Erdoğan: Türkiye'nin aydınlığı karanlıktan nemalananları rahatsız ediyor
Erdoğan: Türkiye'nin aydınlığı karanlıktan nemalananları rahatsız ediyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Nasıl şafağın ışıkları gecenin karanlığına alışmış gözleri kamaştırırsa yeni Türkiye'nin aydınlığı da bu karanlık dönemlerden nemalanan çevreleri rahatsız ediyor." dedi.
KAYSERİ
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Erciyes Üniversitesi Akademik Yıl Açılış Töreni'ne katıldı.
Konuşmasına tüm katılımcıları selamlayarak başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversite öğrencilerine, akademik ve idari personeline yeni akademik yılda başarılar diledi.
Kayseri'de bugün dolu bir gün yaşadıklarını ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın desteğiyle yapılan caminin açılışını yaptıklarını anımsatan Erdoğan, külliye olarak inşa edilen caminin, Kayseri'ye bir farklılığı kazandırmış olacağını söyledi.
"Biz öğrenciye üniversiteyi aratmadık, ayağına götürdük"
Asıl büyük değişimin üniversitelerin rolünde ve konumunda yaşandığına dikkati çeken Erdoğan, "Uzun yıllar ülkemizde üniversiteler ya öğrenci olaylarıyla ya da ideolojik dayatmalarla anılageldi. Özgürlüğün ve bilimsel düşüncenin merkezi olması gereken kurumlar, daha çok yasaklarla, çatışmalarla, ikna odalarıyla veya kapılarında gözyaşı döken başörtülü kızlarımızla gündeme geliyordu." diye konuştu.
Öğrenciliğinin sağ sol çatışmalarının birçok üniversiteyi esir aldığı kasvetli bir döneme denk geldiğini anlatan Erdoğan, aynı şehirden gelen, aynı mahallede senelerce birlikte oynamış gençlerin siyasi kamplaşmanın kurbanı olduğunu aktardı.
"Biz öğrenciye üniversiteyi aratmadık, üniversiteyi öğrencinin ayağına götürdük." diyen Erdoğan, en büyük başarılarının bu olduğunu söyledi.
"Sokakları sakinleştirmek yerine kışkırtmayı yeğlediler"
"Hakkari'deki bir gencin Ankara'ya, İstanbul'a geldiğinde kalabileceği bir yer var mı?" endişesini ortadan kaldırdıklarını belirten Erdoğan, Hakkari, Kars, Ağrı, Şırnak'a üniversite kurduklarını anlattı.
Türkiye'nin 81 vilayetinde üniversitelerin olduğuna işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Herhalde bunları görmemek çok büyük nankörlük olur. 1980'de Türkiye'yi darbe ortamına sürüklemenin hesabını yapanlar, bu planlarını hayata geçirmek için 27 Mayıs öncesinde olduğu gibi olayların fitilini yine kampüslerden ateşlediler. Besledikleri veya kandırdıkları provokatörler aracılığıyla üniversite gençlerini birbirine düşürdüler. Ellerinde her türlü imkan bulunduğu halde sokakları sakinleştirmek yerine kışkırtmayı yeğlediler. Olaylara müdahale etmek yerine aylarca kendi ifadeleriyle darbe şartlarının olgunlaşmasını beklediler. Darbe sonrasında da adaleti yine kendi ifadeleriyle bir sağdan bir soldan asarak sağlayacaklarını düşündüler. Böylece milletin vicdanında çok uzun yıllar kapanmayacak yaralar açtılar."
"Sokakları karıştırmak dahil her yola başvurmuştur"
1980 öncesinde sahnelenen bu oyunun ilk kez yaşanmadığını ifade eden Erdoğan, Türkiye'de daha sonra her 10 yılda bir tekrarlanacak antidemokratik müdahale kapısını açan 27 Mayıs 1960 darbesi olduğunu vurguladı. Bu darbenin siyasi tarihe kapkara bir leke olarak kazındığını dile getiren Erdoğan, 12 Eylül darbesiyle 27 Mayıs darbesi arasında önemli benzerlikler bulunduğuna dikkati çekti.
Merhum Başbakan Adnan Menderes ve iki bakanın asılmasıyla sonuçlanan 27 Mayıs darbesinin taşlarının, dönemin ana muhalefet partisiyle aynı zihniyete sahip kimi rektörler tarafından döşendiğinin altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Dönemin ana muhalefet partisi sandıkta bileğini bükemediği Menderes'i darbeyle alaşağı etmek için sokakları karıştırmak dahil her yola başvurmuştur. Darbeden bir yıl önce Kayseri'de yaşanan hadisler bunun en çarpıcı örneğidir. Dönemin ana muhalefet lideri, Kayseri'ye gerilimi düşürmek için değil, ateşe benzin dökmek için gelmiştir. Nitekim Kayseri'deki olaylardan sonra diğer illerimizde de benzer tezgahların devreye alındığını görüyoruz."
