'Ek ders ücretleri iki katına çıkarıldı'
Başbakan Ahmet Davutoğlu, okullardaki hafta sonu takviye kurslarındaki ek ders ücretlerinin iki katına çıkarıldığını söyledi.
Başbakan Davutoğlu, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla, Milli eğitim Bakanı Nabi Avcı ve beraberindeki 81 ilden gelen öğretmenleri Başbakanlık Yeni Bina'da kabul etti. 11 yılda 17 milyon öğrencinin annesine 3 milyar lira eğitim desteği verildiğini belirten Davutoğlu, dershanelerin dönüşümü sonrasında ortaya çıkan ihtiyaç dolayısıyla takviye kurslarında gösterdikleri fedakarlık için öğretmenlere teşekkür etti. Davutoğlu, öğretmenliğin 7 gün 24 saat sürmesi gereken bir meslek olduğunu söyledi.
Dışişleri Bakanı olduğunda yaptığı ilk konuşmada, "Türkiye çok vakit kaybetti, bana mazeretle gelmeyeceksiniz, 24 saat yetmiyorsa 25'inci saati bulacaksınız, 7 gün yetmiyorsa 8'inci günü bulacaksınız" dediğini hatırlatan Davutoğlu,
"Şimdi aynı talimatı, Başbakan olarak, Milli Eğitim Bakanımızın da buna katıldığını düşünerek, ben, gerçek bir öğretmenin tatili olması gerektiğini düşünmüyorum. Yaz tatili vesaire, tabii hakkınız olan şeyi kullanırsınız ama yaz tatiline girdikten sonra, haziranın başında tatile girip eylülün başına kadar öğrencisiyle ilişkisi kesilmiş bir öğretmen, öğrencisiyle o ilişkiyi kuramamış demektir, kusura bakmayın. Sizleri itham etmek anlamında söylemiyorum. Eğer öğrenci sizi üç ay boyu aramak, sesinizi duymak, size bir selam vermek ihtiyacı hissetmemişse, bir şey eksik kalmış demektir" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin bundan sonra insanın da fark oluşturması gerektiğini anlatan Davutoğlu, "Bizim ne gücümüz varsa kendimizde. İnsan unsurunun kalitesini öylesine yükselteceğiz ki katma değeri artacak. Onun için sizler sadece bir eğitim faaliyeti yapmıyorsunuz, bizim için stratejik bir görev de ifa ediyorsunuz. Sizin göstereceğiniz her iyi performans ülke ekonomisinin kalkınmasına mutlaka bir, üç, beş puan olarak yansıyacaktır. Aksine eğer öğretmenlerimizin performansında bir düşüş olursa biz burada ne kadar makro ekonomik planlamalar yaparsak yapalım bunları gerçekleştirecek insan unsuru bulamayız" dedi.
"HİÇBİR ÖĞRENCİME ŞU VEYA BU SİYASİ GÖRÜŞTEN DİYE FARKLI NAZARLA BAKMADIM"
Ülkenin her bir insanının kıymetli olduğunu belirten Davutoğlu, hiçbir gencin şu veya bu gerekçeyle dağda kaybolmasının, hiçbir gencin dışlanmışlık hissine kapılmasının istenmediğini belirtti.
"Her bir gencimiz bizim için bir maden" diyen Davutoğlu, şunları kaydetti: "Doğalgazdan, petrolden çok daha kıymetli maden, o gençlerimiz. Niye bu gençlerimizi karşılıklı kutuplaşmalar içinde kaybedelim, niye bu gençlerimizin geleceği üzerinde oyunlar oynanmasına izin verelim. Her birimizin ideolojisi, siyasi düşüncesi, ait olduğu etnik mezhebi, geçmişi olur. Ama belli meslekler vardır ki, o meslekleri icra edenler muhatapları karşısında kör olmak zorundadırlar.
Allah kimseye körlük vermesin, amalık anlamında söylemiyorum. Bir hakim, onun niçin adalet sembolünün gözü kapalıdır. Hakim baktı mı karşısında Sünni, Alevi, Türk, Kürt, Arnavut kimse görmez. Şu ülke vatandaşı, bu ülke vatandaşı görmez. İnsan görür, sadece insan. Hükmünü de ona göre verir. İki, doktor. Hipokrat Yemini onun için anılır. Hasta geldi mi, bir gün önce savaşsanız dahi o hastayı muayene edeceksiniz. Öğretmen-öğrenci ilişkisi de böyle.
