Kılıçdaroğlu: Halktan korkulmaz, halk bütün sorunların çözümünde temel adrestir

Kılıçdaroğlu: Halktan korkulmaz, halk bütün sorunların çözümünde temel adrestir
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Halktan korkulmaz, halk bütün sorunların çözümünde temel adrestir. Demokrasilerde kural budur. Bir yerde çözülemeyen sorun var, sorunun çözümü için milletin hakemliğine başvurursun." dedi.
Ankara

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, beraberindeki bazı genel başkan yardımcıları ile İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'i parti genel merkezinde ziyaret ederek bir süre görüştü. 

Görüşme sonrası düzenlenen basın toplantısında açıklamada bulunan Kılıçdaroğlu, kongrelerinden sonra Akşener'i ve arkadaşlarını kutlamak için bu ziyareti gerçekleştirdiklerini söyledi.

Doğal olarak iç politikayı, dış politikayı, ekonomideki gelişmeleri de karşılıklı görüşme imkanı bulduklarını belirten Kılıçdaroğlu, "Hepinizin bildiği gibi İYİ Parti, parlamentonun en etkin partilerinden birisi. Türkiye'nin sorunlarını olabildiğince açık bir şekilde dile getiriyorlar. Önümüzdeki süreç içerisinde gerek Sayın Genel Başkan gerek ben, belli aralıklarla bir araya gelip ülkenin sorunlarının çözümü konusunda karşılıklı düşüncelerimizi aktaracağız." açıklamasını yaptı.

Akşener de ziyaret dolayısıyla Kılıçdaroğlu ve heyetine teşekkürlerini sundu.

Genel başkanlar soruları cevapladı

İki genel başkan açıklamalarının ardından soruları yanıtladı.

Bülent Arınç'ın Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu'ndan ayrılmasının ardından "makas değişikliği" şeklindeki sözleri sorulan Meral Akşener, "Ben Cumhur İttifakı'nın bileşenlerinin birbirilerine dolaylı yönden laf çarptırmasına dikkat çekmiştim." dedi.

Akşener, şöyle devam etti:

"Esas konu şuydu, Sayın Adalet Bakanı Abdulhamit Gül Beyefendi adalet reformundan bahsetti. Sayın Erdoğan bir konuşmasında bu reform yapılma isteğine, ekonomiyi de işin içine katarak destek verdi. Hemen akabinde Sayın Kılıçdaroğlu tehdit edildi ve o zaman da söyledim bu tehdit milli iradeye yapılmış bir tehditti. Hepimiz sırayla kınadık, doğrusu da bu. Ama ilginç olanı, o zaman da dikkat çektiğim şey şuydu, ekonomide, adalet sisteminde reform yapılacağı söylendi hemen Sayın Kılıçdaroğlu'na hapisten şartlı tahliye olmuş bir kişi tarafından tehdit yapıldı ve Cumhur İttifakı'nın küçük ortağının Genel Başkanı tarafından da bu tehdit sahibi, sahiplenildi. Bu Türk siyasi tarihinde ilk defa olan bir şey.

Biz hepimiz, siyasetçiler tehdit edildik. Bugünden bahsetmiyorum, bugün de dünde tehdit edildik ama ilk defa bir siyasetçi tehdit sahibinin yanında durdu. Bu ilk defa olan bir şey olduğu için ben oradan yola çıkarak dedim ki; evet tehdit Sayın Kılıçdaroğlu'na, milli iradeye yapılmış bir saldırı ama buna yönelik AK Parti Genel Başkanı ve yöneticileri ne yapacaklar? Çünkü aynı zamanda reformu dile getiren Sayın Erdoğan'a da 'bunu yapamazsın' diyen bir tavır dedim. Sonra Sayın Arınç konuşma yaptı, üzerine Sayın Cemil Çiçek telefonla katıldı o zamanda sorudunuz, ben de o sözü söyledim. Yani bir makas değişikliğine gidiliyorsa ama Sayın Bahçeli'yle Sayın Perinçek ne diyecekler? Çünkü onlar iktidar ortağı, paydaş. Sonra bu kişiler konuştu, Sayın Arınç YİK'ten istifa etmek durumunda kaldı."

"Türkiye yönetilmiyor"

Kılıçdaroğlu da Arınç'ın istifası ve AK Parti'nin kurucularından eski milletvekili Mehmet İhsan Arslan'la ilgili gelişmelere yönelik soru üzerine, uzun süredir Türkiye'nin yönetilmediğini ve savurulduğunu belirtti.

