Ersin Özince'den önemli açıklamalar?

Ersin Özince'den önemli açıklamalar?
 Ersin Özince ile İş Kuleleri'nde yaptığımız "Gökdelen Sohbetinde" İstanbul'un sisli havasına bakıp Türkiye'nin gelecek fotoğrafını çektik. Bankalar...

 

Ersin Özince ile İş Kuleleri'nde yaptığımız "Gökdelen Sohbetinde" İstanbul'un sisli havasına bakıp Türkiye'nin gelecek fotoğrafını çektik.

 

Bankalar Birliği Başkanı ve İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince ile İş Kuleleri'nde yaptığımız "Gökdelen Sohbetinde" İstanbul'un sisli havasına bakıp Türkiye'nin gelecek fotoğrafını çektik. Merkez Bankası başkanlığı için adı da gündemde olan Özince bu iddiaları yalanladı ve "Bu işi banka içinden yapacak biri olmalı" dedi...

İş Kuleleri'nin 40'ıncı katına çıkmak için asansörün düğmesine bastığımda, her zamanki gibi kendimi uçakta hissettim. Katları çıktıkça kulaklarımdaki basıncın baskısı, hedef kata geldiğimde azaldı. Bu yılın ilk söyleşisini yapmak için sözleştiğimiz Bankalar Birliği Başkanı ve İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince ile buluştuğumuzda, bir gökdelende çalışmanın, 40'ıncı kattan istanbul'u seyretmenin keyifli olup olmadığını da merak ettim.


Özince, " O kadar da mükemmel bir şey değil. Ben istanbul'u buradan seyretmeyi sevmiyorum. İstanbul'u yaşamayı, Galata'da, Eminönü'nde dolaşmayı arzu ediyorum" dedi. Genel Müdürlük koltuğunda 12'nci yılını dolduran Özince, zor geçen yılların adamı oldu. 1999'da koltuğuna oturduğunda büyük Marmara depremini yaşadı, ertesi yıl da 2001 kriziyle bankacılık depreminin içinde buldu kendisini. "Gökdelen sohbetfnde Türkiye'nin fotoğrafında neler göründüğünü konuştuk.


İş Bankası'nı nasıl görmek lazım?


İş Bankası, sadece bir banka değildir. Büyük bir grubuz. 80 civarındaki iştirakimiz 50 bini aşan çalışanımız var. Paşabahçe, AB'de ikinci, dünyada dördüncü durumda. Şişecam dünyanın en büyük 10 şirketi içinde. Kromda dünyanın en büyük ikinci kuruluşu bizde. Bor minerallerini Türkiye'de işleyen yegane grubuz. Otomotiv ve uçak sanayisinde kullanılan cam elyaf üreten sanayi kuruluşumuz Çayırova'da bulunuyor.


Ekonomi yönetimi de rahatsız


Vatandaş pek anlamadı. İşler iyi giderken, neden Devlet Bakanı Ali Babacan, ekonomiyi soğutmak için harekete geçti?


Büyümek, yatırım yapmak, gelişmek durumundayız. Ama ülkenin kaynağı da yetmediği ve yetmeyeceğine göre dış kaynakla büyümekteyiz. Dediğiniz gibi güzel güzel gidiyorduk da ne oldu? Neyi soğutuyoruz? Dış kaynak niceliği ve niteliği üzerinde bir tercih yapmaya çalışıyoruz, ifrata kaçmamaya çalışıyoruz.


Öyleyse neden rahatsızlık duyuluyor?


Ekonomi yönetimi de rahatsız, biz de rahatsızız. Bakın, ithalatın yüzde 71'ini ara malı ile yapıyoruz. Ara malı ithalatının yüzde 30'u da petrol ve gaza gidiyor. Biz enerjiyi verimli kınanan bir ülke miyiz? Önce bunlara bakmak lazım.


Babacan AB'deki krizin bize yansımasından endişe ediyor. 2011'de nasıl bir tablo oluşur?


Babacanın ve Merkez Bankasının nihai olarak ifade ettiği büyüme öngörüleri, kredi büyümesi de dahil İş Bankası ile örtüşüyor. Yani, diğer bir ifadeyle her ne kadar ekonomiyi soğutmaktan ' bahsedilse de, Sayın Bakanın sözünü . ettiği yüzde 20-25 civarında kredi artış hızı, Orta Vadeli Program'la örtüşüyor, bu bizim beklentimizi l karşılıyor. Bununla maksat Igerçekleşecekse hiç mesele yok.


Lüks azaltılmalı


O zaman neyi eleştiriyorsunuz?