Benim her milletten, her görüşten öğrencim oldu. Her görüşten öğretmenim de oldu. Biraz önce zikrettiğim öğretmenler, Türkiye'deki her siyasi görüşü yansıtan öğretmenler. Allah şahit ki, bir gün dahi bir öğretmenime, bir öğrencime şu veya bu siyasi görüşten diye farklı nazarla bakmadım."
"HİÇBİR VATANDAŞI DİĞERİNDEN AYIRT ETMEDİM"
"Bir Başbakan olarak, AK Parti'ye oy vermiş olsun olmasın, hiçbir vatandaşı diğerinden ayırt etmediğine" dikkat çeken Davutoğlu, öğretmenlere, "Nasıl öğrencilerimiz gözümüzün nuruysa, vatandaşlarımızın her biri de gözümüzün nuru. O vatandaşlarımızın çocukları size emanet. Bu ülkedeki kardeşliği onlara öğretecek olan sizsiniz. Aynı sınıftaki bir Sünni, bir Alevi, bir Türkmen, bir Kürt veya başka kökenli, Zaza'yı bir araya getirip onlara muhabbeti anlatacak olan sizsiniz. Siz onlara farklılaştırıcı bakarsanız, onlar da farklılaşırlar" çağrısında bulundu.
Davutoğlu, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki öğretmenlerin büyük fedakarlık içinde çalıştıklarını söyleyerek, 90'lı yıllarda kendisinin de bir akrabasının Doğu'da öğretmenlik yaparken şehit edildiğini, hala şehit haberini aldıklarında duydukları acıyı hissettiğini belirtti. Davutoğlu, "Öğretmenlik, sonu ne olursa olsun, kutsal bir meslek olarak, korkmadan, çekinmeden icra edilmesi gereken bir meslektir. Yanlış bir faaliyet içerisinde olmuş bir öğrenci sınıfa geldiğinde dahi sizden merhamet, şefkat ve en önemlisi irfan dersi almak durumunda" dedi.
"ÖĞRETMENLER GEREKİRSE 24 SAAT ÇALIŞACAK"
Öğretmenlerin gerekirse 24 saat çalışacağını, 7 gün yetmiyorsa 8'inci günün bulunacağını söyleyen Davutoğlu, öğretmenlik bir hayat felsefesi haline geldiğinde bunun yapılacağını kaydetti. Davutoğlu, "Bunu yapınca emin olun vaktiniz de bereketlenir, dinlenecek de zaman bulursunuz. Bunu da göz önüne alarak hafta sonu tedarik kurslarındaki ek ders ücretlerini de iki misline çıkardık" şeklinde konuştu.
"Meslektaşlarım" diye seslendiği öğretmenlerin gününü kutlayan Davutoğlu, "Bütün hayat planlamasını öğrencilerle beraber geçirmeye ve onların geleceğini planlamaya, onlarla birlikte bir hayat planlamaya adamış birisi olarak şimdi dahi ne zaman öğrencilerimi görsem büyük bir heyecan, şeref, aşk duyarım" dedi.
Hayatta üç ilişkiyi varoluşsal ilişki olarak değerlendiren Davutoğlu, bu ilişkilerin yerini alabilecek başka ilişkinin de bulunmadığını söyledi. Bunların başında çocuk-ebeveyn ilişkisinin geldiğini ifade eden Başbakan Davutoğlu, ikinci ilişkinin ise doktor-hasta ilişkisi olduğunu belirtti.
Bunu eşinden müsaade etme fırsatını bulduğunu anlatan Davutoğlu, hastaların bazen psikolojik olarak sevdikleri doktorun yanına giderken iyileşmeye başladığını belirtti. Bunun psikolojik bir ilişki olduğunu dile getiren Davutoğlu, "Sesini telefonda duyduğunda dahi iyileşen hastaları biliyorum" dedi. Bunların ardından ise öğretmen-öğrenci ilişkisinin geldiğini anlatan Davutoğlu, bu ilişkinin zihni ve ahlaki varoluşun temelini oluşturduğunu kaydetti.
