Hayati Koca: Hepimiz Çanakkale'nin Çocuklarıyız

Hayati Koca: Hepimiz Çanakkale'nin Çocuklarıyız
Vatan, atalarımızın bize emanetidir. O atalarımız ki; kimi şehit kimi gazidir. Bu topraklar, bu bayrak o şehit ve gazilerin hayatları pahasına kazandıkları ve bize miras bıraktıkları kutsal bir değerdir.

‘’Bir yere sahip çıkmak, o yerin mayasıyla mayalanmaktır.’’

Hepimiz Çanakkale'nin Çocuklarıyız

"Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır

Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır."1

Vatan, atalarımızın bize emanetidir. O atalarımız ki; kimi şehit kimi gazidir. Bu topraklar, bu bayrak o şehit ve gazilerin hayatları pahasına kazandıkları ve bize miras bıraktıkları kutsal bir değerdir. Toprak, bayrak ve millet denilince akla ilk gelen isimlerden biri de Çanakkale'dir. Şehit ve gazilerimizin şahlanarak yedi düvele başkaldırdıkları ve zaferlerini taçlandırdıkları yerin adıdır, Çanakkale.

Çanakkale’den bize kalan yerliliktir; Çanakkale’yi kaybetseydik, yerimiz olmayacaktı.

Yerliler bu yerin asıl sahipleridir. Yerliler neden burada olduklarını bilir ve bir istikamet üzere olduğunu unutmaz.

Yerliler kadim öğretilerle hayat bulan ve hayatını kadim öğretilerle şekillendirenlerdir. Yerliler geçici olanı değil, kalıcı olanı ve huzur vereni seçenlerdir. Yeliler inanırlar ve çalışırlar; fırsat değerlendirip çalmazlar.

Ne mutlu bizlere ki Çanakkale gibi bir destana, Çanakkale’nin bıraktığı bir yerliliğe sahibiz.

Çanakkale; İstiklâl harbimizin mayası, en gür sedası, ruha yansıması ve topraklarımızın helâl kalmasıdır.

Çanakkale, mayası İslam’la yoğrulmuş yüce milletimizin tarih sahnesinden silinme tehlikesinin bertaraf edilmesidir.

Bu millet: “Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.” diyerek, ufuk sınırlarını imanıyla çizmiş, var olmanın vatan sahibi olmakla mümkün olacağını bilen bir millettir. Bu millet; dünyadaki diğer milletlerden farklı olduğunu bilen, imanı sayesinde bir vatan sahibi olduğunu unutmayan, özgürlüğü ve bağımsızlığı ibadetlerinin tamamlayıcı unsuru olarak gören, nerede bir Müslüman’ın gözyaşını görse içi kan ağlayan, yüreğinin bir yanı hep ensar, bir yanı muhacir olan bir millettir.

Şiirlerini kalemiyle değil imanıyla yazan büyük şair Mehmet Âkif Ersoy, ''Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!''2 dizeleriyle, Çanakkale’yi en etkili, en sahici yönleriyle bize anlatır. Mehmet Âkif biliyordu ki Çanakkale geçilseydi bugün bu topraklar, bu çocuklar, bu anne ve babalar, kardeşler, işyerlerimiz, umutlarımız, geleceğimiz olmayacaktı. Bugün sahip olduklarımızın tesadüfen bizim olduğuna inanıyorsak büyük bir gaflet içindeyiz demektir. Sahip olduğumuz her şeyin bedeli ödenmiştir, sahip olduklarımıza gereken önemi vermiyorsak bedel ödeyenlere borçlu olduğumuz bilinmelidir.

Şimdi, bize acı; ama yabancı gibi gelen bu olaylar ve ifadeler, bugün, vatanlarını kaybeden insanların nasıl bir çaresizlik içinde olduklarını en gerçekçi şekliyle anlamamızı sağlamaktadır. Yaşananlar bir hayal ve anlatılanlar bir masal değildir. Bugünün gerçekleri o günün de gerçekleriydi. Bu topraklar nice yiğitlerin canı karşılığında bize vatan oldu.

Savaşta kardeş olanları barışta düşmanlaştırmaya çalışanlar var.

Belki de savaştan kaçanlar, şehit kardeşliğini benimsemeyenler bu düşmanlığı doğurmaya, büyütmeye, beslemeye çalışıyorlar.

Kaçakların, arsız ve yolsuzların namına düşmanlık yazılabilir; kendisini ‘’şehit oğlu’ ’olarak bilen Mehmet Âkif’in: ’Sen şehit oğlusun incitme, yazıktır atanı! ’dizesine mazhar olanlar bu düşmanlığın karşısında olduklarını belirtmeliler. Kaçaklar, arsız ve yolsuzlar üç kuruşluk dünya menfaatleri için ihanet içinde olabilirler. Biz yine onlara Mehmet Âkif’in dizesiyle seslenip:

’Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı! ’diyeceğiz.

Kaçaklar, arsız ve yolsuzlar bilsinler ki bu millet son damla kanı bedende, son damla mürekkebi kalemde kalana kadar bu ülkeyi sevecek ve savunacaktır.

Bu ülkede Çanakkale’de şehidi olmayan bir il, bir ev yoktur. O gün bir istiklâl günüydü ve iki yüz elli üç bin şehidimiz bize İstiklâli gösterip kendileri ebediyete gittiler. Onlar, Allah Teâlâ’nın '' Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah'ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar.''3 müjdesini aldılar.

Bu savaşın önemini anlamamız için şu dizeleri iyi düşünmemiz yeterlidir. Merhum Âkif “Çanakkale Şehitlerine” adlı şiirinde durumu şöyle özetliyor:

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi,

Bedr’in aslanları ancak bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın,

“Gömelim gel seni tarihe” desem, sığmazsın.

*****

Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber,

Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

Çanakkale'nin Çocukları!

İşte Çanakkale, dünyanın dört bir tarafından gelen Müslümanların bedenleriyle şehit olduğu, dualarıyla bu millete istiklâl hediye ettiği bir yerdir. Bedir’in imanıyla Çanakkale’nin imanı aynıdır. Çanakkale bu milletin ruhudur, kimliğidir.

Medine halkının askerimize “Mehmetçik” adını vermesinin bir resmidir. Çanakkale, peygamberimizin şehitlerimizi avucunu açarak beklediğine tam iman ettiğimiz bir cephedir. Allah, bu milleti Çanakkale’nin ruhunu unutmadan istiklâlini belirleyenlerden eylesin. Ayaklarımızın altından toprak, gönderimizden bayrak, minarelerimizden ezan ve yüreklerimizden iman eksik olmasın.

yazının devamı...

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.