İ.Halil Sipahi: 'MHP’nin misyonu tamamlanıyor...'

İ.Halil Sipahi: 'MHP’nin misyonu tamamlanıyor...'
Daha önce MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin misyonunu tamamladığını yazmıştım. Bahçeli, kendi misyonunu tamamlarken 9 Şubat 1969’da Başbuğ merhum Alparslan Türkeş..

..tarafından kurulan ve 4 Nisan 1997’de Türkeş’in vefatı ile başına geçtiği 48 yıldır siyaset arenasında faaliyet gösteren Milliyetçi Hareket Partisinin de sonunu hazırladı.

7 Haziran 2015 seçimlerinde hükümet kurulamaması üzerine Ahmet Davutoğlu tarafından kurulan seçim hükümetine partisinin katılmama kararına karşılık katılan MHP’nin kurucusu Alparslan Türkeş’in oğlu Tuğrul Türkeş 1 Kasım seçimlerinde AKP’ye geçerek buradan Ankara milletvekili oldu. Kurulan 63. hükümette başbakan yardımcılığı görevine getirilen Türkeş “Ben burada ülkücülere daha fazla fayda sağlarım “ demişti.

1975-1979 yılları arasında kurulan Milliyetçi Cephe (MC) hükümetlerinin küçük ortağı olarak hükümetlerde yer alarak devlet içerisinde kadrolaşan MHP. Diğer partiler ile birlikte 1980 darbesi ile kapatılıp, bu siyasi partilerde siyaset yapan üst düzey siyasetçilere siyaset yasağı getirilmesi nedeniyle. Yasaklı olmayan MHP’li siyasetçilerin belli bir kısmı Turgut Özal tarafından kurulan Anavatan partisi kadrolarında yer alarak yine hükümet ve devlet kadrolarında yerini bulmuştu.

1980 öncesi MHP’nin devamı mahiyetinde 30 Kasım 1985 yılında Ali Koç tarafından kurulan Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) de siyasi faaliyet gösteren ülkücü hareketin basına 12 Temmuz 1987’de yapılan referandumda siyasi yasakların kalkmasıyla Alparslan Türkeş yeniden geldi. Seçim barajı yüzünden TBMM giremeyen MHP 1991 seçimlerinde Refah Partisi ve Islahatçı Demokrasi Partisi ile birlikte seçim ittifakı yaparak bu ittifak sayesinde meclise girme şansını yakaladı.

İttifakın dağılması ile 1994 seçimlerinde yine barajın altında kalan MHP. 4 Nisan1997 tarihinde Alparslan Türkeş’in vefatı ile yerine genel başkan seçilen Devlet Bahçeli yönetiminde. PKK terörü, şehitler ve Türkiye’ye teslim edilen terörist başı Abdullah Öcalan’ı idam vaatleri ile girdiği 18 Nisan 1999 seçimlerinde barajı aşarak meclise girdi, DSP ve ANAP ile üçlü koalisyon hükümetinde yer aldı.

Üçlü koalisyon hükümetinde Başbakan Bülent Ecevit’in anayasa kitabını fırlatma hadisesiyle başlayan gerginlik erken seçim kararı aldırdı ve 3 Kasım 2002 de yapılan genel seçimlerde koalisyon ortağı üç parti de barajın altında kalarak meclise giremedi.

Mayıs 2000’de Cumhurbaşkanlığı adayı konusu ile bazı konularda Bahçeli ile ters düşen MHP’lilerden bir kısmı 14 Ağustos 2001 yılında Kurulan AK Parti saflarında yer alırken bir kısım ülkücülerde sonradan AKP’ye katıldılar.

