereken neyse adımlarımızı atalım."
-"Sadece Merkez Bankasının kurla ilgili söylediklerine bakın"
Dövizdeki oynaklığına karşı Merkez Bankasının attığı adımların yeterli olup olmadığının sorulması üzerine de Babacan, kur konusu olsun, Merkez Bankasının alacağı, almış olduğu tedbirler konusunda iletişimin Merkez Bankasından yapılması gerektiğini vurguladı. Babacan, "Merkez Bankası adına farklı kaynaklardan gelebilen açıklamalar ya da 'kur şöyledir, böyledir' bunların hiçbirisinin dikkate alınmaması gerekiyor" dedi.
Merkez Bankasının da aslında resmi bir kur hedefinin olmadığını belirten Babacan, dalgalı kur mekanizmasının bulunduğunu, kendilerinin de enflasyon hedeflerinin olduğunu söyledi. Babacan, şöyle devam etti:
"Demiş ki Merkez Bankası ve hükümet ortaklaşa bir enflasyon hedefi koymuş. Bu hedef de yüzde 5. Bu yıl belki zor ama gelecek yıl biz bunun ulaşılabilir olduğunu düşünüyoruz, petrol fiyatları da bu şekilde devam ederse... Merkez Bankası için kur neden önemli? Enflasyonu etkilediği için önemli ve hala yüzde 15'lik bir geçişkenlik var. Geçişkenlik sıfırlanmış değil Türkiye'de. Ekonomimiz büyüdükçe, güçlendikçe ve Türk Lirasının uluslararası kabulü yayıldıkça, bu geçişkenlik belki azalacak. Ama şu anda hala yüzde 15'lik geçişkenlik var. Bu ne demek? Türk Lirası yüzde 10 değer kaybettiğinde, bu enflasyonumuzu 1,5 puan artırıyor. Yani 'Türk Lirası değer kaybetti, iyi oldu.' Merkez Bankası bunu diyemez çünkü enflasyona bakmak zorunda. Enflasyon hedefini tutturabilmek açısından Merkez Bankasının kurla ilgili yorumları olabilir, zımni yorumları olabilir ya da kuru artı ya da eksi yönde etkileyebilecek politikaları ortaya çıkabilir. Onun için ben hep şunu tavsiye ediyorum: Sadece ve sadece Merkez Bankasının kurla ilgili söylediklerine bakın, başka hiçbir kurumumuzun teknik altyapısı yok. Bu konuda başka hiç kimsenin, böyle bir analiz kabiliyeti de yok. Ortaya saçılan, konuşulan farklı kur rakamları tamamen insanların şahsi rakamlarıdır, kendi gönlünden geçendir ya da ekran başında iki tane çarpma bölme yapıp bir excel tablosu yapıp sözüm ona analiz ile tamamen kişisel rakamlarıdır. Dolayısıyla hiçbirine itibar edilmemesi lazım."
- "Kim hangi kurdan bahsettiyse yanıldı"
Merkez Bankasının hareketlerine ve söylediklerine bakmak gerektiğini vurgulayan Babacan, kur konusunda başka hiç kimseyi de dikkate almamak gerektiğini çünkü bunların yanıltıcı olabileceğini kaydetti. Babacan, "Son 2 aydır telaffuz edilen kurlara bir bakın hangisi tuttu? Tutan bir tane var mı? Konuşulanların hepsi yanlış çıktı, kim hangi kurdan bahsettiyse hepsi yanıldı. Dolayısıyla kılavuz doğru olacak ve doğru kılavuz iş dünyamıza yön verecek" dedi.
- "Merkez Bankası kadar kuvvetli analiz yeteneği yok"
Babacan, teknik analiz kabiliyeti, kapasitesi olan, bu konuda en güçlü kurumun Merkez Bankası olduğunu vurgulayarak, "Merkez Bankası kadar kuvvetli bir analiz yeteneği başka hiçbir kurumda yok. Çoğu kurumda böyle bir altyapı yok. Para politikası ile ilgili falan... Bilen adam yok ki. Çıkıyor bir, iki, üç kişi 'bu kur şunu geçmez, bu iyidir' olabilir, saygı duyarız ama şahsi görüşlerdir, bunlar sonucu etkilemez" dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.