İmansız Olan Paslı Yürek, Sinede Yüktür!
1. Akif diyor ki: “ İmandır o cevher ki ilahi ne büyüktür…İmansız olan paslı yürek, sinede yüktür!
Papa xıı. Pius’un “ Katolik bir Müslüman!?..” dediği, Oryantalist Louis Massignon, Vatikan’da misyonerlere şöyle söyler: “ Müslümanların her şeyini tahrif ve mahvettik. Dinleri, inançları, ahlakları, dine bakışları ve insani duyguları mahvoldu. Manevi değerlerini batı medeniyeti potasında eriterek kendimize benzettik. İslamiyet’ten uzaklaştırdık…” Artık çoğu, tam olarak, hiçbir şeye inanmıyorlar. 14 Asırlık dinlerini, itikatlarını, ibadetlerini tartışır hale getirdik…” (İlk Adım Dergisi, 2004 Mayıs)
İÇİMİZDEKİ YERLİ ORYANTALİSTLER, HOCALARINI SOLLADI!..
Deizm, doğa ve akla dayanan, vahiyi inkar eden, insan aklı Allah’ı bulmada yeter; deizm’de ihtiyaç duyulan tek şey sağ duyumuz ve düşünme becerimizdir. Peygamberleri, kitapları inkar edip başka aracılara gerek yok diyen İngiliz uydurması, dinsizlerin dini Deizm.
Deizm’i, Y. N. Öztürk şöyle savunuyor: “ Dinci tasalluttan kurtulmanın felsefi çaresi Deizm’dir. Kur’an diyor ki; zulme kötülüğe alet edilmiş bir dinin mensubu olmaktansa dinsiz kalmak evladır!?…Bitti… Böyle giderse, dinsizlik insanlığın kurtuluşu olacak… Deizm insanlığın kurtuluşu olacak…Deizm, Allah’ı kabul eder başka şeyi kabul etmez…Böyle din, min olmaz!.. Birilerinin anlattığı namazı kılmasın, dediği orucu tutmasın, dediği hacca gitmesin…” (30 Ekim 2012, Show Tv) diyerek, Allah’tan başka, Allah’ın gönderdiği tüm kutsal değerleri yok saydığı gibi, Kur’an, sanki ‘dinsizliği tavsiye ediyor’ diyerek Kur’an’a iftira atıyor.. Papazlara kızmış, Allah adına din ortaya koyuyor. İngiliz, Fransız, ABD’li, Hollanda’lı oryantalistlere ve yerli malı oryantalistlere tek cevap:” Doğrusu Allah indinde din, İslam’dır (Müslümanlıktır).(Al-i İmran:19)
Tarihselci İlhami Güler, Kehf Suresinin 74. Ayetini beğenmiyor. Değiştirilmesini istiyor. Bilindiği gibi Kehf Suresinde Hz. Musa ile Hz. Hızır’ın dostluğu, arkadaşlığı anlatılmaktadır. İlhami Güler, Hz. Hızır’ın çocuğu öldürmesi konusundaki gerekçeyi kabul edemiyor ve ayetin değiştirilmesini istiyor. Ve diyor ki: “ Bu gerekçenin 7. Yüz yılda Araplara anlatıldığı dönemde de geçerli olamayacağı kanaatindeyim. Yani, o günkü koşullarda bile bu gerekçe tarihseldir.” Bunlar, Prof oldukları için Allah’a ( haşa) “ Sen bilirsin ama bak bizde biliriz” diyorlar!..Batılı oryantalistlerin öğrencisi Fazlurrahman da böyle iddialarda bulunuyordu.
Abdülaziz Bayındır, bir tv programında, “ Cenab-ı Allah 5 gün sonra M. Bardakçı’nın başına ne geleceğini bilir mi, bilmez mi? Sorusuna “ Bilemez…İmtihan konusu ise bilemez”…” Bakın, Bedir’de Allah’ın dediği olmadı!..Müslümanlar kafirlerin kökünü kazıyıp Mekke’ye gidemediler!..” diyor. ( HAŞA) (Haber Türk Tv, 21.07.2013)
Kur’an’a ve Peygamber efendimize yazılı olarak ilk iftirayı atan, Emevi Sarayında yıllarca hesap işlerini yürüten ve daha sonra manastıra kapanıp “ Doğunun Kilise babası” diye ün kazanan Yahya(Yuhanna) ed Dımeşki’dir. Yuhanna’nın fitne, iftira ve kin kokan yazılı eseri, tüm Ortaçağ boyunca kullanılmış ve zamanımıza kadar gelerek, batılı müsteşriklere malzeme olmuştur.
