Erdoğan: S-400 teslimat sürecindedir, bu iş bitti
Erdoğan: S-400 teslimat sürecindedir, bu iş bitti
Cumhurbaşkanı Erdoğan, S-400'e ilişkin, "Teslimat sürecindedir ve teslimat sürecinde olan böyle bir sözleşmeyi inkar etmemiz Türkiye gibi bir devlete yakışmaz, bu iş bitti." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, G20 Liderler Zirvesi'ne ilişkin INTEX Osaka Fuar Merkezi'nde düzenlenen basın toplantısında konuştu.
- Cumhurbaşkanı Erdoğan G20'de liderlerle görüştü
- Putin: Geçen yıl Türkiye ve Rusya ikili ticaret hacmi yüzde 15 arttı
- Erdoğan: S-400 mutabakatımızda herhangi bir aksama söz konusu değil
- Erdoğan: ABD ile dayanışmamızın aynı şekilde devam edeceğine olan inancım tamdır
- ABD Başkanı Trump: Türkiye'ye karşı adil olmak zorundasınız
- 'Kaşıkçı cinayetinin hesabının sorulması uluslararası toplumun öncelikli görevidir'
G20 Liderler Zirvesi'nin 14'üncüsünü Japonya'nın ev sahipliğinde tamamladıklarını belirten Erdoğan, Japon makamlarına ev sahiplikleri ve misafirperverlikleri için teşekkür etti.
Osaka Zirvesi'ni küresel gündemdeki konuların etraflıca ele alındığı verimli ve son derece başarılı bir toplantı olarak gördüğünü dile getiren Erdoğan, iki gün boyunca zirve toplantıları, ikili görüşme ve liderler yemeği sırasında muhataplarıyla güncel meseleler üstünde istişarelerde bulunduklarını ifade etti.
Ticaret savaşları ve korumacı tedbirleri de ele aldıklarını belirten Erdoğan, küresel ekonomide uluslararası iş birliğini artırmanın ve ülkeler arasındaki güven kanallarını açık tutmanın önemine değindi. Bu çerçevede, var olan tüm politika araçlarının kullanılması gerektiği noktasında mutabakata vardıklarını anlatan Erdoğan, "Altyapı yatırımlarının ekonomik refah, kalkınma ve kapsayıcı büyüme için itici bir güç olduğu üzerinde fikir birliği içindeyiz. Bu kapsamda G20 kaliteli altyapı yatırımları prensiplerini kabul ederek onayladık." diye konuştu.
Küresel ölçekte adil, sürdürülebilir ve modern bir vergi sisteminin tesisi amacıyla atılacak adımları da değerlendirdiklerini söyleyen Erdoğan, "Dijital ekonominin vergilendirilmesinde ise ülkelere özgü faktörleri ve ülkelerin düzenleme hakkına saygıyı esas alan, uzlaşma temelli bir çözüm geliştirilmesi gerekiyor. Ayrıca bu alanda geleceğe yön vereceğine inandığım bir bildiriyi de G20 olarak kabul ettik." ifadesini kullandı.
Erdoğan, 2008 küresel finans krizi sonrasında belirlenen reformların uygulanmasının ehemmiyetini dile getirdiklerini aktardı.
Eşitsizlikler oturumunda mültecilere yönelik Türkiye'nin gösterdiği fedakarlıkları ve ortaya koyduğu çabaları anlattıklarını vurgulayan Erdoğan, Türkiye'nin Suriye'deki çatışmalardan kaçan milyonlarca insana kapısını açtığını anımsattı.
