Genç yazarlar yapay zeka ile bilim kurguyu bir araya getirdi
İstanbul
Kurgusal evrende, insanın hayattaki yolculuğunun esas alındığı eserde, tasavvufi bir kavram olan nefsin mertebeleri gezegene benzetilerek okuyucunun beğenisine sunuldu.
Proje kapsamında 6 kitap ve bir internet ansiklopedisinin de edebiyatseverlere sunulması hedeflenirken, kitapta anlatılan mekan ve karakterler de yapay zekadan faydalanılarak görselleştirildi.
"İlk başta proje bilim kurgu değil, fantastik kurgu olarak ortaya çıktı"
Psikoloji öğrencisi 21 yaşındaki genç yazar Haris Şerif Bahadır, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Vera: Ötenin Çağrısı"nın bir bilim kurgu roman serisinin ilk çalışması olduğunu söyledi.
Derin tasavvufi bir konuyu işleyen eserin nefsin mertebelerini ve insanın "seyru süluk" yolculuğunu anlattığını dile getiren Bahadır, şöyle devam etti:
"Referans olarak kullandığımız kitap Robert Frager'ın tasavvuf psikolojisiyle ilgili 'Kalp, Nefs ve Ruh' adlı eseri oldu. Orada da bir bölümde nefsin her mertebesinden bir şehir olarak bahsediyor ki zaten ilk başta proje bilim kurgu değil, fantastik kurgu olarak ortaya çıktı ve yine nefsin mertebeleri şehirler ve ülkeler olarak vardı."
"Kitaptaki görselleri yapay zeka ile hazırladık"
Her yazarın bir bölümü kaleme aldığı kitapta "Haluk" karakterinin gezegenler arasındaki yolculuğunun konu alındığını aktaran Bahadır, "Fotoğrafları da 'midjourney' yapay zekasıyla hazırladık. Tabii ben photoshop ile dokunmalar da yaptım. Yapay zeka gerçekten çok severek kullandığım, beni heyecanlandıran bir teknoloji, özellikle sanat alanında." değerlendirmesini yaptı.
Haris Şerif Bahadır, Haluk adlı karakterin ilk gezegenden ikincisine yolcuğunu konu alan çalışmanın 6 kitaplık bir seri olmasını planlayarak yola çıktıklarını, son gezegene ulaşılmasıyla serinin tamamlanacağını ifade etti.
Kitabın aynı zamanda psikolojik bir inceleme olduğuna işaret eden Bahadır, "Bu kitabı siz sadece bilim-kurgu, eğlence olarak düşünmeyin, biz aynı zamanda çocukların psikolojik anlamda bilimsel ufkunu da açmak istiyoruz." dedi.
"Biz romandan her şeyi çıkartabiliriz ama her şeyden roman çıkartamayız"
Ekipteki herkesin projeye roman yazarak başlamak konusunda mutabık kaldığını vurgulayan Bahadır, şunları kaydetti:
"Evren çok geniş olduğu için her türlü projeye açık. Biz bunun yan kitaplarını da yazabiliriz, yan karakterlerin hikayelerini anlatan kitaplarını yazabiliriz. Bunun üzerinden ansiklopedik tarihi kitaplar da yazabiliriz. Gerçekten sonsuz ihtimal var ama net bir şekilde size 6 kitap geleceğini söyleyebilirim. Bunların dışında film ve çizgi roman da bekleyebilirsiniz. Biz romandan her şeyi çıkartabiliriz ama her şeyden roman çıkartamayız. O yüzden ilk başta romanla başlamayı tercih ettik.
Kitabın sadece bir hikaye tecrübe etmiş olmak için değil, aynı zamanda insanın mağara gibi derin zihnine inmek için bir fırsat olarak görülmesini istiyorum. Ben kimim, ben neyim, ben nasıl şeylere sahibim ve 'nasıl bir potansiyeli içimde bulunduruyorum'u keşfetmek istiyorlarsa, bu kitap onlar için ideal bir fırsat."