Ortada bir yönetim olabilmesi için devlette liyakat olması ve sorunların sağlıklı tespit edilmesi gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi sonrası Türkiye'nin sorunlarının sağlıklı tespit edilemediğini savundu.

Buna karşın bir çözümün de üretilmediğini ifade eden Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Çözüm üretmek isteyenler var AK Parti içinde, iyi niyetle bir şeyler söylemek isteyenler var ama küçük ortak, büyük ortağı esir almış durumda. Ne Bülent Arınç ne de bir başkası düşüncelerini özgürce ifade edemiyor. Çünkü ifade ettiği zaman küçük ortağı tarafından tehdit ediliyor. AK Parti gibi bir partinin, Türkiye'yi tek başına 18 yıldır yöneten bir partinin, küçük bir partinin tutsağı haline gelmesi Türkiye'nin yönetilemediğini gösteriyor. Biz zaman zaman söyleriz; istişare. Yok böyle bir şey. Dolayısıyla Türkiye yönetilmiyor. İçerde, dışarda, her alanda yönetilmiyor, Türkiye tam anlamıyla savuruluyor. Hepimiz zaten bunun tanığıyız."

Meral Akşener de Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarına katıldığını belirterek, Erdoğan'ın zaman zaman bu tavrı sergilediğini söyledi.

Bu tavra siyasette "balon uçurmak" denildiğini ifade eden Akşener, "Sayın Arınç gibi kişiler üzerinden bazı sözleri söyletir. Burada ilginç olanı üç gün beklemesi. Üç gün sonra gelen tepkileri, küçük ortaklardan gelen tavrı ve kendi seçmenini dönüştürdüğü için Sayın Erdoğan, sonuçta göze alamadı ve Sayın Arınç'ı tahkir eden bir konuşma yapmak durumunda kaldı." dedi.

Akşener, aynı durumun "Dolmabahçe Mutabakatı"nda da sergilendiğini ileri sürdü.

Partili cumhurbaşkanlığı sistemini Erdoğan'ın çok istediğini ve o isteğinin gerçekleştiğine ifade eden Akşener, "Geldi, oldu ama kazın ayağının öyle olmadığı anlaşıldı. Şu anda seçimler konusunda Sayın Bahçeli çıkıp aniden 'hadi seçime gidiyoruz' dediği zaman geçmişte yaptığı gibi, bunu da Sayın Erdoğan'ın göze alması mümkün görünmüyor. Bugün durumları kötü, yarın daha da gidecek." şeklinde konuştu.

Ocak ayından bu yana Türkiye'yi gezdiğini ve esnafın perişanlığını gördüğünü belirten Meral Akşener, "Dolayısıyla hakikaten bu yolun sonu görünüyor. Şimdi Sayın Erdoğan'ın çevresindeki seçim isteme durumunda olan Sayın Bahçeli ve onun arkadaşlarını pışpışlama dönemi." ifadesini kullandı.

"Bir seçim beklentisi mi var?" sorusu üzerine Akşener, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Onu bilmiyorum. Sayın Erdoğan'ın korkusunu söylüyorum. Biz seçim istiyoruz, muhalefet olarak biz seçim istiyoruz. Türkiye bu halde götüremez, liyakat yok, şeffaflık yok. Tek kişinin iki dudağı arkasında bir Türkiye. Yani kodamanlara aktarılan paralar, fakirin fukaranın açılıktan ölüme mahkum edildiği bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Hesap verebilirlik yok, adalet yok, hukukun üstünlüğü yok. Bizim konumumuzdaki ülkelerin binde 0,75 faizle borçlandığı bir dünyada, biz yüzde 6 faizle para bulamayan bir Türkiye'den bahsediyoruz. Bütün bunlar bir araya geldiğinde, elbette biz seçim istiyoruz. Ama bizim Meclisteki sayımız bunu getirmeye yetmiyor, Sayın Bahçeli seçim isterse yandı gülüm keten helva, arkadaşlar açısından..."

Kılıçdaroğlu da aynı soruya ilişkin, geçen her gün toplumun üzerindeki maliyetin arttığına dikkati çekerken, Türkiye'nin hem kendi içinde hem uluslararası alanda zafiyet yaşadığını savundu.

Türkiye'nin buradan çıkması gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, ülkenin demokratikleşmesinin önemine vurgu yaptı.

Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Hukukun üstünlüğü kavramının artık dokularımıza işlemesi lazım. Bunun yolu da bellidir. Diyecekler ki 'Türkiye'yi yönetemiyoruz'. Türkiye'yi yönetmek için halk kimi seçmek istiyorsa, halkın hakemliğine başvurmaktır. Demokrasilerde kural budur. Halktan korkmamak lazım. Ürkmemek lazım halktan. Halkın hakemliğine başvurmak kadar değerli bir şey yoktur. Eğer memnunsa sizi zaten tekrar iktidara getirir. Gidersiniz hakeme başvurursunuz, vatandaş istiyorsa sizi zaten tekrar getirir iktidara. Öyle bakmak lazım. Korkmamak lazım. Halktan korkulmaz, halk bütün sorunların çözümünde temel adrestir. Demokrasilerde kural budur. Bir yerde çözülemeyen sorun var, sorunun çözümü için milletin hakemliğine başvurursun. Demokrasilerde bundan korkmamak lazım."

Anayasa tartışması ve öğretmenlere yönelik sözleri

CHP Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz'ün ABD seçimlerine dönük açıklamaları hatırlatılan Kemal Kılıçdaroğlu, bu konuda parti sözcülerinin gerekli şeyleri söylediğini anımsattı.

Kılıçdaroğlu, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti hiçbir emperyal gücün egemenliğini kabul etmez. Bırakın egemenliğini gölgesini dahi kabul etmez, nokta. Burada hiçbir tereddüt yok." diye konuştu.

Öğretmenler Günü'nde yaptığı konuşmasının bazı bölümlerinin iktidar tarafından eleştirilmesine yönelik soruyu da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Öğretmenler bize ahlakı, sevgiyi, saygıyı öğretirler. Öğretmenler büyük bir camiadır. Türkiye'de en büyük topluluğu oluştururlar. Hepsinin ortak bir talebi var, 3600 ek gösterge. Bunu seçim meydanlarında söyledim, sadece öğretmenler için değil, polisler için de söyledim, '3600 ek gösterge verilmeli' dedim. Sonra 2018'de AK Parti 3600 ek göstergeyi seçim beyannamesine koydu. Çıktı Erdoğan, bir konuşma yaptı 24 Mayıs 2018'de, 'Değerli kardeşlerim önemli bir konuya geliyorum, burayı hassas dinleyin. Polis, öğretmen, hemşire, din görevlilerimize bir müjde vermek istiyorum. Diğer idarecilerimizin emeklilik ek göstergelerini 3600'e çıkaracağız, buradaki adaletsizliği gidermiş olacağız.' Ne zaman söylüyor, 2018. Hangi yıldayız 2020. Bütün öğretmenlerin talebi nedir? 3600 ek gösterge. Hangi siyasi görüşten olursa olsun 3600 göstergeyi istiyorlar.

Ben çıkıp 24 Kasım Öğretmen Günü'nde 3600 ek gösterge verilmelidir, neden sözünüzü tutmuyorsunuz diye soruyor muyum? Soruyorum. Eğer bir öğretmen kendi camiasının aksine 'ben 3600 ek göstergeyi istemiyorum, ben gideceğim AK Parti'ye oy vereceğim' diyorsa o camianın adamı değildir o öğretmen. Bütün camianın, bütün öğretmenlerin istediği 3600 ek göstergeyi 'ben istemiyorum, ben gideceğim AK Parti'ye oy vereceğim' diyorsa o öretmen o camianın insanı değildir."

"Emeklilere 2 maaş ikramiye verilsin" önerisi getirdiğinde önce "para yok" denildiğinin ardından da ikramiyenin verildiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, bunu söylediğinde o zaman bir grup emeklinin PTT'ye gidip "bizim iki maaş ikramiyeye ihtiyacımız yok, ey Kılıçdaroğlu seni protesto ediyoruz." dediğini hatırlattı.

"Kim emeklinin hakkını savunuyor?" diye soran Kılıçdaroğlu, "Öğretmen bize neyi öğretiyor, ahlaklı olmayı, dürüst olmayı öğretiyor. Siyasetçinin de dürüst olmasını öğretiyor. 2018'de çıkıp da 'ben öğretmene, polise 3600 ek gösterge vereceğim' dediği halde 2 yıl geçiyor ve dediğini yapmıyorsa, hiçbir öğretmen hiçbir yalancıya sahip çıkamaz. Yalancıya sahip çıkan öğretmene de öğretmen denmez, haklı mıyım? Haklıyım? Ben öğretmenin hakkını savunuyorum, öğretmene yalan söyleyenin hakkını savunmuyorum. Polisin, sağlık görevlisinin, din görevlilerinin hakkını savunuyorum, bunu çok iyi bilsinler, bütün öğretmenler de bilsinler." değerlendirmesini yaptı.

