İslamla Hristiyanlık arasında çatışma algısı ısrarla pompalanıyor"
Rusya Havari Aziz Andrey Vakfı Mütevelli Kurulu Başkanı İvanoviç, "İslamla Hristiyanlık arasında çatışma algısı ısrarla pompalanıyor. Böyle bir çatışma yok. Politize edilmiş, provoke edilmiş bir süreç var karşımızda. Din şapkası altında basit provokasyonlar yapılıyor. Bu dinler arası bir paradigma değil, bu menfaatler arası bir çatışma. Dolayısıyla İslam kesinlikle böyle bir role girmemiştir" açıklaması yaptı
Rusya Havari Aziz Andrey Vakfı Mütevelli Kurulu Başkanı Yakunin Vladimir İvanoviç, ''İslamla Hristiyanlık arasında çatışma algısı ısrarla pompalanıyor. Böyle bir çatışma yok. Politize edilmiş, provoke edilmiş bir süreç var karşımızda. Din şapkası altında basit provokasyonlar yapılıyor. Bu dinler arası bir paradigma değil, bu menfaatler arası bir çatışma. Dolayısıyla İslam kesinlikle böyle bir role girmemiştir." dedi.
Rusya'nın Ankara Büyükelçiliğinin düzenlediği, "Rusya ve Türkiye Kültürel Diyalog" yuvarlak masa toplantılarının ilki Galatasaray Üniversitesi’nde yapıldı.
Açılışta konuşan İvanoviç, Avrupa ve Asya arasında Avrasya olarak tanınan bölgenin, iki gerçek ülkesinin Türkiye ve Rusya olduğunu söyledi.
İki ülkenin jeopolitik konumları nedeniyle bölgeyi dizayn etmesi gerektiğini vurgulayan İvanoviç, ''Karadeniz'de ve Akdeniz'de kolektif güvenliğin sağlanması kaçınılmaz bir sorundur. Bu bölgenin güvenliğinin sağlanması konusunda özellikle tarihi ve coğrafi konumu nedeniyle Türkiye ve Rusya'ya çok ciddi roller düşüyor.'' diye konuştu.
İvanoviç, Avrupa'nın hatta dünyanın güvenliğinin Akdeniz ve kismen Karadeniz üzerinden sağlandığını kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bugün Akdeniz'de yaşanan ihtilaflar ise bu güvenliğin ihmal edilmesi sonucudur. Bu bölge, Asya ile Avrupa arasında köprü vazifesi görmektedir. Karadeniz bölgesi ülkeleri olan Türkiye ve Rusya, burada güvenliği kontrol ederek bir anlamda dünya barışına katkıda bulunuyor. İki ülke de dünya halklarının geleceği ile ilgili sorumluluklar taşıyor.
Türkiye ile Rusya arasında bölgenin güvenliği dışında varılan iş birlikleri de oldukça önemli. Rusya ve Türkiye'nin bu iş birliklerini dünya sistemine uydurması da son derece önemli. 'Tek kuşak, tek yol' projesi bu anlamda çok ciddi bir önem arz ediyor. Buradaki nakliye yollarının bir bütün halinde bölgenin gelişimine çok büyük katkıda bulunduğu açık. Diğer önemli bir konu ise enerji güvenliği sorunu. Enerji güvensizliği bölgede büyük krizlere yol açabilir. Dolayısıyla Avrupa kolektif güvenliği ve enerji sorunu için anahtar konumunda olan Türkiye ve Rusya ile işbirliği yapmak zorundadır.''
HRİSTİYANLIK- İSLAM ÇATIŞMA ALGISI POMPALANIYOR
İvanoviç, aşırı radikal grupların, Karadeniz'in güvenliğini tehdit ettiğini, özellikler bu yolları kullanan teröristlerin durdurulması gerektiğini belirtti.
İvanoviç, şöyle devam etti:
''Bu yolları kullanan aşırı grupların durdurulması da önemli bir iş birliği maddesi olarak önümüzde duruyor. Rusya ve Türkiye, terörizm tehdidi ile karşı karşıya olan iki ülke. Şu çok net ki kolektif bir çalışma olmadan, bu beladan kurtulmak mümkün olmayacak. Maalesef terörizm ve teröristler, zaman zaman bazı devletlerin korumasında gelişebiliyor. Bir ABD başkanı söylemişti; 'Köpek, ama bizim köpeğimiz' biz ise 'iyi terörist kötü terörist olmaz' diyoruz.''
Siyasi ideologların ısrarla Ortodoks Hristiyanlığı ile İslam arasında bir çatışma algısı yaratmaya çalıştığını aktaran İvanoviç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''İslamla Hristiyanlık arasında çatışma algısı ısrarla pompalanıyor. Böyle bir çatışma yok. Politize edilmiş, provoke edilmiş bir süreç var karşımızda. Din şapkası altında basit provokasyonlar yapılıyor. Bu dinler arası bir paradigma değil, bu menfaatler arası bir çatışma. Dolayısıyla İslam kesinlikle böyle bir role girmemiştir. Ama onu böyle bir role itmeye, soyundurmaya çalışan bazı siyasi ideologlar var. Gelin Rusya ve Türkiye olarak böyle bir tuzağa düşmeyelim.''
