İstanbul Müslümanı kim?

İstanbul Müslümanı kim?
Kentsel imkânlarla okuma-yazma ve kazanma iktidarını eline geçirmiş bir Müslüman şahsın taşrada kıt imkânlarla yaşayan yoksul ama yoksun olmayan (gururlu)...



Kentsel imkânlarla okuma-yazma ve kazanma iktidarını eline geçirmiş bir Müslüman şahsın taşrada kıt imkânlarla yaşayan yoksul ama yoksun olmayan (gururlu) bir Müslüman?la acaba hayatın hangi noktasında bir müşterekliği vardır?

Yıldız Ramazanoğlu yazdıklarını ilgiyle izlediğim yazarlardan. Sadece yazdıkları değil yapıp ettikleriyle de (şimdilerde buna aktivistlik deniyor) ülke ve dünya meselelerine karşı duyarlı bir çizgi takip ediyor.

?Derin Siyah?ı, ?Kırmızı?yı, Zilha Günlüğü?nü ve özellikle ?Angelika?yı bir solukta okumuştum.

Sadece çok iyi bir hikâyeci değil aynı zamanda yine iyi bir denemeci olduğunu ?İçimden Geçen Şehirler?le gösterdi.

Başörtülü öğrencilerin 28 Şubat çilesi belki zamanın tutanaklarına geçmişti, ama birileri bu süreci bütün zamanların tanıklığı adına romanlaştırmalı diye tam içimizden geçerken ?İkna Odaları?nı yazdı.

Suçüstü yakalananlar panikleyip köşe bucak o meşum döneme dair belgeleri saklamaya çalışsa da ?İkna Odası? romanının şahitliği yetip artıyor.

Tıpkı ülkeyi 12 Eylül?e götüren yetmişli yılları ?bana uzun mektuplar yaz? temennisiyle romanlaştıran Cihan Aktaş gibi.

Bu kadar çeşitli alanlarda ürünler ortaya koyan bir yazar hakkında yazmaya koyulduğumuzda önümüze çıkan en büyük engel söze nereden başlayacağımız konusudur.

Gezi yazılarındaki deneme tadından mı bahsetsek yoksa çağına tanıklık eden bir aydının sorumluluk bilincine mi atıfta bulunsak.

Angelika hikâye kitabında aynı adlı hikâyesinden (Angelika?nın Unutuşu) yola çıkarak Sibel Eraslan?ın ?Parçası Benden? hikâyesinde yer alan ?Sesilya Abla?ya mı uzansak.

Kader birliği etmişçesine müşterek sokaklarda yürüyen bu iki hikâyenin hayatın içerisinde dört bir yana dağılmış parçalarını toplamak mahdut bir zaman için kolay değil.

İyisi mi biz yine bu yazıyı yazma niyetine bağlı kalarak asıl mevzuumuza dönelim. Yani ?İstanbul Müslümanlığı?na.

Mevzuya dönelim ki öyle kalkıp konuya başlığı atıp sonra alıp başını gidenler listesine adımızı yazdırmış olmayalım.

?İstanbul Müslümanlığı? geçtiğimiz günlerde Yıldız Ramazanoğlu?nun Özgün Duruş gazetesinde yazdığı bir yazının başlığı.

Yıldız Hanım, Rüstem Budak?ın Cemaat.com sitesinde yayınlanan bir yazısına atfen yazdığı yazıda İstanbul kibrine karşı taşra asaletine dikkat çekiyor.

Hepimizin dilinin ucuna kadar gelip de aynı mekânı paylaşıp şehrin tozunu yuttuğumuz için bir türlü cesaret edip söyleyemediğimiz şeyi söyleyiveriyor: ?İstanbul?un derinliklerinde bir değer aradığımızda açıkçası Anadolu?nun sade yalın temiz duyguları, henüz kirlenmemiş değerleri çıkıyor karşımıza.?

Rüstem Budak?ın ?Toplumsal dönüşümü harekete geçirecek donanımda değiller ama sürekli kurtuluş reçetesi yayınlamaktan da geri durmazlar? diye eleştirdiği kentsoylu İstanbul Müslümanlarını onun kadar ağır bir biçimde eleştirmiyor Yıldız Hanım. Fakat yaptığı alıntılar ve aktardığı tanıklıklar bu meselenin tartışılması gerektiğine işaret ediyor.

Modernizme teslim olmuş, çift başlı bir dini yaşantıyı temel kabullerine ve savunduğu amentüye aykırı görmeyen İstanbullu bir inanmış adamla inandıklarını kelimeye dökemeyen, kelimeye döktüklerini dile getiremeyen fıtratının ve yüreğinin işaret ettiği noktada ilerleyen bir köylü ya da kasabalı elbette aynı değildir.

Zira kentsoylu İstanbullu?da olmayan taşralı da, taşralıda bulunmayan da İstanbulluda vardır.

İstanbullu Müslüman kelimeleri kendi özel mülkü gibi sahiplenir.

Kim kelimeye sahipse tanımlayan odur.

Tanımlamak aynı zamanda hükmetmek olduğuna göre kentlsoylu İstanbullunun kelimesi değil sadece niyeti olan taşralılıya hükmetmesi vazgeçilmezdir.

Edebiyattan sanata bilimden mizaha her bir alanda bu ikili dünyanın izleri görülür.

Paranız, şöhretiniz ve makamınız varsa yaptığınız en yersiz şaka ve en çapsız espri bile çevrenizdekilerin ilgisine mazhar olur.

Kentsoylu iseniz varsılsınız demektir. İstanbul gibi büyükşehirlerde zengin olmak her kesimden insanda bir şekilde istiğna duygusu oluşturur.

Kentsel imkânlarla okuma-yazma ve kazanma iktidarını eline geçirmiş bir Müslüman şahsın taşrada kıt imkânlarla yaşayan yoksul ama yoksun olmayan (gururlu) bir Müslüman?la acaba hayatın hangi noktasında bir müşterekliği vardır?

İşte bu sorunun cevabı yoktur.

Çünkü bu soruya cevap olacak şey uzun süre evvel bu memleketten gitti ve bir daha da geriye dönmedi.

Kim bilir belki de Yıldız Ramazanoğlu fincancı katırlarını ürkütecek bu sesi saklandığı yerden çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?

Hüseyin Akın  - Haber 7

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.