Ekrem İmamoğlu: Yenilenen seçim bir demokrasi süreci mücadelesidir
Ekrem İmamoğlu: Yenilenen seçim bir demokrasi süreci mücadelesidir
CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı İmamoğlu, "Yenilenen seçim, bir demokrasi süreci mücadelesidir. Bu, sadece bir yerel seçim değildir." dedi.
CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı İmamoğlu, AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Yıldırım ile katıldığı ortak yayında soruları yanıtladı.
- Ekrem İmamoğlu: Yenilenen seçim bir demokrasi süreci mücadelesidir
- Binali Yıldırım: CHP tamamının sayılmasına direnmeseydi seçim tekrarlanmayacaktı
- Yıldırım-İmamoğlu'nun açıklamaları..
İmamoğlu, Küçükkaya'nın "Ben bir İstanbul seçmeniyim, herhangi bir kusurum, ihmalim yok, oyumu kullandım, yine kullanacağım. Ben bu seçime niye gidiyorum ve Sayın Binali Yıldırım'ın sözlerini nasıl yorumlarsınız?" sorusu üzerine, "Oyların tekrar sayılmasını istedik ama CHP istemedi' yorumu tamamiyle yanlış bir yorum." ifadelerini kullandı.
İmamoğlu, şunları söyledi:
"31 Mart gecesine dönelim hızlıca hatırlayalım. Hatta saat saat hatırlayalım. 31 Mart gecesinde öncelikle yaklaşık 1 saat olmadı ki seçim kapanalı, televizyon kanallarının bir kısmı aynen burada göründüğü gibi, yüzde 63,84 rakibimize, yüzde 33,99 bize diye bir açıklamayla yasakları çiğneyerek nereden güç alıyorsa bir süreç başlattı. Daha sonra bu süreç devam etti. Hatta burada sizin fotoğrafınız var. Çünkü 'Anadolu Ajansından yaklaşık 2 saat 30 dakikadır veri alamıyoruz.' diye yayın yapıyordunuz bu esnada. Bu veri almama kısmı tam 12 saate yakın sürdü. Örneğin, 23.30'da Anadolu Ajansı oylar yüzde 98,8 geldi, kafa kafaya olduğu andan itibaren ne olduysa Sayın Yıldırım 'Ben seçimi kazandım' diye açıklama yaptı. Bu bir sürecin 'Şu kadar sandık sayıldı ve ben seçimi kazandım' diye tam saat 23.25'te açıklama yapıldı ve ne tesadüftür ki tam o esnada Anadolu Ajansı veri yayınını kesti."
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimleri 31 Mart'ta tertemizdir ve anamızın ak sütü gibi helaldir
Daha sonra AK Parti İl Başkanının AK Parti adına açıklama yaptığını ve saat 04.35'te "3 bin 870 oyla seçimi kazandık." dediğini dile getiren İmamoğlu, "Sayı verdi kendi elindeki tutanaklara göre. Ondan yaklaşık 2 saat önce biz elimizdeki verilerle 30 bin 86 sandığa göre artık sonuç değişmeyeceği için dedik ki 'Hayır, biz seçimi kazandık.' Ve o günün sabahında YSK Başkanı süreci sona erdiren açıklamasını yaptı, bizi teyit eden. Şimdi '29 binden indi diyor' Sayın Yıldırım tutanak burada, 1 Nisan tutanağı 24 bin 57. İlk tutanak sayısı 24 bin 57. Şimdi burada şunu unutmamaları lazım, birkaç aşaması var oy sayımın ve 24 bin 57 oyla başlayan süreç günün sonunda 13 bin 729'a indi." diye konuştu.
İmamoğlu, Küçükkaya'nın, "Nasıl olur da aynı zarfın içinden çıkan 4 pusuladan 3'ü geçerli, biri geçersiz sayılır?" sorusuna, sayıların önemli olduğunu anlatarak, "20 bin 388'e maddi hatalardan sonra sayı indi. Öyle 29 binden 13 bine değil. Sonra geçersiz oylar sayıldı. 320 bin civarında. Geçersiz oylar sayıldı. Geçersiz oylarla beraber sayı 13 bin 888'e indi. Sonra AK Parti yetkilileri 'sondaj yapacağız' dedi, sandık sandık talepte bulundular. Bunlar da sayıldı ve 13 bin 729'a indi. Zira o sandıklar sondaj yaptıkları 57 sandıkta bizim adımıza artı oy çıktı." dedi.
YSK'nın daha sonra bir karar vererek son tutanakta 24 binden 14 bin 657'ye inen bir oy oranını açıkladığını anlatan İmamoğlu, oy pusulalarıyla örnekler vererek 4 pusulanın sadece İBB seçimlerinin iptal edilmesinin olası bir şey olmadığını söyledi.
İmamoğlu, "İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimleri 31 Mart'ta tertemizdir ve anamızın ak sütü gibi helaldir. Bu süreçte 'çaldılar'... Allah aşkına kime? 'ben de bilmiyorum' olmaz. Çaldılar lafı olmaz. Kime söylüyorsunuz? AK Parti'li sandıkta görev yapan kardeşlerime mi söylüyorsunuz? Oradaki İYİ Parti'yi MHP'li, Cumhuriyet Halk Parti'li sandık kurulu üyelerine mi, sandık kurulu başkanlarına mı söylüyorsunuz? Kime söylüyorsunuz? YSK'nın raporunda 'çaldılar' yok ama meydanlarda çaldılar var, caminin önünde çaldılar sözü var. Kim çaldı Allah aşkına?" ifadelerini kullandı.
(İBB'de verilerin kopyalanması) Bu bir veri yedekleme işlemidir. Veri yedeklemek için de veri kopyalaması yapılır ve yedeklenir.
"Biz elimizdeki verilere göre konuşuyoruz"
AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım da, oy farkının azalmasına ilişkin, "Olayları çarpıtmanın gereği yok. Açık konuşalım. 29 bin fark 13 bin 729'a indi mi? Aradaki nihai fark 13 bin 729. Başlangıçta ne kadardı? Ekrem Bey'in açıkladığı 29 bin 504 küsur. Kaldı ki Ekrem Bey ilk açıklamasını saat 9'da yaptı. Akşam 9'da. 'Biz yüzde 54'üz, rakibimiz yüzde 44. Dokuz puan öndeyiz.' açıklamasını yaptı. Benim ilk açıklamam saat 11.25'tir. 11.25'e göre eldeki bilgilere göre biz 'Seçimi kazandık.' dedik. Bu hata değildi. O gün eldeki verilere göre bizim hesaplarımıza göre, kalan miktarlar da hesap edildi ve kazandığımız ortaya çıktı. Orada bir hata yok. Anadolu Ajansı niye yayını kesti, kesmedi o benim işim değil. Biz elimizdeki verilere göre konuşuyoruz. Bizim orada müşahitlerimiz var. Elimizde mazbatalar var. Ona göre genel merkezden biz teyit de ediyoruz."diye konuştu.
