İşte Deniz Feneri'nin şok ses kaydı?

İşte Deniz Feneri'nin şok ses kaydı?
Salih Tuna, Deniz Feneri davasındaki 'şok ses kaydı'nı köşesine taşıdı. Gazetelerin manşetlerden düşürmediği ses kaydında bakın neler konuşulmuş:Yeni...



Salih Tuna, Deniz Feneri davasındaki 'şok ses kaydı'nı köşesine taşıdı. Gazetelerin manşetlerden düşürmediği ses kaydında bakın neler konuşulmuş:

Yeni Şafak yazarı Salih Tuna 'Deniz Feneri e.V davasında gazatelerin sürekli gündemde tuttuğu ses kaydından yola çıkarak, yıllardır Türkiye'ye büyük zarar veren 'Bir bizden, bir onlardan' zihniyetini eleştirdi.

Salih Tuna'nın Yeni Şafak'ta yayınlanan yazısından ilgili bölüm:

İşte Deniz Feneri'nin şok ses kaydı

Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ın idam kararı Meclis'te oylanırken dönemin Adalet Partisi Genel Başkanı Demirel'in "Üç bizden üç onlardan" dediği rivayet edilir.

"Üç bizden" dediği, 27 Mayıs cuntasının idam ettiği Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'dı.

Gerçi ne kadar bunlardan olduğunu 28 Şubat sürecinde gösterdi ya, bahsi diğer.

1972'deki "Üç bizden üç onlardan" sözü, 12 Eylül 1980 cuntasında "Bir sağdan bir soldan astık..." şeklinde tezahür etti.

Yahu "Bir sağdan bir soldan" veya "üç bizden üç onlardan" ne demek?

Böyle alçak mütekabiliyet olur mu?

Suçlu suçludur, suçsuz da suçsuz; bu işin sizi bizi olmaz.

Yazık ki yazık, iki binli yıllarda bile "üç sizden üç bizden" mantığında olanlar var.

Madem ki Ergenekonlar, Balyozlar var, Deniz Fenerleri de olsun der gibiler.

Nerden mi çıkarıyorum bunu?


Savcıların evrakta yaptıkları tahrifatı görmemeye, tahrifatı kabul etseler de (Fikret Seçen'in yalanladığı ifadelere dayandırarak) normalleştirmeye özel gayret gösteriyorlar.

Öyle de bir ses kaydı yayınladılar ki olursa o kadar olur:

M.Ç: Başkanım
V.K: Üstadım nasılsınız?
M.Ç: Sağol Başkanım sen nasılsın?
V.K: İyiyim, iyiyim sağ olasın ne var ne yok?
M.Ç: Allah iyilik versin, iyiyiz başkanım delikanlı ile ders çalışıyoruz.
V.K: Hee
M.Ç: Mayoz bölünme, mitoz bölünme
V.K: Sen evde misin?
M.Ç: Evdeyim
V.K: Senin kaçtı telefon iki yüz on altı...
M.Ç: Otuz kaç xxx
V.K: xxx aradım abi
V.K: Tamam
M.Ç: Oldu Başkanım

Tashih falan yapmadım; noktasına virgülüne kadar aynen böyle.

Bu konuşmada ne var, nesini yayınlıyorsunuz Allah aşkına?

Mustafa Çelik'i (M.Ç) seksenli yılların başından beri tanırım. Akif Emre'yle birlikte kaldığımız öğrenci evini arada bir ziyaret ederdi.

Bu camianın sanat edebiyat alanındaki en önemli havzalarından "Mavera" dergisinin genel yayın yönetmenliğini yapmış, Nehir Yayınları'yla kültür hayatımıza yüzlerce kitap kazandırmış "Adın kaldı bir" şairini bu camiada herkes tanır, o da herkesi.

Demem o ki, başkanla maşkanla herkesle görüşür, ne var bunda?

Salih Tuna / Yeni Şafak

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.