İtirafname
Devlet içinde çöreklenen örgüt ve karıştığı kirli işler mevzu olunca paralel oluşumların nasıl bir pişkinlikle teberri politikası izlediğini biliyoruz. Hiçbir şeyden haberleri yokmuş, hiçbir şeyi bilmiyorlarmış gibi davranmaları amiyane tabirle ?salağa yatma? olarak algılanıyordu. Kendi yaptıklarını başkalarına atfedecek kadar pişkin olanların efsunlanmış ve farklı bir alemde yaşıyormuş gibi konuşmaları milletin aklıyla alay eden bir görüntü oluşturuyordu. Neyse ki, hiçbir şeyden haberi yokmuş rolleri çok uzun sürmedi. Paralel medyanın yapılanlara tümüyle sahip çıkması, ardından cemaat uzantılarının CHP?nin propaganda merkezi gibi faaliyet göstererek aynı savunma içine girmesi dolaylı bir kabul anlamını taşıyordu. ?Bizimle ilişkisi yok? dedikleri her şeyi ve herkesi sahiplenmeleri, koskoca bir cemaati bu uğurda seferber etmeleri sözlü yalanlamayı anlamsızlaştırdı, fiili bir teyit anlamına geldi.
En son yayınlanan röportaj da bu açıdan açık bir itirafname gibi oldu. Doğrusu bu röportajın derinlemesine tahlil edilecek bir tarafı yok. Cemaatin duruşu ve meselenin neresinde olduğu gayet net şekilde anlaşılıyor. Önce cemaatteki bireyleri başlattıkları kavganın parçası haline getirenler, şimdi de yayınlanan röportajla siyasi pozisyon üretiyorlar.
Bilindiği gibi bu meselenin çıkış noktası, devlet içinde bunlarla ilişkili kişilerin bağlı oldukları kamu otoritesi yerine ?imam? tabir edilen kişilerin yönlendirmesiyle hareket etmeleri ve paralel ajandalar peşinde koşmalarıydı. Manevi bağlılığın giderek örgütsel bağlılığa dönüşmesi ve kontrol dışı bir hiyerarşik yapı oluşması farklı amaç ve gayelerle devlet gücünün kullanılması şeklinde açık bir hukuksuzluğa dönüşmüştü.
Röportajda geçen şu ifadeler çok manidardır: ?Eğer bu soruşturmaları yürütenler arasında hizmetleri takdir eden birileri var idiyse, ben de bu insanlara ?Yolsuzluk iddialarını görmezden gelin? mi demeliydim? Bilemiyorum, sanki bazılarının beklentisi bu gibi geliyor bana. Beklentileri bu muydu? Ahiretimi mahvedecek böyle bir şeyi nasıl söylerim? Başka türlü nasıl davranabilirim??
Bu ifadeler aslında yaşanan sorunu çok iyi özetliyor; kendilerine bağlı olan insanlara tam da bu işleri yapmalarını söylediklerini teyid ediyor. Mesele, muhtevanın ne olup olmadığı değildir, burada zikredilen yönlendirmedir. Herhangi bir kişinin devlet içindeki görevlilerin faaliyetlerini belirlemesi, yönlendirmesi, bunu yapmamayı kişisel bir sorumluluk olarak görmesi başlı başına bir sorundur.Devlet görevlilerinin ise uygulamada bakmaları gereken husus anayasa ve yasalardır, birilerinin tavsiyeleri veya vaazları değildir.
Bir kamu görevlisinin suça seyirci kalmasından daha büyük suç, harici yönlendirme ve tavsiyelerle hareket etmesidir. Açıkça ?ben başka türlüsünü nasıl söyleyebilirim? derken vahim olan ne söylendiği, bunun manevi sorumluluğu değildir, devlet birimlerine onların eylemlerini yönlendirecek bir şeyler söylüyor olmaktır.
***
Bir cemaat lideri devlet içindeki bağlılarını uyarmaktan ve nasihat vermekten önce kendi cemaatindeki fertleri uyarmalı ve onların karalama kampanyalarına, insanları itibarsızlaştırmaya yönelik yalan ve iftiralarına dur demelidir.
Paralel yapının kanunsuz şekilde herkesi dinleyip, dosyalayıp, uydurma örgütlerle ilişkilendirmesi, bunu yasadışı şekilde medyaya servis edip itibarsızlaştırma kampanyasına çevirmesi büyük bir sorundur. Ama daha vahim olan bazı dershane ve yurtlarda, öğrenci evlerinde yürütülen karalama kampanyasıdır. Her türlü yalanın ve iftiranın mübah görüldüğü böyle bir durum karşısındakinden çok, kendisine zarar veren bir haldir. Buna sessiz kalanların millete maneviyat dersi vermesi hiç inandırıcı değildir.
Grupların, oluşumların siyasi mücadele içine girip girmemesi kendi bileceği iştir, ancak bu mücadele içinde kişilik suikastine tevessül etmek kabul edilebilir bir durum değildir. Bir Müslümanın başka bir Müslüman hakkında bu kadar aleni yalan, iftira ve hakarete başvurması devleti enfekte etmekten daha travmatik bir durumdur. Polyannacılık yapanların köşelerde yazılanlara, yurtlarda yapılanlara, sohbetlerde söylenenlere bir bakması, nasıl bir manevi erozyon yaşandığını görmesi gerekir.
Neticede aziz milletimiz durumun gayet farkındadır. Bunlar devleti klonladıkları gibi milleti de klonlayamayacaklarına göre endişeye mahal yoktur. Bu millet devletine de, hükümetine de, milletin adamlarına da sahip çıkar, herkese de gereken dersi verir.
Yalçın AKDOĞAN
yalcinakdogan@stargazete.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.