Gazeteci Yavuz Donat: Anadolu'yu gezmek tatil gibi geliyor

Gazeteci Yavuz Donat: Anadolu'yu gezmek tatil gibi geliyor
 Yavuz Donat, çok gezen ve izlenimlerini Sabah'taki köşesine taşıyan bir gazeteci. Donat'ın Çankırı gezisine biz de katılıyoruz. Şehrin bütün...


 

Yavuz Donat, çok gezen ve izlenimlerini Sabah'taki köşesine taşıyan bir gazeteci. Donat'ın Çankırı gezisine biz de katılıyoruz. Şehrin bütün ileri gelenleri vali Vahdettin Özcan'ın odasına toplanmış. Donat başlıyor bir Karadeniz fıkrası anlatmaya. Ortam bir anda değişiveriyor. Sonra restore edilen tarihi bir konağa gidiyoruz. Yolda yürürken pazardaki kadınlarla sohbet ediyor, dükkânlara giriyor. Kahvehanede vatandaşa yeni anayasadan ne beklediklerini soruyor.

***

70 yaşına merdiven dayamanıza rağmen Anadolu'yu karış karış geziyorsunuz. Hiç yorulmuyor musunuz?

Gazete plazasındaki odamda otursam sadece çevremdeki binaları görürüm. Halkın arasına karışmak beni mutlu ediyor. Ayrıca bu benim işim. Bu yüzden hiç yorulmuyorum. Ankara'da bunaldığım an hemen Anadolu'ya gidiyorum. Gazeteci arkadaşlara da bunu öneririm. Benim tatilim bu. Halkın içine girince rahatlıyorum.

Gücünüzü korumak için özel bir yeme içme formülünüz var mı?

Eşim bana özen gösteriyor. Bey şunu ye, şu iyi gelir diyor. Balık yediriyor, sebze yemekleri yapıyor. Bol meyve yiyorum ama özel bir formülüm yok.

Gezen gazeteciler ikramlardan dolayı hep kilo sorunu yaşar, sizde böyle bir sorun yok sanırım.

Gittiğim yerlerde hemen yemeğe gidelim diyorlar. Ben de yemek vakti kimsenin yanına uğramak istemiyorum. Yemeğe gidersek sadece çorba içip salata yemeye özen gösteriyorum.

Haftalık il gezme rekorunuz kaç?

Seçimler döneminde bir günde 3-4 il gezdiğim oluyor. Bazı liderlerden daha fazla geziyorum.

Eşiniz ne diyor peki bu yoğunluğa?

Beni de götür diyor! Onu da götürüyorum ama benim tempoma ayak uyduramıyor, hemen alışveriş yapmak için kapalı çarşıların yolunu tutuyor. Sonra ara ki hanımı bulasın!

Ankara'dan Bodrum'a tatile giderken 3-4 ilde durup halkla sohbet ettiğiniz söyleniyor. Hatta sizin için 'Ankara'dan çıkar, her ilde durduğu için Bodrum'u bulamaz' deniyor!

Ankara'dan çıkarken kahvaltı yapmıyorum. Afyon'da bir lokantaya gider kahvaltı yaparım. Bir gün öncesinden oradaki bir arkadaşa haber veririm. O, ilin önde gelenlerini toplar. Afyon'un nabzını tuttuktan sonra Denizli'ye geçerim. Burada da bir mola veririm. Valiyle görüşürüm, esnafları gezeriz birlikte. Yola devam ederim. Bodrum'a vardığımda yüzlerce kişiyle görüşmüş olurum. Benim tatil anlayışım bu.

Bu durum bir noktadan sonra sıkıcı olmuyor mu?

Benim yaşam tarzım bu. 12 Eylül döneminde gazeteler süresiz kapatıldı. Hani tatil arıyorduk, al sana tatil! Gazete kapandığında biz bunalıma giriyorduk. Akşama kadar vakit geçiremiyorduk.

Nasıl bir meslekî süreç yaşadınız o yıllarda?

12 Eylül, sabaha karşı saat 3'te İsmet Sezgin'i aradım. Bana kızdı, 'Bu saatte adam aranır mı?' dedi. İsmet abi, kalk evin penceresinden bak, darbe oluyor, dedim. O gün çok sayıda bakan ve milletvekilini ben uyandırdım.

Siz önceden hissettiniz mi darbe olacağını?

Bir şeylerin kokusu geliyordu. Darbe 'geliyorum' diyordu. Süleyman Demirel için de sürpriz olmadı, önlemeye çalıştı, ama asker de kararını vermişti. O dönemde medyadan alkış tutan da çoktu.

Bir gün öncesinde Demirel'in evindeydiniz sanırım. Darbe olasılığının üzerine konuştunuz mu?

