Ahmet Taşgetiren
Sakine'nin dramı
Diyarbakır'daki cenaze törenlerinden bahsetmeyeceğim.
Görsel medya onu bütün boyutlarıyla sergiledi. BDP de, "Sakine Cansız"ın idol haline gelmesi için elinden geleni yaptı.
Yapsın, ulusal kimlik inşasında bunlar kullanılabilir malzemelerdir, yapsın ama "Acaba Sakine Cansız kişiliğinde PKK bünyesindeki Kürt kadınlara dair dramatik bir hikaye var mı" sorusu da göz ardı edilmesin.
Anne Cansız, "Kafam allak bullak" demiş. Neden acaba? Neden BDP'liler kadar heyecanlı değil anne Cansız?
Küçücük bir haber olarak çıktı gazetede.
"Sakine'nin eşini kim öldürttü" başlığını taşıyordu. Haber, KCK'nın tepe kadrolarından Zübeyr Aydar'ın eski eşi Seve Evin Çiçek'in, Serbesti adlı bir internet sitesindeki yazısına atıf yapıyordu.
Siteye girdim ve Evin Çiçek'in yazısını okudum.
Sakine'nin insani isyanı
Bu bir "Sakine Cansız dramı" idi.
Dersimli, cezaevlerinde ağır bedeller ödemiş bir Kürt kızının, Bekaa'da dışlanışı, aşağılanışı, buna rağmen kendisine "hain" damgası vurulmaması için direnişi, örgütten kopmayışı, Öcalan'ın yüzüne karşı "özgür" düşüncelerini haykırışı, Avrupa'ya ilticası, oradaki dışlanmış günleri, nişanlısının öldürülüşü vs.
Anlaşılıyor ki, PKK dünyasında "özel hayat, özel duygu, sevgi, bağlanma, örgüt içi özgürlük" gibi mefhumlar kıyamet koparıyor.
Evin Çiçek'in anlattığına göre Sakine'ye Dersimli bir yakını diyor ki: "A. Öcalan'a cevap verme, karşı çıkma, sessiz kal."
Sakine ona şu cevabı veriyor:
"Dünya dönüyor öyle değil mi? Gerçek var. O halde gerçekleri söylemek gerek. Bireye teslim olmam. Babam da olsa hata, yanlış yapsa hatasını söylerim.
Ben değişik kimlikler taşıyorum ve birey olarak da haklarım var. Sevme, evlenme hakkım var. Sevme hakkıma kimse dil uzatamaz. Mehmed Şener'i sevdim ve kendisiyle evlendim. Yüzüğümü de taktım. A. Öcalan kendisi de evlendi. Kesire Yıldırım'la. Peki ben niye bireysel kararımla yaşamayacağım? Sevme hakkımı kullanmayacağım?
Bir canlı olarak sevgi alış-verişi ihtiyaçtır. Hiç kimse bireysel haklarıma müdahale edemez. Ben bir yoldaşımı, mücadele arkadaşımı sevdim, evlendim.
Sevme, sevilme beni güçlendiriyor, üretici kılıyor. Suç işlemedim.
Profesyonel devrimci olmam, siyasal yapı içinde yer almam duygularımı körleştirme, sevme hissimi reddetme, görevlerimi karıştırma, yapmama anlamına gelmiyor. A. Öcalan benim duygu dünyama müdahale edemez, karışamaz. Buna hakkı, yetkisi yok. Herkes sınırlarını bilmeli."
Tek sevilecek erkek Öcalan mı?
Peki buna karşı A. Öcalan ne diyormuş:
Evin Çiçek anlatıyor:
"A.Öcalan'sa 'Siz sadece beni sevmelisiniz. Sadece ben erkeğim. Bana bağlanın, bir başka erkeği tanımayın. Ben sizi özgürleştiririm, bir başkasını sevemezsiniz' diyordu."
Evin Çiçek'in yazısında, Öcalan'ın karısı Kesire'nin dramına da yer veriliyor. Öcalan'a karşı çıktığı için "hain" ilan edilişine, onu hain ilan edenlerin Yalçın Küçük'le kucaklaştıklarına...
Örgüt içinde kadınlar olgusu.
Sevme, sevilme, nişanlanma, evlenme, normal bir hayatı arzulama, gelecek planı...
Silah tamam, gerillalık tamam, Kürtlük için mücadele tamam ama ya Sakine'nin deyişiyle "onların yetmediği nokta..." O ne olacak?
Sadece Öcalan mı sevilecek erkek olarak?
Acaba Kürt siyasal hareketinde kim "Dağdaki kadınlar"ın geleceğini düşünecek?
Dağdakilerin rehabilitasyonu diyoruz ya, anlaşılıyor ki devlet, örgütten çok daha insani bir duyarlılık sergilemeli bu konuda.
Ahmet TAŞGETİREN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.