Erkeğin çıplaklığını kadın örter!
Kadın, kadınlığını kapitalizme kurban vermemelidir...
?Muhammet İkbal?in inancı odur ki,
İslam âleminin geçirmekte olduğu siyasi sarsıntılar,
Müslümanları uyandıracak, onları yataklarından dürtükleyerek kaldıracak
ve onlarda hayat belirtileri başlayacaktır.?
( Dr. Ali Şeriati)
İslam fikir ve düşüncesinin ve edebiyatının büyük ismi, Allame Muhammed İkbal edipliği ve arifliği yanında dünya ölçeğinde büyük bir kanaat önderidir. Hindistan?da Pencap bölgesinde doğmuş, batılı ülkelerde akademik çalışmalarda bulunmuş ve yazdığı eserlerle ve söylemleriyle islamın sesi olmuştur.
İslam toplumunu ilgilendiren pek çok alanda güçlü ve oturaklı düşünceleriyle bir anda İslam dünyasının sesi ve soluğu olmuştur. Bütün eserlerinde asr-ı saadete yeni baştan kavuşmanın reçetelerini örneklerle açıklayan ve şiirleriyle bunu pekiştiren Allame İkbal, özellikle Müslüman erkek ve kadınların mutlu birliktelikler yaşaması için de bir takım tavsiye ve görüşlere yer vermiştir.
Mesela kadın ve erkek eksenli şu görüşleri ne kadar farklı ve insanidir:
?Erkeğin sazını coşturan, kadının mızrabıdır. Erkeğin şeref ve kıymeti, kadına olan ihtiyacını kavradıkça iki kat artar.
Erkeğin çıplaklığını kadın örter. Aşkın gömleği ise gönlü kapan güzelliktir. Kâinatın kendisiyle övündüğü Rasulullah, onu dünyamızdan sevdiği üç şey arasında andı: Namaz, güzel koku, kadın.
Ama kadını bir hizmetkâr gören Müslüman, Kuran?ın hikmetini zerre kadar anlayamamıştır. Eğer dikkat kesilirsen, anneliğin insanlık için bir rahmet olduğunu göreceksin. Çünkü onun peygamberliğe nispeti vardır. Anne şefkati, peygamber şefkatidir. Anne şefkati milletlerin karakterini oluşturur. Annelik bizim varlığımızı olgunlaştırır, bizim kaderimiz onun yüz çizgilerinde yazılıdır.
Millet ancak anneleri yüceltmekle hayat bulur ve vücuda gelir. Yoksa hayati işler çok ham kalır. Hayatın gidişatına hararet ve hareket veren anneliktir, bize hayatın sırlarını keşfettirir.
Irmağımızın kıvrımları, dalgaları, girdapları ve kabarcıklarının tümü anneliktendir.
O bilgisiz köylü kızı, o bodur, o şişman ve o asaletsiz, yontulmamış, eğitilmemiş, konuşmayı beceremeyen o basit köylü kızı, gönlü annelik acılarıyla ızdırap çeken ve inleyen, gözlerinin etrafı morarmış?
Onun çektiği acılar varlığımızı güçlendirir, onun bu gecesi sabahımızın aydınlığıdır. ?
Allame Muhammed İkbal, kadının doğal olanını ve gelenek çizgisinden sapmamış, İslami çizgiden uzaklaşmamış olanını tercih ederken, batılı bir çehreye bürünmüş kadını ise şu şekilde anlatmaktadır:
?Bir de nazik karakterli ince yapılı bir kadın düşünün. Bakışında mahşerler kaynaşan bir kadın. Fikri, batı uygarlığının ışığı ile kirlenmiş, görünüşte kadın ama kendisinde gerçek kadınlıktan bir eser yok.
Gözündeki cilveler İslam milletini birbirinden koparmaktadır. Kendisinde hayâ duygusu kalmamış, hürriyetinin sonucu küstahlık ve fitnedir! Onun ilmi annelik yükünü taşıyamadı onun karanlık gecesinde bir tek yıldız doğmadı. Bahçemizde böyle bir gül açmasa daha iyidir.
Ey keskin bakışlı insan, bu milletin sermayesi para, gümüş, altın değildir. Gerçek servet ve sermayemiz sıhhatli, taze, güçlü kavrayışlı, çok çalışkan ve çevik evlatlardır. Kardeşliğin ince ve derin manasını koruyan da annelerdir.?
Batılılığı bir yaşam biçimi kabul edip bütün geleneksel davranışlardan soyunan Müslüman bir kadının iyi bir anne ve eş olma güdüsü de zafiyete uğramakta bu bir gerçek. Kariyer merakı, işini eşi ve çocuklarının önüne koyan, para kazanmayı her şeymiş gibi gören bir kadının elbette iyi anne olma şansı zayıflamaktadır.
İkbal?in bu genellemesini, Hindistan?da yaşadığı dönemde özellikle İngiliz sömürgesi olmanın vermiş olduğu gevşemiş ruh halinin neticesi olarak özellikle soylu, zengin ve eğitimli kadınların yaşam standartlarındaki geleneksel ve İslama ters yaşama biçimine karşı verilen bir tepki olarak diye düşünüyorum.
Bu durum bizde de aynı şekilde cereyan etmiştir. Batılılaşma serüveniyle birlikte özenti ve kompleksin bir yaşam biçimi olarak hayata geçirildiği Tanzimat dönemi kadınları ve aydınlarını hatırlamak lazım. Nitekim birçok edebi eserde bu durum en vazıh bir şekilde gösterilmektedir. Kiralık Konak, İntibah, Felatun Bey ile Rakım Efendi, Sözde Kızlar, Fatih Harbiye, Huzur gibi romanlarda Müslüman Türk kadının düştüğü ruhi çıkmazlar anlatılmaktadır.
İkbal kadının toplumsal statüsünü gerçekçi bir şekilde veriyor. Kadın doğurganlığıyla kadındır! Üretkenliği ve analık içgüdüsüyle ve dahi eş olma bilinciyle toplumun geleceğini kurar. Yoksa toplumun aradığı şey kadının ne ilmi, ne de ekonomik üretkenliğidir.
Hâsılı kelam Kadın, kadınlığını kapitalizme kurban vermemelidir vesselam!
Muhabbetle efendim?
Meryem Aybike Sinan/ Haber7
meryemaybike@gmail.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.