‘İslamofobik faaliyetler karşısında başımız dik olmalı’

‘İslamofobik faaliyetler karşısında başımız dik olmalı’
Başbakan Ahmet Davutoğlu, 'İslamofobik faaliyetlerin yayılması karşısında hepimizin başını dik tutması lazım' dedi.‘İslamofobik faaliyetler karşısında...

Başbakan Ahmet Davutoğlu, 'İslamofobik faaliyetlerin yayılması karşısında hepimizin başını dik tutması lazım' dedi.

‘İslamofobik faaliyetler karşısında başımız dik olmalı’ - Tıkla İzle

Başbakan Davutoğlu, Gölbaşı Vilayetler Evi'nde 7. Büyükelçiler Konferansı dolayısıyla akşam yemeği verdi. Yemek önce dünyanın dört bir tarafından gelen büyükelçilerimize bir konuşma yapan Davutoğlu, "Birileri İslam adına tam bir barbarlık içinde hiçbir şekilde yüce dinimizin cevaz vermeyeceği, barış dini olarak ilham edilen bir dinin istismar edilmesi üzerinden terör faaliyetleri ya da bu terör faaliyetleri gerekçe gösterilerek İslamofobik faaliyetlerin yayılması karşısında hepimizin başını dik tutması lazım. Bugünler kimsenin başını önüne eğeceği günler değildir. Aksine her türlü aşırılığa karşı başımızı dik tutma günleridir" diye konuştu.
"Tarihimiz, coğrafyamız ve insani değerlere dayalı kültürel birikimimizi sürekliliğimizi temsil eder ve bundan feragat etmeyiz" diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Değişimi temsil eden boyuta baktığımızda çok daha karmaşık bir tabloyla karşı karşıyayız. Soğuk Savaş sonrasında üç deprem olduğunu paylaşmıştım. Soğuk Savaş sonrası jeopolitik deprem, 1990'lı yıllar, 2001'de 12 Eylül'ün getirdiği jeokültürel deprem ve 2011'den itibaren Akdeniz'de etrafından Ortadoğu'da şekillenen büyük siyasal deprem. Şimdi baktığımızda son olaylar gösteriyor ki son 1 yıl içinde yaşadıklarımız, bu üç deprem iç içe geçmiş durumda artık. Biri bitip diğeri başlamıyor, üçü içi içe geçerek birbirini etkiliyor. Ukrayna bize hala Soğuk Savaş'ın bitmediğini gösterdi. Yani 1991'deki jeopolitik depremin etkilerinin sürdüğünü gösterdi Ukrayna Savaşı. Suriye olayı ve arkasından gelişen DEAŞ terörü ve dün Fransa'da yaşadıklarımız 12 Eylül'ün ortaya çıkardığı psikolojik travmaların ve 12 Eylül'le birlikte ortaya çıkan güvenlik risklerinin hala aynı ölçüde devam ettiğini ortaya koydu. Devletlerin parçalandığını ve bu parçalanmadan çıkan ortaya yapıların sadece devletleri değil insanlığın bütününü tehlikeye atabilecek sonuçlar ortaya çıkarabileceğini...

Hala biz Fransa'da bu eylemi yapanların kimliklerini tam olarak bilmiyor olabiliriz ama şunu biliyoruz ki, hem bu saldırıyı yapanlar hem de kültürel gerilimleri tırmandıranlar aynı kaynaktan besleniyor. Nasıl Suriye'deki Esad rejiminin barbarlığı, şehirleri yok eden, insanları katleden, 300 bin insanın katliamın önünü, barbarlığı aşmışsa terörizm aynı şekilde ırkçı ve yabancı düşmanlığına dayalı bir başka aşırıcılığın önünü açıyor. Birbirlerini destekleyen, birbirlerinden beslenen çok büyük bela kaynaklarıyla aynı anda yüzleşmek durumundayız. Ne Esad rejiminin varlığı terörizme mesnet teşkil eder ne terörizmin varlığı Esad rejimine meşruiyet kazandırır. Fransa'daki terör her şekilde telin edilmesi gereken bir faaliyettir ve arkasında olan güçler kimse mutlaka Avrupa'da yeni bir kültür tartışmasının tohumlarını ekme hedefine yönelmişlerdir. Ama aynı günlerde İsveç'te -İsveç ki bu anlamda çok kültürlülüğün önemli merkezlerinden biri kabul edilir- camilere yönelik saldırılar ve diğer ülkelerdeki camilerdeki saldırılar da bir başka aşırıcılığa temel teşkil ediyor."

