Gürkan Birinci: Görünmez El Paradoksu

Gürkan Birinci: Görünmez El Paradoksu
Bireyler fayda, üreticiler de kar amacında olurlarsa ekonomide devlete büyük ölçüde gerek kalmayacağı iktisadi hayatın bireyci olduğu kişisel menfaatin iktisadi hayat için itici bir güç olduğu, doğası gereği kişi en az zahmetle en çok tatmine ulaşmaya..

Gürkan Birinci: Görünmez El Paradoksu

Bireyler fayda, üreticiler de kar amacında olurlarsa ekonomide devlete büyük ölçüde gerek kalmayacağı iktisadi hayatın bireyci olduğu kişisel menfaatin iktisadi hayat için itici bir güç olduğu, doğası gereği kişi en az zahmetle en çok tatmine ulaşmaya çalışacağı olgusu düzenden çok düzensizliğe hizmet eder.

Smith’in Ahlaki Duygular Kuramı adlı eserinde üç temel nokta dikkati çekmektedir.

 

1–Kendini düşünme sempatisi (yakınlık duyma hissi).

2–Özgürlük isteği ve toplumsal kurallara uyma eğilimi.

3–Çalışma alışkanlığı ve değişim eğilimi.

Bu denge sayesinde bireyler kendi çıkarlarını gözetmek için çalışırlarken aynı zamanda başkalarına da iyilik ederek onların da refaha ulaşmasına yardımcı olurlar (KESİCİ).

Smith haz ilkesi ve toplumsal uyumluluğu bireyin itici gücü olarak görür. Kaos bir anda “haz ve uyumlulukla” düzene kavuşur. Aynı zamanda Smith bu dengeden yola çıkarak ünlü “gizli el” kavramsallaştırmasına ulaşır.

Adam Smith’in iktisadi büyümeyi anlattığı ünlü Eseri Ulusların Zenginliği kitabında denetimsizmiş gibi görünen serbest piyasanın aslında kendiliğinden “görünmeyen bir el” tarafından yönetildiğini varsaymıştır. Toplumların ilerlemesi, bireylerin tasarlanmış niyetleri sonucunda değil, çıkarı içeren tutkuları sonucunda oluşmaktadır görünmez el teorisi, piyasa mekanizması aracılığıyla temelinde bireysellik olan kapitalizme toplumsal bir özellik kazandırır. Bu ilişki kapitalist sistemde hükümetlerin piyasanın işleyişine müdahale etmemeleri gerekliliğini ortaya çıkarır (AYTEMİZ, KARAYILMAZLAR).

Böylelikle Smith insanları fedakarlık ve yardımseverliğin baskısından kurtardığını düşünür. Çünkü Smith’e göre birey çıkar temelli hareket ettiğinde diğergamlıkla hareket ettiğinden daha çok topluma yarar sağlar.

Moral değerlere dayalı bir iktisadi yapı oluşturma çabası, artık yerini ticaretin gelişmesine koşut olarak ortaya çıkan yeni bir servet birikimi anlayışına bırakmıştır (ÖZSOY).

Bir bakıma görünmez el günümüzün serbest piyasa işleyişini ifade eder. Bilinçsizce sadece kendi çıkarı için para kazanan birisi, farkında olmadan, topluma da katkıda bulunmuş olur. Sanayide ürettiği ürünün en değerli olmasını isteyip, kendi kazanımını düşünen birey, görünmez elin teşviki ile hiç niyetlenmediği yararlı bir sona ulaşır (AYTEMİZ).

Friedman, Adam Smith’in sembolüne “merkezî yönlendirme olmadan, … Yemeğimizi, kıyafetimizi ve konutumuzu üretmede” işbirliğine dayalı, kendi kendini düzenleyen “piyasa gücü” hakkındaki “anahtar bir kavrayış” olarak gönderme yapar. Ekonomist George J. Stiller onu, “iktisadın bütünü içinde en önemli muhtevaya sahip önerme” olarak adlandırır (SKOUSEN).

