Kızıl Sultan ve Ermeni soykırımı
26 Şubat 1992'de Hocalı'da yapılan katliamın 21 yıldır sarılamayan yaraları, ve seyirci kalmanın verdiği vicdan çığlıkları...
Ermenilerin Hocalı'da 106'sı kadın, 83'ü çocuk olmak üzere 613 Azeri vatandaşını katletmesi, esir alınan kadınları fuhuşa zorlamaları, rehin alınan 275 kişiden 150'sini yok etmeleri, ve bunlarla; yazarları Zori Balayan'ın ?Ruhumuzun Dirilişi? adıyla; ayrıntılarıyla anlattığı bir kitap çıkaracak kadar gurur duymaları tüylerimizi diken diken ediyor. Hocalı mevzuunda da, siyasi gündemimizde de sıkça konuşulan ?Ermeni Soykırımı? iddialarına da açıklık getirelim.
Ulu Hakan döneminde başlandığı sanılan soykırımlar ortaya atılanların aksine bir katliam değildir. Rusya'nın Kafkasya'dan uzak tutmak istedikleri için Osmanlı Ermenilerine özerklik verilmesi hatta ayrı bir Ermenistan devleti kurulması için kışkırtmaları veİngiltere'nin Rusya'nın Osmanlı topraklarında kurulacak Ermenistan devleti ile tek güç olmasını istememesi ideolojileri arasında sıkışan Ulu Hakan, bu meseleyi olabildiğince kansız çözmeye çalışmıştır. Bu da Ulu Hakan'ı, kimsenin kanına girmeme arzusu ve merhameti yüzünden, nasıl ?vatan haini?ve ?kızıl sultan? lakaplarına götürdüğünün kanıtıdır.Alman birliğini kuran Prens Bismark'ın; ?Dünyada 100 gr akıl varsa, bunun doksan gramı Abdülhamit Han'da, beş gramı bende, kalan beş gramı da diğer dünya siyasilerindedir !? diye Abdülhamit'in zekasına methiyeler düzmesine karşılık, Fransız akademisi üyesi tarihçi Kont Albert Vandal, ilk defa Abdülhamit için ?Le Sultan Rouge? lakabını kullanır ve bunu da İttihatçılar ?kızıl sultan? olarak hayatımıza sokar! Ne acıdır ki; Alman bir Siyasetçinin bile zekasına hayran kaldığı Ulu Hakan'ımız bizzat kendi topraklarında hain ve kızıl sultan gibi ağır lakaplara muhatap olmak zorunda bırakılmış ve hala kıymeti anlaşılamamıştır. Daha önceki yazılarımda da değindiğim gibi Ulu Hakan'ı vatan haini değil ama suçlu yapan meselelerden biri de bu ?Ermeni meselesi? dir. Öyle telaşsız ve soğukkanlı düşünerek adım atmıştır ki, kan dökmeden çözebilmek gayretiyle ünlü banka baskınında elleri bombalı Ermenileri etkisiz hale getirebilmek için Rus sefiri Maksimov'un rüşvet arzusunu kabul etmiş, baskındaki Ermenilerin suçlanmadan uzaklaştırılması talebini geri çevirmemiştir. Rüşveti alan sefir de , aldığı rüşvet karşısında söz verdiği gibi baskıncıları hemen dağıtmıştır.
O günlere ait bizzat bildiğim bir hatıra ; Yıldız Saray'ında Abdülhamit Han'a yapılan suikast girişiminde, davayı yürüten Necip Fazıl'ın dedesi Mehmet Hilmi Efendi'nin(mecellede de imzası vardır) aktarmasıyla ortaya çıkan Ulu Hakan'ın muazzam merhametinin boyutudur. Kendisini öldürmek isteyen Ermeni suikastçıyı affedince, suikastçıya öfkelenenler ve bu öfkelerini bastırmaya çalışanların en başında gelen Mehmet Hilmi Efendi, daha sonra çarşıda karşılaştığı suikastçıyı şemsiyesiyle kovalamıştır.
Ulu Hakan Fransa'nın Osmanlı'yı desteklemesine rağmen olabildiğince sakin ve vicdani kararlar almaya dikkat etmişken, Ermeniler 1896'da merkezi Tiflis'te olan yeni bir cemiyet kurarlar ve ilk iş olarak da Van katliamını gerçekleştirirler.1. dünya savaşı sırasında İttihatçıları destekleyen Ermeniler, daha sonra destekledikleri Türkler tarafından salhanede bıçaktan geçirilmiş, ve katledilmiştir. Ermenilerin Türkleri taklit etmesi gerekirken; İttihatçıların Ermenileri taklit etmesi ve Ermenilerin taktığı ?Kızıl Sultan? lakabından hoşnut olmaları enteresandır. İttihatçıların daha sonradan Ermenilerin tamamen yok olmaları gayesiyle hareket etmeleri ve gerçek katli başlatmaları; ?kızıl sultan? lakabının Ulu Hakan'dan çok kendilerine daha çok yakıştığını ispatlar. Aralarındaki fark kesin olarak şudur ki; Abdülhamit sadece kontrol altında tutmak ve huzuru sağlamak isterken Talat Paşa, çok titiz çalışmalar yaparak ciddi anlamda katledilmelerini bizzat seyretmiştir.
