Hepatit’ten korkmayın, korunun !

Hepatit’ten korkmayın, korunun !
 Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü;Hepatit’ten korkmayın, korunun !İç hastalıkları,...

 

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü;

Hepatit’ten korkmayın, korunun !

İç hastalıkları, Gastroentoloji ve Hepatoloji Uzmanı Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü,Tarih boyunca her zaman korkutucu bir hastalık olan hepatitin, gelişen ilaç ve tıp teknolojisi sayesinde artık ilerleyen aşamalarında bile tedavi edilebildiğini bildirdi.

Prof. Dr. Yüksel Gümürdülükronik bir hastalık olan hepatitin pek çok çeşidi olduğunu ve hastalığın toplumda bulaşıcılık yönünden sorun yaratan 3 çeşidinin bulunduğunu söyledi.İnsanlar için her zaman korkutucu bir hastalık olan hepatitin B, C ve delta türleriyle aktif olarak mücadele ettiklerini, hastalar ve hasta yakınları başta olmak üzere tüm vatandaşlara yönelik bilgilendirme yaptıklarını ifade eden Gümürdülü, tıbbın da gelişmesiyle bu hastalıkların tedavilerinde büyük yol alındığını vurguladı.

Prof. Dr. Gümürdülü , Türkiye'de ciddi bir kitlenin hepatit B hastası olduğuna dikkat çekerek şunları kaydetti: 

"Hepatit B virüsü kişiden kişiye kan veya diğer vücut sıvılarıyla bulaşır. Hepatit B, korunmasız cinsel ilişki, enfekte kanla bulaşık iğne kullanımıyla veya anneden bebeğe geçişle bulaşabilir. Hepatit B ile enfekte olmak her zaman çok ciddi hastalık anlamına gelmez. Hepatit taşıyıcılığı da olabilir. Kronik hepatit, ilaç tedavisi mümkün bir hastalık, ancak tedavi edilmez, zamanında tanı konamaz ya da hastalar ilaçlarını düzenli kullanmazsa bu hastalık siroz, karaciğer yetmezliği ve karaciğer kanserine gidebilir. Amacımız bu evreleri hiç görmemek. Hepatit C virüsü ise 1992 yılından itibaren test edilebilir hale gelmiştir. Hepatit C, virüs bulaşmış iğnelerin ortak kullanımıyla da bulaşır. Türkiye'de görülme sıklığı yüzde 0,5'tir. Anneden bebeğe geçiş ve cinsel yolla bulaşma olasılığı düşüktür. Sarılmakla, öpüşmekle, aynı bardak veya mutfak malzemesini kullanarak bulaşmaz. HIV pozitif kişilerde, steril olmayan koşullarda dövme veya piercing yaptıranlarda ve kronik hemodiyaliz hastası olanlarda hepatit C virüsü bulaşma riski daha yüksektir."

 

AŞI HAYATİ ÖNEME SAHİP !

Yürütülen çalışmalar sayesinde özellikle hepatit B'nin görülme sıklığının giderek azaldığını anlatan Gümürdülü, "Son yıllarda yeni doğan bebekler hepatite karşı aşılanıyor. Bu durum ileride onların hastalığa yakalanmasını engelleyecek. Bu çok güzel bir şey. Yani önümüzdeki nesillerde insanlarımız pek fazla hepatitle karşılaşmayacak, bir anlamda geleceğimiz korunuyor. Gencecik insanlar kronik hepatit, hepatit B veya siroz olarak karşımıza geliyorlar. Bunlar da zamanında aşılansalardı, bu durum olmayacaktı" dedi.

Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü, kişinin hepatit B, hepatit C veya delta hepatit hastalığına yakalanıp yakalanmadığını anlamasının çok zor olduğuna işaret ederek şöyle devam etti:

"Hastalık ileri aşamaya gelmedikten, komplikasyon dediğimiz olumsuz etkiler görülmedikten sonra kişinin hepatit olduğunu anlaması oldukça zor. Hastalık yapılan çeşitli testlerle ortaya çıkar. Hepatit türlerinin 15-20 yıl öncesine göre tedavilerinde çok ilerlemeler var. Artık günümüzde kullandığımız ileri teknoloji ilaçlarla kişileri sağlıklarına kavuşturmak, en ileri aşamada bile tekrar sağlıklı duruma kavuşturmak mümkün. Karaciğer sirozu ve bunun ilerlemiş evrelerinde de gereken vakalarda karaciğer nakilleri yapılabiliyor. Bugün geldiğimiz yer hakikaten Türk tıbbı adına sevindirici bir nokta. Amacımız tabi ki tedavi etmekten önce korumak. Risk altındaki insanların aşılanması çok önemli.Hastalıktan korkmayalım, mücadele edelim. Zamanında yakalandığında hepatitlerin çok başarılı tedavileri var. Yapılacak çok şey var. Biz korkmuyoruz hastalarımızın da korkmasına gerek yok."

 

HASTALARA ULAŞMAK EN BÜYÜK SORUN


Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü, ‘Hepatit B tedavisinde ilerleme kaydedilememesinin en önemli nedenlerinden biri de çoğu kişinin taşıyıcı/hasta olduğunu bilmemesi dolayısıyla tedavi olmaması.’dedi. Sorunun, bu taşıyıcı/hasta olduğunu bilmeyenlere nasıl ulaşılacağı konusunda düğümlendiğini belirten Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü konuyla ilgili olarak şunlara dikkat çekti: 
"Kronik hepatit B veya sirozu olan hastaların 
büyük çoğunluğu herhangi bir belirti veya şikâyet olmaksızın aramızda dolaşmaktadır. Bu, onların hem kendi hastalıklarından habersiz olmalarına, dolayısıyla erken teşhis ve tedavi şansını kaybetmelerine, hem de çevreleri için enfeksiyon-bulaşma kaynağı olmalarına yol açıyor. Hastalarda hepatit B'ye bağlı sirozun belirtileri (karın şişliği, sarılık, varis kanaması, karaciğer kanseri, şuur bozuklukları) ortaya çıktığı zaman hastalık (siroz) kötü döneme gelmiş oluyor. Bu durumda ilaçla tedavi şansı yok denecek kadar az ve geriye tek çözüm olarak karaciğer nakli kalıyor."

Hepatit olduğundan şüphelenen herkes gerekli tahlil ve tetkikleri yapmak için doktorlarına başvurmalı diyen Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü  ‘yalnız hepatit de tıpkı AIDS gıbı vücuda bulaştığı anda fark edilmemekte bu nedenle şüphenin hemen ardından yapılan testler istenilen sonucu vermez. Bunun için belli bir süre gerekmektedir ortalama 1 ila 2 ay arasında virüs olup olmadığı netlik kazanır. Hastalık teşhisi konulduktan sonra hekim kontrolünde tedavi süreci başlayacaktır. Muhakkak hastaların 3- 6 ay arasında kontrole gitmeleri hayati önem taşımaktadır dedi ve ekledi ölüme sebebiyet veren bu hastalığın asla ihmal edilmemesi gerekmekte.

 

DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR SİZİ ÖLDÜREBİLİR!

Halk arasında ‘sarılık, bulaşıcı sarılık’ olarak bilinen hepatit ile ilgili doğru sanılan yanlışları ise Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü şu şekilde ifade etti:

.Sarılık olan yeni doğan bebeklerine veya çocuklara uygulanan ve vücudun belli yerlerine kan akıtmak suretiyle atılan kesikler son derece yanlıştır.Tedaviyle uzaktan yakından alakası yoktur.

.Yeni doğan ve sarılık olduğu düşünülen bebeklerin üzerine sarı tülbent atılması kesinlikle bir tadavi değildir sadece gelenek haline gelmiş bir olgudur.

.İdrar ve dışkı kullanılarak uygulanan yöntemler kesinlikle yalandır, yanlıştır, tedaviyle alakası yoktur.

.Şekerin karaciğere iyi geldiğini düşünerek hastalık döneminde tedavi amaçlı tüketilen şerbetli tatlılar, pekmez tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Kararında alındığı sürece sıkıntı teşkil etmez fakat aşırı tüketildiği taktirde çok kötü sonuçlar doğurur.

adanapost.com

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.