Smith’e göre karşılıklı çıkar, felsefesinde temel ahlaki amaçtır. Görünmez el piyasayı doğal yoldan dengeye getirerek toplumsal refahı ve adaleti sağlamaktadır. “Birey faaliyetleri tam bir serbesti içindeyse her anlamda ‘kötü’ olan hiç kimse satın almak istemeyeceği için başkalarına vereceği ‘iyi’ bir şeyleri olmayanlar, serbest mübadele süreci dışında kalacaklardır. Bu da herkesi, eğer tek başına yaşamayı göze almıyorsa, başkalarının değer verdiği bir şeyler yapmaya sevk edecektir. İşte görünmez el metaforu bunu anlatmaktadır”. Böylelikle kendi çıkarını düşünen birey, toplumsal gelişmeye aykırı bir iş yapmış olmayacaktır (KESİCİ).

Klasik iktisat için herkesin bencil olduğu bir toplumda uyum, bilinçli bir müdahale olmasa da kendiliğinden oluşacaktır. Bireyler farkında olmadan amaçlamadıkları bir yöne doğru görünmez el tarafından yönlendirilirler. Bu kendiliğinden oluşumu sağlayan görünmez el, piyasa ilişkileridir (AYTEMİZ).

Burada bir paradoks hemen dikkatimizi çekiyor. Amaç eğer en iyi malı üreterek mübadele sürecinin içinde kalmaksa uyuşturucu ve sigara satımını nereye koyacağız. Çıkar paradigmasına göre uyuşturucu satan birisi en iyi malı üreterek piyasada kalmaya çalışacaktır. Bu Smith’in fayda ve çıkar temelli “düzen”ini bir anda “kaos”a dönüşecektir.

Bireyler fayda, üreticiler de kar amacında olurlarsa ekonomide devlete büyük ölçüde gerek kalmayacağı iktisadi hayatın bireyci olduğu kişisel menfaatin iktisadi hayat için itici bir güç olduğu, doğası gereği kişi en az zahmetle en çok tatmine ulaşmaya çalışacağı olgusu düzenden çok düzensizliğe hizmet eder.

Smith’e göre kişi gerçekten toplum yararına iş yapan bir bireye göre farkında olmadan çok daha fazla toplum yararına iş yapmıştır (AYTEMİZ). Halbuki çoğu zaman bunun tam tersi olabilmektedir. Örneğin kar maksimizasyonu satıcılarda birtakım ahlaki sorunları da beraberinde getirebilmektedir. Asimetrik bilgi dolayısıyla, satıcı ürününü alıcıdan daha iyi tanımaktadır ve alıcıyı yanlış bilgiyle manipüle edebilmektedir.

Bu oyuncu, eylemlerini, kar-zarar düzleminde kurgular, kişisel çıkarını gözetir ve rasyonel olduğu kadar, bencilce davranır (ÖZSOY).

Kar – zarar paradigmasıyla hareket eden bir üretici sattığı domatesleri müşterilerinin en memnun olacağı lezzetle yetiştirmek isteyecektir. Böylece hem diğer domatesçilerin müşterilerini kazanacak hem de en iyi ürünü daha iyi fiyata satacaktır. Asıl amacı kar olan bu pazarcı farkında olmadan müşterileri memnun etmiş olacaktır. Böylece piyasa da kendi kendine işleyen çark olacaktır (AYTEMİZ). Burada gözden kaçmaması gereken nokta en lezzetli ürünün en sağlıklı ürün anlamına gelmediğidir. Herhangi bir domates üreticisi daha lezzetli olması için domates üretimi esnasında sağlıksız bazı kimyasalları kullanabilir. Smith’in “görünmez eli” bunu hiçbir şekilde engelleyemez.

Smith’in ekonomi anlayışında dönemin diğer disiplinlerinden özellikle Newton etkisindeki fizik biliminden fazlasıyla etkilendiği görülmektedir.

Newton’un (1643-1727) paradigmaya dönüşmüş olan ve Batı’da Newton Programı adını alan, kapsayıcı yasa temelli açıklama modelinin oluşturduğu sarmalın içerisinde, iktisadi yapının gelişimine koşut olarak ilerleyen yeni toplumsal organizasyonun, nasıl olacağının kural, ilke ve yasalarını oluşturma süreci başlamıştır (ÖZSOY).

