Kırmızı çizgilerimiz var

Kırmızı çizgilerimiz var
Şahin, terör sorunun çözümü için girilen yeni süreci TRT Haber'de değerlendirdi. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, TRT Haber Genel Yayın Yönetmeni...


Şahin, terör sorunun çözümü için girilen yeni süreci TRT Haber'de değerlendirdi.

 

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, TRT Haber Genel Yayın Yönetmeni Ali Ahmet Böken'in sorularını cevapladı.

Ali Ahmet Böken: Çok kısa buranın bizim milli manevi değerlerimiz açısından öneminden bahseder misiniz?

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin: Olabildiğince edeyim.çünkü her şeyi ifade etmekte yetersiz kalıyoruz.Bazen buna kelimeler yetersiz kalıyor.Belirttiğiniz gibi bulunduğumuz mekan Sarıkamış.Sarıkamış'ın farklı yönleriyle hem tarihimizde hem coğrafyamızda karşılığı var değeri var.Ama burada bulunmamıza sebep teşkil eden Sarıkamış'ın özelliği bundan 98 sene önce 1915 yılının bu günlerinde,şiddetli kış günlerinde işgal altındaki Kars ve Sarıkamış yöresini işgalden kurtarmak amacıyla gerçekleştirilen bir askeri harekatın kış şartlarına bağlı olarak maalesef akamete uğraması ve doğa şartlarına askerlerimizin yenik düşerek binlerce on binlercesinin şehit olması özelliğini taşıyor Sarıkamış'ımız.Ve bugün 98. yılında geçen yıl ve geçmiş yıllarda olduğu gibi bu şehitlerimizi anmak için Gençlik Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı olarak buradayız.Geçtiğimiz yıl ben İçişleri Bakanı olarak hükümeti temsilen buradaydım ve bu heyecanı yaşadım. Burada insanın duygulanmaması mümkün değil.Çünkü burada bir, yüz bin sayılarının az kaldığı 50 bin 60 bin 70 bin rivayet edilen sayıda gencecik insanlarımız bugün hepsi yaşasaydı her birimizin dedelerimiz babalarımız konumundaki insanlar gözünü kırpmadan ayakta ruhlarını teslim ederek şehit oldular.

-Büyük bir itaat şuuruyla değil mi efendim?

-Gayet tabii ki, hiç tereddüt etmeden. Soğuğa karşı, düşmana karşı dağlara tırmanarak bu vatanın bu parçasının kurtarılması için hareket eden gençlerdi onlar. Türkiye'nin dört bir yanından gelmiş insanlardı onlar. Büyük bir kısmı şehir oldu, bir kısmı esir düştü daha sonra da 5-6 yıl süreyle esaret hayatı yaşadılar. Azerbaycan, Rusya topraklarında o bölgede. Bu vatan için geçmişte çok büyük fedakarlıklar yapıldı. Bugün biz bu aziz vatanın ekmeğini yiyoruz, suyunu içiyoruz, havasını teneffüs ediyoruz ve bu vatanın üzerinde bir millet kimliği ile bayrağımızı dalgalandırıyoruz ve marşımızı söylüyoruz. Buraya bizden başkası gelemez diyoruz, gelirse turist olarak gelir gider diyoruz, diyebiliyoruz. Bunu diyebilmemize imkan sağlayan özellikle 20.yüzyılın ilk çeyreğinde 1912-22 yılları arasındaki 10 yıllık dönemde çok sayıda şehit vermiş bir milletiz ve bugünleri onların sayesinde yaşayabiliyoruz. Buraları unutmak mümkün değil. Çünkü mekan bizimle aynı, mekan bizi terk etmedi veya biz mekanı terk etmedik.Mekanı terk etmeyişimizin sebebi o şehitlerimiz. Zaman itibariyle uzaklaşmış gibi oluyoruz ama uzaklaştıkça madem mekan bu mekansa burada zaman da eskimemeli, zamandan da uzaklaşılmamalı sadece takvimler değişmeli ama burada duygular burada irade burada inançlar değişmemeli.