Halihazırda 3,6 milyonu Suriyeli olmak üzere 4 milyonu aşkın mülteciye Türkiye'nin ev sahipliği yaptığını hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu insanlar için Birleşmiş Milletler hesaplamalarına göre kullandığımız kaynağın miktarı 37 milyar doları aşmış bulunuyor. Uluslararası kuruluşlardan gelen yardımların ise miktarı şu anda Avrupa Birliğini ele aldığımız zaman yaklaşık 2 milyar avro gibi ama Birleşmiş Milletler Mülteciler Komiserliğinden gelen de yaklaşık 1 milyar dolar gibi. Ürdün ve Türkiye gibi Suriye'ye komşu birkaç ülke milyonlarca düzensiz göçmenin yükünü tek başlarına sırtlanmak zorunda kalmışlardır. İnsan hakları konusunda diğer ülkelere karne düzenleyen gelişmiş Batılı devletler en temel insanlık sınavından maalesef geçemedi.
Akdeniz'den, sınırlardan adeta birer toplama kampını, birer hapishaneyi andıran mülteci kamplarından yansıyan fotoğrafları özellikle de hepimiz gördük. Aylan bebeğin sahile vuran cansız bedeni, 100 binlerce umut yolcusunun yaşadığı trajedinin en acı ifadesidir. Mültecilerle ilgili ön yargılar yerine vicdanı merkeze alan politikalar geliştirilmediği sürece minik yavrular nehir kenarlarında, özellikle deniz kıyılarında ölmeye devam edecektir. Muhataplarımıza Türkiye'nin yardım ve hizmetlerini sürdürebilmesi için uluslararası toplumun sorumluluk ve yük paylaşımına gitmesi gerektiğini ifade ettik."
Uluslararası ticaret
Uluslararası ticaretin zirvenin en önemli konularından biri olduğuna işaret eden Erdoğan, "Açık, serbest ve kurallara dayalı çok taraflı ticaret sistemine olan taahhütümüzü koruyoruz. Gerginlikleri gidermek için atılacak adımların dünya ticaret örgütünün kurallarıyla uyumlu olması gerekir." dedi.
İklim konusunun, G20'nin özellikle önem verdiği konular arasında yer aldığına dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
"G20 içerisindeki en düşük emisyonlara sahip ülkelerden biri olarak bu alanda gerekli katkıyı sağlıyoruz. Biz başından beri iklim değişikliği alanında hakkaniyetli bir yaklaşım ortaya konulması gerektiğinin altını çiziyoruz. Devletlerin tarihi sorumluluklarının ve kalkınma seviyelerinin dikkate alınmasına ihtiyaç vardır. Türkiye'nin Ek-1 ülkeleri listesinden çıkarılarak gelişmekte olan ülkeler kategorisinde yer alması önem arz ediyor. Ayrıca ülkemize Paris ve Buenos Aires zirvelerinde verilen sözlerin tutulmasını istiyoruz. Bunlar yapılmadan Türkiye de ilave adımlar atmayacaktır."
Enerji konusunda artan talebi karşılayacak, ithal bağımlılığını azaltacak, arz güvenliğini garanti edecek dönüşümleri yaptıklarını belirten ve dünyada halen bir milyara yakın insanın elektrikten yoksun yaşadığına işaret eden Erdoğan, "Küresel adaletsizliğin en önemli göstergelerinden biri, enerjiye ulaşım konusunda yaşanan işte bu acımasız tablodur. Sürdürülebilir kalkınma hedefleri çerçevesinde G20'nin daha fazla inisiyatif alması şarttır." diye konuştu.
G20 ülkelerinin terörizmle mücadele konusunda ilkeli, tutarlı ve kararlı bir duruş sergilemeleri gerektiğini de vurgulayan Erdoğan, terör örgütlerini, ideolojilerine veya kimliklerine göre tasnif etmenin yanlış olduğunu vurguladı.
