'Gurur verici bir gelişme olur'
Başbakan Davutoğlu, 11. Cumhurbaşkanı Gül'ün milletvekili adaylığıyla ilgili, "AK Parti içinde tekrar siyaset yapması hepimiz için sadece gurur verici bir gelişme olur" dedi.
NEW YORK - Başbakan Ahmet Davutoğlu, Birleşmiş Milletlerde (BM) "Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlendirilmesi" temalı etkinliğe katılarak konuşma yaptı. Davutoğlu, etkinliğin ardından da gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Başbakan Davutoğlu, bir gazetecinin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün milletvekili adayı olup olmayacağıyla ilgili tartışmalara ilişkin açıklamasını hatırlatarak, "Bu açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir de daha önce Abdullah Gül'e bir adaylık teklif oldu mu, olmadıysa olacak mı?" şeklindeki sorusu üzerine, "Bir vesileyle bundan yaklaşık 15 gün önce bu konudaki kanaatlerimi zaten kamuoyuyla paylaşmıştım. Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül, partimizin öncü kurucularındandır, bu anlamda da AK Parti'nin kurduğu ilk hükümetin başbakanıdır ve AK Parti içinden çıkmış ilk cumhurbaşkanıdır" diye konuştu.
"Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanımızın (Abdullah Gül'ün) tekrar AK Parti'de bir önemli görev üstlenmesi ya da AK Parti içinde siyaset yapması, hepimiz için sadece gurur verici bir gelişme olur" diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Bunu daha önce de zikretmiştim. Dolayısıyla tabii takdir kendilerinin ama böyle bir girişim için davete bile ihtiyaç yoktur. AK Parti, Sayın Cumhurbaşkanımız Gül'ün öncülüğünde onun da içinde bulunduğu çalışmayla siyasi hayata katılmıştır. Dolayısıyla böyle bir şeye, 'hayırlı olsun' deriz sadece ve 'hoşgeldin' deriz."
"AK Parti'nin kapıları her zaman açıktır"
Başka bir gazetecinin, "Size bir sinyali oldu mu, şu ana kadar kendisinden?" şeklindeki soru üzerine, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bundan 2-3 hafta önce bir başka vesileyle görüşmüştük ama böyle bir kendisinden sinyal olmadı. Zaten kendisinden sinyal olmasına da gerek yok. Dediğim gibi ne zaman arzu ederlerse AK Parti'nin kapıları her zaman açıktır zaten bunu söylemek bile zaittir. Dışarıda olan birine kapı açılır, zaten içeride olan birisi için bunu söylemek eski tabirle zaittir, fazladır. Dediğim gibi kararları ne şekilde olursa hepimiz için sadece onur verici bir gelişme olur. Bundan memnuniyet duyarız."
Davutoğlu, Gül ile geçmiş ilişkilerinin herkes tarafından bilindiği ve aralarında yakın dostluk ve dava arkadaşlığı olduğunu ifade ederek, "Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan ile olduğu gibi. Biz, hep bu yolda on yıllardır beraber olmuş, omuza omuza vermiş dava arkadaşlarıyız. Dediğim gibi bunun konuşulması bile zaittir. AK Parti, kendisinin öncü, kurucu olduğu evidir. "
CHP hakkındaki kapatılma iddiaları
Davutoğlu, "CHP'nin kapatılmasına yönelik tartışma var. Ana muhalefet lideri de bunu ifade etti, hazırlık olduğu yönünde. Sizin buna yorumunuz ne olur?" şeklindeki soruya da şu yanıtı verdi:
"Şimdi bir kere her şeyden önce böyle tartışmanın mevcudiyetinden bahsetmek dahi abesle iştigaldir. Türkiye'de demokrasi öylesine olgunlaştı ki parti kapatma diye bir şeyi, bırakın teşvik görmeyi, bahsedildiğinde dahi bu muhaldir, olmaz denilecek husustur. Nitekim 2010 referandumda, CHP o referandumda biliyorsunuz bu maddelere karşı çıkmıştı ve partinin kapatılmasının tümüyle ortadan kaldırılması için AK Parti çalıştı. Fakat maalesef yeterince çoğunluk olmadığı için zorlaştırıldı ama parlamentoda AK Parti'nin bu çabalarına rağmen istediğimiz netlikte parti kapatma imkansız hale getirilemedi, ancak zorlaştırıldı. Zorlaştırılması şu, Meclis kararı..."