Yıldırım, 4 pusuladan sadece birinin geçersiz sayılmasına ilişkin ise şunları söyledi:
"Bu tamamen bir aldatmacadır. '4 ayrı pusula var. Ama itiraz edilen büyükşehir belediye başkanlığı oyu. İlçeler içinde itiraz var mı? Var. Maltepe için MHP, Büyükçekmece için AK Parti, Sancaktepe için de CHP. yani CHP niye Sancaktepe'ye itiraz etti, neden tamamını saydırdı? Demek ki orada bir şüphesi var. İtiraz olan oy pusulası sayılır. Bu kadar basit bir iştir. '4 pusulanın 3'ü temiz, biri neden çalındı? gibi işi çarpıtmanın bir anlamı yok. Bu bu kadar basit."
Oyların sayımının ayrı yapıldığını anımsatan Yıldırım, zarf aynı olsa da oyların ay ayrı sayıldığını yineledi.
Dini bayramlarda olduğu gibi milli bayramlarda ve resmi bayramlarda tatil olması, bizim önerimiz, su indirimi bizim önerimiz. Biz yazdık yazıyı ben yazdım, bizzat altında imzam var.
"Bu CHP'nin işi değildir' dedim"
"CHP oyları yeniden saydırsaydı sonuç değişirdi" şeklindeki söylemlere ilişkin ne diyeceği ve 23 Haziran'daki seçimi nasıl değerlendirdiği sorulan CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu, 31 Mart seçimlerinde saat 21.00 gibi yaptığı açıklamada, "Kendimizi mecbur hissettik. Anadolu Ajansı diye garabet, rezillik yaşıyoruz. Yüzde 64'te rakibimizi gösteriyor. Bizim girmiş olduğumuz yüzde 22 seviyelerindeki orana göre oranımız şudur." dediğini söyledi.
İmamoğlu, televizyon kanallarının, Anadolu Ajansı'nın verileriyle yaklaşık 1,5 saatin üzerinde hukuksuz yayın yaptığını öne sürerek, şöyle devam etti:
" 'Anadolu Ajansı beni ilgilendirmez' diyor Sayın Yıldırım. Bakanlarıyla görüşüyor. 'Benim bakanlarım, kabinem, herkesle görüşürüm' diye de açıklaması var. Bir başka şey saat 02.20'de benim açıkladığım 29 bin 408 verisi aynen şöyle, girdiğimiz veriler üzerinden 30 bin 86 sandığa göre artık sonucun değişme şansı kalmamıştır. Kalan sayıya göre, onun için 29 bin sayısı vardı. Daha orada girilmemiş 100 civarında sandık söz konusudur. Bu veriler üzerinden söyledik. 1 Nisan'daki veriler burada, birleştirme tutanağı burada. 24 bin 57, ne 29 bini? İşinize geldiği gibi rakamlarla oynamayın. Yalan ifade, yanlış ifade, uydurma ifade hoş bir şey değil. İtiraz etmedik demedim. Bu CHP'nin işi değildir, dedim."
YSK'nın gerekçeye göre karar verdiğini, sayıma göre yapmadığını belirten İmamoğlu, şöyle konuştu:
"Sayımı yapan kişilerin hukuka aykırı olduğunu söylüyor. YSK'nın kararında çaldılar yok, sayımla ilgili hiçbir şey yok. Sadece ve sadece sandık kurulu üyelerine bakıyor. Daha önce öyle bir tespit yeteneği ortaya koydu ki Sayın Yıldırım veya ekip arkadaşları. Soyadına göre seçmeni tanıdıklarını söylediler, yüzüne bakıp seçmeni tanıdıklarını söylediler. Bunlara hiç kimse inanmaz. 2019'da yapılan bu yenilenen seçim bir demokrasi süreci mücadelesidir. Bu sadece bir yerel seçim değildir, ben seçilmiş belediye başkanıyım. Mazbatasını almış 18 gün görev yapmış seçilmiş belediye başkanıyım. Yenilen bir demokrasi mücadelesidir. Hakkımızı gasbedenler 16 milyonun hakkı, kul hakkı yiyenlere karşı bir demokrasi mücadelesidir. Geçmişte beka sorunu var diyenler, aynı kampanya, nerede aynı kampanya? Beka sorunu var diyenler, bunu kendileri de ifade ettiler, sadece başkalarına mal etmesinler. Bu süreçte hiç beka sorunu yok. Konu İstanbul'a döndü. Yenilen bir yerel seçimdir. Hakkımız yenmiştir, kul hakkı yenmiştir. Ama aynı zamanda derinden bir demokrasi mücadelesidir."
Küçükkaya'nın "İstanbullu bir seçmen olarak ben neden Ekrem İmamoğlu'na 23 Haziran seçimlerinde oy vereyim?" sorusu üzerine İmamoğlu, şunları söyledi:
"(31 Mart akşamını geçelim) dedi Sayın Yıldırım. Geçemeyiz. 31 Mart akşamı yaşananlar, sonrasındaki süreç ve sonrasındaki YSK süreci çok mühimdir, çarpıcıdır. 31 Mart gecesi dizilimini söylüyorum; AA'nın veri girişi daha sonra Sayın Yıldırım'ın 'Kazandık' demesi, daha sonra İl Başkanının sayı vermesi... Tam o saatlerde bütün İstanbul 'Gönül belediyeciliği kazandı' diye afişlerle donatılıyor. Bu mümkün mü? Bu nasıl bir hazırlık. Biz, tutanaklarımızı sağlam tutmasaydık, tutanaklarımızı alıp merkezimize getirmeseydik, on binlerce insan bu mücadeleyi vermeseydi, o gece bu iş biterdi. Böyle bir kurgu sürecidir çok net. Ama biz mücadelemizi verdik ve gönülden söylüyorum ki o işte görev yapan yüz binlerce insanın hakkı vardır.
Biliyorlar bunları. Benim AK Parti ilçe başkanı kardeşlerim var. Ben ilçe başkanlığı yaptım. 13 ilçe seçimi yönettim. Maddi hatalar olur, düzeltilir, ardından karar verilirse geçersiz oylar sayılır ama yeniden bir seçimin oylarının sayılması diye bir şey yok, karar yok Mustafa Kemal Paşa'da verilen karar gibi. YSK'nın böyle bir refleksi yok, böyle bir içtihadı yok. Kime göre, neye göre? O bakımdan bu süreç bir kurgudur. 'AA Genel Müdürü ile görüşmedim' demek, bana hiç doğru gelmiyor. Öyle bir şey yok, inanmıyorum en azından, inancımı söylüyorum. Bu süreçte tek bir cümle bile edilmemesi bence sıkıntı yaratır. 'AA yanlış yapmıştır, insanları yanıltmıştır demek' o akşam adına verilmesi gereken cevaptır."
"AA veri akışını niye kesti?" sorusu üzerine İmamoğlu, "İşine gelmediği için. Çok net. Gönül belediyeciliği afişleri İstanbul'da niye yaygınlaştı. Kazanan belli değil. Biz, demokrasi, hak, hukuk, adalet mücadelesi veriyoruz, kul hakkı yiyenlere karşı mücadele veriyoruz. Demokrasi sürecini sıkıntıya uğratanlara karşı mücadele veriyoruz. Aynı zamanda biz, İstanbul mücadelesi veriyoruz. Normalleşme, güler yüzle kucaklaşma, İstanbul'da temiz bir yönetim mücadelesi veriyoruz. Kibirden arınmış, 'Ben bilirim' diyen değil, milleti kucaklayan, milletle düşünen, insanlarla kucaklaşan... Bunun için 23 Haziran'da herkesin oyuna talibiz. 23 Haziran'a kadar biz, AK Parti sürecinde siyaset yapanlara bile halkı hatırlattığımız için AK Partili kardeşlerimden de oy istiyorum." diye konuştu.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimi 23 Haziran'da Allah'ın izniyle yüz binlerce insanın katkısıyla güvenli olacaktır ve bizim itiraz etmeye gereğimiz kalmayacaktır.
