Farkında ol, geç kalma!
Türk Gastroenteroloji Derneği tarafından, Abbott’un koşulsuz desteği ile düzenlenen “Sindirim Sistemi Hastalıkları Bilgilendirme Programı”nda, Türkiye’nin farklı şehirlerinde yapılan halk bilgilendirme toplantıları ile sindirim sistemi hastalıklarının toplumdaki farkındalık seviyesini yükseltilmesi ve kamuoyunun dikkatinin çekilmesi hedefleniyor.
Sindirim sistemi hastaları, hasta yakınları, Halk ve bu hastalıkları takip-tedavi eden hekimlerin katıldığı Halk Toplantılarının beşinci durağı Adana oldu. Seyhan Belediyesi’nin katkılarıyla 28 Eylül Perşembe günü Seyhan Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde yapılan ve katılımın ücretsiz olduğu program kapsamında ilk olarak Seyhan Belediye Başkanı Zeydan Karalarbir konuşma yaptı. Ardından Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Serhat Bor, “Sindirim Sisteminizin Hekimleri; Gastroenteroloji Nedir? Endoskopi Kime Yapılır, Kime Yapılmaz?”gibi başlıklarda yaptığı sunumun ardından;Sağlık Bilimleri Üniversitesi Adana Şehir Hastanesi Gastroenteroloji Kliniği’nden Doç. Dr. Banu Kara, “Yağlı Karaciğer Hastalığı Nedir?, Kimlerde Görülür? Nasıl Tedavi Edilir?”; Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Enver Üçbilek, “Kabızlık Kader mi?-Tedavisi Var mı? veTürk Gastroenteroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Birol Özer, “Aman Dikkat! Hepatit Çıkabilir” başlıklı sunumlarını yaptı. Son bölümde ise, katılımcılardan gelen sorulara yanıtlar verildi. 250’ye yakın katılımla gerçekleştirilen toplantıda ayrıca, sindirim sistemi hastalıklarıyla ilgili bilgiler yer alan broşürler dağıtıldı ve anket çalışması yapıldı.
Program kapsamında ayrıca, 27-28 Eylül tarihleri boyunca M1 Adana Alışveriş Merkezi girişinde kurulan dev kalın bağırsak maketi ile de kolon kanseri hakkında, ziyaretçilerin bilgilendirilmesi amaçlandı. Maketin içerisinde bağırsağın yapısı, kolon kanseri ve bağırsak hastalıkları ile ilgili bilgiler içeren panolar yer aldı.
“UZMAN AZ YETİŞİYOR, SAYIMIZ ÇOK AZ”
Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Serhat Bor, "Türkiye, Avrupa'da en az gastroenterolog olan ülke. Yüz bin kişiye 0,9 gastroenterolog düşüyor." dedi.
Gastroenterolojinin sindirim sistemiyle ilgilenen bir bilim dalı olduğunu belirten Bor, gastroenteroloji uzmanlarının, karaciğer, safra kesesi ve yolları, pankreas gibi organlarla ilgili endoskopik girişimleri de yaptığını dile getirdi.
Bor, gastroenteroloji uzmanlarının zor yetiştiğini anlatarak, şunları söyledi:
"Toplamda 7 yıllık bir dahiliye birikimi var. Çok sayıda endoskopik girişimde buluyoruz ve bu işi tartışmasız en iyi yapanlar bizleriz. Türkiye'de bazı alanlarda, 15-45 günlük sertifikalı kurslarla endoskopi yapılmaya başlandı. Bu bizim açımızdan değil, sizin açınızdan çok büyük bir tehlike. Endoskopi çok ciddi bir iş. Bütün endoskopileri hem tanı hem tedavi için kullanıyoruz. Kanaması olan hastaya 7 gün 24 saat müdahale yapan biziz. Safra yollarında bir taş varsa aletle girer, onu alırız, hastayı çok ağır bir ameliyattan kurtarırız."
Gastroenterologlar tarafından yapılan işlerin son derece önemli ve ciddi olduğunu vurgulayan Bor, "Türkiye, Avrupa'da en az gastroenterolog olan ülke. Yüz bin kişiye 0,9 gastroenterolog düşüyor. Polonya'da bu rakam 20" diye konuştu.
DİKKAT ET! HEPATİT ÇIKABİLİR
Türkiye'de yaklaşık 3 milyon kişinin Hepatit B virüsü taşıdığının öngörüldüğünü belirten Türk Gastroenteroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Birol Özer, “Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre; yılda ortalama 57 milyon insan ölüyor. Bu ölümlerin yaklaşık 1 milyonu hepatit B ve C'ye bağlı karaciğer yetmezliği tablosuyla gerçekleşiyor. Dünyada rakamlar açısından hepatit B virüsü taşıyanların tahmini sayısı 350 milyon. Bizim ülkemizde yaklaşık 3 milyon kişinin hepatit B virüsü taşıdığını öngörebiliriz. Bu sayının yaklaşık 300 bini tedaviye ihtiyaç duyuyor. Hepatit C'de ise rakamlar biraz daha farklı. Dünya genelinde 170 milyon enfekte birey hesaplanıyor. Bizim ülkemizde ise oranlar yüzde 1'in altında. Kabaca 700 bin civarında bireyin hepatit C virüsü ile karşılaştığını düşünüyoruz. Bu hastalık çok ciddi şikayetlere neden olmadığı için birçok insan bunun farkında değil'' dedi.
''VİRÜSLER KAN VE KAN ÜRÜNLERİ İLE BULAŞIYOR”
Hepatit B virüsünün iki özelliğinin olduğunu söyleyen Özer, ''Hepatit C için de bu geçerli. Kişi hasta, hastalığının farkında değil ve kendi yaşamını tehlikeye sokuyor.Farkında olmadığı hastalığı nedeniyle bir başkasına bulaştırma potansiyeli var. Hepatit B ve C virüsü, kan ve kan ürünleriyle bulaşıyor. Herhangi bir ameliyat sırasında, diş müdahalesinde, dövme yaptırırken ve pirsing ile bulaşabilir. Aile içi bulaş sadece eşler arasında söz konusu. Eşler arası cinsel temas yoluyla eşine bu hastalığa bulaştırabilir. Doğurganlık çağındaki bir anne adayı bu virüsü taşıyorsa doğurduğu çocuklara bulaştırma potansiyeli var'' diye konuştu.
''ANNE, DOĞURDUĞU 2 BEBEKTEN 1'İNE BU HASTALIĞI BULAŞTIRABİLİR''
Virüsün anneden bebeğe geçmesini değerlendiren Özer, ''Eğer bir anne adayı hepatit B virüsü taşıyorsa ve bu virüs kanında yüksek hızda çoğalıyorsa bebeğe bulaştırma olasılığı oldukça yüksek. Doğurduğu 2 bebekten 1'ine bu hastalığı bulaştırabilir. Eğer bebek doğum sırasında immunglobulinve aşı protokolü uygulanmazsa bebekte bulaşmış olan virüs, yüzde 90 oranında kronikleşiyor. Bebek bu virüsü vücudundan atamıyor, ilerleyen yaşantısında siroza neden oluyor. Gebe olan anne adayı, doktora başvurduğunda bu testler mutlaka öncesinden yapılıyor. Hepatit C için durum biraz daha farklı. Hepatit C virüsü taşıyan anneler, bebeklerine bu hastalığı geçirip geçirmediğini test etmek için 18 ayda bir işlem yapmıyoruz. Annedeki antikorlar bebeğe geçiyor. Bebekte hastalık olmamasına rağmen annedeki antikorlar nedeniyle 1,5 yaşına kadar bebeklere bu testi yapmanın bir anlamı yok. 1,5 yaşından sonra bu testleri yaptığımızda eğer varsa buna tedavi düşünülebilir. Hepatit B ve C taşıyan anne adayları çocuk yapabilir ama çocuğun doğumdan sonra aşılanması kuralıyla doğum yapabilir'' şeklinde konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.