"Hiç kimse seçim öncesine böyle mağduriyet edebiyatı içine girmesin"
"Ben buradan açık bir şekilde ilan ediyorum, herhangi bir parti için kapatma kararı olduğunda TBMM'de AK Parti bu kapatma kararı karşısında yer alır" ifadesini kullanan Davutoğlu, şunları söyledi:
"Bundan da hiç kimsenin tereddüdü olmasın. Hiç kimse tam seçim öncesine böyle mağduriyet edebiyatı içine girmesin. Şimdiden söylüyorum hangi parti için olursa olsun, hangi ideolojik gerekçeler olursa olsun parti kapatma davası diye bir şey söz konusu olduğunda AK Parti bunun karşısında kale gibi durur. Bunu net olarak ifade ediyorum. Artık muhal ve muhayyel senaryolar üzerinden Sayın Kılıçdaroğlu ve ekibinin mağduriyet havasına girmemesi lazım. Türkiye'de demokrasi yeterli olgunluğa erişmiştir. Kimsenin bu konuda tereddüt etmemesi lazım ancak şuna dikkat çekmek isterim, demek ki seçimlerle ilgili ümitleri o kadar zayıf ki bu tür söylentiler üzerinden olağanüstü hava varmış gibi görüntü vermeye çalışıyorlar. İşte kendilerine açık garanti veriyorum, hiç bir şekilde AK Parti, ne CHP, ne MHP ne de herhangi bir partinin kapatılmasına geçit de vermez izin de vermez."
Davutoğlu, gazetecilere açıklamalarının ardından, New York'ta saldırıya uğrayan ATV Muhabiri Nazlı Yüzbaşıoğlu'na geçmiş olsun dileklerini iletti.
Davutoğlu, "Tavrınızı ben duydum, vakur tavrınız dolayısıyla size teşekkür ediyorum. Biz hem kadına yönelik şiddete karşıyız hem de basın özgürlüğünün yanındayız. Onların barbarca, gayri medeni tutumu hiçbir şekilde netice doğurmaz. Tekrar vakur tavrınıza da teşekkür ediyorum" diye konuştu.
Kadınlar Günü tebriği
Davutoğlu, etkinlikteki konuşmasına da, 3 kız çocuğu babası ve bir insan olarak hitap edeceğini belirterek başladı. Liberya’nın dün itibarıyla ebolayı yenmiş olması dolayısıyla Liberya Devlet Başkanı'na tebriklerini sunan Davutoğlu, daha önce 1,2 milyon dolarlık bir yardımı üç parça halinde yaptıklarını, yine 5 milyon dolarlık yardımı da BM Dünya Sağlığı Örgütü ve Afrika Birliği üzerinden bölgeye ulaştırdıklarını anımsattı.
Katılımcıların, Dünya Kadınlar Günü'nü de tebrik eden Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Daha güzel bir gelecek istiyorsak insanlık için biz kadını destekleyecek her şeyi yapmak durumundayız. Kadınlar ve kız çocukları, ekonomik büyüme ve kalkınma için çok önemlidirler. Cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve kadının güçlendirilmesi, toplumlarımızın refahı ve sürdürülebilir kalkınma için olmazsa olmasıdır. Uluslararası camia olarak biz 2005 yılındaki dünya zirvesinde de bunu kabul ettik. Çünkü Pekin Deklarasyonu Eylem Platformu ile birlikte birçok karar aldık. 1995 yılında BM’nin gerçekleştirdiği Dünya Konferansı ile birlikte milenyum kalkınma hedefleri içerisine bunları koyduk.”
“Türkiye tüm inisiyatifleri desteklemektedir”
Türkiye’nin, kadının güçlendirilmesi ve cinsiyet eşitliği konusunda, BM Kadın Girişiminin 2010 yılında ortaya kolmuş olduğu yapıyı kabul ettiğini belirten Davutoğlu, bunun tarihi bir adım olduğunu kaydetti. Çok daha tutarlı ve iyi koordine edilmiş ve çok daha fazla kaynaklı bir şekilde bunun devam ettirilmesi gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, “Türkiye tüm inisiyatifleri desteklemektedir” ifadesini kullandı.
