İslami Ekonomik Sistem ve Kapitalist Sosyalizm
Bu noktada dikkatli olmamız hususunda en büyük direktif Hz. Muhammed (s.a.v)'den gelmektedir: "Her ümmetin bir fitnesi vardır; benim ümmetimin fitnesi de maldır"
SERHAT KILIÇ'IN YAZISI
İslami Ekonomik Sistem ve Kapitalist Sosyalizm
"İslam vermeyi, sosyalizm el koymayı emreder." Aliya İzzet Begoviç
Sosyalist sistemlerin islami ekonomik düzene oranla son derece kullanışsız olduğunu 20. yüzyıl içinde kolayca gözlemledik. Çıkış yeri Doğu olmasına rağmen Doğuda dahi barınamayan bu sistemin İslami ekonomik sistemle mukayesesi dahi söz konusu olamaz. Zira sosyalist nizam dünyanın bir kısmında yalnızca yüz yıldan bile daha kısa bir süre için kendine yer bulabilmiştir. Getirdiğiyse barış, huzur ve ekonomik refahtan ziyade yozlaştırma, kültürsüzleştirme, kimliksizleştirme ve nihayetinde dinsizleştirme olmuştur. Ruhu bedenden söküp atmaya yeltenen bu sistem bugün dünyanın çok cüzi bir kesiminde uygulama alanı bulabilmektedir.
Oysa kimi kesimler tarafından kusurlu olduğu iddia edilen İslami ekonomik sistem bin dört yüz yıldan bu yana kesintisiz olarak insanlar tarafından uygulanmaktadır. Ne insanı yalnızca madde halkasının içine hapseden Sosyalizim ne de insanı onu al bunu al şunu da al kısacası"mutluluğu satın al" kıstasıyla duygusal sömürüye mahkum eden Kapitalizm İslamin getirmiş olduğu binlerce yıldır eskimeyen saadet zincirinin önüne geçebilmiştir. İslami ekonomik sistemin temel prensiplerinden bir tanesi de insanı gerçekleştirmiş olduğu alım satım bazlı maddesel döngü üzerinden ödüllendirmesidir. Bu ödüllendirme yalnız alış verişten elde ettiği faydası minimize edilmiş madde kaynaklı değildir. Ticaretin ruhla harmanlaşmış halinin ilahi bir yansımasıdır.
Kapitalist sistem emek sömürüsüne dayalı olarak kar odaklı çalıştığından ne dini duygular onun karını maksimize etmesinin önünde engeldir ne insani ne de vicdani duygular. Kar amaçlı olarak ucuza mal ettiği suni ilaçla gayri sıhhi olarak ürettiği ürünleri insanlara organik diyerekten satmasının önünde hiç bir engel yoktur. Karl Marx "Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser" diyerekten ifade etmiştir bu durumu. Oysa İslami ekonomik sistemde kapitalizm söz konusu değildir. Tamamen toplumsal, ahlaksal etik değerlerden üzerinden güdümlenen ticaret söz konusudur. Burada ticaret ve kapitalizm kavramlarının ayırmak gerekir. Ticaret tarihin ilk dönemlerinden beri var olagelmiş tabii bir yaşamsal döngüyken kapitalizm tıpkı sosyalizm gibi insanların kendi ürünleri olan emek bazlı sömürü sistemidir. İslami ekenomik anlayış ahiret çıkarlarından dünya çıkarlarını mahsup eder. Bu da ticaret ehlinin bozuk, sağlıksız, kullanışsız mal satmalarının önüne geçen en büyük etkendir.
Kapitalizm 16. yüzyılın ardından güçlenmeye başayarak 18. yüzyılda gerçekleştirmiş olduğu burjuva devriminin ardından dünya devletlerine model olan modern köleleştirme sistemi olmuştur. Feodal yapı tasfiye edildiğinde yerine geçen kapitalist yapı kölelik sistemini perde önünden perde arkasına çekmiş insanoğlu sermaye odaklı yeni bir sömürü yolu keşfetmiştir. Tüm müslümanları eşit olarak atfeden ve köleliği bu vasıtayla marjinalleştiren bir dinin ürünü olan ekonomik sistemin bu noktadan hareketle kapitalist sistemle uzaktan yakından örtüşmesi söz konusu değildir. Zaten burjuva devriminin ardından meşrulaşan modern kölelik sistemi faiz düzeninin kurumsallaşmasının önünün açacak ve devletler faiz sistemiyle devletleri köleleştirirken bankalarda aynı sistem üzerinden insanları köleleştirmeyi hızlandıracaklardır.
Doğu'nun ekonomik sistemi Sosyalizm ve Batı'nın ekonomik sistemi Kapitaliz karşısında denge unsuru olarak en makul yol İslami ekonomik sistemdir. Bu noktada dikkatli olmamız hususunda en büyük direktif Hz. Muhammed (s.a.v)'den gelmektedir: "Her ümmetin bir fitnesi vardır; benim ümmetimin fitnesi de maldır"
(milligazete.com.tr)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.