Erdoğan, 27 Mayıs öncesinde bir taraftan bunlar yaşanırken diğer taraftan kimi üniversitelerin darbeyi meşrulaştırmak için adeta seferberlik ilan ettiklerini anlatarak, şöyle dedi:
"1960 darbesiyle başlayan bu kötü gelenek, ne yazık ki hem 12 Mart muhtırasında hem 12 Eylül darbesinde hem de 28 Şubat müdahalesinde birçok üniversitemiz tarafından sürdürülmüştür. Özellikle 28 Şubat döneminde mevcut hükümeti devirmek için oluşturulan beşli çeteye, daha sonra ana muhalefet partisinin de milletvekilliğini yapmış olan kimi profesörlerin verdikleri destek hiçbir zaman unutulmayacaktır. Bu sözde akademisyenler, sadece darbe çığırtkanlarına destek vermekle kalmamış kendileri yönetici oldukları üniversiteleri adeta Nazi kamplarına çevirmişlerdir."
"Uzaya füze gönderdiniz de başörtüsüne mi takıldı?"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversite girişlerine kurulan ikna odaları, kılık kıyafetinden dolayı kapı dışarı edilen öğrencilerin, dereceye girip ödül almaya hak kazandığı halde ağzı kapatılarak sahneden indirilen genç kızların görüntülerinin o dönemin utanç sahneleri olarak hafızalara kazandığını söyledi.
Birincilikle okulunu bitiren bir kıza diplomasının verilmemesine ilişkin Erdoğan, "Bu yenilir yutulur bir iş mi? Bu katlanılır bir iş mi? Neymiş, başında başörtüsü varmış. İşte bu millet, bunları affetmedi ve affetmeyecek. Siz, uzaya füze gönderdiniz de başörtüsüne mi takıldı? Bu nasıl bir yaklaşımdır?" sözlerine yer verdi.
Okulunda birinci olan bir kızın tekme tokat sahneden indirilmesini bir baba olarak kabullenmesinin mümkün olmadığını, aynı şeyleri annelerin de yaşadığını belirten Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu:
"Buradaki hocalarımızın o sıkıntılı dönemlere ya öğrenci ya da genç bir akademisyen olarak yakinen şahit olduklarını düşünüyorum. Türkiye'nin son 16 yılda bu kara günlerin izini silmesini demokrasimiz adına çok önemli görüyorum. Hem mesleğinin onurunu koruyan akademisyenlerimiz hem de üniversite kapılarında gözyaşı döken evlatlarımız üzerinde ağır bir travma bırakan o günler hamdolsun artık tarihe karışmıştır."
Kızının, ülkesinde başörtülü olduğu için okuyamadığını hatırlatan Erdoğan, şunları dile getirdi:
"Bu ne büyük çelişkidir? Bana diğer ülkelerin liderleri, 'Niçin senin kızın burada?' dediklerinde 'Başörtüsünden dolayı benim ülkemde okuyamadı.' dediğimde bana o liderler, 'Nasıl olur?' diye sordular. 'Maalesef böyle.' dedim. 'Sizin ülke Müslüman değil mi?' dediler, 'Halkı Müslüman.' dedim. Başka bir şey diyemedim.
Üniversiteleri bilim ve araştırma yerine vesayetin ideoloji üretim merkezleri olarak gören zihniyeti hep birlikte çöpe attık. Türkiye son 16 yılda sadece ekonomide, eğitimde, sağlıkta, altyapıda, üst yapıda değil aynı zamanda üniversitelerimizin özgürleşmesinde de büyük bir devrime imza atmıştır. Açık ve net ifade ediyorum, nasıl şafağın ışıkları gecenin karanlığına alışmış gözleri kamaştırırsa yeni Türkiye'nin aydınlığı da bu karanlık dönemlerden nemalanan çevreleri rahatsız ediyor."
Erdoğan, "Yıllardır üniversiteleri baskıcı, jakoben hatta faşist ideolojilerine payanda yapanlar, bizim dönemimizde üniversitelerin asli hüviyetlerine kavuşmasından çok ciddi rahatsızlık duyuyorlar. Dikkat edin, politikalarımızı yerden yere vuran çevrelerin bizden evvel üniversitelerin darbe süreçlerinde oynadığı role ilişkin tek bir eleştirileri dahi yoktur..Şiddete bulaşmadığı, terörü kutsamadığı sürece ne kadar aykırı ne kadar rijit olursa olsun her görüşe üniversitelerimizde yer vardır.
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bugün Suriye'den Irak'a kadar bölgesel meselelere müdahale eden, bekasını gereken her türlü tedbiri uygulamaya koyabilen bir ülkeyiz."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.