FETÖ'nün kodları Emniyet raporunda

FETÖ'nün kodları Emniyet raporunda
  Emniyet Genel Müdürlüğü'nün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği "Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY)"...

 

 

Emniyet Genel Müdürlüğü'nün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği "Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY)" raporunda önemli detaylar yer alıyor.

 

ANKARA (AA) - Emniyet Genel Müdürlüğünün, talep üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği, "Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY)" konulu raporda, örgütün amacının, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tüm anayasal kurumlarını ele geçirmek, aynı zamanda uluslararası düzeyde büyük ve etkili siyasi/ekonomik güç haline gelmek olduğunun, geçmişte örgüt içinde faaliyet göstermiş kişilerin beyanlarından anlaşıldığı belirtildi.

 

Genel Müdürlük, talep üzerine hazırlanan raporu, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Zeki Çatalkaya imzasını taşıyan üst yazıyla başsavcılığa gönderdi.

 

Raporda, örgütün, sınav sorularını hukuka aykırı yollarla ele geçirip, kendi mensuplarının sınavlarda başarılı olarak kamu kurumlarına ve etkin okullara girmesini sağlamanın yanında, ürettiği sahte belge ve delillerle, örgüt mensubu olmayan kişiler hakkında adli ve idari soruşturmalar açılmasını sağlayarak, devlet kadrolarından tasfiye etme ve bu kadrolara örgüt elemanlarını yerleştirme yöntemlerini, amacına ulaşmak için kullandığı bildirildi.

 

"Olağanüstü haller yaşamış bir veli olduğu görüşü"

 

Örgüt içerisinde Gülen'in, "Olağanüstü haller yaşamış bir veli olduğu" görüşünün yaygın olduğu bildirilen raporda, Gülen'in, medya aracılığıyla görüşlerini örgüt üyelerine iletebildiğine işaret edildi.

 

"Gülen'in, örgüt üyeleri üzerinde, kendi ifadesiyle, 'uyarılarının ve tavsiyelerinin birinci derecede hareket ettirici etkiye sahip olduğunun' söylenebileceği" belirtilen raporda, şunlar kaydedildi:

 

"Pensilvanya Örgütü, 'lider merkezli' bir yapıya sahiptir. Lidere en yakın insanlar, liderin koruyucusudurlar. 'Lider' etrafında örgütlenen hareketin en dışında ise 'örgüte ilgi duyanlar' bulunur. Bu tür bireyler önemlidir. Çünkü örgüt meşruiyetini, sempatizanlarının sayıca çokluğuna dayandırmaktadır. Bu bireyler esas itibarıyla örgüt içinde değillerdir. Ancak örgüt dışında da değillerdir. Sadece örgüte ilgi beslemektedirler.

 

Örgüt mensuplarının evlilikleri dahi, bağlı bulundukları imamların izin ve talimatları doğrultusunda gerçekleşmektedir. Evlilik kararı veren örgüt mensubu bu durumu kendisinden sorumlu imama iletmekte, müstakbel eşini yine örgüte bağlı olan bayanların resimlerinin bulunduğu bir katalogdan seçmektedir. Böylelikle hem mensupların örgüte bağlılığı artırılmakta hem de örgütten ayrılma durumunda ayrılan kişilerin eş ve çocukları örgüt talimatı ile kendisinden uzaklaştırılarak baskı oluşturulmaktadır.

 

"Casusluk faaliyetlerini de kapsayan organize bir örgüt"

 

Raporda, "Dini unsurları temel alarak hareket ettiğini iddia eden FETÖ/PDY'nin, dini değerleri zamana ve şartlara göre, kendi idealleri doğrultusunda yorumlaması, ülkesi ve devleti ile barışık olmak yerine devleti kendisine hasım olarak görmesi, açıklık ve şeffaflık yerine istihbarat örgütü gibi kod isimler, özel haberleşme kanalları, kaynağı bilinmeyen paralar kullanması, yönetim kadrosunun faaliyetlerini yurtdışından idare etmesi, hasımlarını saf dışı etmek için her türlü baskı, şantaj ile yasa dışı yöntemi kullanması ve yabancı misyon temsilcileriyle mahiyeti bilinmeyen görüşmelerde bulunmasının, yapının, casusluk faaliyetlerini de kapsayan, organize bir örgüt olduğunu ortaya koyduğu" ifade edildi.

