Hayrettin Karaman:Cemaat, Mabeyn toplantılarını neden istemedi?
Hayrettin Karaman'ın cemaatle birlikte fitneye karşı toplantı düzenlemek istemesi sonrası bakın neler olmuş?
İşte Karaman'ın bugünkü yazısı
Mabeyn sohbetlerinde çözüm arayışı
Cemaatin faaliyetleri arasında, ülkenin aydınlarını bazı platformlarda bir araya getirerek ülke ve dünya meselelerini konuşturmak, bu arada onların cemaate karşı ilgi ve sempati sahibi olmalarını sağlamak da vardı. Bu toplantıların bir kısmına ben de katılıyordum. Bir ara aklıma geldi, 'İlahiyat hocaları ile de periyodik bir toplantı tertip etsek, onların da ülkemizde ve dünyamızda olup bitenler hakkında doğru bilgiler edinmelerine yardımcı olsak ve düşüncelerinden yararlansak' dedim. Cemaat temsilcisi olan muhatabım -herhalde üstlerine danıştıktan sonra- uygun olur dedi. Benim imzam ile yirmi kadar ilahiyat hocasını davet ettik, Mabeyn isimli bir lokantanın bize ayrılan bir odasında birkaç yıl, kış aylarında, ayda bir olmak üzere bu sohbetleri devam ettirdik. Katılanlar arasında Sayın Suat Yıldırım gibi cemaatin önde gelenlerinden arkadaşlar da vardı. Gerektikçe konuyla ilgili zevatı da misafir ettik. Konuları ve misafir edeceğimiz uzmanları da katılımcılara danışarak tespit ediyorduk. Konuşmalar ve müzakereler serbest olsun, herkes düşüncesini çekinmeden söylesin diye medyaya aktarılmasına da yasak koyduk.
Toplantı üç saat kadar sürüyordu, önce konuşmacı 45 dakikalık bir sunumda bulunuyordu, sonra katılımcılar konuyu müzakere ediyorlardı, nihayetinde yine sunumu yapan zat cevaplar veriyor, ek açıklamalar yapıyordu. Güzel, faydalı, ufuk açıcı sohbetler oldu.
'2013-14 sezonunu Kasım ayında başlatalım' dedik. Cemaatin, Başbakanımız Erdoğan'a ve iktidarına yönelik tavrı son iki yılda değişmişti, dershaneler meselesinden sonra ise ilişkiler gerilmeye ve ufukta bir fitnenin kara bulutları belirmeye başlamıştı. Ülkesini ve halkını, mensup bulunduğu cemaatten de daha çok seven ve önemseyen bazı dostlar bana gelip 'Seni severler ve sayarlar, araya girip bu fitne büyümeden söndürmek, bu kriz ülkeye zarar vermeden bir çözüme kavuşturmak için bir şeyler yapsanız' diyorlardı.
Bu isteğe de cevap olmak üzere 'sezonun ilk toplantısında cemaat ile iktidar arasındaki ihtilafı ele alalım, biri cemaatten diğeri iktidarı savunan ve meselenin esasını bilen iki kişi çağıralım, amacımız birbirimizi ikna etmeye çalışmak değil, meseleyi anlamak ve çözüm üzerinde düşünmek olsun' dedim. Muhatabım -danıştı mı, danışmadı mı bilemiyorum- uygun buldu, konuşmacı seçimini de ona bıraktım, Ekrem Dumanlı ile Mustafa Karaalioğlu üzerinde mutabık kalındı. Tarih belirlendi, davetiyeler çıkarıldı, toplantı günü yaklaşınca bir aksaklık var mı diye muhatabıma sordum, 'Bir sıkıntı var' cevabını verdi. Aradan birkaç gün geçtiği halde sıkıntı ortadan kalkmadığını görünce 'İsterseniz daha fazla gecikmeden davetlilere ve konuşmacılara özür beyan ederek toplantıyı erteleyelim' dedim, bunu beklercesine hemen kabul ettiler ve toplantı -herhalde süresiz olarak- ertelendi.
Ben sıkıntının nereden kaynaklandığını tahmin ediyordum ama üzerinde durmadım, 'Zorla güzellik olmaz' diyerek meseleyi kendi açımdan kapattım, işin aslı medyaya intikal edinceye kadar da yazılı veya sözlü olarak bir açıklama yapmadım.
Toplantıya katılan ilahiyatçı ve başka branşlardan olan ilim ve fikir adamları sağlam kişilik sahibi, bilgi ve kanaatlerini asıl kaynaklarından ve usulüne uygun olarak edinmiş değerli insanlardı. Onların, toplantıyı yöneten ben veya bir başkasının etkisi altında kalmaları söz konusu olamazdı. 'Toplantı engellenmeseydi buradan bir çözüm çıkardı' diyemem, ama 'Bu konuda önemli bir tecrübe elde edilmiş olacaktı' diyebilirim.
Bu yazıyı hem medyaya yansıyan haberlerin doğrusunu anlatmak hem de 'araya girsen' diyen dostlara 'O zaman olmadı, daha sonra ise çözüm daha da zorlaştı' diyebilmek için kaleme aldım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.