Erdoğan, terörün kanlı yüzüyle son dönemde birçok ülkenin yüzleştiğini belirterek, şunları söyledi:
"Paris'te, Brüksel'de, Lübnan'da, Nijerya'da, Somali'de, Srilanka'da farklı terör örgütleri, masumları hedef alan kanlı eylemler düzenledi. Bu saldırılar terörün belli bir bölgeyle, belli bir etnik kimlikle veya dini grupla ilişkilendirilemeyeceğini bir kez daha ortaya koydu. İstanbul'daki, Lahor'daki, Beyrut'taki teröristin kimliğinin bir hükmü, hiçbir anlamı yoktur. Terör, tüm insanlığın, insani değerlerin düşmanıdır. Bunun için tüm devletlerin teröre 'terör' deme erdemini artık göstermesi gerekiyor. Bu hususta Suriye sahasında ciddi sıkıntılar, ciddi tutarsızlıklar yaşanıyor. Etnik temizlik uygulayan, çocukları silah altına alan, insanları göçe icbar eden PKK, YPG gibi örgütler bazı müttefiklerimiz tarafından adeta el üstünde tutuluyor."
"Terör, tıpkı bir akrep gibi eninde sonunda kendini besleyen eli de sokacaktır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'de 15 Temmuz darbe girişiminde 251 kişiyi vahşice katleden FETÖ tarzı yapıların kimi Batılı devletlerde himaye gördüğünü vurgulayarak, "Demokrasiye kasteden darbecilerin 'siyasi sığınmacı' kılıfı altında korunması ve kollanmasının faturası tüm insanlık için ağır olacaktır. Terör tıpkı bir akrep gibi eninde sonunda kendini besleyen eli de sokacaktır. DEAŞ, El Kaide, Boko Haram, El-Şebab gibi örgütler nasıl küresel güvenlik için tehditse Yeni Zelanda'daki menfur katliamda gördüğümüz gibi Neonazi yapılanmalar da aynı derecede tehlikelidir." diye konuştu.
Norveç'te 2011'de yaşanan ve 77 kişinin hayatını kaybettiği Breivik katliamının örnek alınmazsa ırkçılığın ne tür acılar yaşatabileceğini tüm dünyaya gösterdiğini hatırlatan Erdoğan, şu ifadelerini kullandı:
"Uluslararası toplum bu katliamdan gerekli dersleri çıkarmamış, benzer ırkçı saldırılar dünyanın başka ülkelerinde de yaşanmaya devam etmiştir. Solingen'de ve NSU cinayetlerinde vatandaşlarını ırkçı cinayetlere kurban vermiş bir ülke olarak kaygılarımızı dillendiriyoruz. Batı dünyasını zehirli bir sarmaşık gibi saran ırkçılığın ne insanlarımız ne de Avrupalı dostlarımız için bir kabusa dönüşmesini istemiyoruz. Bunun için de ikazlarımızı yapıyor, tepkimizi ortaya koyuyoruz."
"Cemal Kaşıkçı cinayetinin üzerinin örtülmesine müsaade etmedik"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin terörle ve kültürel ırkçılıkla mücadele konusundaki hassasiyetinin özellikle de adaletin tesisine verdiği önem sebebiyle olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:
"Biz bu hassas tavrı, geçen yıl vahşi bir cinayete kurban giden merhum Gazeteci Cemal Kaşıkçı hadisesinde de gösterdik. Birleşmiş Milletler (BM) ile iş birliği içerisinde çalışarak Cemal Kaşıkçı cinayetinin üzerinin örtülmesine müsaade etmedik. Geçen hafta kamuoyuyla paylaşılan rapor, cinayetle ilgili pek çok gerçeği açıkça ortaya koyuyor. Birleşmiş Milletlerin, Özel Raportör Callamard'ın raporunun arkasında durarak gerekli adımları atmasını bekliyoruz. Kaşıkçı cinayetinin, tüm yönleriyle aydınlığa kavuşturulması ayrıca en üstten en alta kadar sorumlularının tamamından hesap sorulması uluslararası toplumun öncelikli görevidir."
Erdoğan, aynı şekilde Mısır'ın demokratik yollarla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin şehadetinin de tüm yönleriyle araştırılması gerektiğini vurgulayarak, 6 yıldır darbe mahkemelerinde yargılanan Mursi'nin şüpheli bir şekilde 16 Haziran'da duruşma salonunda vefat ettiğini hatırlattı.