Davutoğlu, anne, babaların biyolojik varoluşun kaynağını oluşturduğunu, öğretmenlerin ise öğrencilerinde zihni ve ahlaki formasyon ile bir şahsiyet oluşumunun öncüsü olduğunu anlatarak, "Bu şekilde bakılmayan hiçbir ilişkinin gerçek ve sahici ilişki olacağı kanaatinde değilim" dedi.
"Ne öğretmen sadece mesleğini icra eden ve karşılığında maaş alan bir kişidir, ne de öğrenci, gerçek bir öğrenciyse, öğretmeninden sadece not alarak geçmeyi düşünen sıradan bir nesnedir" diye konuşan Başbakan Davutoğlu, muhabbet, sevgi, misyon, gönül ilişkisi olarak başlayan öğretmen-öğrenci ilişkisinin hiçbir zaman bitmeyeceğini belirtti.
"HALA ÖĞRETMENLERİMİN İSİMLERİNİ UNUTMADIM"
Davutoğlu, eğitim konusunda sınıfların, akıllı tahtaların, tabletlerin, mekanların önemli olduğunun altını çizerek, "Ama onların hepsi yenilenebilir, yeni teknolojiyle değişebilir, değişmeyecek olan tek şey öğretmen-öğrenci ilişkisi, metafizik temelidir. O yoksa, öğretmen-öğrenci ilişkisinin o sınıflara sığmayan boyutu yoksa, ne kadar çok derslik olursa olsun, o ahlaki ve zihni formasyon gerçekleşmez. Eğer o varsa, sokakta yürüyerek de hatta aynı doktor-hasta ilişkisinde olduğu gibi sadece bir selamla bile öğretmen öğrencisine, öğrenci öğretmenine bir görev ifa edebilir" ifadelerini kullandı. Bunu kendisinin hayat boyu yaşadığını söyleyen Davutoğlu, "Hala öğretmenlerimin ismini unutmam, öğrencilerimin de değişik yerlerde karşılaştığımızda yüzlerini hiç unutmamışımdır" dedi.
Öğretmenlerinden örnekler de veren Davutoğlu, öğretmen-öğrenci ilişkisinin 7 yansıması olduğunu belirtti. Bu ilişkinin anlık, dönemsel, sömestrel olmadığını dile getiren Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hayat boyu süren bir ilişkidir. Hatta hayat sonrasında da devam eden bir ilişkidir. Çarpıcı bir misal vermek istersem: İlkokul öğretmenlerimi hala hatırlarım, rahmetle hatırlarım. Hacı Süleyman Bey İlkokulu'nda Fitnat Hanım. İlk 4 seneyi onda okudum, 5. sınıfı Müzeyyen hocamla okumuştum.
Daha sonra Fitnat hocamı üniversiteye girdiğimde ziyaret ettim, teşekkür ettim. Nasıl bir mutluluk hissettiğini biliyorum. Bir müddet sonra vefat ettiğinde tabii hep rahmetle andım. Müzeyyen Hanım ise, Allah daha fazla ömür nasip etti, hiç ilişkimiz kesilmedi. Yurt dışından döndüğümde mahallelerde dolaşarak evini tekrar tespit ettim, 90'lı yılların ortalarında. Her bayram mutlaka ziyaret ettim. Tam bir cumhuriyet öğretmeniydi, büyük bir idealistti. Son yıllarında biraz da ani bir vefat nedeniyle yalnız yaşamış, evlenmemişti, bütün hayatını öğrencilerine adamıştı. Son ziyaret ettiğimde dedi ki,
'Bir not bıraktım yatağımın baş ucuna' dedi. Sonra notu gördüm, 'Başıma bir şey gelirse oğlum Ahmet'i arayın', cep telefonum. Gerçekten 1,5 sene kadar oldu, vefat ettiğinde onun yakını olanlar onu notu gördüklerinde beni aradılar ve bizzat cenazesine katıldım, arkasından Fatiha okudum ve hala rahmetle anıyorum. Bir sene okudum ama o güzel el yazısıyla hatıra defterime yazmış olduğu notu da hep saklarım bir öğretmen tavsiyesi olarak."
Aynı okulda görev yapan ama ders almadığı İsmail Hakkı öğretmeninin olduğunu hatırlatan Davutoğlu, onu da her bayram ziyaret ettiğini kaydetti. Onun öğretmenlik hatıralarının bir dönemi Türkiye'siyle ilgili bilgileri yansıttığını söyleyen Davutoğlu, onun da vefatını öğrendiğinde tüm işlerini bırakarak cenazesine katıldığını anlattı.