Organizasyonlar bu bakımdan önemli.

-Evet, önemli mesela Çanakkale Savaşları buradan hemen sonra. Burada Ocakta başlıyor savaşlar, aynı yılın 1915'in Mart ayında da büyük Çanakkale Savaşı gerçekleşiyor. Orada da büyük sayıda şehit veriyoruz. 250 bin şehit veriyoruz. Ama, Çanakkale zaferle neticelendiği için tabii bizi şehitlerimizin varlığı sevindirdiği ve üzdüğü kadar sonunda zafer itibariyle teselli buluyoruz. Bir ayrı sevinç yaşıyoruz. Burada maalesef şehit vermemize rağmen başarıya ulaşamadık. Aradan 5 yıl geçtikten sonra rahmetli Kazım Karabekir Paşa komutasında ki Türk ordusu bu bölgeyi Rus işgalinden kurtardı, kurtarabildi.Yani beş yıl sonraki bir zaferi yaşadık ama eminim ki 1915 yılında kayıplarla gerçekleşen mücadelenin 1920 zaferinde büyük payı vardır. Bunlar kaybıyla kazancıyla bin bütündür.Bütün savaşları her cephedeki mücadeleyi istikrarlı, inadına, bağımsızlık uğruna vatanı sahiplenme uğruna yürütülen mücadeleyi bütün olarak görmek lazım. Bütün olarak baktığımızda 20.yüzyılın ilk dönemindeki 10 yıl hakikaten çok hüzün yıllarıdır.Onları rahmetle anmak,o günün hataları varsa düşmemek ;o günün başarılarına ihtiyaç olunursa ,bugün için, tekrarı nasıl olur bakımından incelemek için o günleri anmak lazım o günleri gençlere aktarmak lazım. Bütün milletçe bunu yaşamamız, hatırlamamız lazım.

İçerde konuşmanızı yaparken çarpıcı bir cümle sarf ettiniz. Oradan girizgah yaparak başlamak istiyorum. Dediniz ki:"Biz dün birlikte yaşadık, birlikte öldük. Bizi şimdi bu ülkede birlikte yaşayamaz hale getirmek istiyorlar."