"Bizim birçok projemiz kopyalanıyor"
İmamoğlu, "18 günde ne yaptınız anlatır mısınız?" sorusu üzerine, "Yıldırım'ın bir önceki soruda, 'Ekrem Bey'in yalan konuşması' cümlesine müdahale etmememin sebebi programa olan saygımdandır. Bu sürece farklı bir cevap da vermeyeceğim, o da benim aile edebimdendir. Ben yalan konuşmam, Onu ifade edeyim kimseye de böyle bir ithamda bulunmam." ifadelerini kullandı.
İmamoğlu, öncelikle 23 Haziran sürecine dair verdiği rakamların belgeler üzerinden olduğunu anlatarak, "Algı yaratılıyor. 6 ilçede yapılan. Sandık bölgeleri belli, oluşan fark, 600 bin seçmeni kapsıyor oluşan fark 469. Artısıyla eksisiyle Binali Bey'in adına pozitif fark budur. Esas fark geçersiz oylardandır. Yanlış kampanya yönettiniz. Kampanyada 'ampule bas' şeklinde yaptığınız sloganla oldu. Geçersiz oyların geçersiz sayılması, bizde daha az oldu, sizde daha çok oldu." dedi.
Bugün geldikleri noktada vadettiklerini tek tek yerine getirdiklerini vurgulayan İmamoğlu, şöyle konuştu:
"Bizim birçok projemiz kopyalanıyor. Örnek veriyorum, ulaşım indirimi. Biz açıkladığımızda 'Parayı nereden bulacaksınız?', 'Hesap yapmayı bilmiyorsunuz.' dediler. Kendileri söylediler. Başkaları, 'Kimin parasını kime dağıtıyorsun' dediler. Su indirimi. Doğrudur kendileri de açıklamış olabilir ama biz gündeme getirdik. 25 yıldır yaptıkları, elbette yapacaksınız. 25 yıl bu millet irade gösterdi, tabii ki yapacaksınız. 1994'te seçildiniz Sayın Cumhurbaşkanı o dönem başkan oldu, iyi de bir dönem geçirdiler ama bugün bizim 18 günde yaptıklarımızı kendinize mal etmenin bir anlamı yok. Bunlar bizim önergelerimiz. Dini bayramlarda olduğu gibi milli bayramlarda ve resmi bayramlarda tatil olması, bizim önerimiz, su indirimi bizim önerimiz. Biz yazdık yazıyı ben yazdım, bizzat altında imzam var. Ulaşım indirimi bizim getirdiğimiz... Dolayısıyla biz taahhüt ettik, yerine getirdik. Bence alkışlasalardı daha mantıklı olurdu ama doğru bir şeye kopya da çekseler, eşlik de etmeleri... Zaten de öyle olmaları doğru hep beraber evet diyeceğiz."
Bu sırada Yıldırım'ın, '"Yazıyı yazdığınızda Ankara'da mıydınız, İstanbul'da mı?" sorusunu yöneltmesi üzerine araya giren Küçükkaya, "Karşılıklı diyalog yapmayınız. İstirham edeceğim kuralımıza aykırı." dedi.
İmamoğlu, İBB'de verilerin kopyalanmasının hatırlatılması üzerine, "Bu bir veri yedekleme işlemidir. Veri yedeklemek için de veri kopyalaması yapılır ve yedeklenir." dedi.
Göçmenliğe ve mülteciliğe ilişkin mutlaka ve mutlaka 16 milyonluk kenti yöneten bir belediye başkanı olarak bir masa kuracağız.
"Bizim itiraz etmeye gereğimiz kalmayacaktır"
CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu da Küçükkaya'nın "23 Haziran'da seçim sonucunda siz ya da rakibiniz kazanırsa seçim sonucunu kabul edecek misiniz? Veri kopyalamayla ilgili de sözünüz olursa söyleyebilirsiniz." sorusu ve değerlendirmesi üzerine şunları kaydetti:
"Elbetteki seçimlere itiraz haktır. Bu hakkı kimsenin yok sayma şansı yoktur. Bizim böyle haddimiz de yok zaten. Haktır. Ama uydurma gerekçelerle itiraz yapmayız biz. Gerçekten gerekçe varsa elimizde, yani imzalı tutanaklar üzerinden bir sıkıntı görüyorsak elbette ki itiraz hakkımızı kullanırız. Dolayısıyla bizim sürece dair hep eleştirdiklerimiz bunlardı. Algı diye tarif edilen şey ve özellikle itiraz sürecinde algı diye tarif edilen şey, çok net aslında karşı tarafın yaptığı bir uygulama."
İmamoğlu, "Niye?' derseniz, 'Çaldılar.' Bakın bu soru cevaplanmadı. 'Kim?' diyorum. Yine cevaplanmadı. 'Bilmiyorum' olmaz. Yani bu binlerce defa tekrar edildi." diyerek, eleştirilerde bulunarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"FETÖ uygulamalarını, nasıl olduğunu ben bilmem. Ben anlamam o işten. Ben hiç bilmem, görmem, hiç öyle bir tecrübem yok ama şunu net söyleyeyim, veri kopyalama işiyle ilgili bir örnek vereyim size. Veri kopyalama işlemi tam da o gerekçeler yazılırken Bakanlıkların dışına çıkarılmamasıyla ilgili kanun net iken, engelli, kısıtlı, zihinsel engelli, cezaevindeki kayıtlı seçmenlerin listelerinin AK Partiye verilmesidir. Örnek arıyorlarsa kişisel bilgilerin, verilerin nasıl kopyalandığıyla ilgili, nasıl kullanıldığıyla ilgili örnek veriyorum. Dolayısıyla bizim yaptığımız işlem çok masum bir işlemdir. Çok net. Ben eminim ki Sayın Yıldırım en az benim kadar bunu biliyor, masumiyetini. Ki o gün söyledikleri sözün ekine şunu söylemiştir, 'Belediye başkanı önce halkın önceliklerine baksın.' bunu demiştir. Bu kadar. Başka bir cümlesi yoktur. Bunun da altını çizmek isterim. Şunu ifade edeyim, İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimi 23 Haziran'da Allah'ın izniyle yüz binlerce insanın katkısıyla güvenli olacaktır ve bizim itiraz etmeye gereğimiz kalmayacaktır."