Bahadır, romanda karakterin ismine de değinerek, "Biz baş karaktere Haluk ismini koyarken de hedeflediğimiz şeylerden bir tanesi buydu. Haluk ne? Yaratılmış olan ve biz her insanda bu potansiyeli gördüğümüz için bu karakterden başlattık. O yüzden kendi potansiyelini keşfetmek, tasavvufla ilgili tecrübe edinmek, bilgi sahibi, en azından fikir sahibi olmak istiyorlarsa ve en önemlisi harika bir bilim kurgu romanı okumak istiyorlarsa kitabı tavsiye ederim." ifadelerini kullandı.
"İnsanın içinde çok fazla denklemi var"
Kitabın yazarlarından İstanbul Üniversitesi Araştırma Görevlisi Esat Muhlis Bahadır, tek başına değil ekip olarak sanatsal bir çalışma yapmak istediklerini belirterek, "Vera sadece bir kitap veya görseller değil, kurgusal bir evren." dedi.
Her insanın bir alem olduğundan yola çıkarak bir evren kurguladıklarını dile getiren Bahadır, "İnsan mesela düşündüğümüzde sadece bedenden ibaret bir cisim değil. İçinde çok fazla denklemi var ve biz bu denklemlerin her birini farklı bir şekilde ifade edebiliriz. Yani dedik ki, 'bizim bundan bir metafor olarak bahsetmemiz lazım'." diye konuştu.
Bahadır, insanın içindeki yapıyı, duygularını, mantığını, bilgilerini anlatmak için bilim kurgu dilini seçtiklerini, kurguladıkları evrene dair referansları bilgisayara aktararak da yapay zeka ile görseller ürettiklerini anlattı.
Kitapla ilgili internet üzerinden gerçekleştirmek üzere çeşitli çalışmalar planladıklarını aktaran Bahadır, "Görsellerin henüz hepsini kullanmadık, internette bu kitabın içeriğine dair bir ansiklopedi tasarladığımız zaman kullanmayı düşünüyoruz. Kitapta görsellerin bir kısmını, özellikle karakterleri kullandık. Çünkü altı kişinin yazdığı bir eser olduğu için okurların karakterin değiştiğini anlamaları için görsel bir done de olsun istedik." değerlendirmesinde bulundu.
"Günümüzün yaşantısını kitaba aksettirmek istedik"
İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi öğrencisi Şükrü Mete Tutkun, eserde deneysellik peşinde olduklarına işaret ederek, "Birçok kitap çıkıyor, evrenler oluşturuluyor. Biz de özgün olmak, farklı bir şey yapmak ve günümüzün yaşantısını kitaba aksettirmek istedik." ifadelerini kullandı.
Romandaki karakterin içindeki ruha bakıldığında şu anki modern zamanın işlendiğinin görülebileceğini vurgulayan Tutkun, "Biz edebiyat noktasında altı kişiyle yazarken aslında daha önce hiç bu kadar belirgin bir şekilde denenmemiş bir deney yapmak istedik. Bu deneyi de biraz farklı bir kulvarda, bilim kurguda yaptık. Aslına bu bir kıvılcım, biz bunun ilk fitilini yakmış bulunuyoruz bu kitapla." dedi.
Tutkun, bazı yazarların okuyucunun çözmesi için metne çeşitli referanslar yerleştirdiğini dile getirerek, şu bilgileri verdi:
"Ama bizim eserimizde hayatları bambaşka yerlerde kesişen insanların farklı karakterlerde bir zuhuratını görüyorsunuz. Bu zuhurat, tıpkı bu metni bir tiyatro metnine benzetiyor ama tiyatro metni gibi değil, bir roman. Tiyatronun romanlaşmış hali gibi düşünebilirsiniz. Bunun haricinde kitabın konusu zaten tasavvufla ilgili, tasavvufun bir sembolizasyonu var."