Oryantalizmin kökleri, Peygamber efendimizin doğumu ile ortaya çıkmış, xvııı. Yüz yıl sonlarında 1779’da İngiltere’de, 1799’da da Fransa’da kullanılmaya başlamıştır. Kur’an’a tarihsel, Hz. Muhammed geriye Sünnet bırakmadı diyen; namaz, oruç, hac gibi İslam Dininin temellerine ve iman esaslarına yalanlarla iftira atan, İslam inancının temellerini tartışmaya açan kimi papaz, kimi rahip olan, Oryantalistlerin pek çoğu Mısır El-Ezher Üniversitesi’nde doktora yapmış, tez hazırlamıştır.
2
Yazmış oldukları bütün kitaplar, verdikleri tüm konferans ve konuşmaları Kur’an, Hz. Peygamberimizin kişiliği, sünnetleri ve Müslümanları ayakta tutan temel değerlerin yıkılması, yok edilmesi üzerinedir.
“ Kur’an’ın, Hz. Resulullah’ın (s.a.s) yaşadığı miladi yedinci asra yönelik ilahi bir müdahale olduğunu ve mevcut hükümleri ile bugünün insanına hitap etmediğini iddia eden tarihselciler içerisinde Fazlurrahman, önemli bir yer tutar. Fazlurrahman’a göre, evrensel olan ayetler oldukça sınırlıdır. Onlarla iktifa etmek hayatın önünü tıkar.”..” Hz. Peygamber (s.a.v) kabilelerle sınırlı dar bir alanda görev yapmıştır; bundan dolayı geniş toprakların ve bütün halkların söz konusu edildiği bir yerde aynı uygulamayı gerçekleştirmek imkansızdır.” (İhsan Şenocak, Fazlurrahman Geçeği)
“ Müsteşriklerin Şeyhi” ünvanlı Ignaz Goldzher, Kur’an’ın Hz. Peygamberin Yahudilik ve Hıristiyanlıktan rastgele derlediği bazı dokümanların yanı sıra olup biten olaylara karşı tavrını gösteren tarihi bir malzeme olduğunu.” iddia etmiştir. (Ubeydullah Toprak, 14 Aralık 2013)
DOĞRUYA, GERÇEĞE ULAŞMADA ÖLÇÜ NEDİR?
Ağırlık ölçüsü kilogram, uzunluk ölçüsü metre, zaman ölçüsü birimi saattir. Peki, insanoğlu bilgi ve teknoloji çağı olan zamanımızda, sahip olduğu bilgilerin doğru mu, yanlış mı; faydalı mı, zararlı mı olduğunu hangi ölçüye vurarak anlayabilecektir?
Türk toplumu özellikle gençlerimiz yabancı sakat, yalan ve yanlış felsefi akımların etkisine açık hale getirilmiş, bu sapık akımlar yayılma ve yaygınlaşma ortamı bulmuştur. Bu tehlikeler var olmakla birlikte, asıl tehlike İslam’ın Peygamberi, bütün insanlığın son peygamberi, Peygamber efendimiz Hz. Muhammed siz bir İslam dini anlayışının tartışılır hale getirilmesidir.
“Kur’an bize yeter, O’nun dışında sünnet, icma ve kıyas yok” demek Allah’ın Resulünü, insan aklını duyu vasıtaları ile elde edilen bilimsel bilgiyi, ilmi inkar etmektir. Bunun da anlamı açık ve net!..Küfür.. şirk!...
