İslam’ın 'dördüncü kutsal şehri': Harar

İslam’ın 'dördüncü kutsal şehri': Harar
Etiyopya’nın tarihi şehri Harar, 100'e yakın camisi ve 100'den fazla türbesiyle İslam’ın dördüncü kutsal şehri olarak anılıyor

HARAR - TUFAN AKTAŞ

Etiyopya’nın beş kapılı tarihi şehri Harar, yüzyıllardır biriktirdiği kültürel mirasıyla kendini çevreleyen surların arkasında derin bir tarih saklıyor.

Eski şehir merkezinde varlığını sürdüren 100'e yakın camisi ve çevresindeki 100'den fazla evliya türbesiyle “İslam’ın dördüncü kutsal şehri” ya da “evliyalar şehri” olarak anılan Harar, hem bölge hem de İslam tarihi açısından büyük öneme sahip.

Başkent Addis Ababa’nın 500 kilometre doğusunda ve deniz seviyesinden bin 800 metre yükseklikteki şehir, mimari yapısı, kendine özgü giyim kuşam kültürü ve canlı ticari hayatıyla dikkati çekiyor.

Aynı adı taşıyan eyaletin de başkenti olan Harar'da halk, Sami dilleri ailesinden Harariyi konuşuyor. Zaman içinde bölgedeki Oromolar ve Somalilerle karışan ve birlikte yaşama kültürü geliştiren halkın ana geçim kaynağı, tarım, ticaret ve hayvancılık.

Kısa bir dönem Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı kalan şehirde bugün Osmanlı tebaası olan, Türk ve Arap soyundan gelen aileler de yaşamaya devam ediyor.

Fidel Castro'dan Emir Hacı Abdullah’a

İslam’ın beş şartını temsilen beş kapının yapıldığı surların etrafında günümüzde yeni bir şehir kurulmuş olsa da Harar’da zaman, Jugol adlı tarihi alandaki 400'e yakın dar sokakta akıyor.

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünün (UNESCO) Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Jugol'a girerken misafirleri “Duke” adındaki başka bir büyük kapı karşılıyor.

Bembeyaz boyanmış küçük sıralı dükkanların yer aldığı ana caddeye açılan bu kapı, aynı zamanda modern Etiyopya’nın ve değişimin tarihiyle ilgili mesajlar da taşıyor.

Ülkede 1974-1991 arasında hüküm süren komünist Derg rejimi sırasında Duke kapısında Mengistu Hailemariam, Fidel Castro ve Leonid İlyiç Brejnev’in portreleri yer alırken bugün aynı kapıda Harar’ın son emiri Emir Hacı Abdullah’ın portresi bulunuyor.

Türk esnafla karşılaşmak mümkün

Caddenin hemen bitiminde kendilerini Jugol'un meydanında bulan misafirlerin karşısına 19. yüzyılda büyük bir caminin yıkılması sonrası inşa edildiği ileri sürülen Medhane Alem Kilisesi çıkıyor.

Meydanın dört tarafındaki dükkanlarını ziyaret edenlerin ilk şahit oldukları ise rengarenk çarşafları ve feraceleriyle başlarında meyve ve sebze taşıyan Hararlı kadınlar.

Meydanın hemen başına kurulu olan kahvehanelerde domino oynayan Hararlı yaşlıların kahkahaları işitiliyor.

Şehrin kuzeyine doğru gidildiğinde Jami Camisi görülürken güneyden aşağı inildiğinde ise Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) tarafından restore edilen Osmanlı konsolosluk binası dikkati çekiyor.

İrili ufaklı küçük dükkanların yer aldığı tarihi sokaklarda çok sayıda kumaşçı ve terziyi görmek ve gezerken Osmanlı tebaasının soyundan gelen bir esnafla karşılaşmak mümkün.

Ulaşımın daha çok "bajaj" adı verilen üç tekerlekli motosikletlerle yapıldığı şehirde, taşımacılıkta da dar sokaklar nedeniyle eşekler kullanılıyor.

16. yüzyılda inşa edilen şehrin dört bir tarafını kuşatan 4 metre yüksekliğindeki surların Suktat Beri, Argo Beri, Asum Beri, Asmedin Beri ve Bedro Beri adlarındaki beş kapısı çarşılara ve daha çok sebze ve meyvenin satıldığı küçük pazarlara açılıyor.

Şehrin doğusundan aşağı inildiğinde ise küçük kasap dükkanlarının olduğu pazarda yırtıcı kuş besleyenlerle karşılaşılıyor. Aynı zamanda vahşi sırtlanlarla da iç içe yaşayan halk, burada ellerine aldıkları et parçalarıyla yırtıcı kuşları besliyor.

Bir dönem şehirde ticaretle uğraşan ünlü Fransız şairi Arthur Rimbaud​'un yaşadığı söylenen tarihi konak ise halihazırda restore ediliyor. ​

Habeş melikleriyle mücadele

10. yüzyılın sonlarına doğru Yemen’in Aden kıyılarından gelen tüccar ve emirler sayesinde İslamiyetle tanışan bölgede 13. yüzyılda kurulan ilk İslam devleti Evfat Emirliği.

Evfat Emirliği’nin yıkılmasından sonra kurulan ve Adel Emirliği adıyla da anılan Zeyla Emirliği, Hristiyan Habeş melikleriyle yüzyıllar boyunca mücadele etmişti. Zeyla Emirliği’nin başkentinin 1520’de Harar’a taşınması sonrasında Harar devlet olmuştu.

1875'te Mısır Hidivi İsmail Paşa’ya ait ordu, Osmanlı adına Habeşistan’a ilerlemiş ve Harar şehri, halk tarafından teslim edilmişti.

Harar’da 10 yıl kalan Mısırlılar, gelirinin giderini karşılamaması ve denize uzaklığı gibi sebeplerle 1885’te Emir Muhammed’in oğlu Abdullah Ali Abdüşşekur’u Harar emiri tayin edip ellerindeki silahları ve bazı görevlileri devrederek geri çekilmişti.

1887'de Habeşler tarafından işgal edilinceye kadar varlığını bağımsız olarak sürdüren Harar, bu tarihten sonra Etiyopya’ya bağlı bir bölge halini aldı.

1936-1941 yıllarını İtalyan, 1941-1948 yıllarını İngiliz işgali altında geçiren Harar, 1977’de Somali tarafından ilhak edildi.

Ancak Somali Devleti ve Harar’ın beraberliği uzun sürmedi ve ertesi yıl Sovyetler Birliği ile Küba’nın yardımlarıyla Etiyopya bölgeyi geri aldı.

Başkonsolos Ahmed Mazhar Bey

1911’de Osmanlı Devleti ile Habeşistan arasında siyasi ilişkiler kurulduktan sonra Harar’da Osmanlı maslahatgüzarlığı açıldı.

İlk maslahatgüzar Necib Hac Efendi’nin ilk işi Habeşistan’daki Osmanlı tebaasını tespit etmek oldu. Kendisinden sonra başşehbender (başkonsolos) olarak atanan Ahmed Mazhar Bey, çalışmalarıyla ülke tarihinde kendine unutulmaz bir sayfa açmayı başardı.

Tarihi kaynaklara göre, Osmanlı tebaasının haklarını korurken Habeşistan Müslümanlarıyla da ilgilenen Mazhar Bey, Etiyopya’nın genç veliahdı Lij Iyasu’yla kurduğu ilişki sayesinde onun Müslüman olmasına yardımcı oldu.

2. Menelik’in ölümü sonrası başa geçen torun Lij Iyasu, Mazhar Bey’in de telkinleriyle Somalili direnişçi İmam Abdullah Hasan’a sömürgeci güçlere karşı yardımcı oldu ve Harar bölgesinde yeni camiler inşa ettirdi.

Müslüman olduğunun duyulması ve Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı’ya yakınlaşması sonrası devrilen İmparator Lij Iyasu, yıllarca hapis yattıktan sonra 1935’te İtalya işgali sırasında öldü, bazı kaynaklara göre ise öldürüldü.

Harar’da bugün Türk Kızılayı adını taşıyan Hilal-i Ahmer’in yurt dışındaki ilk şubelerinden birini açan Mazhar Bey, Osmanlı Donanma Cemiyetine de yardım topladı.

O günkü şubenin başkanlığını Muşlu Hacı Yusuf Efendi yapıyordu. Üyeler arasında Şamlı İbrahim Haddad Efendi, Hintli Cuma Bayah Denci Efendi, Yemenli Seyyid Abdurrahman Efendi ve Konyalı Hacı Haydar Efendi gibi isimler bulunuyordu.

Sadece Habeşistan’ın değil, aynı zamanda Yemen, Aden ve Hadramut’un meseleleriyle de ilgilenen Harar maslahatgüzarlığı, önemli konuların Harar’dan takibinin zorluğu göz önünde tutularak 1913’de Addis Ababa’ya taşındı.

Ömer Avni Harar’dan bildiriyor

İslam dünyasının ve Müslümanların meseleleriyle yakından ilgilenen, üzüntü ve sevinçlerini paylaşan Harar halkı, 2. Balkan Savaşı’nda Edirne’nin geri alınması sonrası sevince boğuldu.

Dönemin Sabah gazetesine yazılar gönderen gazeteci Ömer Avni, Mehmet Akif Ersoy tarafından çıkarılan Sebilürreşad Dergisi’nin 1913'te çıkan 264. sayısında Osmanlı Ordusunun Edirne’yi geri alınması üzerine “Edirne’nin İstirdadı: Habeşistan Müslümanlarında Sürur ve Şadmani” başlıklı yazıyı kaleme aldı.

Edirne’nin geri alınması üzerine Hararlı Müslümanların sevince kapıldığını ve kutlamalar için çevre vilayetlerden Başkonsolos Ahmet Mazhar Bey'e gelerek tebriklerini ilettiğini belirten Ömer Avni, halkın aynı zamanda bir Osmanlı bayramı olan İd-i Milli gününü de kutladığını yazdı.

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.