Düşünmeyi sevmek

Düşünmeyi sevmek
Prof.Dr. Afşar Timuçin, "Düşünceyi sevmek başkadır, felsefeyi sevmek daha başkadır. Felsefe özel bir dikkat ister.Prof.Dr. Afşar Timuçin, "Düşünceyi...

Prof.Dr. Afşar Timuçin, "Düşünceyi sevmek başkadır, felsefeyi sevmek daha başkadır. Felsefe özel bir dikkat ister.

Prof.Dr. Afşar Timuçin, "Düşünceyi sevmek başkadır, felsefeyi sevmek daha başkadır. Felsefe özel bir dikkat ister. Düşünceyi felsefe düzeyinde sevebilmek için bir ön hazırlık gerekir. Bu ön hazırlık olmadığı zaman insan felsefede yitip gidebilir. Kişi bu ön hazırlığı bir başına yapamaz. Gençler bu ön hazırlıktan geçmeden felsefeye başlıyorlar, yazık oluyor.


Ön hazırlıksız hukuk ya da iktisat okuyabilirsiniz. Felsefede olmaz bu. Felsefede birilerinin yol göstermesi, size duygu ve düşünce düzeyinde bir felsefe temeli hazırlaması bir zorunluluktur. 

Lisede yapılacak felsefeye giriş eğitimi bu yüzden çok önemlidir. Lise felsefe öğretmeni, hatta edebiyat öğretmeni, fransızca öğretmeni öğrenciyi felsefeye, yani köklü düşünmeye alıştıracak yetkinlikte olmalıdır." diyerek başladığı "Macit Gökberk'in Ardından" başlıklı yazısının girişinde, İstanbul Erkek Lisesi'ni ve öğretmenlerini anlatır: 
 
"O zamanki İstanbul Erkek Lisesi bugünkü İstanbul ErkekLisesi'ne pek benzemiyordu, her şeyden önce özel eğitim veren bir kurum değildi. Bu lisede okuyanların büyük bir bölümü kenar mahallelerin çocuklarıydı. Ben de onlardandım. Kimimiz okuldan önce kimimiz okuldan sonra işe koşardık." dedikten sonra da başlar lise öğretmenlerini anlatmaya.. Öğretmenleri arasında Nurettin Topçu da vardır.
 
Afşar Timuçin, İstanbul Erkek Lisesi'nin son sınıfındayken felsefe dersi aldığı Nurettin Topçu'yu şöyle anlatır: "Son sınıfta Nurettin Topçu'yla karşılaştık. Onun felsefe dersleri tam birfelsefe şöleniydi. 

Nurettin bey en zor felsefe sorunlarını basite indirgeyerek açıklamayı çok iyi biliyordu. Bize şu ya da bu filozofu değil bütün bir felsefeyi sevdirdi. 

Bir felsefe öğretisini anlattıktan sonra onun eleştirisini de yapardı. O ders anlatırken dalga geçenler olurdu. Ben onun ağzından çıkanı kapmaya çalışırdım. 

Besbelli benim gibi düşünmüyordu ama iyi düşünüyordu. Kendisi gibi düşünmediğimi çok iyi biliyordu, gene de beni pek seviyordu.
 
Bütün iyi düşünenler gibi toplumun kıyısına itildiği belliydi. Bir doçentin bizim okulumuzda ne işi var diye düşünürdük zaman zaman. Kırgınlığı yüzünden okunurdu.  Ben onu dinledikçe felsefenin kargaşık bir düşünce alanı olmadığını anladım. Bendeki aydınlık düşünce tutkusu sanırım biraz da Nurettin Topçu beyin etkisiyle olmuştur, oluşmuştur."
 
Bu anı yazısı, çocuklarımızın eğitim aldığı öğretmenlerin niteliğinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha düşündürdü bana. Bu metinde bir felsefe profesörünün gözünden felsefe eğitimine bakış çok yararlı oldu benim için. Felsefe eğitimini iyi veremediğimizden değil mi kaç kuşak kaybedişimiz.
 
Nurettin Topçu üzerinden ortaokul ve lise eğitimi alırken karşılaştığımız felsefe öğretmenlerinin kaderimizi şekillendirecek derecede hayati etki yaptığını da düşünme fırsatı buldum bu arada. 

Düşünmeyi ve düşünceyi sevdirebiliyorlar mı felsefe öğretmenlerimiz okullarda? Tüm lise öğrencilerinin, Nurettin Topçu gibi felsefe öğretmeleriyle karşılaşmalarını diliyorum.

Mustafa Yürekli - Haber7

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.