İmamoğlu, Karadeniz illerindeki ziyaretleri ile Ordu-Giresun Havaalanı VIP salonunda yaşanan olaya ilişkin soruya, "Trabzon memleket ziyareti. Daha sonraki Karadeniz ilçelerini gezmem... Orada çok nettir. Miting değil, bayramlaşma çağrısı. Muazzam bir karşılama, buluşmaya dönmüştür. Hem doğduğum şehir Trabzon, sonraki Giresun ve Ordu illerinde, sırasıyla ilçelerinde... Bu muazzam süreç bence bir tuzakla sona erdirilmek istenmiştir. Benim oradaki tavırlarım net, belli. Nasıl sükunete çağırdığım belli. Annemin orada düştüğü durum... Benim VIP diye bir derdim yok. Büyükşehir belediyesiyken de başka kapıları kullandım. Onu da ifade edeyim. Dolayısıyla benim öyle bir sıkıntım yok. VIP süreçlerinin çok daha netleşmesi gerekir bu ülkede. Çünkü geçenlerin haddi hesabı yok." yanıtını verdi.
Kendisini karşılayanların ve uğurlayanların bir şey organize ettiğini aktaran İmamoğlu, şöyle devam etti:
"Ben indiğimde nereden çıkacağımı, birileri bana yol gösteriyor. Trabzon VIP'den geçtik. Ordu'dan neden geçirilmek istenmedi? Bilemiyorum. Orada söylediğimi anlattım. Ben ne söylediğimi biliyorum. Genel başkan yardımcısına da ne söylediğimi biliyorum. Buranın sakinleşmesi ve 'Artık gidelim öbür kapıdan.' dememle ilgili. Oradaki Vali Bey'le ilgili ne söylediğimle ilgili konuları biliyorum. Bu konu İstanbul'un konusu değil, İstanbullunun konusu, İstanbul'la ilgili sorunlar ve 31 Mart seçimi."
Ekrem İmamoğlu, "Vali'ye hakaret ettiniz mi?" sorusuna da "Hakaret etmedim. 'Basitleşmiştir' demek hakaretse hakaret. Ama hakaret etmedim. Bu süreç çok nettir. Yasal süreç devam ediyor. Bizim de başka duyumlarımız var. Bize gelen bilgiler, belgeler ve hakaretleri vardır. Bakacağız. Vali'nin bir ay öncesinde. Niye bilmem. Tanımam kendilerini. Dolayısıyla ben hala 31 Mart seçiminde ve oraya gidişimizde başka kelimeler hiç bu kadar kimseyi rahatsız etmedi. 'Basitleşmiş' lafı bu kadar rahatsız ediyor ama bize 'Pontus, Yunan, terörist' dediler. Kimseyi rahatsız etmedi." cevabını verdi.
İsmail Küçükkaya, müzik festivali açılışında olduğu sırada Ekrem İmamoğlu'nun Star TV-NTV ortak yayınında olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Bana çok sayıda mesajlar geldi. Sizin kurmaylarınızdan da geldi. Soruların verildiğini... Ben kimseye soru vermem. 'Açıklama yap' diye çok yoğun bir şekilde fakat ben onu üstelemedim. Çünkü böyle bir şey diyemez, akıl var, mantık var görmediğim bir insan. Lakin daha sonra çıkmak zorunda kaldım. Fatih Altaylı Habertürk'te benim sizi aradığımı, sizin soruları istediğinizi, soruları verdiğimi, sonra benim Ekrem İmamoğlu'nu aradığımı, 'Size de vereyim mi?' dediğimi. Bu absürt bir tartışmaydı ve ben bunu açıkladım. Dedim ki 'Böyle bir şey yok, ne benden birisi soru istedi ne de ben Ekrem İmamoğlu'nu aradım."
Ertesi gün "Bu tartışma nereden çıktı" diye konuşmak için Engin Altay ile Mahir Ünal'ın yanına gittiğini anlatan Küçükkaya, "Henüz benim ismim daha ortada yokken, 2 partinin yetkilileri konuşmuşlar. Demişler ki, '10 soru AK Parti hazırlasın, 10 soru CHP hazırlasın moderatöre verelim.' Buna dayanak teşkil eden bir tartışmaymış bu. Onu da benim düzeltmem gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Kendisine olağanüstü bir cevap hakkı doğduğunu ifade eden İmamoğlu, şunları söyledi:
"Sayın Yıldırım, yanlış bilgilendirilmiştir ya da 31 Mart gecesi gibi belki sayın oradaki yetkililerin kendisine verdiği bilgiyle 'Kazandım' açıklamasını yapmış olduğu gibi burada da ne yazık ki üzücü ifadelerde bulunmuştur. 'Yalan söylemiştir' cümlesini üstüne basa basa ifade etmiştir. Çok yazık, üzücü. Bu kibirli bir cümledir. Üzülerek izliyorum. Öncelikle benim oradaki ifademde İsmail Küçükkaya'nın ismi geçmiyor ama Sayın Yıldırım az önce 'İsmail Küçükkaya'dan' diye söyledi. Az önce tabiri böyle. Ben dedim ki, 'Bana gelen bilgi ki, Engin Bey bunu söylemiştir, karşı tarafın soruların belirlenmesi, soruların moderatöre verilerek, soruların bu şekilde sorulması. 10 soru siz hazırlayın, 10 soru biz hazırlayalım' şeklinde. Ben dedim 'Ben öyle bir şey istemiyorum.' Açık ve net. Siz yoksunuz İsmail Bey. Bakın bu konuşma daha siz yokken, daha hiç netleşmemişken..."
Bu sırada araya giren Binali Yıldırım ise, "Siz konuşma yaparken İsmail Beyin moderatörlüğü belli olmuştu." dedi.
Bunun üzerine Ekrem İmamoğlu, Binali Yıldırım'a sözlerini kestiği gerekçesiyle tepki göstererek, "Tekrar söylüyorum. Benim oradaki ifadem nettir. 'Yalan söylemiştir' cümlesini kötü söz sahibine aittir diyerek kapatalım." şeklinde konuştu.
İsmail Küçükkaya, İmamoğlu'na "Belediye başkanı seçilirseniz, israf dediğiniz düzen, rakamlar, vakıflara aktarılan paralar veya kötü ekonomi yönetimini nasıl çözeceksiniz? Binali Bey'in 'yalan' dedikleri yalan mı doğru mu açıklar mısınız?" sorusunu yöneltti.
Bu soruya İmamoğlu, şu yanıtı verdi:
"İstanbul'un şu an en büyük sorunu yoksulluk ve mali süreciyle ilgili derin problemler ve israf. Biz, israf, tasarruf ve seferberlik kelimelerini çok önemsiyoruz. Belki birilerinin canını acıtıyor ama kul hakkı meselesini de çok önemsiyoruz. Artık kelimelere takılmıyorum, nasıl söylerlerse söylesinler ama Sayıştay denetiminden çıkan raporu getirdim. Arzu ederlerse Sayın Yıldırım'a takdim ederim. Söyleyeceklerimin de sayfa sayfa konuları mevcuttur.
Sayıştay raporunda İETT ve İSKİ'de, büyükşehir belediyesi yönetimiyle beraber toplam yapılan usulsüzlüklerin 753 milyon liraya ulaştığı... Burada Sayıştay raporu konuyu anlatır. Altına hesap kitap yapmaz. Örnek; belediye taşınmazları işgal olarak kullandırılıyor, işgaliyelerin sadece yüzde 20'sinden tahsilat yapılıyor. Bedeli, 164 milyon civarında."
İmamoğlu, Binali Yıldırım'a yönelik, "Yanıltılmış olabilir, aldatılmış olabilir. Bence kendisine bilgi verenleri gözden geçirsinler." dedi.