Dört partinin anayasa taslağı hazırladığı yönündeki soruyu da cevaplandıran Kılıçdaroğlu, böyle bir çalışma yapılmadığını yineleyerek, bunun nerden çıkarıldığını sordu.

"Varsa bir taslak çalışma getirin bir görelim" diyen Kılıçdaroğlu, seçimlerden önce İYİ Parti, CHP, Saadet Partisi ve DP'nin Millet İttifakı olarak güçlendirilmiş demokratik parlamenter sisteme yönelik bir çalışması olduğunu hatırlattı.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Neden bu işleniyor? 'Acaba CHP, diğer partiler, HDP ile çalışıyor mu çalışmıyorlar mı?' diye bir algıyı kendi medyası aracılığıyla yaratmak istiyor. Bu ülkede bir anayasa değişikliği olacaksa parlamentodaki bütün siyasi partilerle... Partiler zaten bir araya geliyorlar, uzlaşma komisyonu kuruldu mu? Kuruldu. Uzlaşma Komisyonunda HDP, MHP, AK Parti ve CHP vardı. Niye o zaman demiyorsunuz ki 'neden bu HDP Uzlaşma Komisyonunda var?' Neden söylemiyorsunuz? Çünkü talimat öyle alınmadı. Her siyasi partinin parlamentoda temsilcisi var, her siyasi partinin parlamentoyu yöneten başkan vekili var.

HDP'li başkan vekili var mı? Var. Meclisi yönetiyor mu? Yönetiyor. AK Parti'li el kaldırıp izin istiyor mu? İstiyor. İzin vermezse konuşuyor mu? Konuşmuyor. MHP'li el kaldırıp, 'Sayın Başkan bana izin ver, konuşmak istiyorum' dediğinde izin verince konuşuyor, izin vermeyince konuşmuyor. Niye bunu eleştirmiyorsunuz o zaman. Bunu da eleştirin, deyin ki 'nasıl olur HDP TBMM'yi yönetir?' Niye eleştirmiyorsunuz? Kısır tartışmaların dışına çıkmak zorundayız. Bu ülkeye demokrasiyi getirmek zorundayız. Siyasi partiler demokrasilerin vazgeçilmez unsurlarıdır. Bu kısır tartışmaların ötesine Türkiye'nin çıkması lazım."

Gizli anayasa taslağı hazırlandığı iddiaları

İYİ Parti'nin dört partinin yanı sıra AK Parti'yle de gizli anayasa taslağı hazırladığı yönünde iddialar ortaya atıldığına değinen Meral Akşener de böyle bir çalışma yapmadıklarını söylemelerine karşın halen iddiaların gündeme getirilmesine tepki gösterdi.

AK Parti'yle olan iddiayı Parti Sözcüsü Ömer Çelik'in "yalanlaması"nın baş üstüne konulurken, hem kendisinin hem Kılıçdaroğlu'nun hem Karamollaoğlu'nun hem de HDP'nin açıklamasının soru işaretiyle karşılanmasına anlam veremediğini vurgulayan Akşener, "İlginç olanı şu, ben söylüyorum, Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Temel Karamollaoğlu da diyor, HDP'de 'yok böyle bir şey' diyor, Ömer Çelik Beyefendi de diyor, bütün bu insanların içinde sadece Ömer Çelik Bey'in söylediği kabul ediliyor, geri taraf kabul edilmiyor. Buna da ben Türkiye'deki tüm feraset sahibi fertlere bırakıyorum. Bu kadar insan yalan konuşacak, sadece Ömer Çelik Bey'in yalanlaması doğru kabul edilecek, böyle bir şey olamaz. Biz 24 Haziran seçimlerine giderken Saadet, İYİ Parti, CHP ve DP bir araya geldik, 24 Haziran seçimleri sonrasında 'biz kazandığımız takdirde güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmek' diye adını koyduğumuz tutum belgesini çalıştık ve bunu da kamuoyuna paylaştık." diye konuştu.

Meral Akşener, bu konuyla ilgili bir daha kendisinin ve parti yöneticilerinin demeç vermeyeceğini, bu konunun kendileri için kapandığını sözlerine ekledi.

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.