Prof.Dr. Ömer Özyılmaz: I. Türk Rönesans’ı, Batılılaşma Ve Türkiye Yüzyılı Vizyonu Konferansı
Konferansın konusu: I. TÜRK RÖNESANSI, BATILILAŞMA VE TÜRKİYE YÜZYILI VİZYONU idi. Konferanstaki bilgi akış seyri şöyle gelişti:
1- 7. ve 8. Yüzyıllarda Türklerin İslam’la tanışması, yeni bir Din, Dünya Görüşü ve yaşam biçimini keşfetmeleri sonucunu doğurmuştur. Yaklaşık iki asır süren bu süreç, aynı zamanda ciddi bir değişim hamlesi olmuştur. Bu değişimle Türkler Şamanizm, Yahudilik, Hristiyanlık, Budizm ve Manihaizm gibi semavi kökenli ve yerel dinlerden ayrılıp samimi ve Mücahit birer Müslüman olarak İslam’a girmişlerdir.
Yine Türklerdeki bu değişim, onların;
Göçebe/çadır toplumundan medeniyete,
Bilgi yoksunluğundan bilimsel zihniyete, bilim, eğitim öğretim, düşünme ve teknoloji dünyasına,
Asya steplerinden Avrupa içlerine kadar uzanan büyük ve uzun ömürlü devletlerin kurulmasına ve asırlarca yaşatılmasına; oradan da dünya tarihine yön verme durumuna yükselmelerine sebep olmuştur. Ayrıca:
Türkler, mimariden sanata, eğitimden bilimsel zihniyete (Bilime yepyeni bir bakış, bilim üretme, onu teknolojiye çevirme, bilimle kadro yetiştirmeye) ve siyasete kadar büyük bir değişime gelişmeye ve ilerlemeye sahne olmuşlardır.
Harezm, Buhara, Taşkent, Semerkant, Balasagun, Merv, Sayram, Kaşgar, vb. merkezler, birer eğitim ve bilim merkezleri haline gelmiştir.
İsmail Buhari, Maturidi, Ebu Hanife, Ahmet Yesevi, İbn-i Sina, Farabi, Harezmi, Biruni, İbn Türk, Uluğ Bey, Kaşgarlı Mahmut, Yusuf Has Hacip, Edip Ah met Yükneki ve daha pek çok Müslüman Türk bilim ve düşünce adamları, söz konusu değişim sürecinde, yukarıda sayılan kentlerden çıkan, yetişen ve dünya çapında öneme kavuşan; bugün de bu önemlerini koruyan bilim adamlarıdır.
Bu değişimle Türkler, Orta Asya’daki yaşantılarından çıkıp, ‘Araplaşma’ ya da ‘Arapları taklit etme’ değil de İslam’ın asli kaynaklarından, O’nun özünü öğrenmeleri sonucu, onlara I. Türk Rönesansını yaşatmış ve bahsetmiş olduğumuz olumlu gelişmeler meydana gelmiştir. Buna ek olarak Karahanlılardan itibaren Türkler, dünyanın en büyük gücü haline gelmişlerdir.
2- 12- ve 13. Yüzyıllarda Batılılar, yaklaşık II asır Selçuklu, Osmanlı ve Endülüs Emevi devletlerinden doğrudan; haçlı seferleri yoluyla da dolaylı olarak, İslam Medeniyetinin arka planındaki İlim ve irfan aşk ve şevki ve onlarda var olan ‘bilimsel zihniyetle’ karşılaşmaları, böylece fikir dağarcıkları dolu olarak ülkelerine dönmeleri sonucunda ciddi bir ‘uyanış’, ‘değişim’ ve ‘yenilenme’ yaşamışlardır.
Ancak Batı’lılar bu ‘uyanış’, ‘değişim’ ve ‘yenilenme’ sürecini, negatif ama kendileri açısından iyi yönetmiş ve bu uyanışın sonunda ‘Şarklılaşma’ veya ‘Müslümanları taklit etme’ değil de Batı’lıların I. Rönesansı doğmuştu.
3- Osmanlıların Tanzimat öncesinde ve o süreçte Batılılarla karşılaşmaları, onlardaki gelişme ve ilerlemeleri görmeleri sonucu, onlara meyledip, onların kültür ve kurumlarını alma şeklinde değil de, Batı’daki bilimsel zihniyet, bilim üretme ve teknolojiye çevirme anlayışına dayalı olsaydı, daha önce verdiğimiz ama bizim unuttuğumuz ‘bilimsel zihniyeti’ tekrar geri alıp, II. Türk Rönesansını geliştirebilirdik. Böylece hem biz hem de bugünkü dünya bu kadar olumsuz bir tabloyla karşı karşıya kalmazdı. Biz de bugünkü dünya da çok daha mutlu, huzurlu, verimli ve insan odaklı bir dünyada yaşıyor olurduk. Ancak 1800’lü yılların öncesi ve sonrasında Osmanlı bürokrasisinin yapmış olduğu yanlış tercihler ve onun kontrolünde atmış olduğu yanlış adımlar bu fırsatı elden kaçırdı hatta öldürdü.
Cumhuriyetin I. Yüzyılında da dönemin kendi iç sıkıntılarından dolayı milletçe bunu değiştirmeye ya da düzeltmeye pek fırsat bulamadık.
Dolayısıyla bugün biz, Millet olarak bilime bakış, bilim üretme, bilimi teknolojiye çevirme ve bilimle hayatı güzelleştirme; hatta sosyal, siyasal ve ekonomik olarak ta bulunmamız gereken yerde değiliz aksine ondan çok çok uzaktayız.
4- Sayın Cumhurbaşkanımızın, Cumhuriyetimizin II. Yüzyılında ortaya koyduğu bir vizyon var; Adı: TÜRKİYE YÜZYILI VİZYONU. Çok heyecan verici ve çok ufuk açıcı bir vizyon. Başkaları buna Cumhuriyetin II. Yüzyılı da diyorlar.
Şimdi biz bu Vizyonu iyi değerlendirir, bize kazandıracağı özgüven ve öz-yeterlik duygusuyla da hem medeniyetimiz hem de bugünkü Batı’dan tekrar ‘bilimsel zihniyeti’ alıp kuşanır da çok iyi çalışırsak; Türkiye Yüzyılı’nda II: TÜRK RÖNESANSI’NI yakalayabilir ve herkesin beklediği yepyeni bir dünyanın kuruluşuna öncülük edebiliriz.
Ülke olarak bizim bunu başlatıp yürütecek ‘tarihi arka planımız’, bilgi birikimimiz ve kadrolarımızın da olduğu kanaatindeyim.
Ülkemizde ilk defa bu bakış açısı, yaklaşımı ve derinliği ile ve bu tarih perspektifinden konuyu ele aldık genişçe işledik.
Herkese selam, saygı ve sevgiler sunuyorum.
Kaynak:Adanapost
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.