Edebiyatsız Türkiye?nin kalbi de durabilir..
Tarihi, sanata yansımalarından kavramak, özellikle edebiyat üzerinden kavramak daha sağlıklı bir yol olacaktır.
Ülkeye bakışımızı netleştirecek alanın edebiyat olduğunu düşünüyorum. Edebiyat, tarih boyunca toplumların kendisine baktığı bir ayna olmuştur.
Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının oluşumunu incelediğimizde, Cumhuriyet döneminin sosyal, ekonomik ve siyasi olaylarının fikrî temellerini açıkça ortaya koyduğu görülecektir. Anadolu coğrafyası ve insanının edebî eserlerde nasıl ve niçin ele alındığını, edebiyat bize diğer alanlardan daha iyi açıklar.
Tanzimat?tan Cumhuriyet?e (1839-1945) kadar olan ilk dönemi, modern edebiyat, Batı etkisindeki edebiyat olarak tanımlamak doğrudur. Çünkü tıpkı Osmanlı gibi dünyanın merkezinde yer alan İngiltere, Fransa, Almanya gibi Batılı ülkeler, ?medeniyet? denilen tek dişi kalmış ?canavar?a dönüşerek, hakimiyeti altına aldığı bütün bir yeryüzünü yapılandırırken, gösterdiğimiz direnişle, Anadolu?da yaşama hakkımızı korusak da; sosyal, ekonomik ve siyasi düzenlemelerine maruz kalırız.
Ülkemizin Batı?nın taşrası haline getirilişi sürecini yansıtan yenileşme/modernleşme dönemi Cumhuriyet edebiyatı, edebiyat çevrelerini, zihniyetlerini, fikri temellerini, sosyal, ekonomik ve siyasi gelişmeler karşısında aldıkları tavrı gerekli ve yeterli açıklıkta ortaya koymaktadır.
EDEBİYATIMIZIN FİKRET VE AKİF KUTUPLARI
Tanzimat?tan sonra aşama aşama Batı kültürünün hükümranlığı altına giren Türkçe, edebiyatta da yeni ve farklı bir söyleyiş kazandı; modernist ve serbest müstezat şeklinde şiirleriyle Tevfik Fikret ile geleneği savunan ve aruzun içinde yenilikler yapan şiiriyle Mehmet Akif Ersoy iki uç noktayı oluşturdu.
1839 -1914 arasında felsefi çalışmalardan (pozitivizm) yararlanan edebiyat, 1914 -24 arasında geri plana çekilirken, İslam medeniyetinin bir kurumu olan edebiyatın birden canlandığı bir gerçek.
Milli Mücadele yıllarında, 1920'lerden itibaren yeni bir şiir söyleyişine ihtiyaç duyuldu. Geniş kitlelere hitap etmek, onları harekete geçirmek veya bir şair olarak kendini onların temsilcisi görünmek; "Ben"i anlatan şiir yanında dilin kalabalıkları harekete geçirme işlevinin ağırlık kazandığı bir şiir söyleyişine ihtiyaç duyulmuştur. XX. yüzyıl başlarında bütün dünyada yukarıda belirtilen özelliklere sahip şiire bir yöneliş olduğu görülür zaten. Sosyal problemlerin ifadesinde, şiire özgü söyleyiş dışında "Söylev Üslûbu"ndan da yararlanıldı. Cumhuriyetin ilk dönem edebiyatının (1920 - 45) milletin sesi olarak Mehmet Akif, Yahya Kemal ve Necip Fazıl Kısakürek çizgisiyle muhalif olduğu bir gerçek.
Tevfik Fikret, Birinci Dünya Savaşı?nın başında, 19 Ağustos 1915?te, İstanbul?da öldüğünden, İstiklal Marşı?nın yazılması meselesinde tarihe geçtiği gibi tek başına kalan Akif?in, edebiyat hareketinde 1920?deki hamlesi, Yahya Kemal ile Ahmet Haşim?in şiirleri üzerinden, Necip Fazıl Kısakürek?in 1943 - 78 yılları arasında, değişik evrelerde yayınladığı Büyük Doğu ile bir sahih damar haline geldi.