"Yaklaşık yarım saat orada hiçbir müdahale yapılmaksızın ölümü beklenen Mursi konusunda darbecilerin yaptığı açıklamalar vicdanları tatmin etmekten uzaktır." diyen Erdoğan, G20 liderlerinden Mursi'nin vefatı karşısında, demokrasiye ve insani değerlere daha fazla sahip çıkmalarını beklediklerini kaydetti.
Mursi'nin adli tıp kontrolü yapılmadan defnedilmesinin düşündürücü olduğunu belirten Erdoğan, "Bu tür ölümlerde adli tıp kontrolü kesindir, bunun olması gerekir. Aksi takdirde burada şaibelerin olduğu açıktır, nettir ve bunun hesabını aslında Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, tüm siyasiler üzerine gitmek suretiyle sormalıyız." dedi.
Bu tür olayların yapanın yanında kar kalması halinde dünyanın geleceğinin, dünya demokrasileri, dünya siyaseti açısından da tehlikeli olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
"Zirve oturumlarında yaptığımız konuşmalarda da bunu muhataplarımıza ifade ettik. Üzülerek belirtmek isterim ki birçok Batılı ülke ve insan hakları kuruluşu, Mısır'daki darbe mahkemeleri tarafından verilen idam cezaları karşısında adeta üç maymunu oynuyor. Konu Türkiye olunca ortalığı ayağa kaldıranlar, darbeciler için bile idamın tartışılmasını kabul edilemez bulanlar, maalesef Mısır'daki idam cezalarına seslerini çıkarmıyor."
25 Şubat'ta 9 Mısırlı gencin idam edilmesinden sadece 5 gün sonra yapılan zirvede, AB üyesi ülkelerin Şarm el Şeyh'te bir araya geldiklerini hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Avrupa Birliği üyesi ülkelerde idam yasak olduğu halde ve bu gençleri idam eden Mısır'ın başındaki zatın davetine katıldılar. Katıldıkları ana kadar da 45'i aşkın idam cezası Mısır'da uygulanmıştı ve bu çifte standardın en açık göstergesi de buraya katılmaları olmuştur. Bu zirve sırasında Avrupalı liderler darbecilerin elini sıkmakta hiçbir beis görmemiştir. Ne Kaşıkçı cinayetinin ne de Cumhurbaşkanı Mursi'nin şaibelerle dolu vefatının gündemden düşürülmesine izin verilmemelidir. Uluslararası basının tıpkı Kaşıkçı cinayetinde olduğu gibi Mursi'nin şüpheli ölümünün de üzerine cesaretle gideceğine inanıyorum."
"Yapay zekanın insanı merkeze alan bir yaklaşımla ele alınması gerekir"
Erdoğan, teknolojinin de hayattaki her şey gibi insan için, insanlığın huzur, emniyet ve rahatı için olduğunu ancak bunun insan için yeni fırsatlar ve imkanlar sunmasının yanı sıra ciddi riskleri, tehditleri de beraberinde getirdiğini belirtti.
Hiçbir denetimin, hiçbir kontrolün veya düzenlemenin olmadığı sosyal medya mecrasında yalan ve provokatif haberlerin hızla yaydığına işaret eden Erdoğan, "Kişisel verilerin korunması, bireyin mahremiyetine saygı gösterilmesi günümüzde daha önce hiç olmadığı kadar yara almıştır." değerlendirmesinde bulundu.
Siber saldırıların büyük şirketlerden devlet kurumlarına, hatta demokratik seçimlere kadar hemen her şeyin güvenliğini tehdit ettiğinin altını çizen Erdoğan, bilhassa terör örgütlerinin bu boşluğu kendi propagandalarını yapmak ve yeni militanlar devşirmek için istismar ettiklerinin görüldüğünü söyledi.
Özgürlük ve güvenlik dengesinin korunarak iletişim teknolojilerini daha güvenilir hale getirecek düzenlemelerin hayata geçirilmesinin şart olduğunu vurgulayan Erdoğan, bu konularda G20 ülkeleri arasında hassasiyetin arttığına şahit olunduğunu kaydetti.
