İyi hal indirimi yapılmamalı
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı İslam, şiddet uygulayanlara iyi hal indirimi konusunda, hakimlerin takdir yetkilerini failden yana kullanmamaları gerektiğini söyledi.
ANKARA (AA) - Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, şiddet uygulayanlara iyi hal indirimi tartışmalarına yönelik "Bu cezanın künhüne ait bir sorun değil yargılama süreciyle alakalı bir sorun. Tamamen hakimin takdir yetkisindedir. Yargı bağımsız olduğu için bu konuda bizim şu olsun, bu olsun deme hakkımız yok. Ama dileğimi söyleyebilirim. Bu konularda hakimlerin takdir yetkilerini asla failden yana kullanmamaları gerektiğini düşünüyorum" dedi.
Bakan İslam, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Özgecan Aslan cinayetinin çok trajik bir olay olduğunu belirten İslam, "Hiç bir zaman olmasını arzu etmediğimiz ama ne yazık ki karşılaştığımız bir hadise. Özgecan'a ve onun gibi hayatının baharında, ortada hiçbir sebep yokken bu tür canice hadiselere kurban giden bütün kadınlara Allah'tan rahmet diliyorum, Özgecan başta olmak üzere. Kederli ailelerine, bütün milletimize başsağlığı diliyorum" diye konuştu.
Bu tür hadiselerin dünya genelinde yaşandığına dikkati çeken İslam, "Şiddet ne yazık ki 21. yüzyıla taşındı" ifadesini kullandı.
Kadına yönelik şiddetin, toplumsal şiddetin çok önemli bir parçası olduğuna işaret eden Bakan İslam, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Mutlaka mücadele edilmesi gereken bir sorun, bütün dünya bu mücadeleyi yapıyor. Yüzyıldan fazla bir süredir aslında çok bilinçli bir mücadele var. Bütün dünyada, ülkemizde de infial yaratan olaylar bunlar. Bütün toplumu bir araya getiren vahşet çizgileri. Türkiye'nin tabii böyle bir hassasiyeti var, zor zamanlarda bir araya gelmek, zor zamanlarda dayanışma, milli birliğimizi hatırlama, milli ruhumuzu hatırlama, bunlar bizim güzel hasletlerimiz. Keşke bu kadar acı hadiseler neticesinde olmasa ama burada böyle bir durumla karşılaştık. Bütün milletimiz tepkisini dile getirdi. gerek gösterilerle gerek demeçlerle, çözüm arayışlarıyla. Herkes ne yapılabileceği konusunda fikrini söylemeyi arzu etti. Söylediler de. Bütün bunların değerlendirilmesi lazım."
Bu olayın bir milat gibi kabul edilebileceğini vurgulayan İslam, 1980'lerden bu yana kadına yönelik şiddetle ilgili ciddi tedbirler alındığını ama bütün bu tedbirleri yeniden gözden geçirme açısından bu olayın bir başlangıç noktası olarak görülebileceğini söyledi.
"Hepimiz, bu duruştan ders aldık"
Bakan İslam, Başbakan Davutoğlu'nun eşi Sare Davutoğlu ile Özgecan Aslan'ın ailesine taziye ziyaretinde bulunduklarını hatırlatarak ailenin duruşunun her türlü takdirin üzerinde olduğunu ifade etti.
Ailenin bu duruşunun ülke insanının sağduyusunun, bilgeliğinin bir işareti, simgesi olarak ortaya çıktığını dile getiren İslam, bu elim hadise sonrasında ailenin her ferdinin vakarlı duruşlarını muhafaza ettiklerini, kederlerini çok onurlu bir biçimde taşıdıklarını vurguladı. İslam, şöyle konuştu:
"Ülkemize, dünyaya verdikleri mesaj son derece olumlu oldu, bu konuyla ilgili. Bir taraftan acıyı gösteren bir mesaj ama diğer taraftan da intikam hissiyle yoğrulmamış, aksine çözümü öneren vakur bir duruştu. O duruşlarını hala daha muhafaza ediyorlar aile olarak. Onlara müteşekkiriz. Hepimiz, bu duruştan ders aldık. Birbirimize sahip olmayı, tepkilerimizde ölçülü olmayı, vakarı muhafaza etmeyi, hadiselerden toplumsal fayda getirecek çözümler çıkarabilmeyi, ailenin duruşundan tekrar öğrendik, tekrar ders aldık, söylediğim gibi bütün millet olarak ama biz sorumlu mevkideki insanlar olarak aileye teşekkür borçluyuz."