İhtiyaç fazlası araç kullanımına ilişkin İmamoğlu, şunları söyledi:
"Efendim neymiş, cenazeymiş... Şu anda bile israf yapıyorlar. İstanbul'un bütün bilboardlarına bunlarla ilgili büyükşehir belediyesi cevap yazsın. Şu an vekalet eden bir Vali Bey var. Vali Bey'e buradan sesleniyorum; lütfen mukayyet olun. Kim bu kararı veriyor? Şu an bir seçim süreci. Bunu kim asıyor oraya? Benim iddiam değil ama hadi iddia kabul edelim, Sayın Yıldırım tersini savunabilir. 23 Haziran'dan sonra kim gelirse ona göre hareket edilir. Şu anda bu afişleri kim asıyor?
İhtiyaç fazlası araç kullanımı... Efendim neymiş; ambulansmış, cenaze aracıymış, iş makineleriymiş, tankermiş... Sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait, iştirakler hariç 1810 araç, 7 personele bir binek araç düşüyor. Bunun gibi israfı engelleyeceğiz, tasarruf yapacağız, ekonomik seferberlik başlatacağız."
"Kadınlar için de erkekler için de ayrı ayrı yurtlarını yapacağım"
CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu, "Siz Belediye Başkanı seçilirseniz bir kere İBB'de FETÖ ile mücadele bağlamında ne yapacaksınız? Siz bunların hiç okullarına gittiniz mi, yurtlarında kaldınız mı, örgüt elebaşını Pensilvanya'da ziyaret ettiniz mi? Genel itibarıyla FETÖ sorusunu yanıtlar mısınız?" şeklindeki soru üzerine şu yanıtı verdi:
"Benim uzaktan yakından hiç ilgim, temasım, ilişkim, siyaset öncesi eleştiren, siyaset sonrası da eleştirisine devam eden bir kimliğim... Niye biliyor musun? Ben devlete inanırım. Bence Sayın Yıldırım az önce çok talihsiz bir şey söyledi, işte FETÖ gibi örgütlerin yok olması adına mevcut vakıflarla iş birliği yapılarak temiz yurtlar, vesaire... Belediye var. Kardeşim belediye var. Ben belediyeye güvenmeyeceğim de yani burada Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı'na TÜRGEV diye vakfa 51 milyon 593 bin lira... 2018 raporu bu. Burada da okul ve yurt çalışmaları raporu var burada bakın. 2018 ve yenisi. Her ikisi de burada. Burada yazıyor yani ben demiyorum bunları. Ensar Vakfı'na 29 milyon 797 bin... Bunun gibi aşağıya sıralayabilirim. Türkiye Gençlik Vakfı TÜGVA... İstanbul Büyükşehir Belediyesi var. Allah aşkına ben yurt yapamıyor muyum da başkasına ihtiyaç duyacağım? Mücadele böyle verilir."
Esas olanın devlet olduğunu dile getiren İmamoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Vakıflarla, derneklerle tabii ki iş birliği yaparım. Temiz dernekler, vakıflar, makul seviyede iş birlikleri yaparsınız, faydalı işler üretirsiniz. Bazen endişe ediyorum sözünü demeye. Ben herkesimdeki vakıflarla, derneklerle iş birliği yapmış 5 yıllık belediye başkanlığım var. İHH ile de yaptım, başka kurumlarla da yaptım, anlık yaparsınız. Benim ne işim var vakıflarla? 3-5 dernekle iş birliği yaparsınız ama yurdu belediye yapacak kardeşim, taahhüdümüz de var. Kadınlar için de erkekler için de ayrı ayrı yurtlarını yapacağım. Birçok konuda yatırımlarını yapacağız. Yani zaten başımızda bir bela oluştu, bir FETÖ terör örgütü oluştu. Yani hepimizin evine kadar girme konusunda birtakım iş ve işlemleri oldu. Allah aşkına soruyorum size? Bu nedir yani? İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak yurtlar yapacağız, eğitime destek vereceğiz. Bugüne kadar açılmamış o kreş dediğimiz mevzuyu biz çok güçlü bir kavram olarak görüyoruz. İşimiz bu. Dolayısıyla biz o işten anlamayız. Ben hiç anlamam, 5 yıllık belediye başkanlığım orada. Bizim işimiz olmaz o işlerle, sağlıklı, kurumsal düzene inanan, devletine inanan, devletinin güçlenmesine inanan bir ahlaktan geliyoruz. Bizim o terör örgütlerinin hiçbirisiyle zerre ilişkimiz olamaz. Bu kadar net."
Belediye başkanı seçilmesi durumunda yoksulluk ve işsizlik konusunda neler yapılacağı sorulan İmamoğlu, "Öncelikle şu yanlışı düzeltelim. Ben temiz vakıflara vereceğim demedim. Temiz vakıflarla iş birliği yapacağım. İş birliği başka, 308 milyon liralık değeri devretmek başka." dedi.
Bunun üzerine araya giren Yıldırım, "Şimdi ne anlama geliyor. Kusuru bakmayın ama yani bu lafı çarpıtmayalım." dedi.
Sözlerine devam eden İmamoğlu, "Kişisel sayfalarımı da karıştırıp kendisine vermişler ama inanın vakıftan bahsederken vesaire inanın ben her şeyin Sayın Yıldırım'a daha önce de ziyaret yapmış birisiyim. Onun için her şeyi konuşmaya hazırım. Bana istediğini sorabilirler. Büyük olarak da sorabilirler. Hiç sorun yok." dedi.
Ekrem İmamoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Bu şehrin yoksulluğu var. Bu şehrin 3 gencinden birisi işsiz. Bu şehirde 350 bin genç var TÜİK verilerinde. Ben demiyorum. Okutamamışız, meslek sahibi yapamamışız. İş de bulamamışız. Bu şehrin 2 üniversite gencinden birisi işsiz. Bu şehirde yüzde 15'i aşmış işsizlik oranı var. Böyle bir acı faturada bizim uğraşacağımız şey evet kesinlikle israf. Bu belediyenin parasını israf ettirmeden tasarrufla beraber değere dönüştürüp, bu şehrin öncelikle yoksulluğuyla mücadele etmek. Yoksullukla mücadelede ucuz ve sağlıklı gıda, ulaşım indirimleri, eğitim seferberliği ve suda indirim özellikle 5 yıl içerisinde de özellikle içilebilir su kısmı, İBB desteğinin bütün bu paketlerle eğitim destek paketi, geçim destek paketi, evlilik destek paketi ve sofra destek paketi ve işsizlik destek paketiyle tam 5 katına çıkaracağız. Mevcudun 5 katından bahsediyorum."
İmamoğlu, 4 aileden birisinin bu şehirde açlık sınırında olduğunu ifade ederek, "Feci bir durum bu. Dolayısıyla biz açlık sınırı altındaki ailelere 2 bin 20 liraya kadar maddi destek sunacağız. Bu ortalama yılda 6 bin ile 13 bin lira civarında maddi desteğe denk geliyor ki biz bunun evin kadınıyla paylaşacağız. Bunların her birinin maliyeti neye tekabül ettiği de ortada. Eğitim destek paketinin içerisinde 500 bin öğrencimiz var." diye konuştu.
