Kılıçdaroğlu'ndan maskot benzetmesi
Genel Başkan Kılıçdaroğlu, "Davutoğlu'nun da güzel sözleri var. 'Milletin hakkına uzanacak eli kardeşimiz olsa koparırız'. Elin kalmadı, kolun kalmadı, bacağın kalmadı. Maskotsun, maskot" dedi.
TBMM (AA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Davutoğlu'nun da güzel sözleri var. 'Milletin hakkına uzanacak eli kardeşimiz olsa koparırız'. Elin kalmadı, kolun kalmadı, bacağın kalmadı. Maskotsun, maskot. Hala farkında değil, konuşuyor. Eline almış yalın kılıç ha bire konuşuyor. Ama sen boşuna konuşuyorsun. Arkanda seni kuran bir el var, sen farkında mısın?" dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Konuşmasına yeni yılı kutlayarak başlayan Kılıçdaroğlu, Soma ve Ermenek'te yaşanan maden kazaları ve benzer olaylar nedeniyle 2014 yılının karabasan gibi geçtiğini söyledi.
Türkiye'nin 2014 yılında cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluğu ile karşı karşıya kaldığını ileri süren Kılıçdaroğlu, 2015 yılının seçim yılı olduğunu, ülkenin karabasandan kurtulması için bir fırsatı bulunduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, "2015'de yeni bir Türkiye'nin tarihini çizeceğiz. Bu yeni Türkiye, onların söylediği yeni Türkiye değil. AB'ye tam üyelik konusunda büyük mesafe kat etmeyi, kadın erkek eşitliğini amaçlayan, işsizliği ve yoksulluğu sıfırlayan, hiçbir çocuğun 'babam işsizdir' diye ağlamadığı güzel bir Türkiye'nin inşası için yolumuza devam edeceğiz" dedi.
2014 yılında Haramilerin saltanatına tanıklık edildiğini öne süren Kılıçdaroğlu, yolsuzluğun toplumda yarattığı çürümeye de şahit olunduğunu kaydetti.
Yolsuzluğa bulaşan hükümetlerin önce otoriterleştiğini ardından da diktatörleştiğini belirten Kılıçdaroğlu, dünya tarihinin bu örneklerle dolu olduğunu söyledi ve buna ilişkin tarihten örnekler verdi. Çalan ve diktatörleşen yönetimlerin hiçbirinde sağlıklı kalkınma olmadığını, medyanın özgürleşemediğini, adaletin sağlanamadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, bu yönetimlerin eninde sonunda tarihin tozlu sayfalarında yerlerini aldıklarını vurguladı.
-"Suat Hayri Ürgüplü ile gurur duyuyoruz"
Yolsuzlukla mücadelenin bugün de dünyanın ortak sorunlarından olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, çeşitli ülkelerdeki yolsuzluk iddialarından örnekler verdi. Kılıçdaroğlu, bu ülkelerde yolsuzlukla itham edilen iktidar sahipleri ve yöneticilerin hiçbir zaman "bize darbe yapıldı" demediklerini, görevlerinden istifa etme, yargılanma ve aklanma yolunu seçtiklerini anlattı. Bazı ülkelerde iktidar sahiplerinin yolsuzluk iddiaları karşısında intiharı bile seçtiklerini belirten Kılıçdaroğlu, "Aynı gelenek Türkiye'de olsaydı kabinede sağ kalan bir tek bakan kalmazdı. Hepsi intihar ederdi" diye konuştu.