"MİT TIRLARINA OPERASYON VE DIŞİŞLERİ'NDEKİ İHANET ÜLKEMİZ ÜZERİNDE OYNANAN OYUNU GÖSTERDİ"
Büyükelçilerin köklü Türk tarihinin timsali olarak bütün dünyaya bir insanlık dersi vermesinin ve şifa olacak birçok çözümü üretmesinin önemine dikkat çeken Davutoğlu, "Türkiye'de çevresindeki bütün bu istikrarsızlıklara ve dağılan devlet yapılarına, Avrupa'daki birçok bölgede yaşanan kültürel gerilimlere bir anlamda cevap teşkil edecek şekilde siyasi meşruiyetini güçlendirmiş, ekonomik istikrarını yakalamış ve kültürel anlamda da çözüm süreci de dahil olmak üzere birçok meselesini kendi içinde çözme performansı göstermişken ve aralıksız seçimlerle siyasi meşruiyetini, sivil demokrasiyi kökleştirmişken 2014 yılı içinde yaşananlar gösterdik ki bize rehavet yok, olamaz da.

Geçen sene tam da IMF'ye borçlarımızı ödemişken, dünya çapında yatırımlara zemin olacak büyük hamleler içine girmişken başlayan Gezi olayları arkasından 17-25 Aralık olayları daha sonraki vahim bir şekilde devlet güvenliğini tehdit edecek şekilde 19 Ocak'ta MİT tırlarına yapılan operasyon ve bizi, hepimizi, bütün hariciye camiasını ilgilendirecek şekilde 27 Mart'ta Dışişleri'nde ortaya çıkan dinleme çirkinliği ihaneti aslında bir başka oyunun ülkemiz üzerinde oynanmakta olduğunu bize gösterdi. Ama birileri oyun oynuyorsa da milletimiz o derin basiretiyle bütün bu oyunlar karşısında yapılması gerekeni ortaya koyuyor. O da nedir? Meşruiyetin nihai kaynağı milli iradedir, milletin ta kendisidir. 30 Mart seçimlerinden arkasından 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinden sonuçları ne olursa olsun kazanan millet, Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası ve demokrasi oldu" ifadelerini kullandı.

Bütün bu badireleri atlatırken içerde de ciddi bir restorasyon hamlesini başlattıklarını anlatan Davutoğlu, 2015 genel seçimleriyle Türkiye'de demokrasinin daha da kökleşeceğini belirtti. Büyükelçilere çağrıda bulunan Davutoğlu, "Sakın ola ki birilerinin dışarıda yaymaya çalıştığı ve bunun için çabalar sarf propagandanın etkisi karşısında bulunduğunuz ülkelerde basiretiniz ve dirayetinizi kaybetmeyin" dedi.
Emekli büyükelçilerden Ertuğrul Apakan'ı tebrik eden Davutoğlu, "Tebessümler görüyorum, o kadar eskisi kalmadı ama Ertuğrul Bey ve birçok arkadaşımız burada hala Türk diplomasisinin ayaktaki çınarlarıdır, Ukrayna'daki olağanüstü performansı ve gururumuz olması dolayısıyla. Hariciye geleneğinin güzelliği de orada, süreklilik, değişim oluyor ama süreklilik ifade edilen şahsiyetler de hep anılıyor" diye konuştu.