Erdoğan, bu sene, "yapay zeka, 5G ve nesnelerin interneti" gibi güncel teknolojiler ile inovasyonun ekonomi ve toplumlara fayda sağlayacağı şekilde kullanılmasının önemine dikkati çektiklerini belirterek, yapay zekanın insanı merkeze alan bir yaklaşımla ele alınması gerektiğinin altını çizdiklerini aktardı.
"Toplum 5.0" yaklaşımının Japonya tarafından insan merkezli gelecek toplumu olarak gündeme getirildiğini anlatan Erdoğan, dijital güvenliğin temini için izlenecek politikaların önemini özellikle vurguladıklarını aktardı.
Erdoğan, özellikle israfın önlenmesi ve azaltılması konusundaki kararlılıklarını tekrar teyit ettiklerini söyledi.
Bu yılki toplantıların gündem maddelerinden birisinin de istihdam politikaları olduğunu ifade eden Erdoğan, çocuk işçiliği, zorla çalıştırma, insan kaçakçılığı ve modern köleliğin bitirilmesi, kadın istihdamını artırmaya yönelik daha fazla çalışma yapılması konularında taahhütte bulunduklarını belirtti.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Dünya ekonomisinin yüzde 85'i, dünya ticaretinin yüzde 75'ini, dünya nüfusunun 3'te 2'sini temsil eden bir platformdur. Böyle bir platformun terörden açlığa, mülteci meselesinden çevreye kadar dünyanın geleceğini ilgilendiren konulara kayıtsız kalması elbette düşünülemez. Sadece ekonomi eksenli meselelere odaklanmak G20'nin potansiyelini layıkıyla kullanmamak demektir."
"Samimiyetle dile getirdik"
Erdoğan, uzun süredir "Dünya 5'ten büyüktür" diyerek, BM Güvenlik Konseyi'nde bir reform ihtiyacını gündeme getirdiğini anımsatarak, şunları söyledi:
"BM üyesi 192 devletin kaderini 5 daimi ülkenin insafına terk etmek doğru ve adil bir yaklaşım değildir. G20 platformu ise daha demokratik ve kuşatıcı bir yapıya sahiptir. G20'nin küresel meselelerin çözümü konusunda daha etkin, daha sonuç alıcı, daha güçlü bir mecra haline dönüşmesini istiyoruz veya 192 ülkeyle BM yürüyecekse orada da BM Güvenlik Konseyi'nin dönerli bir şekilde daimi ve geçici üyelerden değil, tamamının daimi üyelerden oluştuğu bir platform olarak gündeme gelmesinde fayda var. Tabii şu andaki BM Güvenlik Konseyi'nin 5 üyesi buna kolay kolay razı olmayacaktır. Fakat bizler de, dünyadaki 192 ülke bunu zorlamalıyız. Çünkü Birinci Dünya Harbi'nin şartları altında kurulmuş olan böyle bir yapının ilanihaye devam etmesi doğru olmayacaktır. Şüphesiz bunun yolu da ülkelerin taahhütlerini yerine getirmelerinden, adil bir duruş sergilemelerinden geçiyor. Dünyanın bir tarafında açlık, sefalet, terör, baskı, şiddet hüküm sürerken, diğer tarafının huzur ve refah içinde bir hayat sürmesi beklenemez. Küresel meselelere eşitlik değil, adalet temelinde bir anlayışla yaklaşmak mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde hiçbir sorunumuza sağlıklı ve kalıcı çözümler üretemeyiz. Bu konudaki görüşlerimizi gerek zirve oturumlarında gerekse liderlerle yaptığımız ikili görüşmelerde samimiyetle dile getirdik."