İşte Büyükelçi Henry Morgenthau'nun günlüğündeki Talat Paşa ve arasında geçen diyaloglardan ...
?Üç Ermeni havalisini tahliye ettik bile; Bitlis; Van ve Erzurum'da hiç kimse kalmadı. Türklerle Ermeniler arasındaki nefret o kadar ziyade ki, irtibatı tamamen kestik ?? , diyen Talat; ? ? Anadolu'nun hiçbir yerinde Ermeni kalmayacağını , onların ancak çölde yaşayabileceklerini? söyledi . ?Büyük bir hata yapıyorsun? dedim. ?Evet hata olabilir, lakin pişman olacağımızı zannetmiyorum.? Dedi.
Yerli ve yabancı ?Ermeniler?le ilgili çeşitli istatistiksel çalışmalar yaparak kaçının nereye gittiğini satır satır yazdı ve takibini yaptı. Bu kadar ciddi yapılan imha işlerinden sonra, intikam piyangosu Azerilere vurdu.
Bunların mukabilinde olması gereken Hocalı'da olanlar gibi; hamile kadınların ağaçlara bağlanıp karşılarında kız mı erkek mi diye yazı tura atıldıktan sonra karınlarının yarılıp kazananın belirlenmesi miydi? Veya; top oynamak için kale direği yerine kesilen kadın başlarının konulup, top diye minik çocuk başlarına vurulması mıydı? Küçük kızlara tecavüz edilmesi miydi? O zaman Karabağ'da Ermeni güçlerinin kumandanları Serj Sarkisyan ve Monte Melkonyan katliamın Ermeni güçlerinin intikamı olduğunu açıkladılar!Ne bu ? Talat paşa'nın intikamı mı bu? Yoksa Serj Sarkisyan'ın İngiliz araştırmacısı Thomas De Waal'e söylediği gibi Hocalı'dan önce kendilerini ciddiye almayan Azerilere hadlerini bildirmek mi?
Eski Asala eylemcilerinden Monte Melkoman, Hocalı'ya yakın bölgede Ermeni askeri birliklere komutanlık yapmış ve katliamdan bir gün sonra Hocalı çevresinde gördüklerini günlüğünde anlatmıştır. Melkonyan'ın olümünden sonra, Markar Melkonyan kardeşinin günlüğünü Benim Kadeşimin Yolu (My Brother's Road) başlığıyla ABD'de çikardığı kitapta Hocalı katliamını şöyle tasvir ediyor.
Bir gece önce akşam 11 civarında, 2.000 Ermeni savaşçısı, Hocalı'nın üç tarafındaki yüksekliklerden ilerleyerek, kasaba sakinlerini doğudakı açılışa doğru sıkıştırmışlar. 26 Şubat sabahına kadar mülteciler Dağlık Karabağın doğu yüksekliklerine ulaşmış ve aşağıdakı Azeri kenti olan Ağdam'a doğru inmeye başlamışlar. Burdaki tepeciklerde yerleşen sivilleri güvenli arazide takip eden Dağlık Karabağ askerleri onlara ulaşmışlar. Mülteci kadın Reise Aslanova İnsan Hakları İzleme Örgütüne verdiği açıklamada "Onlar sürekli ateş ediyorlardı" diye konuşmuştu. Arabo'nun savaşçıları daha sonra uzun zaman kalçalarında taşıdıkları bıçakları kınlarından çıkarakak bıçaklamaya başlamışlar.
Şu anda yalnız kuru çimenden esen rüzgarın sesi ıslık çalıyordu, ve ceset kokusunu uçurması için bu rüzgar henüz erkendi.
Monte üzerinde kadınların ve çocukların kırılmış kuklalar gibi saçıldığı çimene eğilerek "Disiplin yok" diye fısıldadı. O bu günün önemini anlıyordu: bu gün Sumgayıt Pogromunun dördüncü yıldönümüne yaklaşıyordu. Hocalı stratejik bir amaç olmasından başka aynı zamanda bir öç alma eylemiydi
Bunca sene yalnız bıraktığımız Azeriler hem aynı ırka mensup olmak dolayısıyla hem de aynı acılara maruz bırakılmış olduğumuzdan kardeşten ötedir. Allah'tan sabır diliyorum. İnşallah bundan sonra yanlarında olup, acılarını bir nebze de olsa azaltabiliriz.
An oluyor bir garip duyguya varıyorum,
Ben bu sefil dünyada acep ne arıyorum?
Şeyma Kısakürek Sönmezocak - Haber 7
seymakisakureksonmezocak@gmail.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.