Fark olması doğal
Bakan Zeybekci, Merkez Bankası'nın faiz politikası konusunda, "Maliye Bakanı'nın öncelik ve yorumlarıyla Ekonomi Bakanı'nın öncelik ve yorumları arasında fark olması doğaldır" dedi.
LÜKSEMBURG (AA) - Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Merkez Bankası'nın faiz politikası konusunda, "Maliye Bakanı'nın öncelikleri ve yorumlarıyla Ekonomi Bakanı'nın öncelikleri ve yorumları arasında fark olması son derece doğaldır" dedi.
Lüksemburg temaslarının ardından basınla sohbet toplantısı düzenleyen Zeybekci, Bakanlar Kurulu'nda Merkez Bankası'nın faiz politikası konusunda farklı görüşler bulunduğu iddiasını değerlendirdi.
Merkez Bankası'nın Bakanlar Kurulu'na güzel bir sunum yaptığını ve bunun üzerine de yorumlar yapıldığı bilgisini veren Zeybekci, yorumlar arasında fark olmasının doğal olduğunu anlattı.
Nihat Zeybekci, şöyle devam etti:
"Maliye Bakanı'nın öncelikleri ve yorumlarıyla Ekonomi Bakanı'nın öncelikleri ve yorumları arasında fark olması son derece doğaldır. Çünkü Maliye Bakanı bu ülkenin finans güvenliğiyle ilgili, finans sürdürülebilirliğiyle ilgili kendi doğrularını söylerken yanlış bir şey söylememektedir, doğru şeyler söylemektedir. Ama Ekonomi Bakanı olarak benim söylediğim şeyler de büyümenin, istihdamın, ihracatın ve yatırımların artmasının ve ekonomi dünyasının ucuz maliyetle finansman bulabilmesinin kaygılarıyla söylenmiş olan sözlerdir. Her ikisi de doğrudur ve her ikisi de farklı yönlerden (aynı) amaca giden şeylerdir."
Zeybekci, faiz politikası ve enflasyonla mücadeleye konusunda ise şunları kaydetti:
"Enflasyonla mücadelede biz faizlerin 2012 yılında minimum seviyeye hatta eksi seviyeye geldiği bir ortamda enflasyonu yüzde 6'ların altına çekemediğimiz bir durumda enflasyonla mücadelede arzın artırılması görüşündeyiz. Enflasyon biliyorsunuz talebin arzdan fazla olması. Arzı artırmayı, üretimi artırmayı büyümeyi, istihdamı ve ihracatı yükseltici tedbirlerle enflasyonla kökünden mücadele etmeyi tercih etmemiz gerekir diye söylüyoruz. Yani enflasyonla mücadelede hemfikiriz ama yöntem anlamında artık, enflasyonla mücadele etmek için piyasayı soğutmak, kredileri daraltmak, kredi kartlarındaki taksitleri sınırlandırmak, piyasadan parayı çekmek, parasal sıkılaştırmaya gitmek ... Bunlar belki gereksiz, tüketimle ilgili öngörülebilir ama üretim, istihdam ve büyümeyle ilgili kolay ucuz finansman imkanlarını yaratarak arzı artırmamız gerektiğini söylüyoruz. Dolayısıyla böyle bir tartışma söz konusu değildir. Biz bir hükümetiz, hükümette her şeyi çok sağlıklı bir şekilde tartışırız. Alınan karar her birimiz için de uyulması zorunlu olan karardır."
Avrupa Birliği ve ABD arasındaki Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması (TTIP) için devam eden müzakereleri değerlendiren Zeybekci, AB ile Gümrük Birliği'ne sahip tek ülke olan Türkiye'nin bu anlaşmaya otomatik olarak taraf olma ya da eşzamanlı olarak ABD'yle anlaşma imzalama talebinin Lüksemburg'daki muhataplarınca "yüzde 100 anlaşıldığını ve desteklendiğini" söyledi.
Zeybekci, TTIP anlaşması Türkiye dahil edilmeden yürürlüğe girer ve Türkiye Gümrük Birliği içinde kalmaya devam ederse karşılaşılacak "doğrudan ithalat ve ihracat farkından kaynaklanan zararın 4-5 milyar dolar civarında olduğunu" bildirdi.
Fakat bu durumda karşılaşılacak dolaylı ve uzun vadeli zararın çok daha büyük rakamlara ulaşabileceğini ve bunu net şekilde hesaplamanın güç olduğunu ifade eden Zeybekci, "Tavukçuluk, yumurtacılık sektörünün bir anda yok olduğunu düşünün. Bazı ürünlerde istilaya dönüşebilir" yorumunda bulundu.
Türkiye'nin de dahil olması şartıyla TTIP anlaşmasından ve Gümrük Birliği'ne tarım, hizmetler ve kamu alımlarının dahil edilmesinden asla çekinmeyeceklerini belirten Bakan Zeybekci, Türkiye'nin TTIP'e dahil olunması halinde ise tarımsal desteklerin artırılması gerekeceğini dile getirdi.
Zeybekci, Türkiye'nin tüm önemli dış pazarlarında yaşanan ekonomik durgunluk ya da daralmaya rağmen bu yıl yaklaşık yüzde 6 ihracat artışı sağladıklarını ve bunda dinamik özek sektörün ve AB pazarındaki başarının önemli bir faktör olduğunu anlattı.
Nihat Zeybekci, sözlerini "AB'de iç talep yüzde 0'lar seviyesinde artarken bizim AB'ye olan ihracatımız yüzde 14'ler seviyesinde artıyor. AB belirsizlikten ve stok maliyetlerinin yüksek olmasından dolayı artık çok uzun vadeli 6 aylık alımlar, çok büyük adetlerle alımlar yapmıyor. Biraz fazla maliyete katlanarak stoksuz, 1-2 hafta içinde alabileceği (ithalata yöneliyor.) Bunun için Türkiye ön plana çıkıyor. Yüzde 14'lük ihracat artışının büyük kısmı bu nedenden kaynaklanıyor. Bu coğrafyada bunu yapabilecek çok nadir ülke var. Yüksek kalitede üretim yapabilen, pazartesi sipariş alıp bir sonraki pazartesi Avrupa'da dağıtım yapabilen tek ülke Türkiye, dünyada başka bir ülke bunu yapamaz" diye tamamladı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.