-Türkiye tabii 20.yüzyılın başlarında ciddi savaşları yaşadı 7 düvele karşı.Savaşarak bir bağımsız devleti kurduk ve bugün Allah'a şükür o devletin sahibiyiz ve onurlu insanlarıyız.Fakat ilerleyen süreçte de yine dünyadaki gelişmelere bağlı olarak sıcak savaş ve soğuk savaş dönemlerine bağlı olarak,ideolojik çatışma dönemlerine bağlı olarak yine ülkemizde biz maalesef iç sıkıntıları yaşadık.Kendi kendimizle çatışır vaziyette hatta bir anlamda mevzi olarak savaşır hale geldik.Zaman zaman bu yanlışlığa düştük.Bizi 4 bir yanda yürütülen savaşlarda alt edemeyen bu ülkeyi yok edemeyen bu ülkeyi siyasi coğrafyadan silemeyen bir takım uzaktaki yakındaki Türkiye karşıtı ülkeler ve toplumlar ülkeyi içeriden parçalayarak içeride birbirinden farklı gruplar haline getirerek savaşı farklı şekilde denediler denemeye devam ettiler.Bugün de aynı şeyle karşı karşıyayız.Söylemek istediğim o.Biz birlikte yaşadık,birlikte savaştık birlikte öldük.Sarıkamış'ta 60-70 bin seviyesinde sayısı maalesef net tespit edilemeyen ama her birinin tartışmasız vatan kurtarmak için bu cephede şehit olduğunu bildiğimiz insanlar birlikte ölmeyi başardılar.Ve ülkenin her yerinden gelmiş vatan evladı idi bunlar.Bunların renk ayrımı,mezhep ayrımı,etnik köken ayrımı bunların bölgesel ayrımı yoktu.Bunların her biri Anadolu insanı olarak,Türk milletinin birer ferdi olarak ve aynı inancın aynı maneviyatın mensupları olarak birlikte yaşamışlıkları ve şahadetleri söz konusu idi.Biz birlikte yaşadık birlikte öldük.Birlikte ölmeye devam ettiğimiz sürece baktılar ki bunlar yok edilemiyor,bunlar çılgın insanlar hani şu çılgın Türkler romanında olduğu gibi hakikaten çılgın insanlar ölümü göre göre gidiyorlar.Çanakkale'de de, Sarıkamış'ta da, Yemen'de de,Balkanlar'da da bir deli insanlar.Deliler tabiri caizse bunlar.Yani vatanının delisi onurunun delisi insanlar.O halde biz bunları başka bir formülle yok edelim başka bir formülle zayıflatalım en azından gündemiyle yöntemiyle bize yaklaştılar ve bu gündem bu gün de geçerli.Ülkemizde geçen yüzyılın 70-80'li yıllarından başlayan, birkaç sene durağanlaşan ve daha sonraları hep canlanan yükselen bir çatışma ortamı var ve yaşandı.Bugün de somutlaşmış haliyle başta PKK-KCK terör örgütü olmak üzere onunla aynı paralelde hareket eden ve bu ülkeyi bölmeye bu ülke insanlarını da taraftar ya da karşı duranlar şeklinde bölünmeye sebep olabilecek tutumlar,davranışlar,düşünceler,ifadeler,yorumlar yazılarla karşı karşıyayız.Söylemek istediğim oydu,Yani birlikte ölmeyi başaran millet olarak,birlikte yaşamayı da başarmalıyız,birlikte yaşamamızı engellemek suretiyle bizi tabiri caizse gizliden sessiz ölüme karşı götürmek isteyenlere karşı da dikkatli olmalıyız.Ona karşı bir duruş ortaya koymalıyız.

Terörle mücadele tarihi 30 yılı aşkın. Son bir kaç yılda elde edilen başarı 30 yılda elde edilememiş. Söyler misiniz "ne değişti?"

-Terörle mücadeleyi Türkiye her dönem kendi imkan ve kabiliyeti ile bilgisi tecrübesi ile yürütüyor.Geçmişten bugüne terörle mücadelede görev alan başta tüm güvenlik güçlerimiz,onları yönetenler ve onları yönlendiren siyasetçiler olmak üzere hepsine teşekkür ediyorum.Yani bir suçlama değerlendirmesi içinde hiç olmadım.İnanmadığım için değerlendirmeyi o yönde yapmıyorum.Şehit olan on binlerce insanımız var.onlara rahmet diliyorum.Gazi olarak aramızda yaşayanlar var onların değerli aileleri var onları saygıyla anıyorum.Terör belasına yönelik yaklaşımlar çözüm önerileri konusunda doğal olarak dönem dönem farklı düşünceler ve o düşünceler doğrultusunda şekillenen uygulamalar söz konusudur.Son yıllarda,son iki yılda yöntem olarak değişen nedir?Onu kısaca açmaya çalışayım.Üzerinde belki de üç saat konuşurum ama Sarıkamış akşamında kısa cümlelerle açmaya çalışıyım.

Terörle mücadele ederken terörün mantığını, terör örgütünün gayesini hedefini iyi anlamak lazım ve o gayeyi de terör hedefi niçin var ne yapmak istiyor ne yapar ne yapmaz sorularını iyi sorup terörün mantığını kısaca iyi anlamak ve onu hiç unutmamak gerekir

"Şu anda siz soru sordunuz cevap veriyorum. Şu anda terörle ilgili bir müzakere yapıyoruz ve bizi de izleyen binlerce milyonlarca ve hele muhakkak TRT olduğu için milyonlarca izleyicimiz var. Konuşurken bile terör örgütünün niçin ortaya çıktığını ne yapmak istediğini unutmadan konuşmamız lazım. Ne yapmak istiyor terör örgütü? Terör örgütü 1915 yılında Sarıkamış?ta Çanakkale de bu ülkeyi bölmek için savaşan düşmanların yaptığını günümüz anlayışıyla yapmak istiyor. Yani bu ülkeyi bu toplumu bölmek istiyor"