 

Her kuruma dışarıdan bir "imam"

 

FETÖ/PDY mensuplarınca "kainat imamı" ve "mehdi" olarak kabul edilen Fetullah Gülen'in liderliğini yaptığı örgütün, "danışman kadrosu", "kıta imamları", "ülke imamları", "bölge imamları", "il imamları", "ilçe imamları", "esnaf imamları", "semt imamları", "ev imamları" üzerinden örgütlenerek, tabana yayıldığı anlatılan raporda, kıta, ülke, bölge, şehir, ilçe, semt ve ışık evi sorumlularının yanı sıra kamuda faaliyet gösteren kurumların her birinin başına, örgütçe "imam" olarak adlandırılan ve kurumların hiyerarşik yapıları dışında olan sorumlular atandığı belirtildi.

 

"Mülkiye, Emniyet, TSK, MİT ve yargı içerisinde faaliyet gösteren imamlar ise ayrı bir yapılanma içerisinde yer almakta, bu yapılanmada yer alanlar, devletin hassas kurumlarında görev yapmaları nedeniyle takip edilmemek için diğer örgüt mensuplarına nazaran daha fazla önlemler almakta ve teknolojinin iletişim konusunda sağladığı imkanlardan kontrollü bir seviyede istifade etmektedir. Örgütün yurtiçinde toplum tarafından bilinen eğitim kurumları, sivil toplum kuruluşları, ekonomik kuruluşlar, medya organları ve sağlık kuruluşlarının, Türkiye mütevellisine bağlı ayrı sorumluları bulunmaktadır. Bunlar örgütün önemli birer finans kaynağı olmanın yanı sıra taban kazanmak ve algı operasyonları yapmak maksatlarıyla da kullanılmaktadır.

 

Türkiye'den sorumlu imama beş bölge imamı, onlara da bu beş bölgeyi oluşturan şehirlerden sorumlu imamlar bağlıdır. Her şehir büyüklüğüne göre alt bölgelere, bölgeler semtlere bölünmüş olup, her birisinin başında ayrı bir yetkili (imam) atanmıştır. Semt imamlarının altında o semte bağlı evlerin, ışık evlerinin imamları yer alır. Her bölgenin başında da yine bir imam (bölge imamı) vardır. Başındaki imamla beraber, bir de 'eğitim danışmanı' bulunmaktadır. İmam, daha çok işin finansal ayağını oluşturan esnaf sisteminin uygulanmasını sağlarken, Paralel Yapı'nın temelini oluşturan talebe kısmının başında 'eğitim danışmanı' bulunur."

 

"Ast-üst ilişkisi, askeri hiyerarşiden daha sistemli"

 

Raporda, Türkiye'yi kapsayan beş bölgenin İstanbul, Ankara, İzmir, Gaziantep ve Erzurum olduğu, bölge imamlarının altında il imamlarının bulunduğu bildirildi. Büyük illerin altında en az iki "eyalet", eyaletin en az "üç büyük bölgesi", büyük bölgelerin ise "en az üç küçük bölgesi" olduğu belirtilen raporda, imamların "işin para kısmından" sorumlu olduklarına işaret edildi.

 

 "Ast-üst ilişkisinin, askeri hiyerarşiden daha sistemli" olduğu vurgulanan raporda, toplanan paralar için makbuz verilmediği belirtildi.

 

Raporda, "Örgütün legal görünümlü eğitim, finans, medya gibi faaliyetlerinden sorumlu imamlar ile illegal yapılanmalardan sorumlu imamları arasında geçişlerin yaşanabildiği, eğitim alanında faaliyet gösteren bir imamın, zamanla kamu kurumlarından sorumlu olmasının veya illegal alanda görevli bir il imamının medya faaliyetlerinde görevlendirilmesinin mümkün olduğu" kaydedildi.