İdam tartışmaları
Bakan İslam, "Siz aileyi ilk ziyaretin ardından 'İdam konusu tekrar gündeme gelebilir' demiştiniz. Bugün ne durumdasınız? Yine idam konusunun tartışıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Mevcut cezalar sizce yeterli değil mi ya da ne tür düzenlemeler yapılabilir" sorusunu yanıtlarken, ziyaretin ardından gazetecilerin "İdam yeniden tartışılsın mı" diye sorduğunu aktardı. İslam, bunun üzerine şunları söylediğini ifade etti:
"Bir insan olarak, bir anne olarak, bir kadın olarak bu tartışmalar yapılmasın diyebilecek durumda değiliz. Toplumu infiale sürükleyen bu tür olaylar sonrasında tedbirler nasıl olmalı konusu daima gündeme gelir ve haklı olarak insanlar en had cezaların uygulanmasını isterler. En had ceza dendiğinde de akla daima idam gelir. O açıdan bu tür durumlarda, bu tartışmalar daima açılır. Bizler de 'Hayır bunlar tartışılmasın, kapatalım bu konuyu' deme hak ve yetkisine sahip değiliz. İnsanlar, her şeyi tartışmalıdır, demokratik ortamlarda her şey tartışılabilir."
Türkiye'de, cinayete, özellikle de canavarca hisle acı çektirerek, eziyet ederek insan öldürmeye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildiğine işaret eden İslam, ağırlaştırılmış müebbet hapsin olabilecek en yüksek cezalardan biri olduğunu vurguladı.
İslam, geçen yıl haziran ayında yeni düzenlemeler yapıldığına ve infaz sürelerinin değiştirildiğine dikkati çekerek cinsel suçlarla alakalı infazların özellikle değiştirildiğini, müebbet hapisle ilgili düzenlemelerin getirildiğini hatırlattı. Ağırlaştırılmış müebbet hapsin, zamanın çoğunun hücrede tek başına geçirildiği 36 yıl civarında bir ceza olduğuna işaret eden İslam, "Dolayısıyla ıslah olmaya ve cezai müeyyideyi de en ağır biçimiyle uygulamaya müsait bir sistem. O açıdan Türkiye Cumhuriyeti'nin ilgili yasalarındaki bu tür maddelerin yeterli olduğu kanaatindeyim ama yine de bu konuda hiçbir tartışma yapılmasın anlamını taşımaz, tartışmalar yapılabilir" dedi.
"Kastrasyon bir cezalandırma değil tedavi yöntemi"
İslam, "İyi hal nedeniyle yapılan indirimler çok tartışıldı. Buna nasıl yaklaşırsınız" sorusu üzerine şöyle konuştu:
"Bu cezanın künhüne ait bir sorun değil yargılama süreci ile alakalı bir sorun. Tamamen hakimin takdir yetkisindedir. Yargı bağımsız olduğu için bu konuda bizim 'Şu olsun, bu olsun' demeye hakkımız yok ama gereğini söyleyebilirim. Bu konuda hakimlerin takdir yetkilerini asla failden yana kullanmamaları gerektiğini düşünüyorum. Kişisel bakışım bu şekilde, bu tür suçlar için."
"TCK'nın geçen yıl yapılan düzenlemeler arasında cinsel saldırı suçlarından belki ceza olarak değil ama tıbbi tedavi olarak kastrasyon uygulaması getirmişti. Bu konuda alt düzenlemeler nelerdir? Herhangi bir uygulama örneğimiz var mı" şeklindeki soruyu cevaplayan İslam, kastrasyonun bir cezalandırma değil tedavi yöntemi söyledi.