"Şimdi bunlar basit söylenen laflar ama anlamı itibariyle içeriği itibariyle kolay laflar değil. Bir ülke bir millet bölünmek isteniyor, o millet hangi millet? O millet, Anadolu?da yurt tutmuş Kars?tan itibaren Anadolu?ya yani bu topraklara giriş yapmış büyük 1000 yıllık medeniyet kurmuş, bin yıllık medeniyet, o bin yılın ötesinde de bin yıllar var.6 bin yıla gider 10 bin yıla gider sadece mekân değiştirmiş bir milletin orta Asya üzerinden ön Asya ya gelmiş ve burayı merkez edinmiş bir milletin parçalanması söz konusu. Bu milletin doğudan batıya doğru bir nehir gibi akarken kendisine adeta nehir gibi yatak olarak Mezopotamya?yı ya da Arap yarım adasını değil Karadeniz?in kuzeyini değil de Anadolu?nun seçilmişliğini düşünmek ve Anadolu?nun parçalanması hedefi ile savaşan bir örgütün varlığını dikkate almak lazım.

"Basit bir olay değil. Ekmek bölmek değil bir simit bölmek değil. Tarihin akışını bölmek hatta Avrasya dengesini sağlayan Avrasya?nın beyinciği konumundaki bir yapıyı örselemeye onu parçalamaya yönelik bir örgüt ya da örgütler manzumesini konuşurken de dikkat etmemiz lazım.Onlarla mücadele ederken de dikkat etmek lazım.

"Dolayısıyla örgütün hedefi büyük örgüt küçük de olsa hedefi büyük büyük de olsa hedefi büyük. Şimdi ben tekerleme gibi bir laf ettim diyecek birileri.

Örgüt zayıf olduğu zaman da hedefinden vazgeçmez büyüktür. Onun için biz diyoruz ki 1 senedir bu Anadolu topraklarında misak-ı milli sınırları içinde son terörist kalmayıncaya kadar terörle mücadele istikrarlı bir şekilde devam edecektir onun için diyoruz. Çünkü en sonu kalıncaya kadar onun hedefi büyük ve iğrenç bir hedeftir. İğrenç hedef bu ülkenin bu milletin bölünmesi hedefidir.

"Bu mücadelede ne değişti? Bu mücadelede bu hedefin vahameti, bu örgütün kendisini hedef aldığı konunun vahametini iyice fark etmemiz gerekiyor ve bunu siyaset kurumu olarak bunu, hükümet olarak bunu devletin ilgili kurumları olarak bunu güvenlik bürokrasisi güvenlik güçleri olarak hep birlikte algılamada bir yenlik bir heyecan bir farkındalık oluşturmamız gerektiğini hep birlikte aklettik ve bunu fark ettik.

"Bir revizyon bir düşünce revizyonu. Örgüt bu ülke için tehlikelidir, eylemleri de tehlikelidir ve bertaraf edilmelidir. Örügütün hedefi ne Kars?tır sadece ne Edirne?dir, ne Ankara?dır ne Diyarbakır?dır.

-Bu önemli. Örgütün hedefi topyekûn Türk milletidir bu milletin birliği bütünlüğüdür.

"O halde örgüte karşı mücadelenin de tek bir kişi tek bir kurum tek bir güvenlik birimi ve yahut devletin tek bir güvenlik kurumu değil de kurumuyla sınırlı değil yargısı dâhil yasaması dâhil yürütmesi dâhil topyekûn olması gerektiği farkındalığını bu son yıllarda oluşturmuş olduk. Örgütün hedefi bir sınırda bitmediğine göre örgüte karşı mücadelenin de bir yerde bir grubun sorumluluğunda kalmaması lazım. Topyekûn mücadele edilmesi lazım ve topyekûn mücadelede birlik olunması lazım?