İkili görüşmeler
İkili görüşmelerde muhataplarla Türkiye arasındaki önemli konuları da ele aldıklarını belirten Erdoğan, zirve vesilesiyle ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin, Fransa Devlet Başkanı Emmanuel Macron, Hindistan Başbakanı Narendra Modi, Endonezya Devlet Başkanı Joko Widodo, Almanya Şansölyesi Angela Merkel, Birleşik Krallık Başbakanı Theresa May, İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile Dünya Bankası Başkanı David Malpass ile baş başa görüşme fırsatları olduğunu söyledi.
Zirve oturumları, liderler yemeği ve diğer etkinlikler boyunca devlet başkanları ve uluslararası kurum temsilcileriyle bir araya gelme imkanı bulduklarını belirten Erdoğan, küresel gündemin öne çıkan konuları yanında ikili ve bölgesel meselelerin ele alındığı bu görüşmelerin herkes için faydalı geçtiğine inandığını vurguladı.
Erdoğan, 2019 zirvesini başarıyla gerçekleştiren Japonya'yı tebrik etti.
"Olay teslimat sürecindedir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Rusya'dan S400 alımına ilişkin bir soru üzerine, Trump'ın basın toplantısını anımsatan Erdoğan, şunları söyledi:
"Kendisiyle görüşmemden hemen önce basın mensuplarına da bu konularla ilgili gayet güzel cevabı verdi. S400'lerle ilgili konuda bizim tabii bütün anlaşmamız, her şeyimiz bitmiştir ve şu anda artık olay teslimat sürecindedir. Ve teslimat sürecinde de olan böyle bir sözleşmeyi inkar etmemiz Türkiye gibi bir devlete yakışmaz. Bu iş bitti.
Fakat burada bir gerçeği ortaya koymamız lazım. Biz Patriotlar alma hususunda Sayın Obama döneminde bir adım atmıştık. Ancak Patriotlar hususunda maalesef 'kongre müsaade etmedi' dediler ve bize böyle bir satışı gerçekleştirmediler. Bizim de tabiki hava savunma sistemleri için böyle bir adımı atmamız gerekiyordu ve en uygun şartlarda bunu Rusya'dan bulmuş olduk ve kendileriyle de anlaşarak, bu adımı attık.
Yaptırımlar konusunda Sayın Trump bugün yaptığı açıklamada, bu konuya açıklık getirdi. Böyle bir şeyin olmayacağını da kendisinden özellikle dinlemiş olduk. Bizim örneğin S400 olayı bir taraftan yürürken ama biz Amerika'dan Lockheed Martin'den şu anda mesela Boeing uçaklar alıyoruz. 100 adet Boeing uçağını Lockheed Martin'den alıyoruz. Yani serbest piyasa ekonomisinin olmuş olduğu bir dünyada bunları bir defa birbirine karıştırmayacağız ve adımlarımızı da buna göre atacağız. Bunun yanında da şu gerçeği özellikle vurgulamamız lazım, o da şudur; biz Amerika ile stratejik ortağız. Stratejik ortak olarak da bizim atacağımız bu adımlarda Türkiye'nin egemenlik haklarına birilerinin müdahale etme gibi bir yetkisi de yoktur, bunu da herkesin bilmesi lazım."
"Burada biz pazar değiliz, ortak üreticiyiz"
F35 için şu ana kadar Amerika'ya 1 milyar 400 milyon dolar ödeme yapıldığını belirten Erdoğan, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
"Burada biz pazar değiliz, ortak üreticiyiz. Ortak üretici olmak suretiyle de şu ana kadar bize teslimatı yapılan 4 tane F35 uçağı var. Ama alacağımız 100 artı 16. Yani toplamda 116 uçak. Biz bunların da beklentisi içerisindeyiz. Ödeme planımız başlamış, ödemeler yapılıyor. Ama böyle altta birilerinin yaptığı açıklamalar Sayın Başkanın yaklaşımlarıyla hiç örtüşmüyor. Bunların da bizim ikili ilişkilerimizi ben bozmayacağına inanıyorum ve yola da bu kararlılıkla devam ediyoruz."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.