Ahmet Taşgetiren
Erdoğan Obama'ya ne diyecek?
Suriye üzerinde yoğunlaşan Ortadoğu kapışmasında görülen ne?
Rusya abanıyor Suriye'ye.
İran abanıyor.
Çin "Ben de varım"ı oynuyor.
Türkiye çok önemsiyor Suriye'nin geleceğini. Hem Ortadoğu'nun "Normalleşme süreci"ne ve yeniden yapılanışına verdiği önem sebebiyle hem 900 kilometrelik sınırın getirdiği hayati riskler ya da imkanlar sebebiyle Suriye'de olan biteni hayati değerde görüyor.
Amerika'nın kafası karışık. Ortadoğu'da nasıl var olacağına dair karar verememiş gibi. En azından Rusya kadar duyarlı değil.
İngiltere ABD'den daha duyarlı görünüyor ama Amerika'dan bağımsız hareket etme lüksüne oynamayı düşünmüyor.
Fransa ve Almanya, Ortadoğu'da kendi çıkarları ekseninde politikalar oluşturmayı tercih ediyor.
İsrail kendi var oluş hesabı açısından duyarlı, çıkarını İslam ülkelerinin en fazla bölünmüşlüğü eksenine oturtuyor.
Suriye'nin yaşadığı yıkım, bu uluslararası konjonktür içinde devam ediyor.
Suriye'nin eli kanlı diktatörü de bu konjonktür içinde cinayetlerini sürdürüyor.
Washington yolunda
Başbakan Erdoğan böyle bir hesaplar karmaşası içinde Washington'a gitti.
Türkiye'nin tavrı belli:
Suriye'de bir an önce vahşet durmalı. Sığınmalar taşınamaz bir niteliğe büründü. Orada, Banyas örneğinde de olduğu gibi bir insanlık dramı yaşanıyor. Banyas bigâneliği bir kere daha insanlık adına "Bosna utancı" yaşatmış bulunuyor. Daha kaç Banyas olmalı?
Uluslararası camia ne için var?
Amerika, uluslararası camiayı harekete geçiremeyecekse, küresel bir güç olarak havlu mu atmış olmakta?
Amerika, sadece "El Kaide fobisi" ile ya da onun arkasına sakladığı "Sünni İslam iktidara gelmesin" yaklaşımı ile Ortadoğu'da rasyonel biçimde var olabilir mi?
Amerika'nın Ortadoğu'daki tüm duyarlılığı İsrail'in güvenliğine mi endekslenmiş olacak?
Belli ki Erdoğan-Obama görüşmelerinde tüm dünyayı içine alan bir stratejik ufuk turu yapılacak.
Türkiye-ABD ilişkileri nasıl şekillenecek?
Türkiye-Amerika ilişkileri Suriye'den ibaret değil.
Hatırlarsak, Bill Clinton TBMM'de yaptığı konuşmada "Dünyada 13 stratejik problem var ki bunlar Türkiye'nin katkısı olmadan çözülmez" demişti. Obama döneminde de Washington'un dünya gündeminde alt alta sıraladığı ve Türkiye ile kesişen başlıkların sayısının azaldığı söylenemez.
Kuzey Batı Afrika'dan Çin sınırına kadar İslam coğrafyası yeniden yapılanıyor. Bu kaçınılmaz bir süreç.
Bu, kesinlikle stratejik bir vizyonu gerekli kılıyor.
Türkiye, bu süreçte dünyaya bakarak, bölgeye bakarak, kendi birikimlerine bakarak kendi vizyonunu oluşturmaya çalışıyor.
Amerika nerede duracak bu süreçte?
Hem var hem yok gibi mi duracak, İsrail'e endeksli bir yer mi seçecek, bölge halklarının barış içinde yeni yapılanmalara vücut verdiği dengeler arasında yerini mi alacak?
Rusya, "El Kaide fobisi" ile Amerika'yı, bölgede kumpasa düşürme hesabında. İsrail "Sünni iktidar fobisi" pazarlıyor. Muhtemel ki Avrupa'dan bakıldığında da benzeri fobiler revaç buluyor.
Sonuç ise Rusya, İran, Esed politikalarının hükümferma haline gelmesi oluyor. Amerika bunu içine sindirebilir.
Erdoğan ise Türkiye penceresinden "Ortadoğu'nun rasyoneli"ni anlatacak. Bakalım bu vizyon Amerikan idrakine ulaşacak mı?
Ahmet TAŞGETİREN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.