Okullarına yemek getiremeyen ailelerin çocuklarına kumanya destekleri bile olduğunu anlatan İmamoğlu, şunları kaydetti:
"İşsizlik destek paketimize bakın biz işsizimizin yanında olacağız. Bölge İstihdam Ofisine kayıt yaptıran işsizlerimize öyle işsizlik maaşı alan değil, işsizlik maaşı da almayabilir. Bölge İstihdam ofisimize katılan 200 bin insanımıza biz iş bulacağız. Kayıt yaptıran ve bizim eğitim desteğimize katılan insanlarımıza biz diyoruz ki, 'Biz size ücretsiz ulaşım desteği sunacağız. Özellikle ulaşım indirimlerinde sadece yaptıklarımızla yetinmeyeceğiz. 12 yaş altına ücretsiz yapacağız. 0-4 yaş arası bebeği olan annelere ücretsiz ulaşım vereceğiz. 25 yaş altı öğrenci olmayan tüm gençlere de yüzde 40 indirim yapacağız. Belediye hizmetlerinde gönüllü çalışan insanlara da birtakım ücretsiz imkanlar sunarak yoksullukla mücadele edeceğiz."
"Partizanlık bu ülkenin en büyük düşmanlarından biridir"
CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu, "Ben İstanbul'da yaşayan Kürt kökenli ve Türkiye Cumhuriyeti aşığı bir kardeşinizim. İkinizden birine oy vermek istiyorum. Beni ikna ediniz. Bugün Selahattin Demirtaş'ın tahliye edileceği şeklide haberler çok konuşuldu, avukatı da açıklama yaptı, bundan tahliye edilse bile 2020'ye kadar cezaevinde kalacak, dedi. Bunun da yorumlamak isterseniz, bilemem." sorusuna, yoksulluktan, sosyal politikalardan, kadın ve annelerle ilgili projelerinden söz ederken, Kürk veya Türk kökenli olup olmadığına ilişkin bir şey söylemediğini anlattı.
İmamoğlu, şöyle devam etti:
"Benim vatandaşım, diyorum. 16 milyon İstanbullu, diyorum. Yola çıktığım ilk gün partimin genel başkanıyla konuşurken, 'Ben İstanbul İttifakının adayı olmak istiyorum.' dedim. Ben belediye başkanlığı yapmış birisiyim. Partizanlığı büyükşehir belediyesi içinden söküp atacağız. Partizanlık bu ülkede bitecek. Partiler bir araç, amaç değil. Birileri için amaca dönüşmüş olabilir, bizim için araç. Hizmet için araç. Bunun içinde AK Partili hemşehrim de var, Saadet Partili, MHP'li, HDP'li, BBP'li, DSP'li hemşehrim de var. Sadece ittifak partisinin adayı değilim ki ben. İttifak partilerinin belediye başkanı da olmayacağım. Partizanlık bu ülkenin en büyük düşmanlarından biridir. Terör en büyük sorundur, peşinden gelen en büyük sorunlardan biri partizanlıktır. İnsanlar birbirine selam alıp vermeyecek duruma geliyor. Biz bu milleti barıştırmaya, eşitlemeye geliyoruz. Bağcılar'daki çocukla, Kadıköy'deki çocuğu eşitlemeye geliyoruz."
Barış, özgürlük ve eşitliğin mahalleden başladığını ifade eden İmamoğlu, mahallede, ilçede, şehirde demokrasiyi sağladığımızda hiç kimsenin sorunu kalmayacağını, keyifli bir şehir inşa etmenin çabası içerisinde olduğunu söyledi.
İmamoğlu, partizanlığın yok edilmesi için sadece kendisinin değil Binali Yıldırım'ın da mücadele etmesi gerektiğini ifade ederek, şehirdeki herkesin partizanlığın farkında olduğunu söyledi. İmamoğlu, 16 milyonun insandan gücünü alan bir belediye başkanı adayı olduğunu kaydetti.
İmamoğlu, mal varlığının beyanı ve bunun kamuoyuyla paylaşımı hususunda, "Öncelikle Sayın Yıldırım'ın açıkladığı gibi aynen hepimiz kamu görevlisi olmamızdan dolayı mal beyanımızı zaten veriyoruz. Kendileri '16-17 yıldır veriyorum.' diyor. Ben de yaklaşık 5.5 yıldır, bunu her yıl da yenileyerek veriyoruz. Hatta büyükşehir belediye başkanı seçildikten sonra da beyan etmiştim." ifadelerini kullandı.
Belediye başkanlığı, milletvekilliği veya bakanlığın bir meslek olmadığına dikkati çeken İmamoğlu, "Hepimiz bir görevi yerine getiriyoruz. Sayın Yıldırım'ın daha önce yerine getirdiği görevler gibi. Yine bir görev daha yerine getireceğiz, başka görevler de nasip olabilir. Her ikimize de başkalarına da... Erdemli, ahlaklı, süreci iyi yönetebilmek, insanlara hesap verme noktasında dürüstlüğümüzü ortaya koymak adına şahsım adına bu önerinizi aynen Yıldırım gibi zevkle kabul ediyorum. Tabii ki ailece olmalı. Ben, eşim, çocuklarım ve babam var. Keza aynı şekilde Sayın Yıldırım'ın ailesi var. Bunun beyanında bulunmak, toplumun önünde bunun olması yarınlardaki kaygıları çözüme kavuşturur diye düşünüyorum." değerlendirmelerinde bulundu.
İstanbul'daki Suriyeliler
İmamoğlu, Suriyeliler konusunda ne yapacaklarına yönelik soru üzerine, "Biz mülteci konusunu iyi yönetemedik. Mülteci konusunu sadece vicdanla ve toplumsal tavırla, davranışla açıklamak mümkün değil. Zira mülteci konusu ayanı zamanda bir takım evrensel hükümler taşır. Şunun altını çizelim güneyimizde yaşanan insanlık dışı olaylar sonrası Türkiye'miz yalnız bırakılmıştır. Yaklaşık 3,5 yıl önce Fransa'da katıldığım bir toplantıda yaptığı konuşmanın içeriği bu minvaldeydi. 'Siz bizi bu süreçte yalnız bırakarak dünyayı başka bir tehlikeye sürüklüyorsunuz' diyerek Avrupa'daki katılımcılara seslenmiştim." dedi.
İstanbul'da 547 bin kayıtlı Suriyeli göçmenin olduğunu anlatan İmamoğlu, bu göçmen sayısının kayıt dışı rakamlarla 1 milyona ulaştığı yönünde yoğun gözlemlerin olduğunu söyledi.
