Kerbela Faciası
Kerbela Faciası
Yezid, Hz. Hüseyin'i Kerbela'da şehit ederek İslam dünyasında onulmaz bir yara açtı.
İslam tarihine kara bir sayfa olarak geçen Kerbela Faciası’nın temelinde I. Emevi Hükümdarı ve İslam Halifesi Muaviye’nin kendisinden sonra yerine oğlu Yezid’i tayin etmek istemesi yatar.
Muaviye’nin bu düşüncesine Hz. Aişe, Hz. Hüseyin, Hz. Ebu Bekir’in oğlu Abdurrahman, Hz. Ömer’in oğlu Abdullah ve Hz. Zübeyr’in oğlu Abdullah gibi önde gelen isimler karşı çıkmıştır. Abdullah bin Ömer Yezid’in fasıklığını, Abdullah bin Zübeyr Allah’a karşı gelene itaatin caiz olmadığını söylemiş, Abdurrahman bin Ebu Bekir ise Muaviye’nin saltanatı babadan oğula devreden Bizans sistemini müslümanlara sirayet ettirmek istediğini savmuştur.
Yezid halife olur olmaz Medine valisi Velid bin Utbe’ye biat etmeyenlerden derhal biat alınmasını emretti. Bunun üzerine Hz. Hüseyin tüm ailesini alarak geceleyin Mekke’ye hareket etti.
Muaviye’nin öldüğünü, Hz. Hüseyin, Ömer oğlu Abdullah ve Zubeyr oğlu Abdullah’ın da Yezid’e biattan kaçındığını duyan Kufeliler, birçok mektuplar yazarak Hz. Hüseyin’i Kufe’ye davet ettiler. O da amcasının oğlu Müslim bin Akil’i Kufe’ye gönderdi. Müslim takriben otuzbin Kufeli’den Hz. Hüseyin adına biat aldı (Ahmet Cevdet Paşa- Peygamberler ve Halifeler Tarihi C.II).
Şehirde olanları haber alan Yezid, Kufe valisi olarak Ubeydullah bin Ziyad’ı atadı. Hz. Hüseyin’e biat etmiş olanlar, Müslim’in öldürülmesi emriyle derhal Kufe’ye gelen Ubeydullah’ı kuşattılar, ancak fazlaca direnmeyip dağıldılar. Müslim beraberindeki az sayıda kişiyle karşı koyduysa da ele geçirildi ve idam edildi (H.60 8 Zilhicce).
Durumdan habersiz olan Hz. Hüseyin ise amcaoğlu Abdullah bin Abbas’ın Kufelilere güvenmemesi yönündeki tavsiyelerini dinlemeyerek aynı gün yola çıkmıştı. Müslim’in öldürüldüğünü, Kufe halkının sözlerinden döndüğünü de yolda öğrendi.
Hz. Hüseyin’in kafilesi, bir süre sonra karşılaştıkları Kufe valisinin askerleri tarafından emredildiği üzere “susuz ve ıssız” bir yer olan Kerbela’ya konduruldu.
Ubeydullah, Hz. Hüseyin’in üzerine Sa’d bin Ebi Vakkas’ın oğlu Ömer’i de gönderdi. Ömer bu işe gönülsüz olmasına rağmen Rey valiliğini tehlikeye atmayı göze alamamış ve kabul etmişti. Hz. Hüseyin, Ömerle birkaç defa başbaşa görüştü. Ne konuştukları tam olarak bilinmemekle beraber, “Geri dönmesine izin verilmesi, Şam’a giderek Yezid’e biat etmesi veya İslam hudutlarından birinde cihadla meşgul olması” tekliflerini sunduğu tahmin ediliyor. (DİA C.18 “Hüseyin”)
Ancak bu teklifler kabul edilmedi ve teslim olmayı reddetmesi üzerine 10 Muharrem H.61 (10 Ekim 680) günü Ömer bin Saad askerini Hz. Hüseyin’in üzerine yürüttü. Bir süre mübareze usulü ile devam eden savaş, bu şekilde çok zayiat veren Kufe ordusunun topluca hücumu ile devam etti. Yaya olarak çarpışan Hz. Hüseyin, eline ve omzuna aldığı kılıç darbeleri ile yere düştüğü sırada, Sinan bin Enes en-Nehai adlı Kufe askeri atından inerek başını kesti.
