Kıskançlığın tedavisi var mı?

Kıskançlığın tedavisi var mı?
Psikolog doktor Deniz Erden, hayatı olumsuz etkileyen kıskançlığın tedavi edilmesi gereken bir sorun olduğunu söyledi.Kıskançlık hissine kapılan kişinin...


Psikolog doktor Deniz Erden, hayatı olumsuz etkileyen kıskançlığın tedavi edilmesi gereken bir sorun olduğunu söyledi.

Kıskançlık hissine kapılan kişinin kıskandığı kişileri aşırı sahiplenerek boğmaya başladığına dikkat çeken psikolog doktor Deniz Erden, kıskançlığın kişilerin hayatında ciddi travmalara sebep olduğunu söyledi. Kıskanma duygusunu uç noktalarda yaşayan kişi için tehlikeli hale gelen bu sorunun mutlaka tedavi edilmesi gerektiğini belirten Erden, aksi takdirde kıskanç kişinin hayatı çekilmez hale gelirken, yakınlarının da bu duygusal durumdan olumsuz etkilendiğini kaydetti.

Kıskançlığın karşısındakinin zihnindeki değerini ölçme çabası olduğunu ifade eden Erden, "Kıskanç kişiler için bir süre sonra olaylar ve kıskanma süreci kıskandıkları birey ya da nesnelerden daha önemli hale gelmeye başlıyor. Bu durum kimi zaman tamamen bireyin kendi takıntılarıyla ilgili olabilirken, kimi zaman da karşısındakinin davranışlarını tetikleyici olabiliyor. Yapılan araştırmalar, kıskanılan kişilerin sıklıkla durumdan şikayetçi görünürken içsel bir menfaat ve tatmin duygusu yaşadıklarını gösteriyor. Bu menfaat ve tatmin duygusu, zamanla karşısındakini kışkırtma eğilimi ile sonuçlanabiliyor. Kıskançlık sorununun gözlendiği durumlarda kıskanılan kişinin mantık aramaktansa bu duygunun sebeplerini algılamaya çalışması gerekiyor. Kıskanan kişilerin de bu duygu haliyle sevdiklerine bilinçaltında ne anlatmaya çalıştığını tahlil etmesi gerekiyor" dedi.

Kıskançlık duygusunun altında yatan birçok sorun olmakla beraber, en sık gözlemlenenler arasında öz güven eksikliği, karşı tarafa güvenmeme ve karşı tarafı kaybetme korkusunun yer aldığını belirten Erden, "Kıskanan kişi geçmişte güveninin sarsılacağı bazı olaylar yaşamış olabiliyor. Erken bebeklik ve çocukluk dönemlerinde yaşanan olumsuz bağlanma süreçleri ve tetikleyici olaylar, kişinin ruhsal gelişimini olumsuz yönde etkileyebiliyor. Özellikle çocukların erken yaşlarda ailelerinde tanık oldukları aldatılma gibi güven sarsıcı bir durumun yaşanması ve bu süreçlerin çocuklara özensizce yansıtılması, ruhsal gelişimlerinin bozulmasına ve aşırı kıskanç bireyler olmalarına sebep olabiliyor. Ergenlik dönemine kadar böyle bir sorunla karşılaşan bireyler, ilerleyen yaşlarda kendi romantik ilişkilerinde güvensiz hale gelebiliyor. Bu durumdaki kişi, önlenemez bir şekilde herhangi bir belirti olmaksızın takıntılı olarak kıskançlık hissediyor ve sevgiden mahrum kalma korkusu, sevildiğini görmesine engel oluyor. Kişi, kıskançlık duygusunun onu bu olumsuz sonuçlardan koruyacağını sanabiliyor. Bazen kıskançlık duygusuna; öfke, değersizlik, mutsuzluk, yalnızlık ve çaresizlik duyguları da eşlik edebiliyor" diye konuştu.

İkili ilişkilerde yaşanan bazı olayların da kıskançlık duygusunun aşırı yaşanmasına sebep olduğuna dikkat çeken Erden, "Özellikle, kişi sürekli olarak eşi tarafından aşağılanıyor, yetersiz görülüyor ve sürekli eleştiriye maruz kalıyorsa öz güven eksikliği yaşaması ve bundan dolayı da eşini kaybedeceği korkusuna kapılması kaçınılmaz oluyor. Sıklıkla sevdiklerini aşağılayan ve onlara kendilerini yetersiz hisseden bireylerin de bu davranışlarının temelinde öz güven eksikliği ve terk edilme korkusu yatabiliyor. Kendini sevdiği kişinin zihninde değersiz hisseden kişi onu daha çok kıskanmaya başlıyor. Kötü davranan taraf da bu davranışlarının sevdiği kişiyi kendisine bağımlı hale getirdiğini görüyor ve kötü tutumlarını devam ettiriyor. İki taraf için de bu duygu ve davranışlar bilinçaltı boyutunda yaşandığı için farkındalık ve çözüm üretme süreci başlatılamıyor" diye kaydetti.

Aşırı kıskanç bireylerin birçok karmaşık duyguyu bir arada yaşadığını ifade eden Erden, "Kronik durumlarda kişi davranışlarındaki dengesizliği fark etmesine rağmen buna engel olamayabiliyor. Kıskançlığın kontrolden çıktığı durumlarda bireyler sevdiklerini sürekli takip edebiliyor, telefonlarını, mesajlarını, bilgisayarlarını kontrol edebiliyor. Sahiplendiği kişiyi başkalarıyla iletişim halinde olmaması için eve kapatabiliyor. Ailesi ve arkadaşlarıyla görüşmesini dahi engelleyebiliyor. Böylece birlikte olduğu kişinin kimse tarafından görülmeyeceğine, fark edilmeyeceğine inandığından içi bir nebze olsun rahat edebiliyor ama yine de günün belirli saatlerinde kontroller yaparak bu durumu sağlamlaştırmak isteyebiliyor. Bu davranışın hedefinde sıklıkla kadınların olduğu görülüyor. Erkeklerin kıskançlıkları daha tehlikeli boyutlarda seyredebiliyor. Bunun en önemli sebeplerinin başında sahip oldukları fiziksel güç geliyor. Aşırı kıskanan erkek, birlikte olduğu kadına duygusal ve fiziksel şiddet uygulayabiliyor ve bu kişiyi tehdit etme noktasına gelebiliyor" şeklinde konuştu.

ABDULLAH ÇİBİR-İHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.