İmamoğlu, bunu 3 aşamaya böldüğünü dile getirerek, şöyle devam etti:
"Göçmenliğe ve mülteciliğe ilişkin mutlaka 16 milyonluk kenti yöneten bir belediye başkanı olarak bir masa kuracağız ve bu masa aktif çalışacak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bu hususta ürettiği bir politika yok. Sessiz, kulakları tıkalı... Nasıl sessiz kalabilirsiniz, siz politika üretmelisiniz. Mevcut mülteci insanları, özellikle çocuklarını, kadınlarını koruyacağız. Özel bir masa kuracağız ve bu konuyla özel ilgileneceğiz. (Plaja alınmama tartışmaları) Benim partimden olabilir, yanlış kardeşim. Bu işin bu tarafında en insani duygularımızla geçmişten günümüze kapsayıcı hareket edeceğiz. Ülkemiz adına ulusal politika geliştirme noktasında aktif davranacağız. Burada nerede yanlış yapıyoruz. Bir anda 3,5 milyona yakın mülteci bu ülkenin her yerine dağılmamalıydı ve engellemek için neler yapabiliriz, bu süreci nasıl destekleyebiliriz? Bu anlamda belediyelere düşen görevler nelerdir işin içinde olmamız gerekir."
İstanbul'un sokaklarının tehdit altında olduğunu savunan İmamoğlu, "İstanbul'un mahallelerinde doğudan, güneyden, kuzeyden gelen vatandaşlarımız ekmeğinin elinden alındığını düşünüyor ve bu hususta bizden aktif rol almamız isteniyor ve biz aktif rol alacağız, bu süreci çok önemli bir başlık olarak ele alıp mutlaka katkı sunacağız." dedi.
"Vaatlerimize eşlik ediyor olması mutlu edici"
Seçilmesi halinde İstanbul'da kadının güçlendirilmesi ve çalışma hayatına katılması için ne gibi projeleri hayata geçirmeyi planladığına ilişkin soru üzerine İmamoğlu, "Siyasi kalitemiz konusunda yine bir yorumda bulundu. Kalite yorumu yapınca incitici oluyor. Bu tabii hoş bir yorum değil. Zira, Beylikdüzü halkı ortaya koyduğu takdirle de bizim 5 yılda neler başardığımız hususunda net bir refleks ortaya koymuştur." dedi.
İmamoğlu'nun, "Bugün vaat verme pozisyonu bize aittir ama Sayın Yıldırım'a ait değildir. 25 yıldır yönetiyor." demesi üzerine Yıldırım, "Bunu anlamadım. Ben de belediye başkan adayıyım. Bu ne biçim laf." yanıtını verdi.
Ekrem İmamoğlu, "Sayın Yıldırım'a şunu söylemeye çalıştım; Siz, 25 yıla yakındır 17 yılı da özellikle AK Parti dönemine ait olmak üzere, 15 yıl da AK Partili belediye başkanlığı olmak üzere yönetimdesiniz zaten. O anlamda vaat bize yakışır. Siz, bir şey yapmamışsanız, kadın ile ilgili eylemleriniz yeterli değilse, bugün bunları vaat haline getirmişseniz sevindirici." ifadelerini kullandı.
Söylediği birçok vaadin tarihlerinin olduğunu anlatan İmamoğlu, şöyle devam etti:
"15-20 gün sonra Sayın Yıldırım'ın bunları da açıklıyor olması, bizim vaatlerimize eşlik ediyor olması benim açımdan mutlu edici. Bunu eleştirmem. Tabii ki bizdeki açıklamaların takip ediliyor olması... 31 Mart seçimleri ve şimdi yenilenecek olan kısmı ile beraber bizim söylemlerimiz üzerine oturmuştur. Biz, insana, kadına, çocuğa, bu şehrin gençlerine oturttuk zemini. Bu çok değerli bir şey. Biz, hızlıca 150 kreş açacağız. En fazla çocuk sayısı olan ve kreşi olmayan 150 mahallede hızlıca kreş açacağız. Sadece kreş meselesi değil bu kadınların söz hakkı olma meselesi. Kadın istihdamı ve kadın emek ofisleri, bu ofisler üzerinden satın alma garantisiyle kadınların çalışabilmesine fırsat tanımak, kadınların hayat içinde olmasını sağlamak."
Annelerin 0-4 yaş arası bebekleriyle İstanbul'u ücretsiz dolaşmalarını sağlayacaklarını aktaran İmamoğlu, kadına yönelik projelerine ilişkin şunları söyledi:
"Yine 0-4 yaş arası çocuğu olan annelerin, bütün sosyal tesislerimizden yüzde 40 indirim almalarını sağlayacağız. Kadın sağlığı tarama merkezi, aynı zamanda 7/24 hizmet veren iki adet istasyon sığınma evi açacağız. Kadın sığınma ve şiddet kriz merkezi açacağız. 2015 TÜİK verilerine göre İstanbul güvenlikte 73. sırada. Her 10 kadından dördü şiddet görüyor. Çocuğu ile beraber kadını, ihmal ve istismar hususları üzerinden destekleyeceğiz. Bu anlamda özel ekiplerimiz olacak. 961 mahalledeki mahalle evlerimizde iki sosyolog istihdamı sağlayacağız. Niye? Özellikle çocuk istismarı ve kadına şiddetle ilgilensin diye. Bütün bunlar bugünün ev kadınlarına olağanüstü hizmet ortamı yaratmış olacak."
"Ne FETÖ'yü görmüşlüğüm ne de yurtlarında kalmışlığım var"
AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım, "Siz hayatınızda FETÖ'nün yurtlarında kaldınız mı, okullarına gittiniz mi, mesela örgüt elebaşını gördünüz?" şeklindeki soruya, "Yok. Yani benim ne FETÖ'yü görmüşlüğüm ne de yurtlarında kalmışlığım var." yanıtını verdi.
Daha sonra Küçükkaya, "Çarpık kentleşme, yapılaşma... Hangi partili belediye olursa olsun karşı karşıya kaldığımız hazin bir durum. İkinizden de bunun yanıtını merakla bekleyeceğim." ifadelerini kullandı.
Bu sırada İmamoğlu, "İçeriklere konu olarak girme zorunda olduğunu hissettiğim anlamda bir yön çizebilmek adına kaç sorumuz kaldığını bilmek istiyorum." diye konuştu.
Küçükkaya'nın "Son bir soru, bu sorudan sonra benim özel bir sorum var, sonra bitiyor." yanıtı üzerine İmamoğlu, "Tamam, çünkü ben bazı alanlara girmek istiyorum." dedi.
İsmail Küçükkaya'nın, ek söz hakkı verebileceklerini dile getirmesinin ardından Yıldırım da "Şimdi bir şeyi konuşalım, biz doğrusunu istersen ulaşımı konuşmadık. İstanbul'un en büyük sorunu. Trafiği konuşmadık, çevreyi konuşmadık, otoparkı konuşmadık. Daha birçok konular var. Herhalde Ekrem Bey de bunu uygun görür." ifadelerini kullandı.
İmamoğlu da "Ben tam da o anlamda söyledim. Bazı hususları konuşmadık." dedi.
"İstanbul'un yeşile ihtiyacı var"
İmamoğlu, İstanbul'un kent yönetimi hakkında yöneltilen soruya, "İstanbul'un yönü yok. İstanbul'un gittiği yerle ilgili bir tanım yok. Buna Sayın Yıldırım da katılacaktır. Öyle bir hale gelmiştir ki nüfus planlamasında kaç milyon olacak İstanbul? 20 mi, 25 mi 30 mu? Kaç milyonluk nüfus yerleşimi planlanıyor? Böyle bir yönü yok. İstanbul şehrinin yönünü çizeceğiz. İlk bir yıl içerisinde mevcut durumu belirleyeceğiz sonraki bir yıl içerisinde de İstanbul'a 2030 ve 2050 hedeflerimizi açıklayacağız. Bu hedefler bizim ortaya koyduğumuz yıllar değildir. Dünya çapında şehirlere atfedilen birtakım dönüm noktalarıdır. Bunlar BM çapında çalışılmış yıl parametreleridir." yanıtını verdi.