"TÜRKİYE - RUSYA BÖLGEYİ YENİDEN DİZAYN EDECEK"
Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlber Ortaylı ise Türkiye ile Rusya arasında başlayan ilişkilerin bölgenin tarihini değiştirdiğini söyledi.
İki ülkenin tarihin belli dönemlerinde bölgenin tarihine müdahale ettiğini anlatan Prof. Dr. Ortaylı, ''Tarihte nasıl bölgenin kaderini değiştirdiysek bundan sonra bu bölgenin tarihini müşterek değiştireceğiz. Ruslar Akdeniz'de durmak istiyor. İngiltere orada varsa doğal olarak Rusya da orada olmak istiyor. Bizim de Akdeniz'de üslerimiz var. Biz de çıkmayız. O halde zıt gibi görünen politikalardan uzlaşmacı politikalar gidebiliriz.
Dünya değişti artık kimse kimseyle yüzde yüz ittifak halinde değil. Dolayısıyla bölgenin kaderini yeniden belirlemenin yollarını arayacağız. Rusya ve Türkiye ortaklığı ile olacak bu değişiklik. Çok trajik de olabilir çok akıllıca da olabilir. Bu kararı büyüklerimiz verecek ama onların bu kararı vermesi de bizim çok aktif olarak çalışmamıza bağlı.'' görüşünü dile getirdi.
Türkiye-Rusya ilişkilerinde konuşulacak, tartışılacak şeylerin çok net olduğunu ifade eden Ortaylı, şöyle konuştu:
''Tarih bize nasıl bir istikbal hazırlıyor. Eskiden Türkiye NATO'nun bir üyesiydi. Bugün ise durumumuzu tartışıyoruz. Belki de ne olacağını Rusya da Türkiye de bilmiyor. Ama şurası bir gerçek, Dışarı itildik. Biz de zaten kendimizi dışarı çektik. Artık batı Avrupa'nın içerisinde istesek de istemesek de eskisi gibi oturamıyoruz. Yolumuzu tayin etmek zorundayız.''
''Rusya ile ilişkileri tayin etmek eskisi kadar kolay değil.'' ifadelerini kullanan Ortaylı, sözlerini şöyle sürdürdü:
''İlişkiler çok hızlı gelişiyor. Bunları takip etmek oldukça zor. Bu kadar kısa bir sürede iktisadi, ticari, sınai ve siyasi gelişmeyi hemen hemen hiçbir ülke ile yaşamadık. Çünkü bu iki ülkenin gelişme kabukları birbirine yakın ve uyum halinde. Sanırım iki tarafın da buna karşı durması mümkün değil. Ruslarla Türkler birbirini çok beğeniyor. İleride çocukların sayısı yüz binlerle ifade edilecek. Bu kadar kaçınılmaz bir durumla karşı karşıya iken biz bunun kültürel formunu bulmak zorundayız. Bizim için diğer önemli şey ise Rusya'nın bilim, eğitim müesseseleriyle bir araya gelmek. Özellikle dil, tarih, kültür ve coğrafya konularında bir arada çalışmayı temin etmemiz, bu işi yürütüyoruz demektir. Bu arada genç Rus tarihçiler Osmanlıca ile ilgileniyor, bu konularda çalışmalar yapıyorlar. Bu çalışmaları karşılıklı devam ettirmek zorundayız. Rusya etütleri üniversitelerde ilerledi ama istediğimiz seviyede değil.''
"RUSYA İLE İLGİLENEN CİDDİ BİR TÜRK ENTELİJANSI VAR"
Prof. Dr. İlber Ortaylı, Türkiye’de, Rusya ile ilgilenen ciddi bir Türk intelijansı ortaya çıktığını, bunun da Türkiye Rusya ilişkileri açısından oldukça iyi bir gelişme olduğunu söyledi.
Rus ekonomisi, kültürü ve siyaseti üzerine çalışma yapan Türk intelijansının sayısının artması için bir Rus üniversitesi açılması önerisinde bulunan Ortaylı, konuşmasını şöyle tamamladı:
''Bu Rus üniversitesinin kurulması özellikle Rus tarihi ve Slav dilleri üzerine akademik çalışma yapmak isteyen öğrencilerimiz, akademisyenlerimiz için çok faydalı olacaktır. Yaklaşık 30 yıldan beri 'Rusofon' grubumuz var. Bunlar Rusya'nın en iyi kurumlarında okudular. Artık Rusça konuşan yazan entelektüel bir sınıfımız var. Rusça konuşan iş adamlarımız, işçilerimiz var. Rusya'da yaşayan gazetecilerimiz, bilginlerimiz akademisyenlerimiz, öğrencilerimiz var. Halkın her sınıfından insanın bildiği ve rahatça intibak ettiği bir kültür. Türkiye'de de yaşayan çok sayıda Rus var.''
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.