"Hedefimiz okuma alışkanlığını faydalı kitaplara çevirmek"
Genç yazar Mahmut Zahid Akdağ, küçüklüğünden bu yana hep hayalinde kitap yazmak ve edebiyatla uğraşmak olduğunu belirterek, "Muhlis'in peşimizi bırakmamasıyla Allah'a şükür kitabı da bitirebildik, hayalimizi de gerçekleştirmiş olduk." diye konuştu.
Kitabı 2 ayda 800 sayfa olarak yazdıklarını, kısaltmak ve düzenlemek için de birkaç ay emek verdiklerini anlatan Akdağ, "Ben normalde şiirle ilgileniyordum. Hikaye, roman gibi alanlarda pek yazmıyordum, hem hikaye kurgulama hem de uzun uzun yazma açısından bana çok katkısı oldu. İşin mistik boyutunda da bilmediğim ve öğrendiğim şeyler oldu." ifadelerini kullandı.
Akdağ, gençlere hem öğrenmek hem de güzel vakit geçirmek için kitabı okumalarını tavsiye ederek, "Hedefimiz insanların okuma alışkanlığını saçma sapan kitaplar yerine daha faydalı, daha kendi işlerine yarayabilecek kitaplara çevirebilmekti. Onun haricinde tasavvufu öğretmek gibi bir haddimiz yok zaten ama böyle bir yolun da olduğunu bilmelerini sağlamaktı en azından." görüşünü dile getirdi.
"Bilim kurgu ana dilimiz gibi bir şey"
Sosyal projelerde çalışmalar yapan Ahmet Sırakaya ise kitabın tamamlanması için belirlenen tarihe 2 hafta kala 90 sayfa yazmasının istendiğini, projeye bu şekilde dahil olduğunu kaydetti.
Metaforlara dayanan bir hikaye anlattıklarının altını çizen Sırakaya, "Temeli tamamen tasavvufa dayanıyor ve bunu somutlaştırmak istediğiniz zaman bir malzemeye ihtiyacımız var. Bilim kurgu bunu sağlıyor. Oraya koyduğunuz her teknolojiyi, her sistemi, her lideri, her karakteri bir şeyle bağdaştırarak kurgulayabiliyorsunuz. Bilim kurgunun bu rahatlığı var." değerlendirmesini yaptı.
Sırakaya, her dönemin kendine has bir dili ve üslubu bulunduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Ortamdaki öne çıkan tür neyse onunla daha iyi anlatıyorlar. Birçoğumuz küçüklüğümüzden beri bilim kurguyla büyüdüğümüz için daha çok bildiğimiz, daha yatkın olduğumuz dil ve en azından bizim yaş grubumuz veya bizden daha gençlerin daha rahat anladığı bir dil. Bu yüzden hem bize çalışma kolaylığı sağlıyor hem de zaten ana dilimiz gibi bir şey şu anda."
Romanın ana karakteri olan Haluk'un sefil bir hayatın içinden insan olmaya doğru yürüdüğünü belirten Sırakaya, "Diğer bütün karakterler ya ona yol gösteren ya da onun yolunu tıkamaya çalışan karakterler. Yani hayattaki gibi, ya karşınıza yolunuzu açan ya da size engel olmaya çalışan birileri çıkar." dedi.
Kerem Umay ile birlikte 6 yazarın yapay zeka ile bilim kurguyu bir araya getirerek kaleme aldığı, Mosquito Yayınevinden çıkan "Vera: Ötenin Çağrısı" romanında "Amarra Gezegeni" ile nefs-i emmare, "Leweim Gezegeni" ile nefs-i levvame, "Melheim Gezegeni" ile nefs-i mülhime, "Essthai-Gus Gezegeni" ile nefs-i mutmainne, "Akdir Gezegeni" ile
nefs-i raziye, "Hadyga Gezegeni" ile nefs-i merziye ve "Sevda Gezegeni" ile nefs-i safiye sembolize ediliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.