 

Örgütün İstihbarat Ağı ve Arşivi

 

Raporda, "Örgütün İstihbarat Ağı ve Arşivi" başlığı altında şunlar kaydedildi:

 

FETÖ/PDY; Mülkiye, MİT, TSK ve Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde örgütlenerek, 'güvenlik bürokrasisi' ve 'istihbarat' alanında bir ağ oluşturma yoluna gitmiştir. Bu kurumların yanı sıra, bu yapının paralel bir örgütlenmeye giderek, istihbarat ağına katmaya çalıştığı kurumlardan birisi de TÜBİTAK olmuş, son dönemde Türkiye'nin en mahrem kurumlarından birisi olan TÜBİTAK'ta da derin bir oluşuma gittiği anlaşılmıştır. TÜBİTAK'ın, özellikle en gizli birimlerinden olan Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma Merkezindeki (BİLGEM) kadroları sayesinde devletin üst düzey siyasi ve bürokratlarınca kullanılan kriptolu telefonların dinlenildiği ortaya çıkmıştır."

 

Raporda, "hizmet ve eğitim hareketi" olarak görünmesine rağmen FETÖ/PDY'nin paralel kadrolaşma hedefinin, askeri ve stratejik birimlere yöneldiğine, gücün, stratejik bilginin ve paranın olduğu her yerde örgütlendiğine dikkat çekilerek, "Bu hedeflerden birisinin de askeri ve stratejik projelerin, kriptolu telefonların üretildiği, bilirkişi raporlarının verildiği TÜBİTAK birimleri olduğu anlaşılmıştır. Örgütün istihbarat ağı ya da gücü konusunda bahsedilmesi gereken bir husus da Gülen'in sahip olduğu ileri sürülen arşivdir. Bu yasa dışı arşivde, örgütün yasa dışı adli ve önleme dinlemeleri, kendine ait gelişmiş cihazlarla yaptığı teknik takip, telefon ve ortam dinleme kayıtları, kamu personeline yönelik fişlemeler ile teması olan öğrencilerin ve ailelerinin bilgileri bulunmaktadır" denildi.

 

Gülen ile yüz yüze görüşme

 

Örgütün en önemli haberleşme aracının GSM hatları olduğu, genelde hatların abone bilgilerinden gerçek kullanıcısına ulaşılamadığı bildirilen raporda, yaklaşık 3 ayda bir yeni GSM hattı temin edildiği ve hatla birlikte telefonun da değiştirildiği aktarıldı.

 

İnternet üzerinden haberleşmeye imkan tanıyan programların da kullanıldığı belirtilen raporda, örgütün "abi"lerinin başvurduğu yöntemlerden birinin, Türkiye'de, başka ülkelere kayıtlı GSM hatlarını kullanmak olduğuna yer verildi.

 

Canlı kurye kullanımının, "en sağlıklı" haberleşme yöntemlerinden kabul edildiği ifade edilen raporda, "Talimat almak ve faaliyetler hakkında bilgi vermek amacıyla doğrudan ABD Pensilvanya'ya gidilerek, örgüt lideri F. Gülen ile yüz yüze görüşülmekte ve talimatlar bizzat alınmaktadır. Gülen'in, 'çok önemli hususların yüz yüze görüşülmesi' yönünde talimatlarının olduğuna dair bilgiler mevcuttur" değerlendirmesi yapıldı.

 

"Korku imparatorluğu"

 

"Örgüt, son yıllarda adeta bir korku imparatorluğu oluşturmayı başarmıştır" ifadesine yer verilen raporda, bu sürecin ilk aşamasında "yayımlanan ya da yayımlanacak ses kayıtlarının, kamuoyunda gündem oluşturan yazarlarca 'iddia' şeklinde ana hatlarıyla duyurulduğu", ikinci aşamada bu iddiaların, özellikle belirli basın yayın kuruluşlarınca ülke genelinde tartışılır hale getirildiği anlatıldı.

 

Üçüncü aşamada konuya ilişkin bilinçaltı algısı oluşturulan kitlelere yönelik "mevcut hükümet aleyhine tepkiselliğin artırılması", "kitlelerin harekete geçirilmesi", "devlet kurumlarının ve bürokrasinin yıpratılması" gayeleri ile sosyal medya ve basın organları üzerinden algı operasyonları yapıldığı ifade edilen raporda, "17-25 Aralık sürecinde de bu yöntemlerle hükümeti devirmeye yönelik, 'üst akılla' profesyonelce oluşturulmuş, tamamen organize bir strateji izlenmiştir" denildi.

 

İtibasızlaştırma, usulsüz kayıtlar, montaj faaliyetleri

 

Örgütün, bazen kamu çalışanını itibarsızlaştırmaya, suçlu göstermeye yönelik iddialar içeren isimsiz, imzasız ihbar mektupları ya da elektronik postalar gönderdiği, bunlara dayanarak, kamudaki uzantıları aracılığıyla şahıslar hakkında hukuk ve ceza davaları açtırdığı, kişileri hapse gönderdiği, şahsı itibarsızlaştırdığı, tayin ve terfisini engellediği, aile düzenini bozduğu anlatılan raporda, örgüt tarafından kimi zaman yurt dışından hizmete sokulan internet sitelerinden, kişileri kamuoyu nazarında yargısız infaz eden görüntü ve sesler yayınlandığı kaydedildi.

 

Örgütün, güvenlik birimleri veya stratejik kurumlardaki uzantıları vasıtasıyla illegal yöntemlerle sağlanan ve üzerinde oynanmış çeşitli dijital verileri kamuoyuna sunduğu bildirilen raporda, örgütün kamuoyu oluşturmak için özel olarak yetiştirdiği çok sayıda akademisyen ve gazetecinin, FETÖ/PDY mensubu olarak ulusal ve uluslararası politikalara yön verebilmek adına başta algı operasyonu olmak üzere her türlü yolu denediği, ayrıca mensuplarını milletvekili olarak Meclis'e sokmak istediği ifade edildi.

 

Raporda, FETÖ/PDY'nin, son dönemde devletin gizli bilgilerini, toplantılarını, telefon görüşmelerini, devlet kademelerindeki kendi unsurları vasıtasıyla her türlü yolu meşru sayan bir anlayışla ele geçirip, montajlayarak, sosyal paylaşım sitelerinden yayınladığı, devleti ve hükümeti "itibarsızlaştırmak" suretiyle, "casusluk" faaliyetine girdiği belirtildi.

 

Raporun "Terörizm ve Genel Hususlar" başlıklı kısmında, örgütsel faaliyetlerde gizliliğin ön planda tutulduğu, haberleşme, buluşma, rapor verme, doküman hazırlama, saklama ve arşivlemede özel şifreleme usullerinin kullanıldığı bildirildi.

 

Örgütsel faaliyetlerin devamlılığının ve lidere bağlılığın sağlanması adına düzenli, önceden belirlenen evlerde gizli örgütsel toplantılar gerçekleştirildiği kaydedilen raporda, örgüt içerisinde faaliyet alanları, iş bölümü ve sorumlulukların tespit edilerek şahıslara örgütsel sorumluluk dağılımı yapıldığına yer verildi.

 

Raporda, örgüt mensuplarının faaliyetlerine ilişkin sorumlularına rapor verdikleri, örgütsel faaliyet alanları hakkında analiz içeren dokümanlar hazırladıkları belirtildi.

 

Devletin stratejik kurumları içerisinde kadrolaşma

 

Örgütün 1980'li yıllardan bugüne kadar dershanelerinde ve okullarında yetiştirdiği kalifiyeli insan kaynağı, izledikleri tedbir ve takiye politikaları sayesinde devletin stratejik kurumları içerisinde kadrolaşma imkanına kavuştuğu ve gün geçtikçe görev yaptıkları kurumların karar ve uygulama mekanizmalarını ele geçirmeye çalıştıkları ifade edildi.

 

Raporda, örgüt içinde faaliyet gösteren bazı kişilerin yazdıkları kitaplar, görsel, yazılı, sosyal paylaşım siteleri, dizi ve filmler ile internet medyası aracılığıyla ürettikleri köşe yazıları, fikir beyanları ve yorumlarla kamuoyunu siyasi, hukuki, ekonomik ve güncel konularda örgütün amaçları doğrultusunda yönlendirerek algı oluşturmaya çalıştıkları aktarıldı.

 

Bu yöntemle geniş kitlelere ulaşarak sempatizanları diri tutmak ve örgütte kadro içerisindeki elemanlarına mesaj vermek amacıyla dizi, film ve sosyal medya araçlarını sık kullandıklarına yer verildi.

 

"Devlet sırrı niteliğindeki toplantılar illegal olarak servis edildi"

 

Kamuoyunda güvensizlik algısı ve toplumsal ayrışmalar oluşturulduğu, oluşturulmaya çalışıldığı, meydana getirilen toplumsal ayrışmalar sonucu kamu düzeninin bozularak, devlet otoritesinin zaafa uğratılmasının amaçlandığı belirtilen raporda, bilerek yanlış yönlendirilen kamuoyunda oluşan baskı neticesinde adli makamların da etki altına alınmasının hedeflendiği kaydedildi.

 

Örgütün, kurumlar arası gönderilen gizli belge ve dokümanları internet ve basın kuruluşları aracılığıyla yayınlayarak devlet faaliyetlerinin gizliliğini ihlal ettiği ve yapılacak çalışmalara engel olunmaya çalışıldığı ifade edilen raporda, sosyal paylaşım sitelerinde sahte hesaplarla ülkenin birlik ve beraberliğini bozmak amacıyla paylaşımlar yapıldığı, ülke güvenliği ve dış politikalara yönelik devlet sırrı niteliğindeki toplantılar ve görüşmelerin illegal servis edildiği bildirildi.

 

"Kadınlar ve çocuklar ön planda tutuldu"

 

Raporda, örgüt mensuplarına yönelik yapılan veya yapılacak operasyonları önceden öğrenebilmek ve tedbir almak için örgütün, devletin tüm resmi kurum ve kuruluşlarının bilgi işlem alt yapılarına (UYAP, POLNET, TÜBİTAK, TİB), alınan tüm adli ve idari tedbirlere rağmen sızıldığı belirtildi. 

 

Örgüte eleman temin etme konusunda, düzenli ve sistemli çalışıldığı, örgüte kazandırılması amaçlanan kişiye "ikram-izzet-ziyafet" yöntemlerinin uygulandığı ve özellikle küçük yaşta başarılı öğrencilerin sahilde ya da yaylada kampa çağrıldıkları anlatılan raporda, eğitim verilenlerin test edildiği, planlanan kampların "düğüne çağrılma", kamp yapılacak yerlerin ise "Köşk" şeklinde örgütsel olarak kodlandığı bildirildi.

 

Kamuoyu oluşturmak ve gözaltına alınan örgüt mensuplarını mağdur göstermek için medyayı kullanmak suretiyle özellikle kadınların ve çocukların ön planda tutulduğu çeşitli eylemler yapıldığı da kaydedildi.

 

Raporda, bulundukları makam, yetkileri ve görevleri itibarıyla yönlendirilmeleri durumunda örgütün amacına ulaşmasında fayda elde edeceği düşünülen şahıslar ile örgütsel faaliyetlerde kullanılan veya kullanılması düşünülen kişiler başta olmak üzere yargı mensubu, akademisyen, TSK personeli, emniyet teşkilatı personeli, üst düzey kamu görevlisi, bürokrat ve gazetecilerin, siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, kökenlerine, ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, iletişim bilgilerine, sağlık durumlarına ilişkin özel ve hassas bilgilerin, verilerin, görüntü, ses kayıtlarının gizli ve bazı teknik donanım uzmanlık gerektiren yöntemlerle usulsüz şekilde kişisel veri olarak kaydedilip arşivlendiği de aktarıldı.

 

Emniyetin raporunda, söz konusu kişisel verilerin örgütün amaçları doğrultusunda şantaj amaçlı veya gerçekleştirilmesi planlanan eylemlerde kullanıldığı veya kullanılmasının hedeflendiğine işaret edildi.

 

Paralel Devlet Yapılanması ile ilgili olabileceği değerlendirilen ve geçmiş tarihlerde Türkiye genelinde meydana gelen bazı olayların incelendiği belirtilen raporda, değişik ilerde öğrenci kampları düzenlendiği, kampa çağrılacak kişilerin "düğüne çağrılacak" şeklinde kodlandığı, kampın yapılacağı evin ise "köşk" olarak tanımlandığı anlatıldı.

 

Kampa katılan öğrencilere, Said Nursi'nin kitaplarının okutulduğu, Fetullah Gülen'in vaaz kasetlerinin dinletildiği, öğrencilere çevre sakinleriyle konuşmamaları yönünde telkinde bulunulduğu belirtilen raporda, bazı kamplarda çevre sakinleriyle yakınlaşan öğrencilerin dövüldüğü, kampların medyaya yansıyarak haber olduğu ifade edildi.

 

Raporun, "kurumsal açılım" başlıklı kısmında, adliye personelleri, hakim, savcı, avukat, adli tabipler, emniyet müdürleri, üniversite öğretim görevlileri ve yöneticileri, bankalar, kurumların bölge müdürleri, hastane başhekimleri, sivil toplum örgütleri temsilcileri, siyasi parti temsilcileri, milletvekilleri, iş adamları, toplum önderleri, etkili nüfuz sahipleriyle açılım ilişkileri geliştirilmesi ve bunun için yapılacaklar sıralandı.

 

Buna göre, kişilerle doğal gerekçeyi bularak tanışma, kartvizit atma ve verme, tanışılan kişiye önemli anlarının hatırlanarak ziyaret edilmesi veya çiçek gönderilmesi, belli zaman aralıklarıyla telefon edilmesi, diyaloğun sürdürülmesi, teşkilatça düzenlenecek önemli etkinliklere davet edilmesinin istendiği raporda, hedef şahısların tespiti ve listelerinin oluşturulması, çalışma gruplarının oluşturulması ve iş bölümü aşamalarının gerçekleştirilmesinin istendiğine yer verildi.

 

"Amaçlanan hedefe ulaşma başarısını gözden geçirme" şeklinde doküman ele geçirildiği bildirilen raporda, söz konusu dokümanda çeşitli resmi kurum ve kuruluşlar ile sivil toplum kuruluşlarında görev alan hedef şahısları, örgüte eleman olarak kazandırabilmek için yapılması gereken örgütsel faaliyetten bahsedildiği belirtildi.

 

Raporun, "düşünce ve kanaat" bölümünde, şunlar kaydedildi:

 

"Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY)' isimli yapılanmanın, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 1 ve 7'nci maddelerinde ifade edilen Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, devletin iç ve dış güvenliğini kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla kurulmuş terör örgütü niteliğinde örgütlü yapıya sahip bir örgütlenme olduğu kanaati oluşmuş ise de 'cebir ve şiddet' başlığı altında ifade edilebilecek faaliyetler dikkate alındığında; soruşturmanın tamamına ve ele geçirilen delillerin tümüne vakıf olan Cumhuriyet Başsavcılığımızca cebir ve şiddete ilişkin verilerin bu unsurunun gerçekleşmemesi olarak göz önüne alınıp değerlendirilmesi ile 3713 sayılı kanunun tanımladığı 'terör örgütü' niteliklerinin tamamlanacağı ve soruşturma konusu yapının 'terör örgütü' olarak nitelendirilebileceği değerlendirilmektedir."

 

Ayrıca raporda, Fetullah Gülen hakkında İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliğinin, "silahlı terör örgütü kurma veya yönetme" suçundan, İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliğinin "silahlı terör örgütü kurma veya yönetme, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla tenim etme" suçlarından yakalama emri çıkartıldığı hatırlatıldı.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.