İslam dünyasında kaçınılmaz son: Demokrasi ?

İslam dünyasında kaçınılmaz son: Demokrasi ?
Bu günlerde, Atlas Okyanusu?ndan başlayarak Basra Körfezi?ne kadar Arap İslam dünyası önemli halk hareketlerine sahne olmakta. Tunus ve Mısır?da diktatörlük...



Bu günlerde, Atlas Okyanusu?ndan başlayarak Basra Körfezi?ne kadar Arap İslam dünyası önemli halk hareketlerine sahne olmakta. Tunus ve Mısır?da diktatörlük rejimleri birbirinin peşi sıra yıkıldı. Libya?da, Kaddafi?nin değişim isteyen kitlelere karşı silah kullanması nedeniyle kanlı çatışmalar yaşandı ve bu BM kararıyla bir dış müdahaleye yol açtı. Bahreyn?deki kaynama, Suudi Arabistan?ın müdahalesiyle şimdilik yatışmış görünüyor. Yemen ve Suriye?de ise kitlelerin direnişi devam ediyor ve mevcut rejimlerin silah zoruyla kitle hareketini bastırma çabalarına rağmen değişimin önünü almak mümkün görünmüyor.

Görünen o ki, bir dönem Doğu Avrupa ülkelerinde değişime yol açan domino etkisi, şimdi İslam ülkelerinde yaşanıyor. Bu ülkelerde iktidar düne kadar, bir bölümüyle emir, şeyh gibi monarkların elinde, bir bölümüyle ise onları bir askeri darbeyle devirmiş ve yeni rejimin adını Cumhuriyet koymuş, gerçekte ise monarklardan farkları olmayan, iktidarı babadan oğula aktaran dikatörlerin elinde idi. Şimdi bu iktidarlar, ansızın kopan bir fırtınaya tutulmuş gibi peş peşe yıkılıp gitmekteler. Bunu sağlayan ise askeri darbeler, ya da uzun yıllar süren, örgütlü devrimci direnişler değil, spontane halk hareketleri. Peki şimdi bölgeyi sarsan bu halk hareketleri beklenmez türden mi idi? Başka bir deyişle, bu bir sürpriz mi?

İktidara kazık çakma, ya da hanedan benzeri, babadan oğula yönetim devri kapanacak. Siyasal ve sosyal hakların sınırları genişleyecek. Bugünden yarına değil ama uzak da değil. İslam ülkeleri demokrasi tecrübesinde hızlı yol alacaklar.

İslam dünyası değişiyor

Aslında bu bir sürpriz değil ve olan biten de şaşırtıcı değil. Arap ya da İslam ülkeleri sosyal değişimin dışında değiller. Kendi payımıza biz, böyle bir değişim ihtimaline yıllar önce işaret etmiştik. Örneğin Kürdistan Sosyalist Partisi?nin 2002 yılı  Aralık ayında toplanan 4. Yurtdışı Konferansı?nın sonuç bildirisinde, Türkiye?nin AB üyeliği konusu değerlendirilirken ?İslam?la demokrasi bağdaşabilir? başlığı altında şöylesine ilginç bir değerlendirme yapılmıştı:  ?PSK 4. Yurtdışı Konferansı, Türkiye-AB ilişkilerini değerlendirdi. Konferansımız, Kopenhag Siyasi Kriterleri?ni tam olarak yerine getirme, demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümü yönünde ciddi adımlar atma koşuluyla Türkiye?nin AB?ye katılmasından yanadır. Biz, Avrupa?da kimi çevrelerin AB?yi bir Hıristiyan kulübü olarak görme ve bu nedenle Türkiye?nin AB?de yer alamıyacağına ilişkin görüşlerine katılmıyoruz. Bizce önemli olan din farkı ya da coğrafi konum değil, Avrupa?nın demokratik değerleri, çoğulcu siyasal yaşamı ve çeşitli halkların bir arada yaşamasına olanak veren hoşgörüdür. İslam?la demokrasinin bağdaşabileceği kanısındayız. Hıristiyan dünyasının da uzunca bir dönem demokrasiden, düşünce ve bilim özgürlüğünden yoksun yaşadığını, engizisyonu ve kadının cadılıkla suçlanıp yakıldığı karanlık dönemleri unutmamalıyız. Hıristiyan dünyası köklü bir reform ve rönesansla değişime uğradı, etnik renklere bürünen nice kanlı boğazlaşmayı aşarak bugünlere geldi. İslam dünyası da değişebilir, yenilenebilir ve demokrasi bu ülkelerde de bir hayat tarzına dönüşebilir. İslam ülkelerinin de önümüzdeki on yıllarda böylesi köklü dönüşümler yaşamaları, diktatörlüklerden ve insan düşüncesini zincire vuran dogmalardan kurtularak çağdaş uygarlık kervanına katılmaları şaşırtıcı olmayacaktır. Bizce İslam dünyası böyle bir değişimin eşiğindedir. Türkiye bu alanda bir ilk olabilir. Ancak bu, dinsel alanda, demokrasiyle uzlaşmaya yol açacak bir reformun ve yenilenmenin yanı sıra, demokrasiyle bağdaşmayan, yıllardır her türlü demokratik adımın önüne bir engel olarak dikilen Kemalist dogmaların ve onun çoğulculuğu reddeden, toplumu tek kalıba dökmeye çalışan uzlaşmaz, zora dayalı anlayış ve uygulamalarının da terkini gerektirir. Biz, Türkiye?nin bu değişimi yaşayarak, demokratikleşerek, aynı zamanda -demokratikleşmenin ve iç barışın da bir koşulu olarak- Kürt sorununun çözümü yönünde ciddi adımlar atarak AB?de yer almasından yanayız.?