BM Kadın Girişimi’nin, İstanbul’da bir bölgesel ofis açma kararını da mutlulukla karşıladıklarını ifade eden Davutoğlu, bu ofisin Avrupa ve Orta Asya için önemli çalışmalar yapacağını vurguladı.
Cinsiyet eşitliği, kadın ve kız çocuklarının güçlendirilmesiyle ilgili tartışmanın çok önemli bir konu olduğuna işaret eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kadının güçlendirilmesiyle alakalı atılması gerekenler, dünyanın birçok yerinde öncelikler halinde. Eğitim, sağlık, sosyal koruma, uygun iş ve yaşam standartları için ekonomik koşulların eşit düzeye getirilmesi hala çözülmesi gereken sorunlar. Kadınların bugünün dünyasında yaşadığı sorunların çözülmesi için toplumların ve hükümetlerin önemli çalışmalar yapması gerekmektedir. Eğer bunları yapamazsak toplumlarımız, daha yoksul hale gelecek ve daha kötü koşullara gideceğiz. Kız çocuklarının eğitimine biz de çok büyük önem atfediyoruz. Türkiye, Kanada ve Peru ile birlikte öncülük yaptı ve BM içerisinde Dünya Kız Çocukları Girişimi'ni başlattı. Kız çocuklarının okullaşma oranının artırılması ve onların erken yaşta zorunlu evliliklere itilmesinin önüne geçmeyi, en iyi adım olarak görmekte.”
Dünyanın birçok yerinde kadınlar çatışmalar dolayısıyla şiddete maruz kalıyor”
Türkiye’de kız çocukları için son 10 yılda tüm eğitim alanlarında önemli adımlar attıklarını kaydeden Davutoğlu, şöyle konuştu:
“Son 10 yıl içinde okullaşma oranı yüzde 9 artarak yüzde 100’e ulaştı. Ulusal düzeyde sivil toplum örgütleriyle ve kamu idareleriyle birlikte bir kampanya düzenlemiştik. Diğeri ise koşulsal eğitim yardımı ve kız çocukları için esasında erkek çocuklarına verilen burstan daha fazla burs vermek suretiyle kız çocuklarını okullaşma oranını artırma yoluna gittik.
Dünyanın birçok kısmında kadınlar ve kız çocukları, çatışmalar dolayısıyla şiddete maruz kalmaktalar. Bu problem döngüsünü sona erdirmek için küresel olarak daha fazla şeyin yapılması lazım. BM Güvenlik Konseyinin almış olduğu 13-26 Sayılı kararla birlikte kadınların korunması ve kız çocuklarının haklarının korunması, esasında krizlerin önlenmesine imkan tanıyacaktır. Esasında bu adımlar yeterli değildir tek başına. Çünkü durumlar daha kötüye giderken dünyada özellikle iç savaşlar ve devletlerin başarısızlığı nedeniyle birçok yeni kriz ortaya çıkmakta. Kadının ve kız çocuklarının çatışma döneminde ve çatışma sonrası dönemlerde korunması ve desteklenmesi, esasında o ülkelerdeki güvenliği ve kalkınmayı artırıcı adımlardan bir tanesidir. Dolasıyla BM yapısı altında cinsiyete dayalı şiddeti nasıl engelleriz bunun araştırmasına gitmemiz gerekir. Çünkü bazen cinsiyete dayalı saldırılar kadınlara karşı savaş zamanında bir savaş aracı olarak kullanılmaktadır. Bu tip kötü suçları engellemek için elimizden geleni yapmalıyız.”