Yolsuzluk iddiaları karşısında onurlu duruş sergilemenin Türk siyasi tarihinde de örneği olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Bizde de onurlu, halkına saygı duyan insanlar var. Suat Hayri Ürgüplü. Kayseri Milletvekili. Onuruyla seçilmiş, Kayserililerin helal oylarını almış ve parlamentoya gelmiş. Gümrük ve Tekel Bakanlığı yapıyor. Bakanlığı ile ilgili yolsuzluk iddiaları gündeme geliyor. Suat Hayri Ürgüplü'nün yaptığı açıklama şudur; 'adımın da karıştığı kahve yolsuzluğuyla ilgili bakanlığımda bir komisyon kurulmuştur. Bu teftiş heyetinin selametle çalışabilmesi için benim bu bakanlık koltuğundan ayrılmam gerekir. Aksi halde komisyonu etkilerim, sağlıklı bir karar oluşmaz. O nedenle siyasi ahlak gereği bakanlıktan istifa ediyorum' dedi ve istifa etti. Yetti mi? Hayır. TBMM Başkanlığı'na bir dilekçe verdi; 'Aklanmak istiyorum, şaibe altında yaşayamam. Beni Yüce Divan'a gönderin. Yargılanıp, aklanmak istiyorum' dedi. Yüce Divan'a gitti, aklandı, alnının akıyla parlamentoya geri döndü. Ne oldu biliyor musunuz? Daha sonra bu millet, bu halk onu Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık koltuğuna oturttu. Kayserililer Suat Hayri Ürgüplü ile ne kadar övünseler azdır. Ama bu övgü sadece onlara ait değil, biz de onunla gurur duyuyoruz."
- "Ben onlara hırsızlarla sivil dayanışma platformu diyorum"
AK Parti'nin iktidara gelmeden önceki vaatleri arasında yolsuzlukla mücadelenin bulunduğunu, 2001 yılında yayımlanan parti programında da yolsuzlukla mücadele için kapsamlı bir program hazırlanacağı ve uygulamaya konulacağı ifadelerinin yer aldığını belirten Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Adalet ve Kalkınma Partisi'ne oy veren saygı değer yurttaşlarıma sesleniyorum; siz hiç Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından yolsuzluklarla mücadele konusunda bir program hazırlanıp uygulamaya konduğunu duydunuz mu, duymadınız mı? Biz duymadık, görmedik. Malı götürme programı var ama yolsuzluklarla mücadele programı kesinlikle yok."
AK Parti programında yolsuzluk denetimine sivil toplum örgütlerinin katılımının sağlanmasının da yer aldığını aktaran Kılıçdaroğlu, iktidarın yolsuzluklar konusunda hiçbir zaman sivil toplum örgütlerine danışmadığını savundu. Kılıçdaroğlu, "Ne yaptılar ben size söyleyeyim; hırsızları koruma sivil toplum örgütünü oluşturdular" dedi.
Bazı gazetelerde "Sivil Dayanışma Platformu" adıyla bir ilan yayınlandığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Ben onlara hırsızlarla sivil dayanışma platformu diyorum" ifadesini kullanarak, bu platformun kimlerden oluştuğunu ve ilanın parasının kim tarafından karşılandığını öğrenmek istediklerini vurguladı.
İlanda "Anayasa Mahkemesi aklanma yeri değildir" cümlesinin yer aldığını aktaran Kılıçdaroğlu, "Peki bu mahkemeleri biz niye kuruyoruz? Bir insan mahkemede aklanmayacak da nerede aklanacak? Hırsızlar koalisyonu toplanacak, onu aklayacaklar. Böyle bir anlayış olabilir mi?" diye sordu.
