Halkbankası'nın baronları rahatsız eden trafiği!
Halkbankası'nın hedef alınmasının ve Halkbankası üzerinden ticaret yapan BOTAŞ ve TÜPRAŞ'ın derin sessizliği sürüyor. 17 Aralık operasyonu en çok finansal dünya devlerini sevindirdi. Nedeni ise Halkbankası üzerinden dönen para miktarı. Ambargoyu aşan altın formüllerin önü kesildi.
Ülke Haber'den Hakan Göksel'in haberine göre; 17 Aralık tarihinde "rüşvet ve yolsuzluk" ismi verilerek başlatılan operasyon Türkiye ekonomisine büyük darbe vurdu. Operasyonun maliyeti 100 milyar TL'yi aştı. Operasyonun hedeflerinden biri olan Halkbankası 1,6 milyar (eski para ile 1,6 katrilyon) zarar etti.
Ayakkabı kutuları ve genel müdür üzerinden yürütülen kara propagandanın Halkbankası'nı hedef alması ise düşündürücüydü. Halkbankası'nın başarısı rakiplerini fazlasıyla rahatsız etmişti. Çünkü kamu bankaları içerisinde 2003 öncesi zarar ederken sonraki 11 yılda en karlı bankalardan biri haline geldi. Türkiye'nin en avantajlı ticari ve bireysel kredilerini vermeye başladı. Halkbankası'nın dikkat çeken bir başka özelliği de son 5 yılın en istikrarlı büyüyen bankası olmasıydı.
Banka ayrıca Türkiye adına kritik bir öneme sahip para trafiğini de yürütüyordu. İran ile ticaret yapabilen tek bankaydı. Türkiye'de 2 dev şirkete aracılık ediyordu. O şirketlerden biri Kamu İktisadi Teşebbüsü olan BOTAŞ diğeri ise Koç Grubu'na ait Türkiye'nin sanayi devi TÜPRAŞ idi.
KİT olan BOTAŞ'ın bu konuda konuşması zaten beklenmiyordu. Fakat Koç Grubuna ait TÜPRAŞ da olanlara sessiz kalmıştı. BOTAŞ gaz, TÜPRAŞ petrol ithalatını Halkbankası üzerinden gerçekleştiriyordu. BOTAŞ'ın yaptığı ithalatın bedeli bankada Euro'ya çevrilip tutulurken, TÜPRAŞ'ın TL olarak kalıyordu. BOTAŞ'a göre avantajlı konumda bulunan TÜPRAŞ susuyordu.
Koç Grubu'na bağlı TÜPRAŞ'ın derin sessizliği devam ediyor. Koç Grubu'nun Gezi Olaylarına destek vermesi, Maliye'nin Tüpraş'taki vergi denetimleri, iptal edilen köprü ve otoyol ihaleleri, OPET, AYGAZ şirketlerine ceza ve lisans iptallerinin yanı sıra Koç'un banka sahibi olmasının; Halkbankası'na yönelik linç kampanyasında sessiz kalma nedeni olduğu iddialar arasında...
Kökeni 1979'lu yıllara dayanan ve gittikçe artan İran'a yönelik ambargo kervanına ABD'den sonra Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler'in İran'a uyguladığı ambargo İran ile ticareti imkânsız kılıyor. İlaç, gıda, sağlık araç ve gereçleri, zirai ürünler vb. alanlarda istisnalar bulunuyor. ABD elinden gelse bu istisnaları bile yasaklayacak. İran ile sınırı olan ülkelerin bazı istisnaları daha var.
Özellikle gaz ve petrol ithalatı yapanlardan bu durumdan yararlanıyor... Türkiye'de bu istisnalardan yararlanan ülkeler arasında. İran ile ticaretin kuralları o kadar sıkı ki Türkiye'de bunu başarabilen tek banka Halkbankası oldu.
HALKBANKASI İRAN İLE TİCARETİ NASIL BAŞARIYORDU?
İran ile ilgili ticari işlemlerde BM, ABD ve AB tarafından uygulamaya konulan ambargo mevzuatını güncel ve büyük bir hassasiyetle takip eden tek bir banka var o da Halkbankası... Ambargoyu uygulayan ülkeler ve kurumlar tarafından yakın takipte ve sürekli denetim ve gözetime tabi tutuluyor.
Peki bunu nasıl başarıyor?
İran'ın Türkiye ve dünyadan yapacağı ithalatlarla ilgili yaptırımlarda üç önemli ayağı bulunuyor.
Bunlardan birincisi ithalatçı İran firmasının yasaklı olmaması... Yani İran'da ithalatı yapacak firmanın ambargoyu koyan ve uygulayan ülkeler nezdinde yasaklı firmalar listesinde olmamaları gerekiyor.
İthalat için yasaklı listede olmamak yetmiyor. Bir de ithalata aracılık eden İran bankasının da yasaklı olmaması gerekiyor. Yine aynı şekilde bankanın da ithalatı koyan ve uygulayan ülke ve kurumların yasaklı listesinde olmaması gerekiyor.