İstanbul'un kırsalda kalacak mahalleri gibi hususlarda bir planlama getireceklerini aktaran İmamoğlu, şöyle devam etti:
"Yeşil alan konusunda özellikle az önce konuyla ilgili söylediler, birtakım raporlar açıkladılar ama İstanbul yeşil alan bakımından dünyanın en sıkıntılı metropollerinden biri. Dünyanın önde gelen ülkeleri arasında birçok verimiz geri... OECD ülkelerinde çocuk yoksulluğu konusunda son sıradayız. Yeşil alan keza aynı. Bunların hepsi yaşamı etkileyen şeyler. Biz, 15 vadide yaşam vadisi açıkladık. Bunu neden açıkladık? İstanbul'un yeşile ihtiyacı var. Kuzey kuşağı açıkladık. Kuzey ormanlarına verilen sıkıntı ve tahribattan sonra özellikle böyle bir çalışmayla tam 30 milyon metrekarelik yeşil alanı bu şehre katma zorunluluğumuzu paylaştık. Bunun yanı sıra İstanbul'da kentsel dönüşüm çok önemli bir konu. Buna neden giriyorum? Depremi tetikleyen bir husus olduğu için. Ben demedim. Bu şehri 25 yıl yönetenler 'Bu kente ihanet ettik.' cümlesini kuranlar söyledi. 25 yıldır yönetiyorsunuz. Sahile kurulan o yüksek binalar, birçok ilçede yeşil alanların imara açılarak, özellikle deprem toplanma alanlarının yok edilmesiyle bu kentin yeşil alan fakiri haline getirilmesi... Bu unsurlarda katı, sıkı ve şehrin değişmez kurallarını var edeceğiz."
"37 milyon 500 bin metrekare ilave yeşil alan kazanmış olacağız"
AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım da yeşil alanın bir şehir için 2 şekilde önemli olduğunu anlatarak, "Birisi şehrin nefes alması. İnsanlar binalardan, yeşil alan olmamasından bunalıp, kendini atacak bir yer bulması lazım, bu anlamda önemli. Bizim de 20 tane 'Yeşil Koridor' projemiz var. Bu Silivri'den başlıyor, Pendik'e kadar devam ediyor. Esasında bunlar şu, İstanbul'un dereleri bunlar önceden buralar dereydi daha sonra yapılaşmadan dolayı bir kısmı artık adı kaldı kendisi yok. Biz bütün bu dereleri ihya edeceğiz. Bu dereleri ihya ettikten sonra 37 milyon 500 bin metrekare ilave bir yeşil alan kazanmış olacağız. Bu alan hem derenin etrafında yürüyüş bisiklet, piknik alanları olacak buradan da yatayda millet bahçelerine geçiş olacak, ondan sonra her mahallede 200 metre mesafede çocuk parkı olacak. Sonra semt parkları, sonra millet bahçeleri ve bu koridorlarla entegre olacak dolayısıyla kuzey ormanlarına erişimi bu koridorlarla sağlayacağız veya kuzeyden Marmara'ya inişi sağlamış olacağız." diye konuştu.
Bu şekilde de yeşil alan miktarını artırırken buraların depremde geçici barınma alanları olarak kullanılacağını dile getiren Yıldırım, şunları kaydetti:
"Bu çok heyecan verici bir proje ve çok kolay da yapılabilir bir projedir bunu yaptığımız zaman İstanbul'un kişi başı yeşil alan miktarı 10 metrekarenin üzerine çıkmış olacak. Şu anda 8 metrekare civarında. Tabii dikey yapılaşma kötü bir şey hem şehirde sosyalleşmeyi ortadan kaldırıyor, aynı zamanda da şehrin güzelliğini, kimliğini ortadan kaldırıyor. Ben gelmeden baktım. İstanbul'un dikey yapılaşmasında ilçeler bazında inceleme yaptım, 22 ilçede yoğunlaşmış, bu 22 ilçenin 18'i CHP belediyesi. Dikey yapıların 4 tanesinde AK Parti'li belediye başkanları var."
"75 bin öğrenciye 8 ay boyunca 400 lira öğrenci bursu vereceğiz"
İmamoğlu, gençlere yönelik projelerine ilişkin, şehrin çocuk ve genç kenti olduğunu belirterek, Avrupa'da sadece gençlerimizin nüfusunu geçen sadece bir iki şehir olduğunu söyledi.
0-4 yaş arasındaki çocuk sayısının 1 milyon 200 binin üzerinde olduğunu dile getiren İmamoğlu, şöyle devam etti:
"Hem çocuk hem genç politikası bu şehrin inanılmaz önceliği olmak zorunda. Genç deyince aklımıza eğitim gelir. Bu bir eğitim, seferberlik. Kreşle başladığımız o seferberlik sürecini, gençlerin üniversite eğitimleri bittikten sonra meslek edinme ve hayata katılma noktasına varıncaya kadar takip edilmesi gereken önemli bir alan. Genç Kart, ulaşımda, kültürde, sosyal tesisler ve sporda yüzde 40 indirim. Öğrenci olmayan tüm gençler de buna dahil. Öğrenci olanlara indirimimizi yaptık. Taahhüt etmiştik, yerine getirdi. Üniversite bursu, 75 bin öğrenciye 8 ay boyunca 400 lira İstanbul'a gelene de İstanbul'dan gidene de öğrenci bursu vereceğiz. Yurt, hızlıca, kimseye muhtaç değiliz. 12 kadın, 8 erkek öğrenci yurdunu hizmete geçireceğiz. 10 adet yeni gençlik merkezi, çok etkin olacaklar. 10 adet dünya dilleri merkezi. Hangi dil isteniyorsa, dillerine dönük eğitim verdireceğiz. Dünya dillerini öğrenen insanlar daha hızlı iş sahibi olabiliyor. Ücretsiz online hizmet şeklinde dil eğitimi vereceğiz."
İmamoğlu, gençlerin İstanbul'dan başka şehirlere kaçmayacağını, beyin göçüne ilişkin yılda 230 milyon dolarlık bir tarif yapıldığını söyledi. Gençlerin hayallerini İstanbul'da kuracağını ifade eden İmamoğlu, mahallelerinde iş bulamayan 350 bin gencin Ekrem Ağabeyi olmaya geldiğini dile getirdi.
Erişilebilir bir kent olacağını belirten İmamoğlu, "Bu kent erişilemiyorsa, engelliler için engeller taşıyorsa, o zaman bu kentin vicdanı yok demektir. Bu kenti vicdanlı bir kent haline getireceğiz. 10 adet engelli gündüz bakım evi, 10 alzheimer gündüz bakım evi, yaşam becerileri öğrenme köyü kuracağız. Yaşlı ve engelliler acil durum bilekliği. Aktif yaşlanma programı diye, yaşlılarımızı yaşlandıkça bu kentten keyif almalarını sağlayacağız." diye konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.