Hakkı Koçpınar: Ekonomik refah, haksızlık ve adaletsizliği gizliyor

Hakkı Koçpınar: Ekonomik refah, haksızlık ve adaletsizliği gizliyor
Ekonomik düzen ve refah sayesinde, pek çok çarpıklık örtbas ediliyor, gözden kaçırılıyor ya da önemsiz gibi gösteriliyor.

Politik doğruculuk, dünya genelinde hiçbir yerde gerçek anlamda var olmayan bir kavramdır. Batı ülkelerinde halkların ekonomik refah içinde yaşaması, bu toplumlarda birçok yozlaşmanın, haksızlığın ve adaletsizliğin göz ardı edilmesine yol açıyor. Ekonomik düzen ve refah sayesinde, pek çok çarpıklık örtbas ediliyor, gözden kaçırılıyor ya da önemsiz gibi gösteriliyor.

Örneğin, Amerika’da siyahilere yönelik ayrımcı tavırların devam etmesi ya da Batı dünyasının kirli ilişkileri, sadece ekonomik refah sayesinde gölgede bırakılıyor. Medya ve sosyal medya aracılığıyla gerçekleştirilen algı operasyonları, bu olumsuzlukların üzerini örtüyor. Batı’nın sunduğu refah ortamı, gerçekleri saklamayı kolaylaştırırken, yapılan kötülükler göz ardı ediliyor. Gerçekte ne adalet, ne hukuk ne de insan hakları batı ülkelerinde bizimkinden farklı bir işleyişe sahiptir. Ancak, ekonomik refah bu yanlışları görünmez kılmakta ve gerçek yüzlerini gizlemektedir.

Batı’nın sinema ve dizi endüstrisi de bu maskeyi takan önemli bir araçtır. Netflix, HBO gibi platformlarda sunulan içerikler, çoğu zaman sistemin çarpıklıklarını göz ardı eden veya bu çarpıklıkları normalleştiren yapımlarla doludur. Örneğin, “Narcos” dizisi, uyuşturucu kartellerini ve bu kartellerin Amerika ile kirli ilişkilerini işlerken, sadece şiddeti ve dramı ön plana çıkarır, ancak Batı’nın bu yapılarla nasıl iş birliği yaptığına dair derin bir sorgulama yapmaz. Yine “House of Cards” gibi siyasi entrika dizileri, Batı dünyasının politik sahnesindeki yozlaşmayı gösterir, ancak bu yozlaşma adeta eğlenceli bir strateji oyunu gibi sunulur, izleyici gerçekliğin karanlık tarafını algılayamaz.

Hollywood ve Batı sineması, “kurtarıcı” rolünü üstlenip dünyadaki adaletsizliklere karşı savaştığı iddiasını da pekiştirir. Filmler, kahramanlık ve özgürlük temalarını işleyerek, Amerika’nın veya Batı’nın süper güç olarak dünyayı kurtaran taraf olduğunu empoze eder. “Captain America” gibi filmler bu ideolojiyi körükler, Batı’nın kusursuz olduğu izlenimini yaratır. Ancak gerçekte, birçok uluslararası ilişki ve politik hamle, bu filmlerde gösterildiği gibi “erdemli” değildir. Batı’nın müdahalelerinin arkasında çoğunlukla ekonomik çıkarlar veya jeopolitik hesaplar yatar.

Netflix’in “13th” belgeseli ise bu manipülasyonun tersine bir örnek sunar. Amerika’daki ırksal adaletsizlikleri ve siyahilere yönelik ayrımcılığın devam ettiğini, ekonomik refahın bu gerçekleri nasıl gölgelediğini gözler önüne serer. Ancak bu tür yapımlar, maalesef istisna niteliğindedir ve geniş kitlelere hitap eden yapımlar, bu gerçeklere dair derinlikli bir yüzleşme sunmaz.

Sonuç olarak, Batı’nın ekonomik refahı sadece toplumsal adaletsizlikleri örtbas etmekle kalmaz, aynı zamanda medya ve eğlence endüstrisi aracılığıyla bu çarpıklıkları görünmez kılar. Bu nedenle politik doğruculuk ve insan hakları gibi kavramlar Batı’da yalnızca ekonomik çıkarlar doğrultusunda işleyen yüzeysel bir maske haline gelmiştir.

Kaynak:Adanapost

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum