H. Ali Erdoğan: Dini Hayatın Zehri: Sekülerizm/Dünyevileşme
Yaşam tarzlarında dini ölçülere riayet etmemeleri, tutarlı ve samimi olmamalarıdır. İmanlarının özde değil sözde kalmasıdır. Dinin kendilerine önerdiği yaşam tarzını özümsemeden iman iddiasında bulunmalarıdır. Halbuki yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de tutarsız, ağızdan çıkan söz ile uyumlu olmayan davranışları şiddetle eleştirmektedir. "İman edenler, size söylüyorum: Niçin yapamayacağınız şeyleri söylüyorsunuz. Yapamayacağınız şeyleri söylemek Allah katında çok çirkin bir davranıştır." (Saf/1-2) Dünya sevgisi ebedi olana karşılık geçici olanı tercih etmelerine sebep oluyor. İnandıkları halde sanki ebedi olan ahirett hayatı, hesap kitap yokmuş gibi hareket etmeleri sorunun esas kaynağını oluşturuyor. Bu tehlikeli gidişata karşı rabbimiz mü'minlere gerekli uyarıyı yaptığı halde sorun devam ediyor: 'Servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür; kalıcı olan iyi davranışlar ise rabbinin nezdinde hem sevapça daha hayırlı hem de ümit bağlamaya daha lâyıktır." (Kehf/46)
Aslında iman emin olmak, güvenmek demektir. Mü'min de emin olan güvenen demektir. Bu tabir Kur'an'da hem Allah'a hem de ona inanan her kula nispet edilen müşterek bir isim ve sıfattır. (Haşr/23) Kul Allah'a güvenir ve bu güvene uygun hareket ederse mü'min ismi ile müsemma olur. Güvenmek tek taraflı değildir, karşılıklıdır. Allah iman eden kuluna güvenen bir Mü'min'dir. Allah'a iman iddiasında bulunan insan Allah'a güvendiği ve imanda sebat ettiği ölçüde mü'min olur ve Allah katında değerli kazanır
Bu dini insanlığa tebliğ eden örnek insan, son nebi Muhammed (sas) dinin nasihat yani samimiyetten ibaret olduğunu ifade buyurmuştur. Sahabeden Temimi Dari'nin (ra) anlattığına göre Allah'ın elçisi bir konuşmalarında şöyle söylemiştir. “Din nasihatten yani samimiyetten ibarettir.' Kime karşı nasihat yani samimiyet diye sorduk. Cevap olarak : 'Allah’a, Kitabına, Rasulüne, Müslüman idarecilere ve bütün Müslümanlara karşı' diye cevap verd.” (Müslim, İmân, I, 74.)
Bugün nasihat deyince zihinlerde sadece va'z etmek, ders vermek, öğütte bulunmak anlamı öne çıkıyor. Esas anlamı kayboluyor. Burada bir anlam kayması var. Oysa Kur'an'da geçen 'nasihat' kelimesi samimiyet, içtenlik ve gönülden bağlılık anlamına gelmektedir. (Tahrim/8)
Son yıllarda bazı çevreler sürekli olarak müslümanların en büyük sorununun Kur'an'ı anlamadan okumaları olduğunu dile getiriyorlar. Kur'an'ı anlayarak okumak gerektiğini, onu anlamadan okumanın hiçbir faydasının olmayacağını sık sık dile getiriyorlar. Halbuki bugün Kur'an okumayı bilmese de her yetişkin müslüman ana hatları ile Kur'an ve onun içinde yer alan ölçü ve ahlaki değerler hakkında genel bir bilgiye sahibdir. Müslüman bir toplumun üyesi olan her insan Kur'an ayetlerininı tek tek anlamını bilmese de kümülatif olarak onda yer alan ve yaşama yön vermesi gereken temel ölçüleri bilmektedir. Kur'an'ın kıraat ve tilavetini bilmeyen müslümanlar bile bu dinin olmazsa olmazları olan erdemli davranışları, ahlaki güzellikleri, kulluk görevlerini, helal ve haramları, zararlı ve günah olan davranışları pekala bilmektedir. Müslüman bir toplumda yaşayıp da bunlara karşı cahil olan bir tek kimse gösterilemez. Kültürel ve çevresel faktörlerin etkisi ile ister istemez her müsümanda dini bir bilgi birikimi oluşur. Bu da doğal bir süreçtir. Yalan söylemenin, hırsızlığın, zulmün, cana kıymanın, vergi kaçırmanın, rüşvetin, ihaleye fesat karıştırmanın, torpilin v.s. dinen yasak olduğunu bilmeyen müslüman yoktur. Bu bilgiler pekala Kur'an'ı baştan sona anlayarak okumadan da elde edilebilir. O halde asıl sorun Kur'an okuyanların onu anlayarak okumaması değildir. Asıl sorun Kur'an okumayı bilmeyenlerin bile vakıf olduğu ilahi buyruklara uyulmamasıdır. Kur'an'ın ifadesi ile bu geçici hayatta değerli olanın değersiz (deni) olanla takas edilmesidir. Dalaletin hidayete karşılık satın alınmasıdır. (Bakara/16)
Bunun da temel nedeni modern medeniyetiin daha çok ticari kazanç için görselliği öne çıkarmasıdır. Görsellik esasına dayalı yaşam tarzı SEKÜLERİZMİ yani dünyeviliği besleyen temel etkendir. Zamana ve mekana göre sık sık değişen ve reklamı marifeti ile özendirilen yaşam tarzı insanları lükse ve kolaycılığa özendirmektedir. Moda olarak üretilen tüketim ürünlerine kolayca ulaşmak isteği idini ve ahlaki değerleri arka plana itmektedir. Görsellikten ticari kazanç elde eden çevreler insan fıtratında mevcut olan beğenilmek ve ilgi çekmek arzusunu sömürmekte hiçbir sınır tanımıyorlar. Neticede sadelik, doğallık, tevazu, içtenlik gibi insani değerler geçer akçe olmaktan çıkıyor. Dinin 'deni' yani değersiz ve alçak gördüğü için '"dünya" diye isimlendirdiği bir yaşam alanı görselliğe dayalı olarak amaç haline geliyor, ebedi ve değerli olan bir yaşam alanına yani ahiret yaşamına tercih ediliyor. Oysa din sadeliği, doğal olanı, kısaca fıtri olanı esas alır. Doğallığı bozacak dış etkenleri sıfırlamak temel amacıdır. Bu nedenledir ki gösterişi yani reklamı esas alan davranışlar affı mümkün olmayan şirk günahı ile eşdeğer kabul edilmiştir. Dinin temel amacı doğal yani fıtri olanı korumaktır. Bu Rum/30'da şu şekilde açıklanmıştır: "O halde sen bir hanif olarak bütün varlığınla dine, Allah'ın fıtratına yönel, ki Allah insanları o fıtrat üzere yaratmıştır. Allah'ın yaratmasında hiçbir değişiklik olmaz. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler." Aslında İslam barış demektir. İnsanı fıtratıyla barıştırna ve buluşturmak temel amacıdır. Müslüman kendisi ve çevresi ile barışık olan insan demektir.
Bununla beraber bilgi sahibi olmak elbette çok önemlidir. Her müslümanın neyi niçin yaptığını bilmesi, dinini asli kaynağından öğrenmesi, dini hükümlerin delillerine vakıf olmak için Kitabını anlayarak okuması, düşünce düzeyini yükseltmek için araştırma yapması, imanını taklit derecesinden tahkik derecesine çıkarması arzu edilen bir durumdur. Kayda değer bulduğumuz gerekçeler nedeni ile bugün bilgili olmaktan daha çok samimi ve tutarlı olmaya ihtiyaç vardır. Bu yüzden samimi olarak yapılan az amelin sahibini kurtaracağı ve fakat samimi olmayan çok amelin ise insanı helake götüreceğiı haber verilmiştir. Dini yaşam alanında nicelikten çok nitelik, kemmiyetten çok keyfiyet önemlidir. Kısaca sözde değil özde mü'min ve müslüman olmak gerekir. Ebedi kurtuluş için bu olmazsa olmaz bir şarttır. 10.04.2023
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.