"TÜRKİYE BİR BAŞARI HİKAYESİDİR"
Diplomasinde değişen en önemli unsurlardan birisinin algı unsuru olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "Bundan 40 yıl önce algı denilen şey kökleşmiş bir şeydi, değişmesi zordu. Yani Türkiye ile ilgili bir algı oturmuşsa bu bir müddet devam ederdi, 10 sene, 20 sene. Ama şimdi iletişim araçları ve özellikle medya, sosyal medya ve birçok araçlar öylesine algı değişimlerine yol açıyorlar ki biz sabit durarak, değişmeyerek sadece sürekliliğimize güvenerek bu algı operasyonları karşısında başarılı olamayız. Onun için hepinizi özellikle bu dönemde en önemli faktör olarak gördüğüm -müzakere değil, arabuluculuk değil bunların hepsi önemli- şu anda diplomaside psikoloji, psikolojileri yönetebilme. İşte bunun bilen birileri Türkiye'de bütün bu başarı hikayesine bir şekilde darbe vurmak için psikolojik algı operasyonları yapıyorlar.

Türkiye bir başarı hikayesidir. Sadece Türk halkının benimsediği ve bu sayede desteklediği bir başarı hikayesi değil son 12 yılda yapılan. Ekonomik krizler içerisinde kalkınmaya devam eden, etraftaki siyasi istikrarsızlıklara rağmen iç bütünlüğünü tahkim eden, otoriterleşme ve radikalleşmeye rağmen demokrasisini sürdüren bir ülke. Bu başarı hikayesi sadece 77 milyonun başarı hikayesi değil emin olun bu başarı hikayesinden Saray Bosna'daki bir Boşnak, Makedonya'daki bir Türk, Arnavutluk'taki bir Arnavut, Azeriler, Kazak, Somali'deki bir Somalili histeya buluyor, Türkiye'den gelen her başarı hikayesini sahipleniyor, hissedar oluyor, onunla mutlu oluyor. Çünkü biliyor ki eğer Türkiye kudretli ve şefkatli bir ülke olarak yükselen bir güç olursa buraya uzanabilir" açıklamasında bulundu.

"PARALELCİ ÇETE BAŞARI HİKAYESİNİN ÜSTÜNÜ ÖRTEMEYECEK"
Türkiye'nin dünya şartları ne kadar değişirse değişsin bu başarı hikayesini sürdürmek durumunda olduğuna dikkat çeken Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Bu paralelci çete, onların dışarıda yaptığı propagandalar ne olursa olsun bu başarı hikayesinin üstünü örtemeyecek. Kimler ne algı operasyonları yaparlarsa yapsınlar belki bu algı operasyonları bazı merkezlerde etkisini gösterebilir ama insanlık vicdanında gösteremeyecek. Afrika'nın, Asya'nın her yerinde, Balkanlarda, Kafkaslarda, Ortadoğu'da bugün al bayrağımızın temsil ettiği değerler artık sadece geçmişte sadece güçlü bir devlet olma değeri değil vicdan, merhamet, insani yardım ki dünyanın gayri safi milli hasılasına göre en fazla insani yardım yapan ülkeyiz, nominal olarak da üçüncü büyük ülkeyiz. 12 yıl önce kendisi yardım isteyen bir ülkenin bugüne gelmiş olması birçok başka millete de ilham kaynağı oluyor. Aynen İstiklal Harbimizin mazlum milletlere ilham kaynağı olması gibi.

Türkiye'nin bu yükselişi de dünyanın her yerinde gelişmekte olan ülkelere, tarihte bir yer bulmak isteyen milletlere ilham kaynağı oluyor. Son 1 içinde karşılaştığımız zorluklar, karşı karşıya kaldığımız saldırılar bu ilham kaynağını yok etmek için yapılan saldırılar. Sizden beklentimiz, talebimiz ve yürütmekte olduğunuz misyon bu ilham kaynağını, bu başarı hikayesini her halükarda bulunduğunuz merkezlerde temsil etmektir. Bu psikolojik algı operasyonlarına karşı hepimizin seferber olması lazım. Sonra bu zor günlerde tam da İslam, Hristiyan, Doğu-Batı çatışmalarının arttığı yerlerde sizler bütün bu çatışmaları azaltan, bu çatışmalar arasında çözüm yolları bulan ve herhangi bir saldırı söz konusu olduğunda sesi önce çıkan büyükelçiler olarak bu gerilimleri düşürme yönünde ve demin zikrettiğim 3 deprem alanının kesişim bölgelerinde Türkiye'nin sesini temsil etme yönünde özel misyonunuz var."

AHMET UMUR ÖZTÜRK - SİNAN USLU

İHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.