2007 seçimlerinden sonra merkez sağda Anavatan ve Doğru Yol Partilerinin hızla eriyerek siyaset sahnesinden silinme noktasına gelirken MHP’nin yükselişi merkez sağda bu boşluğu MHP’nin dolduracağı düşüncesini doğurdu. MHP 7 Haziran 2015 seçiminde oy ve milletvekili sayısını arttırmak suretiyle üçüncü parti olarak TBMM’de yer aldı. Ancak genel başkan Devlet Bahçeli’nin seçim sonrası hükümet kurma çalışmaları dönemindeki izlediği politika kamuoyu ve parti içerisinde çok tartışıldı. Seçim sonrası bir koalisyon imkânı doğurmadığı için kurulacak seçim hükümetinde yer almama kararı, bu karara rağmen MHP milletvekili Tuğrul Türkeş’in seçim hükümetine katılması. MHP’de Bahçeli’nin despot yönetimi ile girilen 1 Kasım 2015 erken seçimlerinde Tuğrul Türkeş’in AKP’den aday olması. Partideki içlerinde daha önce bakanlık yapmış partinin ağır topları olan milletvekillerinin aday gösterilmemesi parti içerisinde seslerin yükselmesine neden olurken MHP’nin kalıplaşmış seçmeninde de rahatsızlığa neden oldu. Bu 1 Kasım seçimlerine de yansıdı 7 Haziran’da yüzde 16,23 oy ve TBMM’de 80 sandalye kazanırken beş ay sonra yapılan 1 Kasım erken seçiminde oy oranı yüzde 11,9’a sandalye sayısı da 40’a düşerken TBMM’de HDP’den sonra dördüncü parti durumuna geriledi. Bu mağlubiyetin faturasını genel başkan Bahçeli’ye kesen parti içerisi muhalefetin olağanüstü genel kurula gidilme isteği Bahçeli tarafından reddedilince soluğu mahkemede alan genel başkan adaylarının kurultay kararı aldırması dahi Bahçelinin despot tutumu değiştirmedi ve muhalif genel başkan adayları birer birer partiden ihraç edildi.

 Bahçeli despot tutumu, MHP’nin çöküşü;

7 Haziran 2015 seçiminden sonra Bahçelinin izlediği politika partideki despot yönetimi MHP içerisinde önemli isimlerin kazan kaldırması 7 Haziran’daki başarının mimarı seçmeni de etkiledi ve bu etkileşim 1 Kasım 2015 seçim sonuçlarına da yansıdı. 1 Kasım sonrası MHP’de adeta cadı kazanı kaynamaya başladı. Seçimdeki başarısızlığı Bahçeli’nin tutumuna bağlayan parti içerisindeki muhalefetin olağanüstü kurultay çağrısını Bahçeli’nin aynı despotlukla reddetmesi konun mahkemeye intikaline rağmen Bahçeli’nin tavrının değişmemesi ve sert çıkışlarına devam etmesi. Üzerine birde muhalif genel başkan adaylarının birer birer partiden ihraç edilmesi MHP tabanında da bölünmeleri başlattı.

Bütün bu yaşananlar MHP’nin merkez sağ da kitle partisi olma beklentisini de hüsrana uğratırken. MHP’nin küçülerek marjinalleşmesi ve yapılacak ilk seçimden itibaren barajın altına iteceğinin işaret ediyor.. MHP’nin kalıplaşmış ülkücü seçmeni dışında milliyetçi ve muhafazakâr kesimin Bahçeli’nin sergilediği tutumdan dolayı MHP’ye oy vermesinin mümkün olmayacağının sinyali, uyarısı 1 Kasım’da sandığa yansımıştır.

Bahçeli’nin AKP ile gizli hükümet ortaklığı;

MHP lideri Bahçeli’nin AKP’nin ekmeğine yağ sürdüğü, sıkıştığında imdadına yetişen yedek lastik olduğu tek hususun bu olmadığı gibi 2002’de AKP’ye iktidar yolunu açtığını söylesek abartmış sayılmayız.

