Gülay Göktürk'ten müthiş analiz..

Gülay Göktürk'ten müthiş analiz..
İlker Başbuğ'un tutuklama kararı sonrası yaptığı "Takdir Yüce Türk Milletinindir" açıklaması aslında ne anlama geliyor?BUGÜN Gazetesi yazarı Gülay...



İlker Başbuğ'un tutuklama kararı sonrası yaptığı "Takdir Yüce Türk Milletinindir" açıklaması aslında ne anlama geliyor?

BUGÜN Gazetesi yazarı Gülay Göktürk o cümlelerin anlamını ve "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" davasında Genelkurmay Eski Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un tutuklanması ile gelinen süreci yazdı.


İşte o yazı...


"Takdir yüce Türk milletinindir."

Tutuklandıktan sonraki ilk sözü bu olmuş İlker Başbuğ'un...
Yüce Türk milletinin onunla ilgili takdirini çoktan yaptığının bile farkında değil. Eğer milletin takdiri apaçık ortada olmasaydı, bu tutuklamanın zaten yapılamayacağını; yapıldıysa milletin onunla ilgili değerlendirmesi kesin olduğu için yapılabildiğini de anlamıyor.
Zaten, onun asıl sorunu anlamamak...
2009'da Genelkurmay Başkanı olduğunda, ne yaşadığı ülkenin içinde olduğu büyük değişimi anlayabildi ne toplum-ordu ilişkilerinde yaşanan değişimi hatta ne de yönettiği ordunun içinde yaşanan değişimi...
Eğer anlasaydı, her şey farklı olabilirdi.

İki yol

İlker Başbuğ Genelkurmay Başkanı olduğunda önünde iki yol vardı: Birinci yol, Türkiye'de askeri vesayet rejiminin artık geleceği olmadığını, ordunun darbeci geleneğini sürdürmenin imkansız olduğunu görüp kendine orduyu "Yeni Türkiye"ye adapte edebilmek için gereken iç transformasyonu gerçekleştirme misyonu biçebilirdi. İkinci yol ise, vesayeti sürdürmek gibi nafile bir çabanın peşinden gitmekti...
İlk göreve geldiğinde hükümet de kamuoyu da birinci yolu seçeceği konusunda umutluydu. Onun gerçeği kabul edip orduyu demokrasilere yakışan bir ordu haline getirmeye yönelmesi, ordunun bu geçiş sürecini daha az acıyla atlatmasını da sağlayacaktı. Hükümet de böyle yumuşak bir geçişten yanaydı ve Başbuğ'a bir şans tanıdı. Ordunun kendi kendini temizlemesi ve bir dönemi kapatması için bir şans...
Ama o bu şansı kullanmadı. İkinci yolu seçti. Eğer biraz vizyonu olsaydı, Büyükanıt'ın İnternet Muhtırası ile denediği son atağa halkın verdiği tepkiyi görür ve vesayeti sürdürmek gibi nafile bir hedefin peşinden gitmezdi.
Daha ayağının tozuyla yaptığı ilk "halkla iletişim" toplantısında darbe günlükleri ve 2003-2004'teki darbe girişimleri konusunda kendisine sorulan soruyu "Genelkurmay arşivlerinde böyle bir belge yoktur" diye kestirip atarak belli etti seçtiği yolu. Ardından sökün eden İrticayla Mücadele Eylem Planı, Balyoz Planı, internet sitelerinin ortaya çıkışı, Kafes Planı'yla birlikte kendi geleceğini de çizmiş oldu. Bütün bu olaylarda oynadığı rol ve aldığı tutumla parça parça mahkûm oldu halkın vicdanında.
Bugün olan sadece "Yüce Türk milletinin" vicdanında verilen gıyabi kararın mahkeme tarafından vicahiye çevrilmesidir, başka da bir şey değil.

Bir türün yok oluşu

Başbuğ'un tutuklanışına bir türün yok oluşu diyebiliriz. Bu karar, darbeci general tipinin tarih oluşunun tasdikidir. Bu karar, 27 Mayıs 1960'da açılan bir parantezin kapanışıdır.
Bundan böyle harp okullarında yetişmekte olan teğmen adayları artık kendilerini "geleceğin Türkiye'sinin perde arkasındaki gerçek yöneticileri" olarak görmeyecekler, böyle hayaller kurmayacaklar. Genç subaylar halkın siyasi tercihlerinden "rahatsız" olmanın hadleri olmadığını kabullenecek. Ordu komutanları, omuzlarındaki yıldız sayısının onları yargı önünde hesap vermekten koruyamayacağını bilecek ve ona göre ayağını denk alacak. Ordu kendi görev alanına çekilecek ve o görevini iyi yapamadığı zaman da eleştirilmeye alışacak. Genelkurmay başkanları siyasi iradenin emrinde oldukları gerçeğini sineye çekecek. Kimse cumhuriyetin asıl sahibi ve bekçisi olduğu zehabına kapılmayacak.
Tabii daha epey çalkantı yaşayacak, epey zaman ve emek harcayacağız. Ama içine girdiğimiz bu süreçten asla geri dönüş yaşanmayacak. Türkiye çatlattığı kabuğun içine bir daha girmeyecek.
Son olarak, bir Genelkurmay başkanının tutuklanışı karşısında üzüntüye kapıldığını, bunun hazin bir tablo olduğunu söyleyenlere de bir çift sözüm var:
Asıl üzüntü verici olan şimdiye kadar yaşanan tabloydu. Hükümeti yıkma planları yapmakla suçlanan bir generalin elini kolunu sallaya sallaya dışarıda dolaşmasıydı üzücü olan. Hukukun elinin kimilerine yetişemediğini gözümüze sokan o tabloydu.
Buna üzülmeyenlerin mahkemenin kararına üzülmelerini anlayabilmek, demokrasiye değer veren hiç kimse için mümkün değildir.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.