-"Hukuk darbesi yaptılar, vicdanları satın aldılar, insanları satın aldılar"
"Siyasi kariyerlerini ve kazanımlarını sağlam iradenin gölgesine borçlu olanlar" ifadelerinin ise ilandaki itiraf olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, "Sağlam irade. O kim? Davutoğlu'nun ağabeyi. Biliyoruz biz bunları" dedi.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Diyor ki 'Sen malı götürdün, bana borçlusun. Bakan yaptım, yine bana borçlusun. Ve bu hırsızlarla sivil dayanışma platformunun ilanında yer alan bir cümle, bir itiraf. Devam ediyor, 'Küçük hesapları büyük Türkiye yürüyüşünü durdurmaya yetmeyecek' diyor. Ne kokuyor bu biliyor musunuz? Kendisine açıkça şantaj yapıldı. 'Soruşturma komisyonu eğer bizi Yüce Divan'a gönderirse biz konuşacağız. İlk seslendiren TOKİ'den sorumlu bakan. İkincisi eski İçişleri Bakanı. Dedi ki '6 Ocak'tan sonra ben de konuşacağım'. Konuşursa bu işin sonu nereye varacak herkes biliyor. Recep'e varacak, Bilal'e varacak, çocuklara varacak, aileye varacak, aile boyu malı götürenlere varacak. Herkes biliyor. Ne oldu? Hemen 22'sinde toplantıyı ertelediler. Talimat aldılar. Sonra hırsızlarla sivil dayanışma platformu başta olmak üzere havuz medyasında bir kampanya 'efendim darbeye karşıyız biz'. Ne darbesi? Gidip aklanmak ne zamandan beri darbe oldu. 'Darbe, darbe' dediler, kendileri darbeyi yaptılar. Hukuk darbesi yaptılar, vicdanları satın aldılar, insanları satın aldılar ve ertelediler."
Yolsuzluğun toplumlarda derin çürümeler yaptığını ve bu çürümenin değişik kesimlere sirayet ettiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, "O sirayet eden kesimlerden birisi de bu; Sivil Dayanışma Platformu diye gazetelere tam sayfa ilan verip hırsızlara övgüler düzen bir platform" dedi.
-"Başbakanlık koltuğunda oturan etkisiz eleman"
Kılıçdaroğlu, yolsuzluk iddialarına ilişkin soruşturmayı yapan herkesin görevden alındığını savunarak, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Davutoğlu'nun da güzel sözleri var. 'Milletin hakkına uzanacak eli kardeşimiz olsa koparırız. AK Parti kadroları şeffaflık ve yolsuzlukla mücadele konusunda töhmet altında bırakılamaz'. Breh, breh, breh. Elin kalmadı, kolun kalmadı, bacağın kalmadı. Maskotsun, maskot. Hala farkında değil, konuşuyor. Eline almış yalın kılıç ha bire konuşuyor. Ama sen boşuna konuşuyorsun. Arkanda seni kuran bir el var, sen farkında mısın? Sana boşuna mı dedim davulu boynuna asmışlar, tokmak ağabeyinin elinde diye. Kendisi şu anda başbakanlık koltuğunda oturan etkisiz eleman. Herhangi bir fonksiyonu yok. Yukarıdan gelecek talimata göre davranan bir kişi. Onun için dedim başbakanlık koltuğu boş."
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Siyasi hırsızların yeri, Bakanlar Kurulu değildir. Siyasi hırsızların yeri, Yüce Divan'dır. Davutoğlu bu gerçeği görmeli" dedi.
Davutoğlu'nun 27 Ağustos'taki konuşmasında, "siyaseti bir erdem ve ahlak meselesi olarak görürüz" dediğini, Şeyh Edebali'den konuştuğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, "Sayın Davutoğlu, sen ağzına Şeyh Edebali'yi alma, ayıptır, Şeyh Edebali'ye hakarettir. Alma, başka birisini al. Ağabeyini al mesela" ifadesini kullandı.