“Kadına karşı işlenmiş suç, hiçbir kültürel veya dinsel temelle meşru hale getirilemez”
“Türkiye, çatışmalardan etkilenmiş olan bölgelerdeki kadınların ve çocukların korunması ve güçlendirilmesi adına her türlü kaynağını seferber etmektedir” diyen Davutoğlu, şunları kaydetti:
“Kapsamlı çözümler bulmak için çabamız devam edecektir. Kadına karşı işlenmiş suç, hiçbir kültürel veya dinsel temelle meşru hale getirilemez. kadına karşı şiddetle mücadele edebilmek için Türkiye olarak biz çok kapsamlı kanunlar çıkardık. Biliyoruz ki hala bu sorununu kökünü kazıyabilmek için yapmamız gereken çok şey var. Çabalarımızı ve çalışmamızı kararlılıkla devam ettirirsek bu noktaya da ulaşırız diye düşünüyorum. Türkiye kadına karşı ayrımcılığının her türlüsünün ortadan kaldırılması konvansiyonuna taraftır. Aynı zamanda Avrupa Konseyinin Kadına Karşı Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Ortadan Kaldırılması Konvansiyonu'na da üyedir. Biz İstanbul konvansiyonunu kendi ülkemizdeki mevzuatın içerisine katma çabamızla 2012 Martı'nda bir kanun çıkardık ve esasında bu çok önemli mevzuattır. Çünkü ilk defa Türkiye’de aile içi şiddetle mücadele etmek için çıkarılmış ilk kanundur. Bütün kadınları, bütün kadın mağdurları, evli olsun olmasınlar, mağdur olma noktasından haklı olma noktasına getiren ilk mevzuat parçasıdır. Kadını aynı şekilde kalkınmanın üç boyutuna, sosyal ve çevresel boyutuna katma noktasında yine çok şey yaptık, yapmaya devam edeceğiz.”
Davutoğlu, 2015 yılı sonrası dönüştürücü bir kalkınma gündemi oluşturulması için dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınları da işin içine katmak gerektiğinin altını çizerek, "Küresel sürdürülebilirlik ve yoksulluğun ortadan kaldırılması için bu gereklidir. Sürdürülebilir kalkınma ile birlikte kadının güçlendirilmesi ve cinsiyet eşitsizliği bizim eylemlerimizin merkezinde olmak durumundadır" ifadesini kullandı.
Davutoğlu, cinsiyet ayrımcılığının ortadan kaldırılmasının, küresel kalkınma ve yoksullukla mücadelede önemli olduğunu söyledi.
"Cinsiyet eşitsizliği, sürdürülebilir kalkınmanın önündeki belli başlı engellerden birisi" diyen Davutoğlu, cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesinin, eylemlerin merkezinde olması gerektiğini ifade etti.
Türkiye'nin, BM 2015 sonrası kalkınma gündeminde cinsiyet eşitliği, kadın hakları, kadın ve kız çocuklarının güçlendirilmesi ve her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması konularının yer almasına büyük önem verdiğini vurgulayan Davutoğlu, "Sürdürülebilir kalkınma ile cinsiyet eşitliği arasında anlamlı bir ilişki var" dedi.
Türkiye'nin, G-20 dönem başkanı olarak bu konuya hassasiyet gösterdiğini ve kadınların iş gücü piyasasına katılımının artırılmasına ilişkin çalışmaları desteklediğini ifade eden Davutoğlu, G-20 ülkelerinin 2025 yılı hedeflerinin daha fazla kadını iş hayatına dahil edeceğini ve eşitsizliğin önemli miktarda azalacağını kaydetti.
Davutoğlu, yerel ya da uluslararası alanda yapılacak çalışmalarda sivil toplum, medya ve özel sektörün karar alma ve bu kararların uygulaması aşamalarına katılımının gerektiğini de vurgulayarak, "Türkiye'de Hükümet ve sivil toplum, milenyum kalkınma hedeflerine ulaşma konusunda birlikte çalıştılar ve böylece Türkiye bu hedefleri büyük oranda gerçekleştiren ülkeler arasında yer aldı" diye konuştu.
"Töre cinayetlerini, korkunç insan hakları ihlali olarak değerlendiriyoruz"
Başbakan Davutoğlu, kadınlara yönelik ayrımcılık ve şiddetin önlenmesi ile kadınların işgücü piyasasına katılımı konusunda Türkiye'nin başardıklarına ilişkin örnekler de vererek, "Anayasamızın en temel maddelerinden birisi yasalar önünde kadın ve erkeklerin eşitliğidir. Devlet, bu eşitliğin uygulamaya geçirilmesinden sorumludur. 2010'da yapılan Anayasa değişikliği de kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık yapmaya imkan tanıyor" dedi.