Koalisyon ortağı olduğu 57. hükümeti devirecek olan süreci başlatan Bahçeli, 7 Temmuz 2002’de “11. Kocayayla Türkmen Kurultayı”nda, 3 Kasım 2002 tarihinde erken seçim yapılmasını istedi. Yapılan o seçim, AKP’nin zaferiyle sonuçlandı. Bahçeli liderliğindeki MHP baraj altında kaldı.

2007’de Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda, “Anayasa Mahkemesi’nin 367 Kararı” ile AKP krize girerken, Bahçeli ve MHP'nin desteğiyle kurtarıldı ve Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesini sağlandı.

Partilerin kapatılmasına yönelik 69.maddenin değiştirilmesi konusunda, Türban, eğitimde 4+4+4 sistemine 2014’de  Suriye-Irak tezkeresinin meclisten geçirilmesi. 7 Haziran seçimi ardından yapılan Meclis Başkanı seçiminde, yine Bahçeli’nin talimatıyla, MHP'nin geçersiz oy kullanarak destek vermesiyle AKP'nin adayı İsmet Yılmaz’ın meclis başkanı seçilmesini sağlaması gibi AKP’nin sıkıştığında Bahçeli hep imdadına yetişmiştir.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin AKP’ile son  ortak hareketi ise daha önce şiddetle karşı çıktığı “Başkanlık Sistemi” Ülke 15 Temmuz vak’ası, FETÖ, PKK’ya yönelik operasyonlar, HDP’lilerin tutuklanması, İŞİD’e yönelik Suriye’deki Fırat Kalkanı operasyonu, Musul’a Türk askerinin girmesi ve doların önlenemez yükselişi ile ekonomideki sıkıntıların yaşandığı yoğun bir gündemle haşrolurken. Bir den bire yeni anayasa ve başkanlık sistemi konusunu yeniden gündeme taşıması AKP’yi de ateşledi.

Başkanlık sisteminin adının yeni Cumhurbaşkanlığı sistemi olarak yumuşatılmaya çalışıldığı taslakta AKP ve MHP uzlaştı, doğrusu AKP ne getirdiyse Bahçeli kabul etti. Tasarı bu iki partinin oyları ile TBMM’den geçirildi. Bahçelinin durup dururken konuyu gündeme getirmesi ve AKP ile birlikte hareket etmesinin altında yatan pazarlığın ne olduğu zamanı gelince ortaya çıkacaktır.

16 Nisan’da halkın önüne sandık konulacak. Şimdi Bahçeli AKP’den de Cumhurbaşkanım Erdoğan’dan d, Başbakan Binali Yıldırım’dan da daha hızlı “EVET”cı olarak kürsülerden haykırıyor. MHP ve AKP referandumda birlikte hareket edecek birlikte meydanlara çıkacak. MHP’nin “HAYIR” diyeceklerini açıklayan bazı parti teşkilatlarının yöneticileri partiden ihraç edilirken, başını Meral Akşener’in çektiği partiden ihraç edilen muhalifler ve referandumda “HAYIR” diyeceğini açıklayanlarla MHP tam anlamı ile ikiye bölünmüş durumda.

MHP’nin farklı bir misyonundan bahsetmeden geçemeyeceğim.. MHP mecliste olmasa da her zaman iktidar da olmanın formülünü bulmuştur. Ülkücülerin bir bölümü MHP çatısı altında partiyi yaşatmaya çalışırken bir kısmı da iktidar ve seçimlerde iktidar olmaya namzet partilerin içerisinde yer almaktır. 1980 sonrası Anavatan ve Doğru Yol partilerinin içerisinde yer alan ülkücü kadroların bir kısmı 2002 sonrası AKP saflarında yer almıştı. Ülküsünü ve ideallerini iktidara taşımak yerine iktidar partilerinin içerisinde yer alarak her dönem iktidarda olma ülküsünde olanlar, bundan sonrada bu yola devam edeceklerdir.

 

İbrahim Halil SİPAHİ

09.12.2016/adanapost.com

twitter.com/ihalilsipahi

 

 

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.