Bilindiği üzere Newton, kütle çekimi temelinde evrensel çekim yasasını geliştirmiş ve evrendeki itme, çekme ve benzeri her türlü etkileşimi, bu yasayla açıklamayı başarmıştır. (ÖZSOY). Klasik iktisadın kurucuları Adam Smith ve David Ricardo’nun yanısıra Marx’ta Newton’un kütle çekim yasasından fazlasıyla etkilenmiştir. Hatta Comte’ye göre kütle çekim yasası bilim tarihinin en önemli ve geçerli yasasıdır. Burada dikkati çeken nokta tüm bu düşünürlerin yasayı dikkate alıp bir yasa koyucuyu denklemin içine dahil etmemeleridir.

Smith, öncelikle piyasa ekonomisinin işleyişini, moral unsurlarla ilişkisi içinde değil; bireysel çıkar, akılcılık, bencillik ve kar gibi temel kavramlar bağlamında açıklamaya çalışmış ve Newton’un düzenleyici ilke olarak belirlediği kütle çekiminin yerine, görünmeyen eli yerleştirmiştir (ÖZSOY). Ancak belirtildiği gibi “görünmeyen el” çoğu zaman düzenleyici olmaktan uzaktır.

Smith’in, piyasanın, kendiliğinden dengeye geleceği öngörüsüne dayalı olarak geliştirdiği kavramlaştırma bağlamında, klasik iktisadın homo economicusu (iktisadi açıdan akılcı olan insan) karını maksimize etmek amacıyla, epistemolojik açıdan piyasanın işleyişine ilişkin gerekli bilgiyle olduğu kadar, ontolojik açıdan özgüven ve gelişmiş algılama gücüyle de donanmıştır. Artık birey, işbölümünün tam olarak gerçekleştiği bir toplumda, rasyonel davranan ve kişisel çıkarını gözeten ve bununla birlikte, kendi karını en yüksek düzeye çıkarmaya uğraşırken, amaçlamadığı halde toplumsal yarara katkı sağlayan bir niteliğe erişmiştir. Böylece iktisat, fizikçinin sahip olduğu bir araştırma ve inceleme nesnesi olan atomlar gibi, kendi nesnesine kavuşmuştur: Çıkarının peşinde koşan birey (ÖZSOY)!. Modern hayatla birlikte insanlar ilk çağ hazcılığına geri dönmüştür. Smith açısından bireyin itici gücü haz ilkesidir artık.

Klasik iktisadi kuramın temsilcileri tarafından ileri sürülen görüşler, Newton fiziği ve Öklid (yaklaşık MÖ 325-265) matematiği üzerine kurulmuştur. Bu doğrultuda, mekanik doğada var olan düzenlilik gibi, iktisadın da kendiliğinden oluşan ve müdahaleyi gerektirmeyen bir düzeninin olduğu kabul edilmiştir (ÖZSOY).

“Dünyayı yöneten çıkardır.” İktisatın temel mottosu haline gelmiştir.

Örneğin Helvetius açısından, nasıl fiziksel dünya, hareket yasalarınca yönetiliyorsa; aynı şekilde değerler dünyası da çıkar yasasınca yönetilir (ÖZSOY). Bu yaklaşım fazlasıyla ürkütücü olduğu gibi düzen değil daha çok kaosu beraberinde getirmektedir.

KAYNAKÇA

Kesici, Hülya. Adam Smith ve Ahlak Teorisi.

Sosyal Beşeri ve İdari Bilimlerde Akademik Araştırmalar–5. Ed. Aytemiz, Levent ve Karayılmazlar, Ekrem. Ankara. Gece Kitaplığı. 2018. Baskı.1

Skousen. Mark. Adam Smith (Görünmez) Elini Açığa Çıkarıyor. Çev. Muhammed Yunus Bilgili. Liberal Düşünce, Yıl 17, Sayı 65, Kış 2012, s. 197-201.

Özsoy, Seda. Kütleçekimi ve Görünmeyen El Üzerine Bir Değerlendirme. Kaygı. 2014. Sayı.22

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.