Son yıllarda yapılan düzenlemelerin kadınlara yönelik ayrımcılık içeren uygulamaları sona erdirdiğini anlatan Davutoğlu, Türkiye'nin BM ile ortak çalışma yaparak bu sorunu ortadan kaldırdığını belirtti.
Kadınlara karşı ayrımcılıkla en iyi mücadele yöntemlerinden birisinin "farkındalık oluşturmak" olduğunu kaydeden Davutoğlu, bu amaçla Türkiye'de 183 bin güvenlik görevlisi, sağlık çalışanı, hakim, savcı, din görevlisi ve öğrencilere bu konuda eğitim verildiğini söyledi.
Türkiye'nin, Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi anlaşmasına katılımının ardından anlaşmanın hükümlerini gerekli düzenlemelerle hayata geçirdiğini dile getiren Davutoğlu, aile içi şiddetle mücadele ulusal eylem planının da 2012-2015 dönemi için güncellendiğini anlattı.
Türkiye'de 131 kadın sığınma merkezinin faaliyette olduğunu ve yaklaşık 3 bin 400 kadına hizmet verdiğini dile getiren Davutoğlu, şiddeti önleme ve izleme merkezlerinin 14 bölgede kadın mağdurlara destek verdiğini kaydederek, "Biz, töre cinayetlerini 'korkunç insan hakları ihlali' olarak değerlendiriyoruz. Bu cinayetler hiçbir şekilde sosyal, kültürel ya da dini temelde meşrulaştırılamaz. Biz bu cinayetlerin önlenmesi için tüm çabaları göstermeyi taahhüt ettik" dedi.
Davutoğlu, Türk Ceza Kanunu'nun töre cinayetlerine ağırlaştırılmış hapis cezası öngördüğünü ve bu konuyla mücadeleye büyük önem verdiklerini vurguladı.
Kadınların iş hayatı ve siyasete katılımı
Başbakan Davutoğlu konuşmasında, kadınların iş hayatına katılmaları konusunda da düzenlemeler yaptıklarını ifade ederek, Türkiye'de kadınların işgücü piyasasına katılım oranının yüzde 30.8'e çıktığını anlattı.
Ulusal planlarda kadınların iş hayatına girmesini artırmayı amaçladıklarını kaydeden Davutoğlu, 2023 yılında kadınların iş gücüne katılma oranını yüzde 41'e çıkarmayı hedeflediklerini söyledi.
Davutoğlu son dönemde kadınların Parlamento'da temsil oranlarında da önemli artış yaşandığına işarete ederek, "Bu oran 2002'de yüzde 4.4 iken 2007'de 9.1'e, 2011'de ise 14.4'e ulaşarak Türkiye tarihinin en yüksek seviyesine çıktı. Haziran'daki seçimlerden sonra kadınların parlamentoda temsil oranının yüzde 20'yi geçmesini umuyoruz" dedi.
Davutoğlu, geçen yılki yerel seçimlerde kadın büyükşehir belediye başkanları sayısında da artış yaşandığını ifade etti.
Yeni doğan ölümlerindeki azalmaya ilişkin de bilgi veren Davutoğlu, "Doğumda bebek ölümlerinin azalması Türkiye'yi 2008'de en başarılı 10 ülke arasına soktu. Biz bu başarıyı sürdürmek için hiçbir çabadan geri durmayacağız" diye konuştu.
"Güçlü millet, güçlü aile ve kadın temeli üzerine kurulmalı"
Başbakan Davutoğlu, yerel ve uluslararası çabaların kadınların güçlendirilmesine önemli katkılar sağlamasını umduğunu da belirterek, "Güçlü millet, güçlü aile ve kadın temeli üzerinde kurulmalı. Eğitimli, güçlü ve kalifiye kadın, hayatın tüm alanlarında başarının anahtarıdır" dedi.
Toplumlarda kadının statüsünün güçlendirilmesi konusundaki çabaların sürdürülmesi gerektiğini kaydeden Davutoğlu, bunun da çok yönlü bir yaklaşım ve sürekli çaba gerektirdiğini sözlerine ekledi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.