Üçüncü olarak da ithalata konu olan malların yasaklı olmaması şartı var. İthalata konu olan malların ambargo koyan ve uygulayan ülkelerin yasaklı listesinde bulunmaması gerekiyor.
Üç temel kritere uygun ithalat işlemlerinin ödemeleri iki grupta yapılıyordu. Bunlardan biri "İran'ın Türkiye'den ithal ettiği yasaklı olmayan mal ve hizmet bedeli ödemeleri" diğeri de "İran'ın üçüncü ülkelerden istisna kapsamında ithal ettiği ilaç, gıda, medikal ekipman ve zirai ürün kapsamındaki mal bedeli ödemeleri" şeklindeydi.
Halkbankası o kadar tedbirli davranıyordu ki, İran ile yapılan gerek ihracatta gerekse ithalatta incelenmesi gereken tüm evrakları, ayrıca diğer ülkelerle işlemlerde gerekmeyen, istenmeyen evrak ve belgeleri hazırlıyordu. Banka uluslararası finansal ilişkiler, banka itibarı, hissedarlar gibi hassasiyetlere de son derece titizlik gösteriyor ve işlemlerin kurallara uygun gerçekleştirilmesini sağlıyordu.
HALKBANKASI YAPMASI GEREKENDEN FAZLASINI YAPIYORDU
Halkbankası'nın hassasiyeti örnek derecedeydi. Hiçbir yükümlülüğü olmadığı süreçleri bile takip ediyordu. Normalde dış ticarete aracılık eden bankaların sorumluluğu incelediği evraklar ve o evraklarda belirtilen şartlarla sınırlı bulunuyor...
Belgede sahtecilik, vergi ususlsüzlüğü, gerçekdışı beyanname gibi eksiklik ve kusurlar dış ticarete aracılık yapan banka veya bankaların sorumluluğunda bulunmuyor. Banka belgeleri incelediği kişi ya da firmalardan şüphe duyar ve usulsüzlük olduğu kanısına varırsa ya konuyu kolluk kuvvetlerine ya da denetimi yapan firmaya bildirmekle yükümlü tutuluyor. Oysa Halkbankası bu süreçte bile titiz bir dedektif gibi işlemleri yürütüyordu.
Halkbankası'nın yaptığı her türlü dış ticaret işleminde buna azami hassasiyet gösterdi, ambargo uygulayan ülkelerin kriteri kadar sağlam kriterlerle hareket etti. Ne bilgi ne de belge olarak en ufak bir boşluğa meydan vermedi. Bunları yapmak yetmiyordu. Aynı denetim İran'daki banka nezdinde de gerçekleştiriliyordu. İthalat yapan ülkenin ilgili bankası kadar ihracat yapan ülke bankası da aynı cendereden geçiyordu.
İRAN İLE TİCARETTE ALTIN FORMÜL KİMLERİ RAHATSIZ ETTİ?
Türkiye İran'a uygulanan ambargoyu altın formülle aştı. Formül Türkiye'nin ihracatına da doping etkisi yaptı. İran'ın da işine yarıyordu. Sistem şöyle işliyordu.
Halkbankası üzerinden yapılan ithalat işleminde İran şirketlerine ödenen ve Halkbankası'nda tutulan para Türkiye'de altın külçelere çevriliyordu. Satın alınan altınların ihracatını satan yerli firmalar üstleniyordu. Altın satıcıları ihracı gerçekleştirmek için gereken belgeleri hazırlıyor ve bir kurye grubu kuruyorlardı. Kuryeler her seferinde yaklaşık 11 milyon dolarlık altını yurt dışına çıkarabiliyorlardı.
Resmi evraklarla birlikte kuryeler havalimanının yolu tutuluyor ve onlara şirket yetkilisi eşlik ediyordu. Ayrıca şirket tarafından kimliği gizli bir kişi de olanı biteni uzaktan izleyip süreci takip ediyordu. Dubai gibi başka ülke havalimanına inen kuryeleri İranlılar adına aracılık yapan bir kişi karşılıyordu. Kuryeler altınları iligli kişiye teslim edip karşılığında belge alıyordu. Yabancı ülke havalimanında gerçekleşen bu ticareti yine gizli bir kişi takip ediyor ve takasın bittiği haberini veriyordu.
Halkbankası 01.07.2013 tarihi itibariyle ABD tarafından uygulanan yeni yaptırım neticesinde İran ile yapılan altın ihracatına aracılık etmeyi bıraktı..
İRAN'A YAPILAN İHRACATIN ÖDEMESİ NASIL GERÇEKLEŞTİRİLİYORDU?
İran'daki şirket gerçekleştireceği ihracat için Halkbankası ile ticaretinde yaptırım uygulanmayan İran bankası müracaat ediyor. İran bankası da alınan mal karşılığı firma bilgisi ve ticaretin ayrıntılarını bildirerek Halkbankası'ndaki hesabından ihracat bedelinin ödemesi talep ediyor.