Bu tür önlemlerin, yalnızca Merkez Bankası (MB) politikalarıyla netice vermesi imkansız. Dolayısıyla, yalnızca  bankacılık sektörünün kredi arzını ' azaltıcı önlemler değil, gerekirse mikro ve makro anlamda önlemler alınması gerekli diye düşünüyorum. Cari açığın önemli unsurlarından birisi petrol. O zaman derhal enerji konusunda tutumlu olacağımız tedbirler hayata geçirilmelidir. ikincisi, vatandaşın her türlü tüketiminin yükseldiğini görüyoruz. Gerekirse lüks tüketimle ilgili ürünlerin direkt yöntemle azaltılmasına yönelik önlemler alınmalı. Dolaylı vergilere müracaat edilmesindense talebi azaltacak bazı önlemler düşünülmeli.


Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz 18 Nisan'da ayrılıyor. Koltuk için sizin de isminiz geçiyor. Kendinizi yakın görüyor musunuz?


Hiçbir zaman böyle bir düşüm olmadı. Yazılıyor... Başkanlık için güçlü kariyer sahibi adaylar var. Benim düşüncemin de bir önemi yok. Banka içinden bu işi yapacak birisi olmalı.


Merkez bağımsızlığını koruyor mu?


Oldukça bağımsız diyelim. BDDK ne kadar bağımsızsa Merkez de o kadar bağımsız.


Başbakanla aramız her zaman iyidir


Bankalar Birliği Başkanlığı ve genel müdürlük şapkasını taşırken, kimi zaman hükümetlerle ters düşmeyi nasıl göze alıyorsunuz?


Ne hükümetle, ne de Başbakan?la ters düşmediye bir şey olamaz. İlişkilerimiz son derece iyi . Üst düzey yönetimlerle aramızda her zaman iyi bir diyalog var. Mesela, yurtiçinde olsun, yurtdışında olsun Başbakan Tayyip Erdoğan Şişecam?ın açılışlarına her zaman katılır. Ali Babacan?la da fikirlerimiz çoğunlukla örtüşür. Bizim eleştirimiz, sadece bankacılığa yüklenerek ülke sorunlarına çözüm getirilemeyeceği üzerinedir.


Emeklilik için tarla aldım


Arada sırada, sizin emekli olacağınız yönünde söylentiler çıkar, gerçekten emekli olmayı düşünüyor musunuz?


Herkes gibi ben de bir gün olacağım. Belki 2-3 yıl sonra, belki daha erken. İşe devam ederken, emekliliğe de hazırlanıyorum.


Hangi hazırlıklar var?


Terkos Gölü civarında 100 dönümlük tarla aldık. Oraya ağaçlar dikiyorum. Çiçek, zirai kültür bitkileri, sebze yetiştiriyoruz. İleride küçükbaş hayvancılık da olabilir.


Kızlarınız bankacı olmayı düşünüyor mu?


Küçük kızım Pırıl, henüz 17 yaşında, lisede okuyor. Büyük kızım Deniz, ABD'de Columbia Üniversitesi'nde psikoloji ağırlıklı öğrenim yapıyor. Bankacılık düşünmüyorlar.


Çok yoğun bir gündeminiz var. Ailenizle program yapmakta zorlanıyor musunuz?


Eşim Hilal ve iki kızımla istediğimiz zaman biraraya gelemesek de fırsatlar yaratarıyoruz.


Eşiniz Hilal Hanım'la nasıl tanışmıştınız?


ODTÜ'de okurken tanıştık. Daha sonra ikimiz de İş Bankası'nda çalışmaya başladık. Ne yazık ki, ben Genel Müdür Yardımcısı olunca o işini bırakmaya mecbur kaldı.


Sizinkisi üniversite aşkıymış. İş hayatını bırakmak eşinize zor gelmedi mi?


Benim yüzümden kariyer yapamadı. Buna da üzülüyorum tabi ki. Ben yöneticiyken, onunla aynı bankada olamazdık. Başka bankaya geçmesini de uygun görmedik. Bu yüzden o, kızlarımızı büyüttü.


KENDİ PARAMIZLA TİCARET OLUMLU


Küresel kriz, doları da eu-royu da aşındırdı. Ülkelerin kendi parasıyla ticaret eğilimi, sizce neler getirir?


Yeni bir rezerv para gelecek. O zamana kadar mümkün olduğunca ticari işbirliği anlaşmalarını lokal paralarla çözmek mümkün. Yeni rezerv para derken, uluslarası bir sepet olabilir bu. Türkiye'nin de Rusya, Çin ve öteki ülkelerle lokal paralar üzerinden anlaşma yapmaya yönelmesini çok doğru buluyorum.


Merkez'in izlediği politikalara tümden karşı mısınız?


Karşı değiliz. İfade ettiğim görüşler, şahsıma değil Bankalar Birliği'ne ait. Alınan önlemlerin yerinde olduğunu ancak "munzam karşılıklara sıfır faiz uygulamasını" yerinde bulmadık. Az da olsa bir faiz uygulaması gerekirdi.