"Büyük lokma ye ama büyük laf etme" sözünü hatırlatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Bu da 'asarım, keserim' diyor. Ne asabilirsin, ne kesebilirsin. Sen, etkisiz elemansın. Sana talimat verilir, sen talimatı yerine getirirsin. Sen Başbakanlık koltuğuna da kongreden önce atandın hala farkında değil misin? Siyasi hırsızların yeri Bakanlar Kurulu değildir. Siyasi hırsızların yeri Yüce Divan'dır. Davutoğlu bu gerçeği görmeli. Yolsuzlukta yeni bir evreye geldik, tuzun koktuğu evre. Genel Kurul'da oylanacak, inşallah Parlamento, toplumun vicdanının sesi olur ve dört bakan da kürsüye çıkıp 'Biz Yüce Divan'a gidip yargılanmak istiyoruz. Lütfen bize bu imkanı verin. Biz yargılanmak istiyoruz ki çocuklarımıza ömür boyu şaibeli bir baba, anne kimliği vermiş olmayalım.' Böyle bir anlayışla kürsüye çıkıp, kendilerinin Yüce Divan'a gitmelerini isteriz. Onlar adına, onların çocukları, torunları adına isteriz. Eğer bunu yapabilirlerse, Parlamento sağduyuyla davranırsa ve Yüce Divan'a gönderirse onları o zaman Türkiye'de yeni bir evre açılmış olur. Toplum yolsuzluklar konusunda duyarlılığını sergilemiş olur. Toplumun duyarlılıkları parlamentoya yansımış olur. Hani 'milli irade' diyorlardı ya milli irade işte böylece parlamentoya yansımış olur."
"Bunların arsızlıkları aslında Deniz Feneri ile başladı, oradan güç alıyorlar" iddiasında bulunan Kılıçdaroğlu, Almanya'dan Türkiye'ye gelen soruşturmayla ilgili, üç savcının görevden alınarak yargılandığını, hırsızların serbest bırakıldığını ise serbest bırakıldığını ileri sürdü.
Kılıçdaroğlu, iktidarın bundan cesaret aldığını savunarak, "Eğer Deniz Feneri'nin gereği yapılsaydı, devleti soymaya cesaret edemezlerdi. Deniz Feneri, gariban birsürü vatandaşı soydu. 'Yardım' diye aldı" dedi.
- "Size acıyorsam namerdim"
Yolsuzlukları Soruşturma Komisyonu'nunda, 9 AK Parti milletvekilinin, "dört eski bakanın Yüce Divan'a gitmemesi" yönünde oy kullandığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, bu milletvekillerinin isimlerini okudu.
Bu milletvekillerinin, hırsızların hamiliğine soyunduğunu savunan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Hadi kuldan utanmadınız, Allah'tan da mı korkmuyorsunuz. Nasıl bir vicdan vardır sizde? Vicdanınızı nasıl kiralarsınız, nasıl satarsanız? Hırsızların hamisi olmak bu kadar kolay mı? Siz kimsiniz ki bu kadar açıkça ortaya çıkmış yolsuzluk dosyalarını kapatıyorsunuz? Bu milletin vicdanı bunu kabul eder mi? Hangi yüzle çocuklarınızın yüzüne bakacaksınız? Akşam eve gittiğinizde eşinizin yüzüne nasıl baktınız? Eşi şöyle bakmıştır; 'Bizim hırsızın hamisi geldi' diye. Onların çocukları, torunları ne diyecekler? 'Bizim anne ve babamız, bir dönem hırsızların hamiliğini yapmıştır' diyecekler. Yazık, günah değil mi o çocuklara? Size acıyorsam namerdim, çocuklarınıza acıyorum."
17 Aralık'tan 8 ay önce, zamanın başbakanına sunulan MİT raporunda, "Rıza Zarrab'ın Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve İçişleri Bakanı Muammer Güler ile mevcut ilişkisinin ortaya çıkması halinde, söz konusu hususların hükümet aleyhinde kullanılabileceği değerlendirilmiştir" denildiğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Siz, komisyonda görev alan dokuz AKP milletvekili, bu raporu gördünüz mü? Sizin sormanız gereken soru şu değil mi; 'Ey dönemin Başbakanı, sana 8 ay önce bir rapor verildi, bu raporun gereğini yaptın mı yapmadın mı? Yapmadıysan neden yapmadın?' Sen bu basit soruyu nasıl soramazsın? Hangi gerekçeyle soramazsın? Çünkü vicdanını, ahlakını, inancını, imanını sattın" dedi.