Savaş sonunda Hz. Hüseyin tarafından yetmiş iki kişi şehit oldu, Kufe ordusu ise seksen sekiz kayıp verdi. (Hayati Ülkü-İslam Tarihi-C.II)
Hz. Hüseyin’in kesik başı önce Kufe’ye ardından Şam’a getirildi. Yezid görünüşte çok üzülerek Ubeydullah’a lanet etti. Ancak onu görevden bile almaması bu üzüntüsünde ne derece samimi olduğunu ortaya koyar. Ayrıca öldürme emrini bizzat Yezid’in verdiği rivayetleri de vardır. (DİA C.18 “Hüseyin”)
Hz. Muhammed’in torunun haksız yere feci bir şekilde katledildiği kanlı hadisenin etkileri çok büyük oldu.
Hz. Hüseyin’in şehadet haberi Hicaz halkını derin üzüntüye boğdu. Medineliler Yezid’e karşı ayaklandı. Bunun üzerine Yezid on bin kişilik bir orduyu Medine üzerine sevketti ve şehirde büyük bir katliam ve yağma yapıldı (28 Zilhicce H.63 ). Katledilen on bin civarında Medineli’nin içinde üç yüz kadar sahabe de vardı. (Hayati Ülkü-İslam Tarihi-C.II)
Yezid’in bundan bir yıl sonra H. 64’te Abdullah bin Zubeyr’e biat eden Mekke üzerine gönderdiği ordu ise mancınıklarla şehre taş ve ateş yağdırdı. Bu sırada Kabe’nin bazı yerleri de yandı.
Ayrıca, Yezid halka Kerbela Faciası’nı unutturmak için fetih hareketlerine girişti. Buhara’ya kadar olan topraklar zaptedildi. Yine de müslüman halk için ne Kerbela’da ne de Mekke ve Medine’deki katliamlar unutulabilecek hadiseler değildi. Artık halk, Emevi yönetiminden hoşnut olmayacaktı. Bu bakımdan Kerbela Faciası için “sağlamlaştırılmaya çalışılan saltanatın temeline konan dinamit” diyebiliriz.
Kufe’de Hz. Hüseyin’in şehadetinden kendilerini sorumlu tutan “Tevvabin” adlı Şii bir grup ortaya çıktı. Bunlar Hz. Hüseyin’in intikamının alınmasını istiyorlardı. Fakat Hz. Hüseyin’i Kufe’ye davet ettikten sonra sözlerinden dönüp ona karşı savaşanlar da zaten bunlardı.
Hilafeti ele geçiren Mervan bin Hakem Tevvabin üzerine ordu göndererek pekçoğunu katletti. Bu olaydan sonra Tevvabin cemaati tevbe ve istiğfarla meşgul oldu. Hz. Hüseyin’in şehid edildiği gün olan Aşure günlerinde toplanıp göğüslerini şiddetle dövmek, hatta zaman zaman kanlarını akıtmak da onlara göre bir tevbe şekliydi. (Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi C.II.s.490) Bu tür eylemleri günümüzde de görmek mümkündür.
Şiilik’te temel şahsiyet Hz. Ali olmasına rağmen, gönül dünyaları ile birlikte sosyal ve siyasi hayata Hz. Hüseyin sevgisi ve şehadetine duyulan üzüntü yön vermiştir.
Hz. Hüseyin gerek hayatı ile gerek şehadetiyle haksızlık karşısında dik durmanın en seçkin örneklerinden biri olarak tüm müslümanlara yol göstermiştir. “Onun amacı dünyalık kazanmak olmayıp Allah'ın dinine hizmet etmek olmuştur: Nitekim o, insanlara yaşanılan kötülükleri sayıp İlahî gazaba uğramalarından korktuğunu kaydettiği bir konuşmasının sonlarında Hak'ka el açarak şöyle dua etmiştir: "Ey Allah'ım! Sen bilirsin ki bu sözlerim, hükmetmeye rağbetimden, çıkar sağlamayı düşündüğümden değildir. Ancak Senin dininin yollarını göstermek, Hakk'a ayna olmak isteğimdendir. Bu suretle mazlum ve çaresiz kullarının esenliğe ulaşmalarını, emirlerini, hükümlerini yerine getirebilmelerini temin etmek istiyorum.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.