Darbe bekliyorduk ancak 12 Eylül gününü kestiremedik. Ama 11 Eylül günü Eskişehir yolunda arkadaşlarla yemek yiyoruz. Önümüzden tanklar geçiyor. Bize 'tatbikat olacak' dendi. Meğer darbe olacakmış. Bana çok sayıda dostum, 'Ne olur Süleyman Demirel'e rica et, Ecevit'le bir araya gelsinler, yoksa darbe olacak' dedi. Ama bu mümkün olmadı. Göz göre göre darbe yaptılar.

Bugüne kadar en çok hangi illere gittiniz?

Ankara'ya yakın illere fazla gidemiyorum. Uzak illere daha fazla gidiyorum. Diyarbakır belki de en çok gittiğim yerlerden biridir. Mesela Yanık Çarşı'da bütün esnafı isim isim tanırım.

Hangi ilde kendinizi rahat hissediyorsunuz?

Böyle bir ayrımım yok ama Kayseri, Mardin, Diyarbakır ve Şanlıurfa'da kendimi daha huzurlu hissediyorum. Gittiğim yerlerde bana bizim evde kal diye ısrar ediyorlar. Benim bir kuralım var; gittiğim illerde evde kalmıyorum. Bu konuda çok ısrar ediyorlar ve ille bir şeyler hediye ediyorlar. Bu konuda çok ısrar etmezlerse sevinirim!

Halkın nabzını tutarken neye dikkat ediyorsunuz?

Adam bugüne kadar 40 tane parti değiştirmişse onunla konuşmam, kuşkuyla bakarım. Gittiğim ilin en eski esnafını bulmaya çalışırım, güvenilir olması çok önemli. Vergisini verip vermediğine dikkat ederim. Fıkra anlatırım, şiveli konuşurum. Mesela tanıştığım biri Bayburtluysa 'Sizin aranız İspirlilerle neden limoni?' diye sorarım ve sohbete başlamış oluruz! Halka saygı duymak gerekir. Halka, cahil oy çoğunluğu olarak bakmak çok yanlış.

Son 10 yılda Anadolu'da neler değişti?

Her dönemde insanların sorunları var ama AK Parti dönemine bakınca sorunların standardı yükseldi. Artık köylüler halı saha, park ve spor aletleri istiyor. TOKİ güzel şeyler yapıyor. Havaalanı ve üniversite yapılmayan il kalmadı neredeyse. Artık ilçeler üniversite istiyor. Yollar çok güzel. Bunlar AK Parti'ye oy olarak dönüyor. Asker, 1960'tan sonra siyasetin öylesine göbeğine oturdu ki, halk bıktı. Türkiye'de artık insanlar demokrasi istiyor.

Emekli olmayı düşünüyor musunuz?

Bugün itibarıyla düşünmüyorum ama yarın ne olur bilemem. Okuyucum ve gazetem beni desteklediği sürece gezmeye devam edeceğim.

10 yıl önce Anadolu turlarına başladığınızda sizin CHP'den milletvekili olacağınız ve Baykal'ın talimatıyla il il gezdiğiniz iddia edildi.

(Gülüyor) Şakir Süter, benim çok samimi dostumdu. Süter, bir gün bir espri yaptı. 'Yavuz, Anadolu'yu dolaşıyor, Deniz Baykal'la müzakere halinde.' dedi. Millet buna inandı, köşe yazarları yorum yaptı. Benim siyasete girme niyetim olsaydı bunu 30 yıl önce yapardım.

Sizin yaptığınız bu gazetecilik tarzının modasının geçtiğini iddia edenler var...

Halkın arasına karışmaz, onların ayağına gitmezsen doğru şeyler yazamazsın. Kendisi sokağa çıkamayan, sokağa çıkanlar için der ki, 'Sokakta ne var?' Gerçek gazetecilik budur bence. Anadolu'ya gitmeyenlere yollara düşmelerini tavsiye ediyorum.

Askerler, 'Sen mi gelirsin yoksa biz mi ciple aldıralım!' dedi

Süleyman Demirel'i sizin kadar iyi tanıyan yok. Bir gazetecinin isminin bir siyasetçiyle birlikte bu kadar sık anılması, mesleki açıdan olumsuz bir durum değil mi?

Ben anmıyorum ki sizler anıyorsunuz! Benim Demirel, Erbakan, Ecevit ve Türkeş'le çok yakından ilişkim oldu. 12 Eylül'de bu isimler zor duruma düşünce hepsine telefonla ulaşmaya çalıştım. Çok zor oldu tabii. Hepsi sürgünde. Askerlere ısrar ettim ve Kemal Ilıcak da bana destek verdi. Hepsine bir şekilde ulaştım, 'Bir ihtiyacınız var mı?' diye sordum. Telefonlarımın dinlendiğini biliyordum. Bu dört lideri sürekli aradım. Süleyman Demirel Ankara'ya dönünce her hafta evine ziyarete gittim ve röportaj yaptım. Eve girip çıkanlar fişleniyordu. Askerlerden uyarı aldım.

