İdrak, Basiret ve Furkan

İdrak, Basiret ve Furkan
 İnsan, evrendeki öteki canlılardan ayrı bir konuma sahip, akıl gibi, düşünme gibi, bir takım aletler ve çalışan motor ve makineler icat etme ve...


 

İnsan, evrendeki öteki canlılardan ayrı bir konuma sahip, akıl gibi, düşünme gibi, bir takım aletler ve çalışan motor ve makineler icat etme ve yaratma yetenekleriyle mücehhez kılınmış bir varlık. O insan ki, sahip olduğu aklını işletir, yapmayı tasarladığı şeylerin hayalini kurar, sonra bunları somut projeler haline getirir, bu arada yeni ve farklı fikirler akleder, onların da üzerinde düşünür. İrade ve karar sahibi olduğundan aynı zamanda seçim yapar, herhangi bir konuda birden fazla şıklardan birini tercih eder, bir işi yapıp yapmama konusunda karar verir. İnsan; evreni, evrende olup bitenleri anlayan, kavrayan, algılayan; bir amaca erişmeye ve ulaşmaya çalışan; sezgi sahibi, doğru ve eğriyi, yakını ve uzağı görüş yeteneği olan; dikkatli ve tedbirli davranmasını bilen, iman, düşünce, fikir, görüş, yorum ve yaklaşımlardaki farklılıkları, ayrımları, ayrıntıları ve detayları ortaya çıkaran ve nihayet hakkı batıldan ayırt edebilecek anlayışa sahip muhteşem bir varlık. Hülasa insan idrak, basiret ve Furkan sahibidir. Mademki insan bu sıfatlara sahip, şu halde idrak, basiret ve Furkan sözcüklerinin ne anlama geldiğine bakmak gerekiyor. İdrak: Akıl erdirmek, anlamak, kavramak. Erişmek, ulaşmak. Algılamak. Basiret: Sezme. Doğru görüş, uzağı görüş. Seziş, uyanıklık, anlayış, kavrayış, dikkat, sağgörü, geniş görüşlülük. Furkan: Ayrımları ortaya çıkarmak. Hakkı batıldan ayırt eden anlayış. Herhangi bir konuya akıl erdirmek, anlamaya ve gerçeği kavramaya çalışmak, konu üzerinde uzun uzun düşünüp kafa yormak insanlara has niteliklerdir. Böyle yapmakla insan bir taraftan bilmediklerini öğrenir ve deneyim kazanırken, diğer taraftan da yaşamını daha kaliteli, uygar ve anlamlı hale getirebilir. Aklını kullanarak, gözlem ve deneyler yaparak kazandığı bilgiler, deneyimler ve medeni birikimler sayesinde insanlar iyinin, güzelin, doğrunun ve gerçeğin bir kısmını elde edebilirler. Bunu yaparlarken Tanrı?nın kendilerine lütfettiği aklı, idraki, basireti ve furkanı kullanırlar. Her ne kadar insan yukarıda bir kısmını saydığımız önemli ve değerli meziyetlere sahip olsa da, Yaratıcı?sının kendisini gerçek bilgilerle, doğru, yararlı ve hayırlı bilgilere ulaşma yol ve yöntemleriyle, kanıtlarla, belgelerle, göstergelerle, kılavuzlarla aydınlatmasına da muhtaçtır. İşte bu nedenle kullarını çok seven ve onlara şefkat besleyen yüce Yaratıcı, zaman zaman kitaplar göndererek onları uyarmış, müjdelemiş, öğütler vermiş, her hususta bilgilendirmiş ve aydınlatmıştır:

?Ey inanlar! Allah'a ve size Allah?ın buyruklarını bildiren Elçisi'ne itaat edin. Doğrular ve gerçekleri işitip dururken ondan yüz çevirmeyin! İşitmedikleri hâlde "işittik, vahye kulak verdik? diyenler gibi de olmayın! Şüphesiz yeryüzünde dolaşan canlıların Allah katında en kötüsü, aklını kullanmayan sağırlar ve dilsizlerdir. Allah, elçinin bildirdiklerine muhatap onlarda bir iyilik olduğunu, mesajı anlamaya istekli olduklarını bilseydi kesinlikle onlara işittirirdi. Eğer fanatik inkârcılara işittirseydi bile, yine de onlar, kabul etmez ve gerçeklere sırt dönerlerdi. Ey inananlar! Elçi sizi, size hayat verecek şeylere; Kuran?a çağırdığı zaman, Allah'a ve size Allah?ın buyruklarını bildiren Elçi'ye icabet edin ve bilin ki Allah, kişi ile kalbinden geçen duyguları bilir. Sonunda siz kesinlikle Allah?ın huzurunda toplanacaksınız. İnananlar olarak uyarılara rağmen sorumluluğu paylaşmaz ve birliği sağlamazsanız, geldiğinde sadece sizden zalim olanlara isabet etmeyen, suçlu- suçsuz herkesi içine alan fitnelerden; karışıklıktan, kargaşadan anarşiden, terörden ve kaostan korunun. Hiç şüphesiz Allah'ın azabı çetindir. Ey Yahudi toplumu! Hatırlayın! Hani sizler sayıca azdınız, yeryüzünde zayıftınız, ezilip horlanıyordunuz, insanların sizi kapıp kaçıracaklarından korkuyordunuz da Allah, size barınacak yurt sağlamıştı, şükredersiniz diye sizi yardımıyla desteklemişti ve size temiz ve hoş şeylerden rızıklar vermişti. Ey inananlar! Allah'a ve size Allah?ın buyruklarını bildiren Elçi'ye ihanet etmeyin. Bile bile kendi emanetlerinize de, yaşadığınız yere de ihanet etmeyin. Servetinizi ve çocuklarınızı koruma düşüncesiyle bu ihaneti yapıyorsanız, mallarınızın ve evlatlarınızın kesinlikle fitne; belalandırma aracı olduğunu bilin. Asıl büyük ödül Allah yanındadır. Ey inananlar! Allah'ı dinlerseniz, O, size bir furkân; hakkı batıldan, iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış verir ve sizin kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah çok büyük iyilik sahibidir? (Enfal/20-29)
Allah, hakkı ve gerçeği insanlar arasından seçtiği elçiler vasıtasıyla bildirmiştir, duyurmuştur. Ancak herkes gibi elçi de bir insandır ve görevi Allah?tan aldığı talimatları eksiksiz ve fazlasız olarak insanlara tebliğ edip duyurmaktır. Nitekim Allah?ın bildirdiği şekilde eceli geldiğinde ölüp gitmiştir. Yoksa elçiler insanların vekili ya da bekçisi değillerdir: Allah ?Ey inanlar! Allah'a ve size Allah?ın buyruklarını bildiren Elçisi'ne itaat edin. Doğruları ve gerçekleri işitip dururken ondan yüz çevirmeyin!? derken; ?doğrudan doğruya Kuran?ın bildirdiklerine ve buyruklarına inanın, onun bildirdiği doğru ve gerçekleri şeksiz şüphesiz kabul edin ve onların Allah?tan geldiklerine tam bir samimiyet ve teslimiyetle, sorgulayarak ve bilinçli olarak, aklınızla ikna olmuş olarak inanın; Allah?a itaat edin, saygılı olun, şirk koşmayın; tek ve gerçek ilah, eşi, ortağı, benzeri olmayan, ezeli ve ebedi Rab olan Ben Allah?tan isteyin her ne isteyecekseniz. İçinizden sizler gibi bir insan olan Muhammed?i Ben elçi olarak seçtim, önce O?nu eğittim, zor ve çetin olan bu görev için hazırladım. O elçilik yaptığı süre içinde Benim vahyettiklerimi önce kendisi öğrendi, iyice ezberledi, kaydetti yani yazdı; inanan arkadaşlarına öğretti ve yaşadığı zamanda var olan insanlara ve milletlere Kuran?ı tebliğ etti, onlara mesajlarımı eksiksiz olarak iletti. Elçiliği boyunca bir insan, Kuran?a inanan Allah elçisi olarak sadece Kuran ilkelerine bağlı kaldı ve kendiliğinden bir şey söylemedi. Din konusunda bir şey söylemeye kalksaydı, kendiliğinden şu helaldir, bu haramdır demeye çalışmış olsaydı, zaten Biz buna izin ve fırsat vermezdik. ?Allah'a ve size Allah?ın buyruklarını bildiren Elçisi'ne itaat edin? buyururken; elçi hayattayken zaten söylediklerinin ve yaptıklarının tamamı benim kendisine bildirdiğim hükümler, uyarılar, öğütler ve müjdeler içeren Kuran ayetleriydi. Elçi öldükten sonra ise rehberiniz, ışığınız, bilgi kaynağınız olan Kuran?dır ? mesajını veriyor.