"Nasıl vefat eden anneme ve babama her vesileyle Fatiha okuyorsam, onları da Fatiha ile anıyorum" diye konuşan Davutoğlu, "Bizde zannedilir ki mekanlar ve okulların ismi, konular onunla sevilir. Ben eski geleneği o bakımdan daha insani, daha doğrudan ilişkisel bulurum. Şimdi özgeçmiş yazılır, yazılırken özgeçmişimizi övünerek şu liseyi ya da şu üniversiteyi yazdık dediğimizde iyi bir etki bırakacağını düşünerek kurumları yazarız. Eskiler kendi hayatlarını yazdıklarında ya da kendileriyle ilgili bir kitap yazıldığında, 'Ben şu dersi şu hocadan, şu dersi de şu hocadan aldım' diye yazarlar. Çünkü önemli olan mekanlar, kurumlar değil kimden hangi şartlardan ders aldığınızdır" ifadelerini kullandı.
"KONUYU SEVDİREN, EĞİTİMİ BİR AŞK GİBİ AŞILAYAN ÖĞRETMENDİR"
Büyük düşünürlerin öğretmenlik yapmayı bir mesleğin ötesinde gördüğünü söyleyen Davutoğlu, "Konuyu sevdiren, eğitimi bir aşk gibi aşılayan öğretmendir. Öğrencinin şahsiyetini ve geleceğini o anlamda belirleyen öğretmendir. Okulun ismi ya da ne kadar prestijli bir okul olduğu değil" diye konuştu.
Davutoğlu, kendisine tarih sevgisini aşılayan lisedeki tarih öğretmeni olduğunu söyleyerek, şöyle devam etti: "Bu sene içinde bir uluslararası toplantı içinde bir hanımefendi geldi ve kendini tanıttı.
Ben de o toplantıda veya başka bir vesilede Ayşe hocamdan bahsetmiştim. 'Ben, Ayşe Hoca'nın kızıyım' dedi. Gözlerinde Ayşe Hocam'ın ışıltısı. Tarihi öyle bir anlatırdı ki bize, hiçbir mekanik yönü yoktu, yaşayarak anlatırdı. Aramızda tek ihtilaf konusu benim yazımın kötü olmasıydı. Sınavlarda yazdığım notları okumakta zorlanıp son döneme kadar 9 verirdi hep bir not yazıdan keserdi. En son emekli olduğunda 'Şimdi hak ettiğin notu vereceğim' dedi ve tam not verdi.
Allah rahmet eylesin. Tarihi ondan öğrendim. Sizler öğrencilere o dersi sevdireceksiniz. Öğrenciler sizin şahsınızda, eğer edebiyat öğretmeniyseniz edebiyatı, fizik öğretmeniyseniz fiziği, tarih öğretmeniyseniz tarihi sevecek. Emin olunuz, bir öğrenci eğer hocasını severse mutlaka öğrenir. Ama çok sevse bile eğer hocasıyla manevi ve psikolojik bir ilişki kuramazsa o dersten nefret eder. Dersi sevdiren de dersi sevdirecek olan da öğretmendir."
"2 ARALIK'TA 19. MİLLİ EĞİTİM ŞURASI'NDA ÖĞRETMEN STRATEJİ BELGESİ'Nİ İLAN EDECEĞİZ"
Öğretmenlerin milli gelişim ve gelecek için önemli rolü olduğunu söyleyen Başbakan Davutoğlu, "Öğretmenlerimizin milli gelişimimizdeki ve geleceğimizdeki rollerini göz önüne alarak, inşallah 2 Aralık'ta, 19. Milli Eğitim Şurası'nda Öğretmen Strateji Belgesi'ni ilan edeceğiz. Bu belgenin oluşumuna hepinizin katkıda bulunması, sizlerin tecrübelerine dayanarak ilan edeceğiz" dedi.
Açıklamaların ardından Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, öğretmenler adına çiçek takdim etti. Takdimin ardından Başbakan Ahmet Davutoğlu, 81 ilden gelen öğretmenlere hediyeler verdi.
SİNAN USLU
İHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.