O dönemde askerlerin sizi çağırdığı ve ağza alınmayacak hakaretler ettiği söyleniyor.

Askerler aradı ve 'Sen mi gelirsin, ciple mi aldıralım!' dedi. Beni birkaç kez çağırdılar. Odaya girer girmez, 'Seni falanca yazından dolayı uyarıyoruz! Bir başkası bu yazıları yazsa tepkimiz çok farklı olurdu, başka türlü muamele ederdik!' dediler.

Demirel ailesine yakınlığınızdan dolayı Egebank davasıyla ilgili yazı yazmamanız eleştiri konusu olmuştu.

Türkiye'de çok sayıda banka battı. Ben hiçbiriyle ilgili bir yazı yazmadım. Benim savunduğum ya da arka çıktığım bir banka olamaz. Devletin parasını kim yemişse gözü kör olsun! Bunları kıskançlıktan dolayı söylediler.

Süleyman Demirel'in hiç mi hataları olmadı?

Demirel başbakan olduğunda, 'Dost acı söyler' diye ilk eleştiri yazısını ben yazdım.

Ne yazmıştınız o gün?

Hatırlamıyorum ama mesela Demirel hükümet kurmadan bir gün önce bakanların listesini yayımladım. O dönemde millet, 'Bu isimleri Yavuz Donat'a Demirel vermiştir' dedi. Aynı gün Demirel beni aradı ve teessüflerini bildirdi, 'Köşk'e bakan listesi açıklanan bir başbakan olarak çıkmak istemezdim.' ifadelerini kullandı ve telefonu yüzüme kapattı. Dışarıdan bakınca bunları bilemezsiniz. Ben Demirel'le olan dostluğumdan ancak gurur duyarım. Bir başkası böyle yapamıyor diye beni kıskanıyor olabilir. Beni kıskananlar, 'O, Süleyman Demirel'in adamı' dediler hep.

Erdoğan'ın diğer liderlerden farkı ne?

Her yiğidin bir yoğurt yeme tarzı vardır. Erdoğan'ın farkı, partisine çok hakim. Particiliği çok iyi. Yakın tarihi çok iyi biliyor. Bunlar bir siyasî liderde olması gereken unsurların başında geliyor.

Ali Şen şike davasıyla ilgili sadece size konuştu. Dostluğunuz nasıl başladı?

Biz neredeyse 40 yıldır dostuz. Bodrum'da yazlıklarımız yan yana. Spor dünyasında Ali Şen'in uçan kuştan haberi vardır. Dava sürecinde çok mücadele verdi, vermeye de devam ediyor.

Ali Şen'in oğlu Metin'in kulübün başına geçeceği yönündeki söylentilere ne diyorsunuz?

Ali Şen'de böyle bir tavır ve istek sezinlemedim.

***

'Demirel'le Erbakan, başlarına gelecek büyük felaketi benden öğrendi'

Süleyman Demirel, 12 Eylül sonrasında Zincirbozan'a sürgün gideceğini Yavuz Donat'tan öğrenir. Darbe sonrasında Donat, telefonla Demirel'i arar ve 'Sizi sürgüne gönderecekler' der. İkili Güniz Sokak'ta buluşur. Demirel, kaynağının sağlam olup olmadığını sorar. Donat 'dört yıldız!' der. Sürgün yerinin Çanakkale tarafları olduğunu söyler.

28 Şubat öncesinde Donat, futbol maçına gider. Şeref tribününde üst düzey bir askerle karşılaşır. Asker, Donat'a, "Hükumetin dumanını attıracağız, ayın 28'inde gör bak! Her MGK'da Cumhurbaşkanı Demirel'e 'irtica var' diyoruz ama dinlemiyor. Bu sefer bastırdık, kıyamet kopacak." der. Donat, bunun üzerine ertesi gün haberi manşetten verir ve gündem bir anda değişir. Erbakan, Donat'ı arar, 'Biz dostuz, yazmadığın başka bir şey var mı?' diye sorar. Donat 'Allah yardımcınız olsun, çok çetin bir MGK sizi bekliyor.' ifadelerini kullanır.

'Babamın duası kabul oldu, Mekke'de öldü'

Yavuz Donat'ın babası sıcak havaları çok sever, 'Allah'ım bana sıcak yerde ölmeyi nasip et' diye dua edermiş. Donat'ın babası 36 yıl önce, hac vazifesini yerine getirmek için gittiği Mekke'de vefat etmiş ve oraya defnedilmiş. Donat, bu vesileyle sık sık umreye gidiyor ve babasının mezarını ziyaret ediyor.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.