- "Siz satılık insansınız"
AK Partili milletvekillerinin, "ayakkabı kutularını, para kasalarını, para sayma makinelerini" sormadığını savunan Kılıçdaroğlu, "Çünkü vicdanınızı sattınız siz. Siyasal anlamda sattınız. Siz satılık insansınız, kusura bakmayın bu kadar açık konuşuyorum" diye konuştu.
Bir bakana 700 milyarlık kol saati hediye edildiğini öne süren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Siz bunu bile sormadınız. Sizde ahlak, vicdan, din, iman var mı? Sizde ne var? Çikolata kutularının içinde dolar gönderiyorlar. Hiç merak ettin mi sen? Her Cuma, 'Bakara, makara' diyip, 'Bir ayet sallıyorum' diyor. Bu bile sizin vicdanını rahatsız etmedi. Nasıl insansınız siz? Rıza Zarrab'ın önünde yatan bir Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı, sizin onurunuza dokunmadı mı? Siz onursuz musunuz? 'Ne yaptıysam sayın başbakanın talimatı üzerine yaptım. Neden ben istifa edeceğim? İstifa edecek biri varsa o da o dur.' Bunu söyleyen, kabine arkadaşı. Senin milletvekilin, ben değil. Sen bu soruyu sormadın mı kendi vicdanına, kendi ahlakına, inancına sormadın mı? Nasıl milletvekilisiniz siz? Milletin vekili nasıl oluyorsunuz? Hırsıza sahip çıkmak daha büyük bir hırsızlıktır. Siz bunu bilmiyor musunuz?"
En son gelen Mali Suçları Araştırma Kurulu raporunda, "Bakanların mal varlıklarıyla, gelirleri orantılı değil" dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Daha ne desin? Sen bu soruyu sordun mu? Sormadın. Dinden, imandan, ahlaktan bahsediyor. Senin bunları ağzına alma hakkın yoktur. Bu dokuz kişiye söylüyorum, bunlardan birisi de sözde savcı. Onun savcılığı da su götürür artık bu saatten sonra. Böyle bir ahlaksızlığa dünya tarihi şahit olmamıştır" dedi.
Rüşvetin "hediye", hırsızlığın "helal", israfın "itibar" olarak görüldüğünü savunan Kılıçdaroğlu, "Rüşveti hediye olarak kabul eden, hırsızlığı helal olarak kabul eden, israfı itibar olarak kabul eden bir din var mı, bir gelenek, inanç, iman, mezhep, kitap var mı?" diye sordu.
- "Kul hakkı yiyene tahammül etmem"
Ahlaklı, namuslu ve şerefli insanların, üzerilerine toz konduğunda adalete başvurduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Dokuz kişiye söylüyorum; Sizde ahlak, namus, şeref var mı acaba? Sert konuştuğumu biliyorum ama kimse kusura bakmasın, her şeye tahammül ederim, kul hakkı yiyene tahammül etmem" diye konuştu.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Mun'un yolsuzlukla ilgili demecini okuyan Kılıçdaroğlu, emekli aylıklarına 14-24 lira arasında zam yapıldığını söyledi. Kılıçdaroğlu, "10 milyon emekli kardeşime sesleniyorum; Eğer aldığın para yetiyorsa, 'bana iyi para verildi' diyorsan söyleyecek sözüm yok. 'Ama bu para vallahi dilenciye bile verilmez' diyorsan, artık otur ve uyan. Artık düşün. Neden sana para verilmiyor? Hırsızların sarayları, köşkleri, milyarlar var. Senin başını sokacak evin bile yok" diye konuştu.
Emeklilerin hakkını en çok savunan siyasi parti liderinin kendisi olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin emekliler sayesinde kalkındığını, büyüdüğünü söyledi.
"Hırsızların hamiliğini yapanlar size para vermezler" diyen Kılıçdaroğlu, bu parayı ancak sosyal demokrasiye, insanın mutluluğuna inanmış CHP'nin verebileceğini kaydetti.