Faiz AB'de var mı?


Meselenin özü de burada. Türkiye'nin Avrupa ile o kadar iç içe olan bir finansman sistemi var ki, Türkiye'de rahatsız olan sıcak para, yerli para, bıyıklı yabancı parası, hemen Avrupa'ya gidiyor. Veyahut da kredi ihtiyacı, hani 'otel lobisinde bankacılık' diyoruz ya, hemen anında sızıyor. Türkiye'nin bu tip uygulamalarda AB ile bağdaşık olması lazım.


Ne kadar ekmek o kadar köfte


En zengin Türkler'in ortalama varlıkları, 3-5 milyar doları geçmiyor. Rus oligarkların orta boyu 40 milyar dolarlık varlığa sahip. Bizimkiler ne yapsın?


Bizim borsa çok sığ. Derin olmamasının nedenleri çok. Orada da kısır bir döngü içindeyiz. Bir yandan borsa derinleşsin diyoruz, bir yandan buna engel yasalar yapıyoruz, bir yandan İstanbul, Finans Merkezi'dir diyoruz. Dışarıdan da gelenler olsun kayıt olsunlar diyoruz. Bir yandan da bakıyoruz ki, o derinleşmeyi sağlayacak kendi parasal imkanlarımız yok. Ne de bir siyasi ekonomik işbirliği içindeyiz.


Örneğin, bir Dubai örneğine bakalım. Dubai ekonomisinin ölçeği öyle bir mali ve parasal sektör yaratmaya yeterli olmadığı halde siyasi, ticari ve finansal açıdan komşularından destek görerek o konuma gelebildi. Bunlar da bizde yok.


Siyaset, finansal derinlik için nasıl destek olabilir?


Bir paktın parçası olursunuz. BRİC'e de girilebilir, başka paktlara da. Size iktisadi ve mali yararlar sağlayacak bir paktın parçası olursunuz. Örneğin, İsrail'in Avrupa'da ABD'de tercihli ortak addedilmesi gibi. Bizim böyle bir şeyimiz yok.


Peki, biz kime veya neye güveniyoruz?


Bu kadarına gücümüz yetiyor. Ne kadar ekmek o kadar köfte.


CHP'ye bir kuruş bile gitmiyor...



Özince, Cumhuriyet döneminin ilk özel bankası olan İş Bankası'nın kuruluşundaki Atatürk hisselerinin yönetimini üstlenen CHP'ye bankadan "Bir kuruş" bile gitmediğini söylüyor ve "Atatürk'ün vasiyeti doğrultusunda hisselerden elde edilen kâr, Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumu'na gidiyor. CHP, iktidar olduğu dönem de dahil, hiçbir zaman o paranın kullanılışında da herhangi bir menfaat karşılığı tutum takınmaya kalkışmadı" diyor.


Reşit olmayanın vesayeti olur


Bir işadamı, sizin için "Bankaların sesini iyi duyuruyor, helal olsun!" derken, bankacılığın özel sektör üzerincte vesayet kurduğunu söyledi. Doğru mıı?


Reşit olmayanın vesayeti olur. Yani, kendi ayaklarınızın üstünde durmak zorundasınız. Siz reşit ve mümeyyiz değilseniz, vesayet altında olmak zorundasınız. Bu ne demek; herhang bir yatırımcı, eğer şu ya da bu sektöre bağımlılığını, o sektöre olan risklerini yönetemezse mutlaka ° sektörün bütün yüklerine açık kalır. O sektörle ilgili risk taşır.


Peki, bankaların görevi, reel sektöre destek olmak değil mi?


Ülkede mutlaka sermaye piyasası gelişmeli. Türk şirketleri, finansman açısından yalnızca bankacılık sektörüne bağlı kalmamalı. Bir de sermaye lazım. Bankacılık sektörünün alternatifi olan sermaye piyasası mutlaka geliştirmeli. Kendi gücünüz olan sermayeniz olmadıkça mutlaka başka güçlere mecbur kalırsınız. O işadamının söylediği çok doğru, o zaman vesayet altında kalırsınız.


Sosyal sorumluluk iş kadar çok önemli


İş Bankası'nın, sosyal sorumluluk projelerine Özince büyük önem veriyor. İş Bankası'nın verdiği destek sayesinde satranç oynayan öğrenci sayısı her geçen gün artıyor; eğitim imkânı olmayan çocukların iyi bir eğitim alması sağlanıyor; her yıl karne hediyesi olarak armağan edilen kitaplar ile kaliteli yayınlar çocuklara ulaştırılıyor; küresel iklim değişikliği tehdidi ile başa çıkabilmek için ülkemizin her ilinde ağaçlandırma çalışmaları yapılıyor.

Özince, bu projelere büyük önem veriyor.

Röportaj: Perihan ÇAKIROĞLU

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.