Gelen talep Halkbankası tarafından değerlendirmeye alınıyor. Türkiye'den ihracat yapan şirketten gerekli bilgi ve evraklar talep ediliyor.
Halkbankasına gelen bilgi ve belgelerin ulusal ve uluslararası mevzuata uygunluğu denetleniyor. Bunun yanı sıra Halkbankası, bankacılık uygulamaları çerçevesinde bu işleme aracılık edip etmeyeceğine karar veriyor. Halkbankası, işleme aracılık etmeye karar verirse İran bankasından gönderilen ödeme emrine uygun olarak doğrudan ihracatçı firmanın hesabına ödeme yapıyor.
Halkbankası'nın dış ticaret ile ilgisi burada sona eriyor. Bu süreçten sonraki "malın teslimi, karşı ülkedeki alıcının durumu vb" konular denetim ve gözetim otoritelerinin alanına giriyor.
ALMAN VE FRANSIZLARA FIRSAT OLDU
İran ile ticaret yapan firmalar için altın buluş niteliğindeki bu formül uluslararası baronların gözünden kaçmadı. ABD, BM ve AB de bu formülden rahatsızdı. Altın da dahil olmak olmak üzere kıymetli madenlerin dış ticaretine aracılık edilmesi 01.07.2013 tarihinde yasaklandı. Türkiye de önemli bir fırsattan mahrum kaldı.
Fakat ambargo uygulayan firmalar boş durmuyordu. AB'nin en büyük iki ülkesi Almanya ve Fransa yasaklı ülkenin dev alt yapı projelerini aldı. Tahran ve Tebriz'deki 1 milyar eurodan fazla metro projelerini Alman firmaları üstlenirken, ambargo kanuni boşluklarla delindi. Hazar Gölü'ne kadar gidecek hızlı tren projeleri gibi büyük yatırımları da yine Alman ve Fransız firmalarının oldu.
HALKBANKASI'NIN HEDEF ALINMA NEDENİ RAKAMLARDA GİZLİ
İran ile yapılan ticaretin uluslararası finans baronlarını rahatsız etmesinin nedeni ise rakamlarda gizli... Türkiye'nin İran'dan yaptığı ithalatta kuşkusuz en büyük payı petrol ve petrol ürünleri alıyor. Birincisi sırada BOTAŞ'ın National İranian Gas Company'den aldığı doğalgaz ve TÜPRAŞ'ın Natiaonal İranion Oil Company'den satın aldığı petrol oluşturuyor.
Sadece 5 yıllık ticaret hacmine bakmak bile pastanın ne denli büyük olduğunu ortaya koyuyor... 2008- 2013 yılları arasında Türkiye İran'dan 47 milyar dolarlık (bugünkü karşılığı yaklaşık 100 milyar TL) ithalat yaptı. Bu rakam Merkez Bankası'ndaki paranın 3'te birine karşılık geliyor...
47 MİLYAR DOLARLIK İTHALAT HALKBANKASI ÜZERİNDEN YÜRÜTÜLÜYORDU
47 Milyar dolarlık ithalat içerisinde yaklaşık yüzde 90'lık bölümü petrol ve doğalgaz ihracatı oluşturuyor. Bu rakam 42 milyar dolara tekabül ediyor. Yaklaşık yüzde 60'lık kısmı olan 25 milyar doları petrol, kjalan yüzde 40'lık 17 milyar dolar olan kısım ise doğalgazdan oluşuyor.
25 milyar dolarlık petrol ithalatını TÜPRAŞ, 17 milyar dolarlık ithalatı BOTAŞ yapıyor.
Koç Grubu'na bağlı TÜPRAŞ ambargolar neticesinde bu para trafiğini 2009 yılından bugüne Halkbankası üzerinden gerçekleştiriyordu. BOTAŞ'ta da durum farklı değildi.
Türkiye'nin en büyük ithalat kalemlerinden olan petrol ve gaz konusunda aracılık yapan Halkbankası 2008-2013 arasında 47 milyar dolarlık bir trafiğe aracılık etti. Bu rakam yalnız ithalatta dönen paraydı. Türkiye'de Merkez Bankası rezervinin 135 milyar dolar olduğu düşünüldüğünde bu ticaret Türkiye için hayati öneme sahip.
Halkbankası'nı hedef alanlar yasal prosedürde hiçbir açık işlem bulamayınca bankayı kamuoyu nezdinde ayakkabı kutuları ile itibarsızlaştırarak devreden çıkarmayı denediler... Kamuoyunun gündemine getirilen rüşvet ve yolsuzluk iddiaları ile bankanın tüzel kişiliğinin neden ayrı tutulması gerektiğini bu rakamlar ortaya koyuyor...
Kaynak: Ülkehaber
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.