Tedavinin amacının toplumu korumak olduğuna işaret eden İslam, bu yöntemin dünyanın pek çok ülkesinde uygulandığını, Türkiye'de uygulanması için yasanın hazır olduğunu bildirdi. İslam, şunları kaydetti:
"Bu, tek başına uygulanan bir sistem de değil aslına bakarsınız. Tıbbi tedaviye tabii tutulur. Failin tedavi amaçlı çalışmalara katılması mecburiyeti hakim tarafından getirilir. Mağdurun oturduğu ve çalıştığı yerleşim bölgesinde ikametten yasaklanabilir. Mağdurun bulunduğu yerlere yaklaşmaktan yasaklanabilir. Özellikle çocuklara karşı işlenmiş suçlarda çocuklarla bir arada olmayı gerektiren bir ortamda çalışmaktan yasaklanabilir. Çocuklar hakkında bakım ve gözetim yükümlülüğünü gerektiren faaliyetler icra etmekten yasaklanabilir. Bu tür birtakım yaptırımlarla beraber verilen hükümdür, kastrasyon. Tıbbi bir tedavidir, tedavi edildiği müddetçe etkisini gösterir, tedavi kesildikten sonra kişi eski haline geri döner."
Bu yöndeki bir kararın, tıbbi bir kurulca verilmesi gerektiğini, tüm faillere uygulanamayacağını dile getiren İslam, "Eğer failde bu tür nitelik varsa tıbbi bir hastalık dolayısıyla bu fiili uyguladığına dair bir kanaat oluşmuşsa tıbbi kurulda, hakimin de hakimler kurlunun da onayıyla böyle bir uygulamaya geçilebilir" dedi.
İslam, bunun alt yapısını Adalet ve Sağlık bakanlıklarının hazırlayacağını ve çalışmaların sürdüğünü belirterek, "Henüz alt mevzuatın bitmediğini biliyorum ben. Onun için de bir uygulama olmadığı bilgisine sahibim ama detaylı bilgiyi Adalet Bakanlığımızdan alabiliriz" diye konuştu.
AB ülkelerinde kadına şiddet oranı
Türkiye'de kadına yönelik şiddette son yıllarda bir artış olup olmadığı ve diğer ülkelerle kıyasın sorulması üzerine Bakan İslam, tüm dünyada şiddetin yükseldiği bir dönemde yaşandığını, çevre ülkelere bakıldığında bunun görülebileceğini söyledi.
AB'ye üye 28 ülkede geçen yıl yapılan bir araştırmanın verileri hakkında bilgi veren İslam, bu ülkelerde her 3 kadından birinin, 15 yaşından itibaren fiziksel veya cinsel şiddete maruz kaldığını söyledi.
Araştırmanın, kadınların yaygın biçimde istismara uğradığını ancak bunun çok azının kayıtlara geçtiğini ortaya koyduğunu anlatan İslam, şunları kaydetti:
"Aile içi şiddet vakalarının sadece yüzde 14'ü ve diğer şiddet vakalarının sadece yüzde 13'ü rapor ediliyor şeklinde bir tespit var. Şiddetin gerçekleştiği ilişkiyi bitiren kadınların hala risk altında olduğu tespiti var. Her 5 kadından ikisinin yani kadınların yüzde 43'ünün şimdiki veya eski hayat arkadaşından psikolojik şiddet gördüğü tespiti var. Eşi veya hayat arkadaşının şiddetine maruz kalan kadınların yüzde 42'sinin hamileyken de şiddete maruz kaldığı bilgisi var."
İslam, bu bulguların Türkiye'ye ait olmadığını yineleyerek, "Dünyanın çok gelişmiş ülkelerinden 'bunlar hiç olmaz' diyebildiğimiz, sosyal gelişmişliğin yüksek olduğu ülkelerde de bu tür hadiselerle çok yüksek boyutlarda karşılaşıldığını görebiliyoruz" dedi.
Bütün bunların bir mazeret olmadığını vurgulayan İslam, "Avrupa'da çok yüksek onun için bizde de var" görüşünün asla söz konusu olamayacağını bildirdi.
İslam, gelişmişlik ve eğitim düzeyinin yüksekliğinin, şiddetin azalmasında doğrudan bir etkisinin olmadığını belirtti. Avrupa ülkelerinde bugüne kadar çok ciddi çalışmalar yapıldığını dile getiren İslam, "Fakat bu çalışmalar da ne yazık ki sorunu sıfıra indirme yönünde çok etkili olamadı" ifadesini kullandı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.