?Onlara bir ayet getirmediğin zaman, "Kendin onu uyduruverseydin ya!" derler. De ki: "BEN ANCAK RABBİMDEN BANA NE VAHYOLUNUYORSA ONA UYUYORUM." İşte bu Kuran, Rabbinizden gelen basiretlerdir; kalp gözünü açacak beyanlardır, inanmak isteyen bir toplum için bir yol gösterici ve bir iyiliktir.? Araf/203.

"Ey Muhammed! Kuşkusuz Biz senibir tanık, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.? (Fetih/8)
"Ey Muhammed! Sana bağlılık sözü verenler, aslında Allah?a bağlılık sözü vermişlerdir.? (Fetih/10) (Fetih/10)

??Apaçık gerçek olmasına rağmen senin halkın Allah?ın ayetlerini yalanladı. Ey elçi! De ki: "Ben sizin üzerinize VEKİL DEĞİLİM. Her önemli haberin gerçekleşeceği bir zaman vardır. İleride siz de yakından bileceksiniz." (Enam/66?67)
??Muhakkak Rabbiniz size basiretler; doğruyu ve yanlışı ayırt edebilecek yetenekler verdi. Artık kim hakkı görür ve kabul ederse faydası kendisine, kim de körlük eder, idrak etmezse zararı kendisinedir. Ben sizin üzerinize bir BEKÇİ DEĞİLİM!?? (Enam/104)
Apaçık gerçekler kendilerine açıklandıktan sonra onları kabul etmeyenler ya da onun bunun peşine takılanlar, hesap gününde pişman olacaklardır: ?İşte o gün gerçek yönetim tümüyle Allah?ındır. İnkarcılar içinse o gün, pek çetin bir gün olacaktır. O gün, o zâlim, büyüklük taslayan inkarcı kimse ellerini ısırarak; "Eyvah, keşke Elçi ile beraber bir yol tutsaydım! Eyvah bana! Keşke falancayı arkadaş, yoldaş, önder edinmeseydim. Hiç şüphesiz Kuran buyrukları bana anlatıldıktan sonra, o beni Kuran?dan, Allah?ı anmaktan uzaklaştırmıştı. Gerçekten şeytânlaşmış, nefsinin, egosunun esiri oşmuş arkadaş, insanı yarı yolda bırakıp rezil ediyormuş! " diyecek. Elçi de: "Ey Rabbim! HİÇ ŞÜPHESİZ BENİM HALKIM KURÂN'I TERK ETTİ." diyecek.?? (Furkan/26-30)
Bilmek, öğrenmek herkes için en önemli yükümlülüktür. Öğrenmemenin mazereti olmaz. Yanlışta ısrar etmeninse hiçbir savunması ve açıklaması olmaz: ?Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?? (Zümer/9)

ÖZSÖZ: ?Elçi ?Ey Rabbim! HİÇ ŞÜPHESİZ BENİM HALKIM KURÂN'I TERK ETTİ." diyecek.?? (Furkan/30)

CUMA ALİ YÜREKLİ ,04.12.2013
dandanakan33@gmail.com

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.