DOĞRU BİLGİNİN YOLU: DUYULAR, AKIL VE DOĞRU HABER
Beş Duyu: İnsanın ilk bilgi toplama vasıtası beş duyudur. Dünya ve dünyanın hareketlerini, hayatı beş duyu vasıtaları ile anlayabilir ve bilebiliriz. İslam, deneyi, tecrübeyi ve gözlemleri ilmi metod olarak kabul etmiştir. Bütün ilim alanlarında ve özellikle Fen Bilimlerinde işitme, görme, koklama, tatma ve dokunma vasıtasıyla kavranan gerçek, ilimlerin konusudur. Ancak, duyu organlarımızın dış dünyayı algılaması hayatımızı normal yaşamamızı temin edecek şekilde ayarlanmıştır. Her şeyi göremediğimiz gibi, her şeyi de işitemeyiz.
Allah, insanlara ve Müslümanlara gezmeyi, dolaşmayı daha önce yaşamış milletlerin medeniyet kalıntılardan ders almayı; kötülükleri, zulümleri ve ahlaksızlıkları nedeniyle helak olmalarından ibret almayı öğütlüyor.
“ Nitekim, bir çok memleket vardı ki, o memleket (halkı) zulmetmekte iken, biz onları helak ettik. Şimdi o ülkelerde duvarlar, (çökmüş) tavanların üzerine yıkılmıştır. Nice kullanılmaz hale gelmiş kuyular ve (ıssız kalmış) ulu saraylar vardır.” ( Hac: 45 )
“ ( Sana karşı çıkanlar ) hiç yeryüzünde dolaşmadılar mı? Zira dolaşsalardı elbette düşünecek kalpleri ve işitecek kulakları olurdu. Ama gerçek şu ki, gözler kör olmaz; lakin göğüsler içindeki kalpler kör olur.” ( Hac: 46)
3
Akıl: İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özellik, akıldır. İnsanoğlu, aklı ve kendi iradesi ile doğru, gerçek ve hak olanı tercih ettiği gibi, yine kendi aklı ve iradesi ile yanlış, yalan ve batıl olanı tercih edebilir.
Ehl-i Sünnet Alimlerine Göre Akıl: “ Düşünmek veya duyu vasıtalarıyla idrak etmek suretiyle bilinmesi mümkün olan şeyleri bilme ve anlama kudreti “ olarak tarif edilir.
“ Gerçek, biz ona(doğru) yolu gösterdik. İster şükredici (olsun o ), ister nankör. ( kafir) ( İnsan: 3 )
“ O, sizi yaratandır. Böyle iken kiminiz kafir, kiminiz mü’mindir. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir” (Teğabun:2)
“ Allah, insanın amallerine uyan ne ise ona göre muamele yapandır. Cenab-ı Hak insanları ilmi ve ameli olgunlukların, üstünlüklerin bütün yönleriyle güzel bir şekilde yaratmıştır. Buna rağmen kimisi yaratılışındaki yeteneğe aykırı olarak, kendi iradesiyle küfrü tercih ediyor. Kimi de yine kendi iradesiyle ve hilkatin gerektirdiği şekilde imanı seçiyor.” ( Hasan Basri Çantay)
“ Seçme hürriyetine sahip olan tek varlık insandır. O cenneti veya cehennemi, iyiyi veya kötüyü seçebilir. O yaptıklarıyla şeytanı bile kıskandıracak çirkinlikler ve vahşetler sergileyebilir veya melekleri kıskandıracak iyilikler, güzellikler, hayırlar gerçekleştirebilir” (Aykut Edibali, Kur’an’ın Aksiyon Öğretisi )
Doğru Haber: İlim kaynaklarındandır. Mütevatir haber; doğru olduğu konusunda herkesin ittifakla kabul ettiği haberlerdir, tarihi ve coğrafi bilgiler gibi; ve Risaleti mucizelerle sabit olan Resulün haberidir. Bu “ VAHİY “ dir.
Cebrail ( a.s ), Allah’tan aldığı emir ve yasakları peygamberlere, peygamberlerde insanlara bildirir. Son vahiy kitabı Kur’an-ı Kerimdir. Allah, kullarına mutlak doğruları Kur’an’ın iki kapağı arasında bildirmiştir. Allah’ın ayetleri, değiştirilmez, değiştirilemez. Ya inanılır, ya da inanılmaz. İkisinin ortası yoktur.
Duyular, deney, gezi, gözlem ve araştırmalar vasıtasıyla ulaştığı ham bilgileri aklın hizmetine ve değerlendirmesine sunar. İnsan aklı kendisine gelen bilgileri süzgecinden geçirerek ayrı ayrı tasnif eder. Bilgi disiplinleri, kendi alanı ile ilgili kurallar ve kanunlar ortaya koyar. İşte bu bilimdir.