Parti konferansımızın 8 yıl önce yaptığı, ?İslam dünyasının bir değişimin eşiğinde?  olduğuna ilişkin tahmin bugün gerçekleşmekte. Ansızın kopan ve domino etkisiyle tüm bu ülkeleri sarsan fırtına, bir bakıma toplumun değişim yönünde olgunlaştığını gösteriyor. Ağaçlarda meyveler olgunlaştığı zaman nasıl küçük bir sarsıntı onların toplu halde yere dökülmesine yol açarsa, Tunus?taki bir kıvılcım da bu ülkeyi ve Arap dünyasını boydan boya öylesine harekete geçirdi. Birçok etken Arap İslam dünyasında böylesine bir değişim için koşulları olgunlaştırdı. Bunlardan biri globlizmin etkileriydi. Bilginin hızla bir ülkeden diğerine aktığı çağda insanların bilinci diğer ülkelerde olan bitenden, ordaki yaşam tarzından etkilenmekte. Düne kadar dünyaya kapalı olan toplumların bir bakıma gözleri açılıyor. Kendi ülkelerindeki yönetimlerin yolsuzlukları konusunda bilinçleniyor, bu pervasızca sömürü ve hak edilmemiş servetler ile kendi yoksullukları arasında bağlantı kuruyor, tepki gösteriyorlar. İnsan hak ve özgürlüklerini, demokrasiyi kendileri, kendi ülkeleri için de istiyorlar. Kitle olarak güçlerinin farkına varıyor, korku çemberini aşıyorlar.

Babadan oğula demokrasi

Söz konusu çalkantı devam ediyor. Görünen o ki, bu çalkantı daha birçok ülkede varolan yönetimlerin yıkımına yol açacak. Şu anda henüz güçlü biçimde etkilenmemiş olan Suudi Arabistan ve benzeri yönetimlere, hatta İran gibilerine de sıra gelecek. Nereye varacağı, bu ülkelerde süreç içinde ne gibi değişikliklere yol açacağı ise şimdiden kestirilemez. Bu ülkeler en azından çok partili siyasal yaşamla, genel seçimlerle tanışacaklar. Yönetim belli bir ölçüde şeffaflaşacak. Ülkeyi yönetenler kitleleri kul yerine koyan keyfi ve baskıya dayanan bir yönetimin, pervasızca çalıp çırpmanın kolay olmadığını anlayacaklar, diğer bir deyişle kitleleri hesaba katacaklar. İktidara kazık çakma, ya da hanedan benzeri, babadan oğula yönetim devri dönemi kapanacak. Siyasal ve sosyal hakların sınırları genişleyecek. Batı  Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, çağdaş standartlarda bir demokrasiye ulaşmak elbet bir günde, bir yılda olacak şey değil. Ama düşe kalka ilerleyecekler ve belki de bu ilerleme, günümüz koşullarında, Türkiye?nin şu kaplumbağa misali yürüyüşünden daha hızlı olacak. Söz konusu konferansımızın sonuç bildirisinde, Türkiye?nin AB üyeliğine hazır hale gelmesi için gerekli bulduğumuz değişikliklere gelince (İslamın demokrasi ile bağdaşmasını sağlayacak reformlar, değişimin önünde ciddi bir engel olan Kemalist dogmaların terki ve Kürt sorununa adil bir çözüm), bu konularda şimdi durum nedir?

AK Parti yönetimindeki son sekiz yıl içinde bu bakımdan olup bitenler de ilginçtir. İslami gelenekten gelen AK Parti, ?endişeli modernler?in endişe ve korkularının aksine şeriatı getirmedi ve ?demokrasinin? defterini dürmedi. Zaten ortada bir demokrasi de yoktu. Ama gönlümüze göre bir demokratikleşme programı olmasa ve el yordamıyla yol alsa da, ?mutedil İslam?ın bir versiyonu olarak AK Parti, çoğulcu demokratik yapıya bir ölçüde uyum sağladı sayılır. Askeri vesayete karşı çıkarak, onu gerileterek, derin devletin ve onun Ergenekon yapılanmasının üstüne giderek, olumlu işler yaptı. (Ergenekoncu ve ulusalcı kesimlerin, AK Parti?nin kendi derin devletini oluşturduğu, korku imparatorluğu kurduğu tarzındaki çığırtkanlığını ise ciddiye almıyorum. Bu, imtiyazlarını kaybedenlerin, değişim karşıtlarının şamatasıdır.) Bu süreçte mevzi kaybeden Kemalist kesim oldu. Kemalist dogmaların toplumsal gelişme önünde bir ayakbağı olduğu günden güne toplum tarafından daha iyi anlaşılıyor ve bu iyi bir gelişim. Toplum, uzun olmayan bir erimde bunu aşacak gibi görünüyor. Kürt sorununda ise kimi olumlu adım ve çıkışlara rağmen, ne yazık ki, henüz önemli bir ilerleme sağlanmış değil. Bazılarının, ?Kürtlerin taleplerinin yüzde 90?ı karşılandı? türünden yorumlarının gerçekle bir ilgisi yoktur. Türkiye?nin önünde, Kürt sorununun çözümü ve demokrasi yönünde yapılacak çok iş var.

ferhadcan@hotmail.com

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.