İrfan Küçükköy: Ağzı Dualı Hocalar Ipıl Ipıl Uçan Kelebekler Gibi Başka Diyarlara Gittiler
Ağzı Dualı Hocalar Ipıl Ipıl Uçan Kelebekler Gibi Başka Diyarlara Gittiler
Eskiden hoca deyince ağzı dualı kişiler hatırlanırdı. Benim çocukluğumda ağzı dualı hocalar vardı. Şimdi onlara rastlayamıyoruz. Şimdiki hocalar genel, özellikle gösterişli, resmi görev gibi toplu dualar yaparlar ama özel dua yapmasını bilmezler veya beceremezler. Ağzı dualı hocalar, rengârenk kelebekler gibi, sessiz sedasız uçup gittiler.
İmam Hatip okuluna kaydolmak için babamla köyden Konya’ya geldik. Halamların evinde misafir kalıyoruz. Yatsıdan sonra, halamın kocası Faruk eniştenin dedesi Kaplan hoca babama hoş geldin demeye geldi. Babama hoş geldin dedikten, babamın evlerine gönderdiği kavunlar, yağ- yoğurt i için Allah razı olsun dedikten sonra bereketlenmesi için dua etti. Babam hoca dedenin elini öp dedi. Elini öptüm. Hoş geldin yavrum dedikten sonra elini başıma koydu. Beş on dakika bana dua etti. Başarılı olmam için Allah’a dua etti. Zihin açıklığı diledi. Yüzü nurlu, ağzı dualı bir hoca. Nerede, ne zaman görsem hep dua ederdi.
İmam Hatip Okulu birden ikiye geçtim. Yaz tatilini değerlendirmem için babam beni bir Kur’an kursuna götürdü. Hocamız Sultan Selim Camisinin imamı Küçük Hasan’dı. Babamı sınıfın kapısında görünce, kapıya çıktı. Babam çocuğu getirdim dedi. Daha önce görüşmüşler. Babamın işaretiyle hocanın elini öptüm. Hoca bana ve babama dua etmeye başladı. Ben hoca efendiye hemen ısındım. Daha sonra gördüm ki ağzı dualı şeker gibi bir hoca. Nazik, kibar, sevimli. Güler yüzlü.
Bir gün başım ağrıyordu. Ablam beni uzak komşumuz olan bir hocaya okumaya götürdü. Hoca elini açtı, okumaya başladı. O okudukça başımın ağrısı hafifledi. Hâlâ şaşırıyorum. Okuma bittikten sonra da ha bire dua etti. Tüm konuşması dua gibiydi.
Aziziye camisine yakın yolda gidiyordum. Hacıveyis Zade Hoca geliyor diye çocuklar sıra oldular. Koşarak ben de sıraya girdim. Hoca yanımıza yaklaştı. Her birimizin gözüne bakarak Selamün Aleyküm,, Selamün Aleyküm diye diye selam verdi. Her birimiz ayrı ayrı Aleyküm Selam dedik. Tek tek adımızı sordu. Nerede öğrencisiniz dedi. Her birimize ayrı ayrı dua etti. Ben İmam Hatipteyim deyince benimle biraz daha ilgilendi. Dua ede ede yanımızdan ayrıldı. İki sene sonra fıkıh dersimize geldi. Dersleri hem ders, hem de dua idi. Sınıfa Selamün Aleyküm der, önce toplu bir salavat getirttirir ve sonra dua yapardı. Dersinin yarısı dua idi. Mahalle camisinin imamı bile ha bire dua yapardı.
Vaizler bilirim, konuşmaları dualar ile bezeli idi.
Daha sonra ne oldu bilmem ama hocalar dua edemez oldu. Siyasi söylemler duanın yerini aldı. Beş vakit namazını geçirmeyen orta yaşta biri, Camide hocanın, siyaset imalı konuşmasını dinlememek için, camiye ezan bittikten sonra giriyorum, dedi. Şükür hutbelerde, siyası çağrım az yapılıyor diye de ekledi. İmamlar, Siyasilerin konularını camilerde işler oldular. Veya siyasiler dini konuları dillerinden düşürmez olunca ne siyaset, ne değil iyice karıştı. Dualar imamların ağızlarına yakışmaz oldu. Namazlar gibi dualarda camilerde kaldı. Camilerde imamlar, adeta namaz memuru gibi oldular. Namaz sonunda tesbihat, dua, nadiren aşır, toplu namaz duası yapmak, namaz sonunda cemaate yakın olmadan camiden ayrılmak.
Ağzı dualı hocalar dönemi bir daha başlar mı, bilemiyorum ama onların hasretini çekiyoruz.
yazının devamı..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.