Batı felsefesine dayalı modern edebiyat, 1925-45 arasında yeniden canlandı. Dolayısıyla Tevfik Fikret?in çizgisi de Nazım Hikmet?le devam etti. Modern edebiyatı temsil eden Tevfik Fikret/Nazım Hikmet hareketi, TDK Yayın Kolu Başkanı Nurullah Ataç?ın kişisel çabaları, Yaşar Nabi Nayır (Yedi Meşale Grubu'ndaki diğer isimler) 15 Temmuz 1933'te Ankara'da Varlık Dergisi'ni yayımlamaya başlamasıyla kurumsallaşarak İslam karşıtı bir çizgide aktı. Bu edebiyat hareketi, Birinci Yeni olarak kabul edilen Garip Hareketi?yle (Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat Horozcu) iyice dibe vurdu.
ABD ETKİSİ: POSTMODERN EDEBİYAT
1946 sonrası edebiyatı, Amerika etkisindeki edebiyat, postmodern edebiyat olarak tanımlamak gerekir.
Medeniyetimizin ve milletimizin sesi olan Necip Fazıl Kısakürek?in edebiyat hareketini, 1960 yılında Diriliş Dergisi?ni çıkaran Sezai Karakoç ve 1969?da Edebiyat Dergisi?ni çıkaran Nuri Pakdil, geliştirerek yeni atılımlara taşıdı. Akif İnan, Cahit Zarioğlu, Erdem Bayazıt ve Rasim Özdenören öncülüğünde 1976?da çıkmaya başlayan Mavera Dergisi ve Ebubekir Eroğlu öncülüğünde 1981?de çıkan Yönelişler Dergisi de bu edebiyat hareketine destek verdi.. (Sağ edebiyatı anılmaya değer bulmuyorum. Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa gibiler Necip Fazıl Kısakürek?i, İkinci Yeniciler Sezai Karakoç?u etkisizleştirmek için kuşattılar. Sahih edebiyat hareketi ya yok sayılıyor ya da sürekli, düzenli ve etkili saldırılara uğruyordu. Bu konu ayrıca açılabilir.)
Amerika?nın ülkemize etkisinin göstergesi postmodern kültür ve onun uzantısı olan postmodern edebiyat, Varlık?ın yanı sıra Türk Dili, Hürriyet Gösteri, Milliyet Sanat dergileriyle varlık gösterdi: Fazıl Hüsnü Dağlarca, Behçet Necatigil, Asaf Hâlet Çelebi ve Cahit Külebi ile postmoderne evrilirken, Attilâ İlhan, Ahmet Oktay ve Hilmi Yavuz?la sönme noktasına geldi..
1980 sonrasında tamamen medyaya bağımlı hale gelen postmodern Türk edebiyatının, başat Batı?nın taşra kültürünü yansıtma özelliği, Orhan Pamuk?un Nobel Ödülü almasıyla tescillendi.
1990 sonrasında, medeniyetimizin ve milletimizin sesi olma özelliğiyle öne çıkan edebiyat hareketi iyice güçsüzleşti. 90 sonrasında, milletimizi derinden etkileyen, kültür, sanat ve edebiyat tarihimize geçecek bir başarı ortaya konulamamıştır.
12 Eylül 1980 sonrasında neler olmuştur ki ülkemizin kültür, sanat ve edebiyatı güçsüz düşürmüştür? 28 Şubat sonrasında milletimizin kendini toparlayamayışında kültür, sanat ve edebiyatın güçsüzlüğünün payı nedir? Bu konuları tartışmak zorundayız..
Son 20 yılda şiir yazılmayışını, milletimiz, gelecekte çekeceği çok ağır sakatlıklarla ödeyebilir..
Sanat/edebiyat damarı kurumuş Türkiye?nin kalbi de durabilir.
Mustafa Yürekli / Haber 7
mustafa.yurekli@gmail.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.