Bilim ve dalları olanı tespit eder. Peki olması gerekenlerin bilgisi nedir? Bunu bize Değerler Sistemimiz bildirir. Onlar da, Allah’ın Resulleri tarafından insanoğlunun kurtuluşuna, mutluluğuna vesile olan ve asla vazgeçilmez olan emir ve yasaklar bütünüdür. Yani kitap, sünnet, icma ve kıyas..Özellikle Kitap ve sünnetin ortaya koymuş olduğu İtikat, İbadet, Ahlak ve Muamelat; yine bu esaslara bağlı olan icma, kıyas, adet, örf, töre ve gelenekler Müslümanların hayat ve kainat anlayışını düzenler; yaşama biçimlerini sistemleştirir.
Kur’an-ı Kerim ve Peygamberimizin sünneti Müslümanlar için kesin doğrulardır ve bağlayıcıdır. Yüce Mevla olması gerekeni şöyle buyurmaktadır: “ Allah ve Resulü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü’min erkek ve hiçbir mü’min kadın kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resulüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.” ( Ahzab :36 )
“ Allah’a itaat edin, Resule itaat edin ve ( kötülüklerden sakının. Eğer ( itaatten) yüz çevirirseniz bilin ki Resulümüzün vazifesi apaçık duyurmak ve bildirmektir.” ( Maide:92)
Duyular ve akıl tek başına doğruya, gerçeğe; bilinmezlerin bilgisine ulaşamaz. Duyular ve akıl Resulün Haberine yani vahiye muhtaçtır. Bu eksiklik ancak imanla giderilir. İnsan aklı, duyuların kendisine gönderdiği
4
bilgileri, vahyin mutlak doğruluğundan geçirir, değerlendirir, kararını verir. Bu tarzda gerçeğin bilgisine ulaşan insan yanılmaz, aldanmaz. Pozitif ve manevi ilimler birbiri ile uyum içinde çalıştırılırsa, insanoğlunun mutluluk özlemleri gerçeğe dönüşür.
Duyular ve akıl içinden çıkamadığı, çözemediği problemler karşısında, Allah’ın iradesine teslim olmak zorundadır. İman, hiç tereddütsüz teslim olmaktır. İnsanın kendisini var edene teslim olması; Kur’an’ın iki kapağı arasında neler varsa iman etmesi, Allah’a ve Resulüne itaat etmesi her iki dünya için kurtuluş ve mutluluk kaynağıdır.
İslam’ın ortaya koyduğu bu bilgi sistemi hiçbir “İZM” de görülmez. O nedenle, Mısır, İran, Hint, Çin ve Batı kaynaklı felsefi akımlar, din, mezhep, düşünce ve fikirler asırlarca insanların boynuna dayalı giyotin gibi durmuş; insanlığa sadece zulüm, kan, gözyaşı, kölelik ve sıkıntı getirmiştir. Unutulmasın, “ Kurtuluş İslamda.”
Din İslam’dır. İslam hayatı, kainatı; insanoğlunun dünyada hangi kurallara bağlı kalarak yaşayacağını sistemli bir şekilde izah etmiştir. Ölçüleri ortaya koymuştur. İnsanın bilmesi gerekenleri, bildirmiştir. Duyular ve akıl çözemediği her problemde İlahi emirlere, yani olması gerekenlerin bilgisine muhtaçtır. İnsanoğlu vahye, vahyi tebliğ edene inanırsa, iman ederse, dert, sıkıntı ve stresten kurtulur. Doğru ve gerçek olanı bulmuş olur.
Oryantalistler ve onların ülkemizdeki piyonları yanılıyor, aldanıyorlar. Kur’an’ın ve Peygamberimiz (s.a.s) ın sünnetini temel alan bu bilgi metodu, asırlarca, İslam Dünyasının ve tüm insanlığın kurtuluşu olmuştur. İnşallah, Türk İslam Medeniyeti, bir güneş gibi tüm insanlığın üzerine yeniden doğacaktır.
05 Mayıs 2016
A.Osman TÜRKMEN
Eğitimci-Araştırmacı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.