"-Bu sağlandı mı efendim?

-Doğrudur, sağlanması lazım ve sağlandı. Şehirde polis, bununla sorumludur ama sadece polis değildir, kırsalda jandarma ve silahlı kuvvetler sorumludur yetkilidir ama yeterli değildir. örgüt ve örgüt militanları kırsaldan eylemini koyup şehre geldiği zaman kırsaldaki güvenlik gücümüz şehirle entegre olmak durumundadır. o da gideceği yere gitmeden gideceği yerdeki güvenlik teşkilatımız bundan bir şekilde haberdar olmalı ve önlemini alması gerekmektedir.

"Kırsalda güvenlik güçlerimiz bellidir. Jandarmadır, silahlı kuvvetler unsurlarıdır. Polis şehirdedir ağırlık merkezi kırsaldaysa şehirdeki polis de gidip terörle mücadeleye katılmalıdır katkı vermelidir. Bunun tam aksi kırsaldaki silahlı kuvvetler unsurları jandarma da gerektiğinde şehirde takibini yapmalıdır ve birbiriyle entegre olmaldır. Polis ve jandarmamız tamamıyla birbiriyle entegre olmuş vaziyettedir. İkisinin sadece elbise renkleri farklıdır. Ama görev düzeni ve birlikteliği iç içedir aynıdır. Son yıllarda yapılan budur.

"Son yıllarda yapılan zabıtanın tebdiği olayı gerçekleşmiştir. Yine aynı şekilde örgüt için bu ülkenin tamamı hedef dedik Kars'ta oluş bir olay. Kars?taki güvenlik güçleri kendi bölgelerinde buldular ya da bulamadılar Erzurum?a geçti olay. Erzurum?a geçit diye mülki sınır değişti diye Kars bunu bırakmamalıdır bırakmaması gerekir, yapılan bir başka birliktelik de alan birlikteliğidir. 1-güçler birlikteliği, 2 -coğrafi birlikteliktir 3. istihbarat birlikteliğidir. Belki bu birincisi olmalıydı. Haber alma operasyonun takibin önünden gelir.


"Polis jandarma istihbarat birimlerimiz ve ulusal istihbarat birimimiz olan mitteki 3?lü istihbarat ayağımız birlikte ve iç içe tek bir kurum gibi çalışmayı başarmışlardır. Bu genel anlayışın gereği olarak son yıllarda "

"İstanbul'da eylem koyup Adana'ya kaçtığı zaman kaçamamalı idi ve kaçamıyor. Adana?da eylem koyup Mardin'de yaşayamamalı yaşayamıyor. Şehirde eylem koyup kırsalda mağaralarda yaşıyordu. Yaşayamaz hale geldi yaşayamamalıydı çünkü. Güçlerin birlikteliği, istihbarat birlikteliği topyekûn ülke sathında Mustafa Kemal Atatürk'ün hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır anlayışının terörle mücadelede de hayata geçirilmesi anlayışıyladır ki son yıllarda terörle mücadelede kahraman güvenlik personelimiz büyük başarılar elde etmişlerdir. Ben kendilerini her zaman içtenlikle kutluyorum. Bu vesileyle müsaade ederseniz bir teşekkür daha etmek istiyorum yeni yılın bu ilk günlerinde."

"-Bizler de teşekkür ediyoruz canlarıyla kanlarıyla..Terörle mücadele ve terörü bitirme noktasında müzakere şimdi Türkiye bunu da çok yüksek sesle konuşuyor.devletin müzakere sürecinde 1 birim önce hala devam etmekte olan terörle mücadeleyle beraber elinin en güçlü olduğu dönemde bu müzakere sürecini başlattı.Bu çok önemli bir avantajdır diyebilir miyiz?

