İslâm âlimi el-Karadavi’ye terörist diyenler gerçek teröristlerdir

İslâm âlimi el-Karadavi’ye terörist diyenler gerçek teröristlerdir
Suudi Arabistan ve Mısır başta olmak üzere 4 Arap ülkesinin yayınladığı bildiride Dünya Müslüman Âlimler Birliği Başkanı Yusuf El-Karadavi de terörist ilan edildi.

Bahreyn'den 6, Katar'dan 5 ve Libya'dan bir hayır kuruluşunun yanı sıra Dünya Müslüman Âlimler Birliği Başkanı Mısırlı Yusuf El-Karadavi, Katar'da 2001-2013 yıllarında İçişleri Bakanlığı yapan Abdullah bin Halid Al Sani gibi isimlerin olduğu 59 kişi "Terör Listesi"ne alındı. Listeye eklenen 59 kişiden 26'sının Mısır, 18'inin Katar, 5'inin Libya, 3'ünün Kuveyt vatandaşı olduğu, Ürdün ve Bahreyn'den ikişer, Suudi Arabistan, Yemen ve BAE'den ise birer kişinin bulunduğu duyuruldu. 9 ülkeden 59 kişi ile 12 hayır kuruluşunu destekleyen Katar yönetimi, sözde bu “Terör Listesi”ni kabul etmeyeceğini ilan etti.

Değerli okuyucularım;

Dünya siyaseti, ABD’nin yeni yönetimi tarafından yeniden şekillenirken, Siyonizm’i koruma maksadıyla kendi tabirleriyle stratejik tehdit olarak yine “Radika İslâm”ı ve(ya) “Siyasal İslâm”ı belirledi. Siyonist emperyalizm, İslâm’ın evrensel dünya görüşünden rahatsızlık duymakla beraber İslâm hâkimiyetinin kısmen de olsa demokratik yollarla neşvünema bulmasını dahî asla müsaade edemez. Sisi gibi bir generalin Mısır’da ilk kez demokratik bir seçimle Cumhurbaşkanı olan İslâmî görüşleriyle bilinen Muhammed Mursi’yi bir darbe ile alaşağı etmesi karşısında Batı’nın sesiz kalması, hatta bu darbeye destek vermesi, başka türlü açıklanamaz. Bütün despotik Arap ülkelerinin liderleri, halkın hür iradesiyle özgürlükçü bir İslâmî sistemin gelmesinden korktukları ve koltuklarını kaybedeceklerini bildikleri için, Müslüman muhalifleri emperyalizmin ağzıyla tanıtmaları ve onları “terörist” ilan etmeleri de bundan dolayıdır.

Fikirleriyle, kalemleriyle zulme karşı dik duranların başında her zaman gerçek İslâm âlimleri gelir. Ve İslâm âlimlerinin samimî görüşleri, toplumda her zaman itibar görür. Eserleriyle bütün İslâm dünyasında önemli bir yeri olan Yusuf el-Karadavi gibi bir İslâm âlimini, siyasî istikbal adına “”terörist” ilan edip onu itibarsızlaştırmaya yönelik sinsice bir hamlede bulunmak, bu Arap ülkelerinin diktatöryel rejimlerini açıkça gösterir. 91 yaşına ulaşmış olan Yusuf el-Karadavi’yi bir tehdit olarak gören o 4 Arap ülkesinin müşterek açıklamasında, terör ve aşırılık ile mücadele, terörün finans kaynaklarının kurutulması, aşırı ideolojiler ile mücadele edilerek, toplumun bunlardan arındırılması için, yürütülen çalışmalarda Katar yönetiminin üzerine düşen mükellefiyetleri yerine getirmediği iddia edilmekte. Halbuki bu ve buna benzer sözleri, Trump’ın ve diğer Batılı liderlerinin ağzından kaç kez duymuştuk.

Yusuf el-Karadavi, Mısır'da “İhvan'-ı Müslimin”e yani"Müslüman Kardeşler"e yakın durdu ve darbe yapan Sisi’yi kınadı diye Arap yarımadasının bütün dikta rejimlerinin korkulu rüyası hâline geldi. Onun için Suudi ve Mısır hükümetlerinin başını çektiği despotik Arap devletleri, hakkı söylemekten çekinmeyen böyle bir âlimi, teröre destek verdiği yalanıyla derdest etme çabasındadır. Doğrusu Arap ülkelerinin despotik iktidarları açısından bir İslâm âliminin siyasî risk oluşturacak raddeye kadar gelmiş olması, şu iki gerçeği gösterir:

1.) Peygamberimizin (sav) varisleri olan âlimlerimizin HAK namına sarf ettikleri sözlerinin tağutî (zorba) sistemlerini sarsacak kadar etkili olması.

2.) Emperyalizmle ittifak kurarak, haksızlıklar karşısında sesini yükselten İslâm âlimlerini yok etmeye yönelik girişimlerde bulunan bazı despotik Arap ülkelerinin bizzat kendilerinin devlet terörizmi uyguladığı.

Baskılar neticesinde Katar’a sığınmak mecburiyetinde kalmış olan Mısırlı âlim Yusuf el-Karadavi’nin mezheplerle ilgili farklı görüşlerini tartışma zamanı değildir şimdi. Yusuf el-Karadavi, Türkiye’nin menfaatleri doğrultusundaher zaman Türkiye’nin yanında yer almıştır. 15 Temmuz darbe teşebbüsünü başarı ile engelleyen Türk halkının arkasında durarak, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a şura ve demokrasinin yanında olduğun için, ona açıkça destek vermiştir.

Despotik rejimlerden korkup dünya menfaatine düşkün birisi olsaydı, ulvî davasından bazı tavizler verseydi bugün Yusuf el-Karadavi, Mısır’ın Şeyhülislâmı gibi en yüce makamlarda ağırlanacak olurdu. Ama o, İmam-ı Azam’ın ilkeli yolunu benimsedi, dalkavuklukta bulunmadı ve İslâm’ın manevî/fikrî cihat yolunu tercih etti. Çağımızda zalimlerin esiri/savunucusu olmaktan kaçınan böyle şerefli ve cesur İslâm âlimleri olduğu müddetçe, İslâm’ın nurunu kimse söndüremeyecektir.

Ali Fuat AKÇAPINAR
 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum