ESAM Genel Başkanı Kutan: Savaşlar bu kadar acımasız olmadı
ESAM Genel Başkanı Kutan: Savaşlar bu kadar acımasız olmadı
ESAM Genel Başkanı Kutan, "Savaşlar bu kadar acımasız olmadı. Bu yüzden dünya nüfusunun altıda beşi yoksulluğa mahkum edildi. Savaş, yoksulluk, açlık, sefalet ve ölüm, Batı medeniyetinin ürettiği küresel sorunlardır." dedi.
İSTANBUL
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (ESAM) Genel Başkanı Recai Kutan, WOW Otel'de düzenlenen "27. Uluslararası Müslüman Topluluklar Birliği Kongresi"nin açılışında, kongrenin "Değişim ve Dönüşümleriyle Yeni Dönem ve İslam Birliği" ana temasıyla düzenlendiğini belirtti.
İslam aleminin şu anda tarihinin en kritik ve badireli dönemini yaşadığını ifade eden Kutan, "Çünkü birçok İslam ülkesinde zulüm, kan ve gözyaşı var. Bu ülkelerdeki Müslüman kardeşlerimiz insanlık dışı vahşet ve katliamlarla karşı karşıyadır. Dünya halkının büyük bir çoğunluğu da sefalet, yoksulluk ve açlık içerisindedir. Peki, bu zulüm, kan ve gözyaşının sorumluları kimlerdir? Şöyle çevremize bir bakalım. Irak'a, Suriye'ye, Filistin'e, Libya'ya, Mısır'a, Afganistan'a, Yemen'e. İslam coğrafyasının büyük bir bölümünde, aynı acı feryatlar, yerinden yurdundan edilmiş aynı mülteci hayatlar. Buna mukabil emperyalist Batı'da ise aynı sömürme arzusu, aynı hırs, aynı aç gözlülük. Eski dönemlerinden tek farkları daha gelişmiş kitle imha silahları ve daha isabetli füzelerle, daha acımasız bombalarla insanlığı vurmaları. Bugün dünya nüfusunun bir değil, birkaç katını besleyebilecek bir üretim potansiyeline sahibiz. Buna rağmen ne yazık ki yeryüzünde milyonlarca insan açlıktan ölmektedir. Eğer insanlar açlıktan ölüyorlarsa bu bir insanlık suçudur. Bu suçun birinci derece sorumlusu elbette dünya ya şekil veren Batılılardır." diye konuştu.
Kutan, son 2-3 asırdır yeryüzünü Batılıların şekillendirdiğini anlatarak, işgaller sırasında da acımasızca katliamlar, işkenceler, soykırımlar yapıldığını hatırlattı.
Başka hiçbir medeniyet döneminde bu kadar insanın zulümden ve açlıktan ölmediğini savunan Kutan, şöyle devam etti:
"Savaşlar bu kadar acımasız olmadı. Bu yüzden dünya nüfusunun altıda beşi yoksulluğa mahkum edildi. Savaş, yoksulluk, açlık, sefalet ve ölüm, Batı medeniyetinin ürettiği küresel sorunlardır. 2001 yılında, 11 Eylül hadiseleri, dünyayı bir kaosa sürükleyen yeni bir dönemin başlangıcı oldu. ABD Başkanı Bush, 11 Eylül terör olayının Müslümanlar tarafından gerçekleştirildiğini ileri sürerek, İslam'a ve Müslümanlara karşı bir Haçlı savaşı başlattığını, 'El Kaide = Terör = İslam' olduğunu ilan etti. Hazırladıkları 'Büyük Orta Doğu Projesi'nde bu savaş alanı Fas'tan Endonezya'ya kadar uzanıyordu. Bu savaşın hedefi, bölgede sınırların ve yönetimlerin yeniden belirlenmesi, İslam inanç ve anlayışının değiştirilmesiydi. Bu anlayışın bir sonucu olarak İslam dini değiştirilerek modernize edilecek, İslam inanç ve kuralları Batılılara göre belirlenecekti. Bu maksatla 'Ilımlı İslam' projeleri geliştirildi. Hedef, İslam'ın protestanlaşması, İslami görüşlerin sekülerleşmesiydi. Görülüyor ki Batılı emperyalist ülkelerde 'İslam Düşmanlığı', 'İslamofobi' planlı bir şekilde arttırılmaktadır. İslamofobi, Batı dünyasının bilinçaltında Haçlı seferlerinden kalma İslam korkusunun güncelleştirilmiş bir yansımasıdır. İslamofobi çalışmalarının diğer bir gayesi, Batı'nın İslam coğrafyasında gerçekleştireceği insanlık dışı her türlü eylem ve saldırıyı, sömürüyü, 'terörle mücadele ediyorum' gerekçesiyle meşrulaştırmak gayretidir."
"Biz değiştirmekle mükellefiz"
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, İslam ülkelerinin güçlenmesi gerektiğini vurgulayarak, "Eğer biz İslam ülkeleri olarak, iktisadi, sanayi, teknoloji yönünden gelişemezsek, manevi değerlerimizin üstünlüğü pek de bir mana ifade etmez, çünkü kimse bize itibar etmez. Cihat, elbette bu tip zorluklar karşısında çaba göstermektir. Özellikle okullarda siyasette şu anda rol alan arkadaşlar, üzerilerine alarak çalışma yapmak mecburiyetindeler." ifadelerini kullandı.
Karamollaoğlu, İslam ülkelerinin bir araya gelerek daha etkili bir güce sahip olmayı planlaması gerektiğini vurgulayarak, birlik ve beraberlik olmazsa dışarıdan gelen etkilere direnilemeyeceğini söyledi.
Önce fikri yönden, inanç yönünden birlik olunacağını sonra da ekonomik, sanayi ve teknolojik birliklerin de gelmesi gerektiğini anlatan Karamollaoğlu, "Şu anda İslam Birliği'nin sadece adı var, kendisi yok. Çünkü kendisinin olması etkili olması manasına gelir. Bu kadar büyük bir teşkilat ayağa kalkamayınca Erbakan Hoca, bir yeni oluşuma adım attı. O da maalesef ölü doğdu. Birtakım çalışmalar yapılıyor ama maalesef bizi güçlendirmiyor. Etkili olmayan bir kuruluşun olmasıyla olmaması arasında fark yoktur." değerlendirmesinde bulundu.
Karamollaoğlu, İslam ülkelerinde katliamlar olduğunu, İslam aleminin politika geliştirmek, çözüm bulmak mecburiyetinde bulunduğunu vurguladı.
Batı'nın İslam dünyasını birbirine vurdurduğunu anlatan Karamollaoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir araya geldiğimiz zaman ne kadar ulvi değerlere sahip olduğumuzu yarışırcasına dillendiriyoruz. Tamam da sonra, eski tas eski hamam, hiçbir şey değişmiyor. Biz değiştirmekle mükellefiz. Dışımızda meydana gelen değişikliklere karşı yerine göre tavır almakla mükellefiz, yeni politikalar üretmek mecburiyetindeyiz. Biz dünyevileşmeyiz. Dünyevileşmek demek, dünyaya esir düşmek demek, kalbimizi ona kaptırmak demek ama biz kendimizi dünyadan tecrit edemeyiz. Namaz da zikir de oruç da zekat da güzel sonra, biz bunları bir ibadet aşkıyla yaparız ama ondan sonra bizim üzerimize başka mükellefiyetler geliyor. En başta da cihat. Cihat, Hakk'ı hakim kılmak için yapılan mücadeledir ve bütündür. Ekonomik mücadele de bir cihattır yeri geldiği zaman. Teknolojide yapılan mücadele de bir cihattır. Haksızlığı ortadan kaldırmak için yapılan bir mücadele de cihattır. Bunları yapmakla da mükellefiz ama İslam alemi son yıllarda kısırlaştırılıyor. Artık bir araya gelmekten bile endişe ediyoruz."
Konuşmaların ardından iki gün sürecek kongre oturumlarına geçildi.
Muhabir: Zehra Melek Çat
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.