- "Dünyada alay konusu olacağız"
Toplantıda, taşeron işçilerinin sorunlarını anlatacağını, ancak dün alınan kararın gündemi değiştirdiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Hırsızlığın hamiliğini yapanlar, senin hakkını teslim etmezler. Onlar hırsızların, zenginleşmesi için çaba harcarlar. Senin zenginleşmen için değil. Onun için ben miting meydanlarında söylüyorum; önce halk zenginleşecek" diye konuştu.
AK Parti milletvekillerine seslenen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Olay, Genel Kurul'a gelecek. Hiçbir konuşmamda, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu'nu hiçbir zaman eleştirmedim. Yani onlara belli olaylar konusunda eleştirilerim oldu ama hiçbir zaman hükümetle bir tutmadım. En büyük eleştirim, siz hükümeti şımartıyorsunuz. Bütün bu haksızlıklar siz destek verdiğiniz için oluyor. En büyük eleştirim buydu. O nedenle ben yasama organıyla, yürütme organıyla birbirinden ayırdım. Yürütmenin şahı orada zaten, biliyorlar nasıl yürüteceklerini. Ama parlamento yasama organıdır, milletin iradesi burada tecelli eder. O nedenle, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin vicdanlı bütün milletvekillerine sesleniyorum; Olay Genel Kurul'a gelecek, lütfen, istirham ediyorum, neye inanıyorsanız, saygı duyuyorsanız, vicdanınıza sorun ve oyunuzu öyle kullanın. Sizin kullanacağınız oy, Türkiye'yi itibarlılaştırabilr, itibarsızlaştırabilir. Eğer dört bakan Yüce Divan'a gitmek istemiyorsa, bir gerekçeleri vardır. Nedir gerekçeleri? Mahkum olacaklardır. O zaman hırsızlığın hamiliğine soyunmak TBMM milletvekiline yakışmaz. Biz, toplumun çıkarlarını savunmak zorundayız, hırsızların çıkarını savunmak TBMM'ye yakışmaz."
Komisyondaki milletvekillerinin oylarının Türkiye'yi itibarsızlaştırdığını savunan Kılıçdaroğlu, bütün dünyada Türkiye'nin alay konusu olacağını ileri sürdü.
-"Hangi darbeden bahsediyorsunuz?"
Türkiye'nin ve Parlamento'nun itibarının korunması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Dünyaya alay konusu olmamalıyız. TBMM kolay kurulmadı. Bu Meclis, ulusal kurtuluş savaşını yönetti. Hırsızların önüne diz çöken bir meclis pozisyonuna getirmeye, kimsenin hakkı yok" dedi.
Milletvekillerine "Parlamento'nun itibarını koruyalım" çağrısında bulunan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Dört bakana da rica ediyorum; adamsanız çıkarsınız, 'Yüce Divan'a bizi gönderin' dersiniz. Neden korkuyorsunuz? Madem suçunuz yok, neden korkuyorsunuz? Halen şu anda Parlamentoda görev yapan milletvekillerinden Yüce Divan'a gidip, aklanıp gelen arkadaşlarımız var. O nedenle ben, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin vicdanına seslendim. Onlar lütfen eşlerine, çocuklarına nasıl oy kullanacaklarını sorsunlar. 'Darbe, marbe, falan, filan' bunların hepsi hikaye, ne darbesi kardeşim? Varsa darbe yapacak olan, gelin kardeşim hep beraber darbenin üzerine gidelim. Ne darbesi? Hangi darbeden bahsediyorsunuz siz?"
Milletvekilinin, milletin çıkarlarını savunması gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, "Biliyorum, olay büyüyebilir, başka mecralara da sürüklenebilir. Alman Cumhurbaşkanı ne yaptıysa, senin ağabeyin de aynı şeyi yapmak zorundadır Davutoğlu, bunu unutma" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, konuşmasını HDP Milletvekili Murat Bozlak'a rahmet dileğinde bulunarak bitirdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.