-Gayet tabi elinin güçlü olduğu durumda müzakereni tarafı herhalde biraz daha kendi olmazlarını koruyabilir korur. Terörle mücadelede, silahlı mücadele ki terör örgütü silahla eylem koyduğu için silahı söylemek durumundayım, fikri olarak mücadele eden bir terör örgütü varsa ki o tartışılır terör örgütü müdür değil midir? Zaten Türkiye'nin bugün geldiği demokratik düzey itibariyle zaten isteyen istediğini söyleyebiliyor. Terör örgütünü destekleyen siyasi parti ve dernekler de istedikleri yerde istedikleri gibi konuşuyorlar. Eğer onların fikirleri doğruysa bu toplum da onların fikirlerini büyük çoğunlukla kabul ediyorsa söyleyecek bir şeyimiz yok. Onlar demokrasi demokrasi diyorlar, demokratik olarak biz onlara her zaman cevap veriyoruz".

"Sizi destekleyen toplumun milyonları varsa 75 milyonun 30-40 milyonu sizi destekliyorsa çoğunluğu elde edebiliyorsanız zaten sorun yok. Ama hem fikriniz azınlıkta kalacak hem de silahla bombayla öldürerek kadın çocuk demeden bu memlekette kendinize göre barış ve demokrasi getirmeye çalışacaksınız?

Terörle mücadelenin silahlı yönü olduğu kadar başka türlü de terör hadisesini değerlendirmek onu kontrol altına alacak yolları konuşmak görüşmek de mümkündür. Devletimiz büyük bir devlettir. Devletin pek çok farklı kurumu vardır. Herkesin kendine göre yapabileceği işler alabileceği roller vardır. Ama bu şu demek değildir. Devletin kurumları birbirine rağmen iş yapmaz yaparsa zaten yanlış olur. Bu bir koordinasyon işidir ve koordinasyon içinde yapılmalıdır.

Bizim bu görüşmelerde veya başka görüşmelerde ne zaman olursa olsun bugün de gelecekte olmazlarımız vardır. Kırmızı çizgilerimiz vardır. Bunlar nelerdir. Tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak. Bölünmezliktir. Biz bu ülkeyi böldürtmeyiz. Bu ülkenin üzerinde Sayın Başbakanın ifadesi ile kimseye operasyon yaptırtmayız yaptıramayız. Çünkü bunun ardında Sarıkamış var bunun ardında Çanakkale var. Bunun ardında bin yılın mücadelesi var teri var kanı var kemiği var hatırası var. Dolayısı ile burada çözüm arayışı olarak olaya bakmak lazım.

Bizim için nihai hedef bu ülkede bu ülkeyi ve bu ülke insanına rahatsız edici halkımıza düşmanlık yapan hiçbir örgütün kalmamasıdır. Onların etkisi hale getirilmesi sureti ile de olur başka türlü tasfiyesi ile de olur, olmalıdır. Belki de daha doğru olanı yani bu karşılıklı mücadeleyi sürdürerek, saldırıya karşı saldırıyı veya takibi gerçekleştirerek yapmak yerine eğer terör örgütü ve onu akıl hocaları ve onun yöneticileri bu işten bir şekilde vazgeçerek bir şekilde pişman olarak ya da başka saiklerle bu ülke insanını rahatsız etmek bunun başka bir yöntemi de varsa ama bir taviz olarak değil bu bir terör örgütünün hedefini kabul ederek değil bu bu ülkenin milli hassasiyetlerini milli değerlerini koruyarak biraz önce ifade ettim kırmızı çizgilere halel getirmeden daha alt başlıklarda oluşturulabilecek çözümlerle mümkün olabilir.

Bu süre içersinde terörle mücadelenin devam edeceği KCK ile ilgili operasyonlar devam edeceğini söyleyebilir miyiz? Yoksa bunlar geri mi çekilecek?

Şimdi KCK, KCK olarak o terör mantığını koruyarak yapılanmasını devam ettirdiği sürece ona karşı mücadele devam eder.KCK'ya da devam eder. Silahlısına da silahsızına da devam eder. Ta ki bir şekilde sonlanır ya da sonlanıncaya kadar sonsuza kadar onlara yönelik bu devletin bu milletin duruşu devam eder.

Trthaber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.